Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > İktisat

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 01-03-2007, 10:57   #11
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye, serbest ticaret anlaşmaları ile önemli avantajlar elde etmekle birlikte, söz konusu ülkelerin Türkiye ile yürütecekleri ticarette AB’nin tanımış olduğu tavizleri tanıma yükümlülüğünü üstlenmektedir. Bunun yanı sıra üçüncü ülkelerle ancak Gümrük Birliği ile belirlenmiş ortak gümrük tarifesi dahilinde ticari işbirlikleri gerçekleştirebilmektedir. Belirtilen yönleri ile Gümrük Birliği’nin Türk dış ticaretine kısıtlamalar getirdiği, Türk dış ticaret politikasının AB politikası çerçevesinde şekillendirildiği yönünde eleştiriler dile getirilmektedir. Türkiye’nin Gümrük Birliği sonrasında sadece Avrupa Birliği’nin tercihli ticaret anlaşması imzaladığı ülkelerle anlaşma imzalayabileceği, bu sebeple özellikle komşuları olan İran, Suriye, Türk Cumhuriyetleri ile Birliğin ortak gümrük tarifeleri dışında bir gümrük tarifesi uygulayarak ticaret yapamayacağı belirtilmektedir. Öncelikle Ticaret ve Kalkınma Teşkilatı (EİT) ülkelerinin Suriye dışında sözü edilen ülkeleri büyük ölçüde kapsadığı ve bu teşkilattan doğan yükümlülüklerinin OKK’nin 16. maddesi çerçevesinde saklı tutulduğunu vurgulamak gerekmektedir. Öte yandan, söz konusu ülkelerle Gümrük Birliği öncesi ticaretin de sınırlı olduğu unutulmamalıdır. Belirli bir dış ticaret rejimi bulunmayan ve pek çoğu henüz DTÖ üyesi olmayan bu ülkeler ile yürütülecek ticaret, riskleri de beraberinde getirecektir. Buna karşılık Avrupa Birliği’nin ihracata dönük büyüme stratejisi çerçevesinde gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmaları GATT’ın 24. maddesi kapsamında uluslararası ticarete getirdiği koşullarla örtüşen yapılardır. Ayrıca halihazırda Avrupa Birliği’nin serbest ticaret anlaşması imzalamış olduğu ülkelerin ticari yapıları değerlendirildiğinde MDAÜ ve Akdeniz ülkelerinin büyüyen, dinamik piyasalara sahip olduğu, EFTA ülkelerinin ise istikrarlı, gelişmiş ülkelerden oluştuğu saptanmaktadır.

Öte yandan ekonomik ve siyasi bir yapılanma olan Avrupa Birliği ile entegrasyonun önemli bir aşamasını teşkil eden Gümrük Birliği sadece dış ticaret ortaklığı yaratan koşullar bütünü olarak değerlendirilmemeli ve Türkiye’nin Gümrük Birliği’nden kazanımları entegrasyonun ekonomik ve siyasi boyutları çerçevesinde ele alınmalıdır.
Gümrük Birliği taraf olunan bir entegrasyon modelinin yükümlülüğüdür ve gerçekleştirilmesi Avrupa Birliği’ne tam üye olmanın koşullarındandır. Türkiye’nin içinde yer alabileceği diğer uluslararası ticaret ortaklıkları AB ile entegrasyon hedefi ile örtüştüğü ölçüde Türkiye’ye yarar sağlayacaktır.

5.3. Ticarette Teknik Engellerin Kaldırılması


1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, taraflar arasındaki ticaretin Gümrük Birliği çerçevesinde geliştirilebilmesi ve malların serbest dolaşımının tam olarak sağlanabilmesi için Türkiye’nin ticarette teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin AB mevzuatını Türk mevzuatına aktarmasını hükme bağlamıştır. Son derece kapsamlı olan bu alanda uyum sağlanması gereken mevzuat listesi 2/97 sayılı OKK kararı ile belirlenmiş ve Türkiye’nin 31 Aralık 2000 tarihine kadar standardizasyon, ölçüm, kalibrasyon, kalite, akreditasyon, test ve belgelendirme alanlarındaki mevzuatını Topluluk mevzuatına uyumlaştırması gerektiği belirtilmiştir.

Türkiye, teknik mevzuat uyumuna ilişkin olarak yürüttüğü çalışmalarda önemli aşamalar kaydetmiştir. Öncelikle 1997 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Avrupa Birliği’nin yeni yaklaşım direktifleri çerçevesindeki 32 ürün grubuna ilişkin uyumlaştırma çalışmalarını yürütecek kamu kuruluşlarını tespit etmiştir. Söz konusu ürün gruplarına yönelik AB standartlarına uyumla yükümlü olan kurum Türk Standartları Enstitüsü’dür (TSE). TSE, 1993 yılından beri yürüttüğü çalışmalar neticesinde yaklaşık olarak “%80 oranında AB standardını Türk standardı haline getirmiştir”.[1] Avrupa Standart Teşkilatı CEN ve CENELEC’e de bağlı üye olan TSE, Gümrük Birliği sonrasında yeniden yapılandırılmış ve bünyesinde kalibrasyon, deney, belgelendirme merkezleri oluşturulmuştur. TSE, yeni yapılanması çerçevesinde ayrıca kalite bilincinin yaygınlaştırılması yönünde eğitim çalışmaları da yürütmeye başlamıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:57   #12
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Standardizasyon işlemlerinin AB ile uyumlu hale getirilmesi çalışmaları kapsamında Türk Akreditasyon Kurumu da Kasım 1999 itibariyle oluşturulmuştur. Ürünlerin kalite kontrol sistemleri ve personelin belgelendirilmesi için tüzel ve gerçek kişilerin akreditasyonu ile test ve kalibrasyon kuruluşlarının akreditasyonunu sağlayacak olan kurum 2001 yılı Ağustos ayından itibaren işlerlik kazanmış ve başvurulara cevap vermeye başlamıştır.

Uyumlaştırma süreci devam eden teknik mevzuatın etkin bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli hukuki altyapının oluşturulmasına yönelik “Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına dair Çerçeve Kanun” 11 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanmış ve 11 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Çerçeve Kanun’un uygulama, usul ve esaslarını belirleyen beş yönetmelikten “CE" Uygunluk İşaretinin Ürüne İliştirilmesine ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik, Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik ve Uygunluk Değerlendirme Kuruluşları ile Onaylanmış Kuruluşlara dair Yönetmelik 17. Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Diğer yönetmeliklerin 2002 yılı ikinci yarısında onaylanması beklenmektedir. 29 Kasım 2001 tarihinde gerçekleştirilen GBOK toplantısında teknik altyapının oluşturulmasının önemi dolayısıyla piyasa gözetimi ve uygunluk değerlendirme kuruluşlarına ilişkin yönetmeliklerin öncelik taşıdığı, bu yönetmelikler hakkında üretici ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi ve yönetmeliklerin uygulamaya koyulması için 2 yıllık bir geçiş süresine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. [1] Söz konusu kanun ve yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini takiben ilgili kurumlar kendi sorumluluklarında bulunan alanlarda yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyabilecek ve uygulamaya geçilebilmesi için gerekli önlemleri alabilecektir.

Türkiye’nin sürekli değişen AB teknik mevzuatına uyum çalışmaları Gümrük Birliği ile oluşturulan Ortak Danışma Mekanizması’nın işlerlik kazanamaması nedeniyle AB’den bir teknik yardım almaksızın tek taraflı olarak yürütülmektedir. Bu alandaki TAIEX desteği ise ancak 2001 yılında işlemeye başlamış, bu sebeple çalışmalar 2/97 sayılı kararda hükme bağlandığı gibi 2000 yılı sonuna kadar tamamlanamamış, Katılım Ortaklığı Belgesi’nde de Türkiye’nin bu alandaki uyum çalışmalarının kısa vadede (2001 sonuna kadar) tamamlanması öngörülmüştür.

29 Kasım 2001 tarihli son GBOK toplantısında Türk tarafı 2/97 sayılı OKK çerçevesinde mevcut durumu ortaya koyan güncelleştirilmiş listeyi Komisyon yetkililerine sunmuştur. 2002 yılı başı itibariyle yürürlüğe giren Çerçeve Kanun ile yeni yaklaşım direktifleri de dahil olmak üzere teknik mevzuat uyumu çalışmalarının hız kazanması beklenmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:57   #13
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

AB teknik mevzuatına uyum hususu Ulusal Program çerçevesinde kapsamlı bir şekilde ele alınmış, uyum sağlanması gereken mevzuat listesi genişletilmiştir. Gümrük Birliği’nden doğan ancak Türkiye’nin adaylık sürecinde edindiği yükümlülükleri kapsamında yer alan teknik mevzuat uyum çalışmaları Avrupa Birliği ile tam entegrasyonun bir gereği olduğu gibi Türkiye’nin Dünya Ticaret Örgütü üyeliği çerçevesinde taraf olduğu Ticarette Teknik Engeller Anlaşması’ndan kaynaklanan yükümlülükleriyle de örtüşmektedir.

Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki malların serbest dolaşımının koşullarından biri olan teknik mevzuat uyumu ve standardizasyon öncelikle sanayinin üretimini belirli kalite hedefleri dahilinde planlamasını sağlayacaktır. Üretimin bir plan ve program dahilinde yapılması ile verimliliğin artması mümkün olacaktır. Üretimde kalite artışı ile Avrupa normlarına yaklaşılması, ürünlerin gerek iç gerek dış pazarda rekabet gücünün yükselmesi anlamına gelmektedir. Türkiye’de sanayinin standartlara uygun üretim yapmak için modern bir altyapı kurmasını gerektiren bu değişim, ülkenin dünya pazarlarındaki prestijini de artıracaktır.

Teknik mevzuat insan, hayvan ve bitki sağlığı ile güvenliğinin korunması hususu gözetilerek belirlenen önlemler bütünüdür. Bu çerçevede söz konusu ürünlerin ticarete konu olmasının ötesinde yaşam güvenliği ve kalitesi açısından belirli standartlara uygun üretilmesi çağın gereğidir. Tüketicinin korunması kavramının yerleşmesinde ve kurumlaşmasında standartlara uyum çok önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Özünde insan olan bir üretim anlayışını benimseyecek sanayici profilinin oluşması global anlamda çok önemli zihniyet değişikliklerine de zemin hazırlayacaktır. Kaydedilen gelişmeler Gümrük Birliği sonrası artan ithalat lehine dış ticaret açığının aşılmasında rol oynayacaktır.[1]

Son olarak teknik engellerin kaldırılması kapsamında CE işareti uygunluk belgesi vermeye yetkin kuruluşlara duyulacak talep hizmet sektöründe yeni bir yatırım alanı yaratacaktır. Bu alanda faaliyet gösteren kuruluşlar Türk sanayiine olduğu kadar, üçüncü ülkelere de hizmet sunma imkanı yakalayabilecek ve sektörde bir canlılık oluşacaktır.

1/95 sayılı OKK’da teknik mevzuata uyumun yanı sıra, tüketicinin korunmasına ilişkin uyum çalışmalarına da yer verilmiştir. Türkiye, tüketicinin korunması kanununu 1995 yılında çıkarmış, AB’nin bu alandaki mevzuatına büyük ölçüde uyum sağlamıştır. Halihazırda İstanbul, Ankara ve İzmir’de tüketici mahkemeleri de hizmete geçmiş, bu yöndeki kurumsal ve yasal yapı oluşturulmuştur. 11 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Çerçeve Kanunu, tüketicinin korunmasına ilişkin yapının etkinliğini artıracaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:58   #14
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

5.4. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları


Gümrük Birliği’ne konu olan malların tabi olduğu fikri ve sınai haklara ilişkin mevzuatın Avrupa Topluluğu ile Türkiye’de farklı düzeylerde bulunmasının serbest dolaşıma tarife dışı engel teşkil etmesi, Türk mevzuatının Avrupa Topluluğu mevzuatına ve bu alandaki uluslararası sözleşmelere uyumunu gündeme getirmiştir.
1/95 sayılı Konsey Kararı çerçevesinde yürütülen çalışmalar neticesinde Türkiye hem endüstriyel hem sanatsal mülkiyet hakkını kapsayan fikri ve sınai mülkiyet hakkına ilişkin mevzuatını AB mevzuatına uyumlaştırmayı büyük oranda başarmıştır. Sınai mülkiyet hakları konusunda gerekli mevzuatı, Gümrük Birliği öncesinde yürürlüğe koymuş ve yarı resmi bir organ olarak Patent Enstitüsü’nü 1994 yılında kurmuştur. 1995 yılında son derece eski kanunlara dayanan ve güncelliğini yitiren Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun kapsamı genişletilmiş ve AB mevzuatına yakınlaştırılmıştır. Ortaklık Konseyi Kararı’nda, belirtilen fikri ve sınai mülkiyet hakkına ilişkin uluslararası anlaşmaların önemli bir kısmına da taraf olunmuştur. Son olarak 3 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile taraf olunan uluslararası anlaşmalara uyumlu olarak korsan yayıncılık, fikir ve sanat eser sahiplerinin manevi haklarının ihlali durumunda uygulanan cezai müeyyideler hususlarında yeni düzenlemeler getirilmiştir.

Mevzuat açısından önemli ilerlemeler kaydedilmesine rağmen Eylül 1999’da çalışmaları başlatılan Kültür Bakanlığı’na bağlı ya da bağımsız olması düşünülen fikri mülkiyet haklarına ilişkin uygulamaları takip edecek bir kurum oluşturulamamıştır. Ayrıca mevzuatta öngörülen fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik ihtisas mahkemeleri de kurulmamıştır. Adalet Bakanlığı tarafından Avrupa Birliği’nden finansal destek beklenerek hazırlanan ve söz konusu mahkemelerin kurulmasını da içeren “Fikri Mülkiyet Kanunlarının Etkin Olarak Uygulanması” başlıklı proje gerçekleştirilememiştir. Mevzuata ve uygulamaya yönelik çalışmaların işlerlik kazanabilmesi, ayrıca fikri ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin bilincin oluşmasına yönelik toplumsal eğitime önem verilmesi gerekmektedir.

Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları alanında gerçekleştirilecek mevzuat uyumu Gümrük Birliği’nin ötesinde AB ile tam entegrasyonun koşullarındandır. Bu konu, Katılım Ortaklığı Belgesi’nin kısa vadeli öncelikler bölümünde ele alınmakta ve 2001 yılına kadar uyum çalışmalarının tamamlanması, özellikle korsan yayınlarla mücadele edilmesi beklenmektedir. Ulusal Program’da ise 12 ihtisas mahkemesini kapsayan projenin MEDA fonlarından desteklenmesine ilişkin finansman anlaşmasının imzalandığı, işlerlik kazanması halinde 2001 yılı sonuna kadar tamamlanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Organizasyonu, Telif Hakları, İcralar ve Fonogram Anlaşmalarına 2001 yılı içerisinde taraf olunacağı öngörülmüştür. Ulusal Program’da sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak 1/95 sayılı OKK’dan doğan yükümlülüğü çerçevesinde “Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunması” hakkındaki tasarının kanunlaşmasının hedeflendiği aynı zamanda “Entegre Devre Topografyalarının Korunması” hakkındaki kanun taslağının TBMM’ye gönderildiği açıklanmıştır.

Türkiye, Gümrük Birliği’nden doğan yükümlülüğü doğrultusunda fikri mülkiyet haklarına ilişkin, uluslararası anlaşmalara, bu çerçevede Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’na (TRIPs) taraf olarak bu alanda kapsamlı düzenlemeler öngören Dünya Ticaret Örgütü’ne üyelik çerçevesindeki yükümlülüklerini de yerine getirmiştir.

Fikri ve Sınai mülkiyet hakları konusunda önemli ihlallerin kaydedildiği Türkiye’de uluslararası normlarda bir fikri mülkiyet hakkı mevzuatının oluşturulması Türk sanatçılarının, buluş sahiplerinin, yaratıcıların, şirketlerin haklarının korunması ve desteklenmesi, böylelikle uluslararası arenada rekabet gücü elde edebilmeleri açısından önem taşımaktadır. Ayrıca hem araştırma ve geliştirmeyi özendirip teknik bilgilerin değerlendirilerek yaygınlaşmasını sağlamakta, hem de teknoloji transferine imkan vermektedir. Bu alanda yapılacak her düzenleme toplumun kültür ve sanat hayatını zenginleştirecek, teknik ve sınai atılımlarında geliştirici rol oynayacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:58   #15
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

5.5. Rekabet Mevzuatı


1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda uyum öngörülen bir diğer önemli alan, Rekabet Mevzuatı’dır. Karar, sanayi mallarının serbest dolaşımı çerçevesinde gümrük tarifelerinin yanı sıra Türkiye’nin AB ürünlerinin piyasaya girişini engelleyecek ve Türk ürünleriyle rekabetini sınırlayacak ulusal uygulamaların yeniden düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye, tüketicinin korunmasını temel alan ve belirli kurallar çerçevesinde işleyen bir rekabet ortamının oluşturulmasına yönelik Avrupa Birliği rekabet mevzuatına uyum çalışmalarında ilerleme kaydetmiştir.

Bu alandaki iki önemli yasal düzenleme olan “Rekabetin Korunması Kanunu” 1994 yılında, “Tüketicinin Korunması Kanunu” 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Söz konusu kanunların uygulanmasından sorumlu Rekabet Kurumu ise 1997 yılı itibariyle işlerlik kazanmıştır.

Rekabet hukuku kapsamında yer alan, rekabeti bozacak şekilde bazı firmaların veya ürünlerin üretimini destekleyen devlet yardımlarının kaldırılması hususunda çalışmalar sürdürülmektedir. Bu alanda öncelikle tekstil ve giyim sektöründeki teşvik sistemi AB ile uyumlaştırılmış, 1995 yılında “İhracatta Devlet Yardımları” kararı yürürlüğe koyulmuş ve ihracatçılara sağlanan teşvikler kademeli olarak değiştirilerek genel muafiyetler sistemi benimsenmiştir. Halihazırda devlet yardımlarına ilişkin olarak AB mevzuatı ile Türk mevzuatı arasında farklılık yaratan temel nokta, devlet yardımlarının denetlenmesi konusunda Türk Rekabet Kurulu’nun yetkili otorite olarak tanınmamasıdır. Rekabet Kurulu sadece devlet yardımlarına ilişkin yapılan değişikliklerin rekabet kurallarına uygun olup olmaması hakkındaki fikirlerini, değişikliği yapan ilgili kurum veya bakanlığa iletebilmektedir.

Türkiye’de rekabeti kısıtlayıcı bir diğer yapı ticari nitelikteki devlet tekelleridir. Tekel kanununda, Tekel idaresinin alkollü içkilerin dağıtımı ve ithali üzerindeki tekelinin kaldırılması yönünde değişiklik yapan kanun 20 Ocak 2001 tarihi itibariyle yürürlüğe koyulmuştur. Tütün piyasasındaki tekeli kaldıracak olan tütün ve tütün mamulleri yasası ise 9 Ocak 2002 tarihi itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

1/95 sayılı OKK, rekabete engel teşkil edecek ticari savunma araçları olarak tanımlanan damping ve sübvansiyonlara, DTÖ Anlaşması hükümleri çerçevesinde düzenlemeler öngörmektedir. Bu konuda Türkiye, ilgili mevzuatı, DTÖ’yü kuran Anlaşma ekinde yer alan damping ve sübvansiyona ilişkin anlaşmalar ve bu konudaki yeni AB Konsey Tüzüklerini dikkate alarak gözden geçirmiştir. Mevcut Kanunda bu esaslara göre değişiklik yapılmasına ilişkin “İhracatta Haksız Rekabetin Önlenmesi” Kanun tasarısı Temmuz 1999’da TBMM’den geçmiştir.

Rekabet hukuku alanında 1/95 sayılı OKK kapsamında AB mevzuatına uyum sağlanması hükme bağlanmış bir diğer konu olan kamu ihaleleri kanununu ise 22 Ocak 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun çıkmasına paralel olarak uygulamaları yürütecek ve şikayetleri çözüme bağlayacak hukuki ve idari bağımsız bir kurumun oluşturulması da gerekecektir. 11 Nisan 2000 tarihinde gerçekleştirilen 39. AB Türkiye Ortaklık Konseyi’nde Gümrük Birliği’nin hizmetlerin serbestleştirilmesi ve kamu alımları piyasalarının açılması için müzakerelerin başlatılması kararı alınmıştır. Gümrük Birliği’nin hizmetler ve kamu alımları piyasalarının açılması ile genişletilmesi yönünde son olarak Şubat 2001 tarihinde gerçekleştirilen müzakerede taraflar uzlaşmaya varamamıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:58   #16
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gümrük Birliği çerçevesinde Türkiye’nin rekabet hukukuna ilişkin olarak tamamlaması gereken çalışmalar Katılım Ortaklığı Belgesi’nin kısa ve orta vadeli öncelikleri kapsamında yer almaktadır. Belgenin kısa vadeli öncelikler bölümünde devlet yardımlarına şeffaflık kazandırılması ve yardımların düzenli olarak izlenmesini sağlayacak denetim kurumunun belirlenmesine yönelik yasal değişikliklerin yapılması, orta vadeli öncelikler bölümünde ise bu konudaki uyumun tamamlanması, ayrıca tekel haklarından yararlanan şirketlere ilişkin mevzuatın uyumlaştırılması yönünde beklentiler ifade edilmiştir.
Bu alanda Ulusal Program’da ise Avrupa Birliği’nde rekabet hukukuna ilişkin yeni gelişmelerin izlendiği ve paralel düzenlemeler yapmak için çalışmaların sürdürüldüğü belirtilmiştir. Rekabet Kurumu’nun önümüzdeki dönemde öncelikle araştırma geliştirme, patent, know how, lisans ve marka anlaşmalarına grup muafiyeti tanıyan teknoloji transferine ilişkin tebliğleri yayınlamayı hedeflediği bildirilmiştir. Devlet yardımları konusunda yürütülecek çalışmalarda ise AB’den teknik ve finansal destek alınması gerekliliği ortaya koyulmuştur. Ayrıca devlet yardımlarına ilişkin dağınık olan idari mekanizmanın yeniden yapılandırılması öngörülmüştür. Bu çerçevede devlet yardımları ve rekabet politikalarına uyum hususunda Avrupa Birliği Genel Sekreterliği koordinasyonunda bir alt çalışma grubunun oluşturulduğu ve çalışmalara başlandığı belirtilmiştir.

Son olarak Türkiye’nin devlet yardımları mevzuatını AB’nin coğrafi kalkınmışlık kriterlerine göre belirlediği bölgesel yardım mevzuat ve tekniklerine (NUTs) uyumlaştırması gerekliliği ortaya koyulmuştur.

Ulusal Program’da öngörülen düzenlemeler çerçevesinde devlet yardımlarının izlenebilmesi için gerekli yasal düzenlemenin hazırlanması konusunda bir kanun taslağı hazırlanmış, ilgili kurumların görüşüne sunulmuştur.[1]Ancak bu konuda henüz bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Rekabet hukuku çerçevesinde Türkiye’nin önündeki en önemli konu olan devlet yardımlarına ilişkin olarak 1 Haziran 2001 tarihinde gerçekleştirilen GBOK toplantısında da AB tarafının Türkiye’den devlet yardımlarının gözetimi ve kontrolü ile ilgili bağımsız bir kurumun oluşturulması yönünde beklentisi dile getirilmiştir.

Türkiye’nin AB rekabet mevzuatına uyum çalışmaları, hedeflerinden biri uluslararası ticarette haksız rekabetin önlenmesi olan DTÖ’ye üyeliği çerçevesindeki yükümlülüklerini de karşılamaktadır. Bu çerçevede Türkiye DTÖ’nün Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Anlaşmasıyla uyumlu Avrupa Birliği devlet yardımları mevzuatına uyum sağlayarak DTÖ üyeliğinden doğan bir yükümlülüğünü daha yerine getirmiş olacaktır. Öte yandan Uruguay Round kararları temel alınarak hazırlanan ve Temmuz 1999’da Mecliste kabul edilen “İhracatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun” AB mevzuatına uyum yönünde gerçekleştirilecek çalışmalar kapsamındadır. DTÖ’nün Türk sanayiinde çok önemli bir yer tutan tekstil ürünlerine ilişkin olarak 2005 yılına kadar kotaların aşamalı olarak kaldırılması, gümrük vergilerinin düşürülmesi, diğer tarife dışı engellerin kaldırılması ile serbest ticaret düzenine geçiş konusundaki yükümlülükleri ise Gümrük Birliği ile büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmalar çerçevesinde Türkiye, Avrupa ekonomisi ile bütünleşme yönünde almış olduğu mesafe ile dünya ekonomisi ile de bütünleşme yolunda bir rekabet altyapısı oluşturmuştur. 1980 sonrası korumacı politikalardan sıyrılarak dış rekabete açılmayı seçen Türkiye için rekabet alanında yerine getirilen yükümlülükler, benimsemiş olduğu dış ticaret politikasının da gereğidir. Gümrük Birliği bu anlamda rekabet mevzuatına ilişkin Türkiye’nin yürüttüğü çalışmalara ivme kazandırmıştır.

Gümrük Birliği çerçevesinde AB rekabet mevzuatının Türk mevzuatına aktarılmasının yanı sıra ticarette teknik engellerin kaldırılması ve fikri mülkiyet hakları alanlarında gerçekleştirilen uyum çalışmaları da, Türkiye ile AB arasında malların serbest dolaşımının tam olarak işleyebilmesi için piyasada rekabet koşullarının sağlanmasına yöneliktir. Tam rekabet koşullarında gerçekleştirilen ticaretin dinamik bir piyasa ortamı yaratacağı açıktır. Türk ve AB firmaları arasındaki rekabetin artması, Türk firmalarının üretim kalitelerini artırmaları, verimliliği artıracak ve maliyetleri azaltacak yeni teknolojileri hayata geçirmeleri, nitelikli işgücüne yönelik formasyon imkanlarını yaratmaları sonucunu doğuracaktır. Ancak söz konusu gelişmeler rekabet koşullarına direnebilen ve bu değişikliklere sermayesinden pay ayırabilen firmalar için söz konusudur.
Türkiye’nin Avrupa Birliği rekabet mevzuatına yönelik çalışmalarının uygulamaya geçilebilmesi için tüm ekonomik operatörlerce rekabet kültürünün benimsenmesi gerekmektedir. Bir rekabet politikası ve rekabet kurumuna ilişkin genel bir bilinçlenme sağlanmazsa, rekabet mevzuatının optimum düzeyde uygulanabilmesi mümkün olmayacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:58   #17
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

5.6. Kurumsal İşbirliği

1/95 sayılı karar, Gümrük Birliği’nin işleyişinin denetimi ve karşılaşılan sorunlara ortak çözümler oluşturulması hususunda etkin olacak kurumsal işbirliği modelleri oluşturulmasını da hükme bağlamıştır. Birliğe tam üye olmaksızın Gümrük Birliği’ne dahil olan, bu sebeple ortak pazara ilişkin karar alma süreci içerisinde bulunmayan Türkiye’nin durumu, söz konusu kurumsal yapılanmayı zorunlu kılmış, Gümrük Birliği’nin, işleyişini kolaylaştırmak hedefi ile özel komiteler oluşturulmuştur.

Ortaklık Konseyi Kararı’nın uygulanmasından doğacak aksaklıklar hususunda ayda en az bir kere toplanmak üzere Türkiye, Komisyon ve üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Gümrük Birliği Ortak Komitesi (GBOK) bu doğrultuda oluşturulan ilk yapılanmadır. Bir tavsiye kurumu olan Komite, bazı konularda sınırlı olmak üzere, yeni bir mevzuat yaratmayacak ve Topluluk mevzuatında değişiklik oluşturmayacak teknik nitelikli kararlar alabilmektedir.

GBOK tarafların Gümrük Birliği çerçevesinde karşılaştıkları sorunları ortaya koyabildikleri ve birlikte çözüm yolları aradıkları uygun bir platform oluşturmuştur. Ancak, Avrupa Birliği bu platformu başlangıcından itibaren çok iyi kullanabilmesine rağmen Türkiye, yeterli ölçüde faydalanamamaktadır. AB firmaları, Gümrük Birliği’nden doğan haklarının kullanımında karşılaştıkları sorunları sistemli bir biçimde ve kapsamlı hazırlanmış dosyalarla bu platforma taşımakta ve çözüm arayışına gitmekte iken, Türk firmaları mekanizmayı etkin bir biçimde kullanamamakta, şikayetler genellikle yeterli bilgi ve belgeye dayandırılmadan oluşturulan dosyalarla ortaya koyulduğundan sonuç alınamamaktadır.

Gümrük Birliği ile Türkiye’nin içinde yer alabildiği mekanizmalardan biri de bağımsız komitelerdir. Gümrük Birliği’nin işleyişi ile doğrudan ilgili alanlardaki Nomanklatür Komitesi, Gümrük Kanunu Komitesi, Menşe Komitesi, Değerleme Komitesi, Dış Ticaret İstatistikleri Komitesi, Standartlar Komitesi, İç Pazar Koordinasyon Komitesi, Sübvansiyon ve Tekstil Komiteleri gibi bir çok bağımsız Komite’nin toplantılarına Türk uzmanlar katılabilmektedir. Söz konusu komitelere Türk temsilcilerinin katılımı dönem içerisinde etkinlik ve süreklilik kazanmıştır. Bu çerçevede sübvansiyonlar ve tekstil komitelerinde Türk temsilcileri bazı avantajlar elde etmişlerdir.

Tüm kararların öncelikle söz konusu teknik komitelerde belirlendiği dikkate alınırsa Türkiye’nin görüş bildirebildiği, ancak oy kullanamadığı bu komitelere katılımı halihazırda, sadece İç Pazar Koordinasyon Komitesine katılabilen diğer aday ülkelerle karşılaştırıldığında Gümrük Birliği ile kazandığımız ve iyi değerlendirilmesi gereken bir imkandır. Komite toplantılarına istikrarlı katılım ve sorunların açık bir şekilde dile getirilmesi karar alma sürecine etki yapabilecektir. 2001 yılı Haziran ve Kasım aylarında gerçekleşen son GBOK toplantılarında Gümrük Birliği’nin AB içerisinde işleyişini izlemek ve ilgili kurumsal yapıyı tanımak açısından teknik komitelere katılım üzerinde durulmuş, Türk temsilcilerinin daha fazla sayıda teknik komitede yer alması hususu dile getirilmiştir.

Gümrük Birliği’nin işleyişi ile doğrudan ilgili alanlarda yeni mevzuat hazırlamak veya mevcut mevzuatı değiştirmek için oluşturulan karşılıklı danışma mekanizması bir diğer kurumsal yapılanmadır. Ancak her iki tarafın da yasa hazırlayıcı birimlerinin yeterli işbirliği geliştirememeleri sebebiyle etkinlik kazanamamıştır.
Haziran ayında gerçekleştirilen GBOK toplantısında Türk tarafınca bu konu da gündeme getirilmiş, danışma mekanizmasının son derece kapsamlı ve dinamik bir alanda uyum gerektiren Gümrük Birliği ilişkisi çerçevesinde karşılaşılan teknik sorunların çözümünü kolaylaştıracak bir yapı olması açısından önemi vurgulanmıştır. Ayrıca sorunların karşılıklı danışma mekanizması içerisinde halledilmesinin AB ve Türk makamları arasındaki ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacağı belirtilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:59   #18
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gümrük Birliği’nin yürütülmesini kolaylaştırmak amacıyla işleyen bir diğer yapı da Gümrükler 2000 ve 2002 programlarıdır. Türkiye, Gümrük Birliği çerçevesinde 1996 yılından itibaren katılabildiği programa 1999 yılı sonunda adaylığının teyit edilmesi ile aday ülke statüsünde katılım hakkını elde etmiştir. Gümrük idareleri arasında karşılıklı değişim yolu ile idari ve teknik personel eğitimini öngören Gümrükler 2000 ve 2002 programları kapsamında 1996 yılından itibaren Gümrük Müsteşarlığı ve gümrük kapılarında görevli belli sayıda idari ve teknik personel, Avrupa ülkelerindeki muhatap kuruluşlarda, maliyeti AB tarafından karşılanmak üzere staj ve mesleki eğitim imkanı elde etmişlerdir.

6. Gümrük Birliği Çerçevesinde Türkiye-AB Mali İşbirliği



Türkiye AB arasındaki ortaklık ilişkisi çerçevesinde Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak ve ortaklık ilişkisinden doğan yükümlülüklerini gerçekleştirebilmesine destek olmak amacıyla Topluluk mali yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir. 1996 yılında tamamlanan Gümrük Birliği’ne kadar olan dönemde Türkiye’ye yönelik AB kaynaklı mali yardımlar, mali protokoller ile düzenlenmiş ve Türkiye bu dönemde 1.433 milyon Euro öngörülmesine karşın toplam 833 milyon Euro tutarında kredi ve hibe kullanılabilmiştir.

Gümrük Birliği’ni tamamlayan 36. Ortaklık Konseyi toplantısında açıklanan Mali İşbirliği Deklarasyonu ile AB’nin Türkiye’ye yönelik mali yardımları farklı bir yapıda düzenlenmeye başlanmıştır. Yeni yapılanma ile ekonomik farklılıkların azaltılmasının yanı sıra Türk sanayiinin Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yeni rekabetçi ortama uyumunu kolaylaştırmak ve AB’nin temel altyapı ağları ile bağlantısını sağlamak hedeflenmiştir. Bu çerçevede 1996 sonrası dönemde Türkiye’ye, Topluluğun bütçe kaynakları, Yenileştirilmiş Akdeniz Politikası, MEDA Programı, AYB Kredileri ve makro ekonomik yardım paketi olmak üzere beş farklı kaynaktan toplam 2,246 milyon Euro tutarındaki hibe ve kredi taahhüt edilmiştir. Türkiye bu yardım paketinden 596,5 milyon Euro kullanabilmiştir. Söz konusu kaynaklar arasında Topluluğun bütçesinden, doğrudan Gümrük Birliği’nin uygulanmasına yönelik kullanımı öngörülen ve 1995 yılında Parlamento tarafından onaylanan 375 milyon Euro, Yunanistan’ın vetosu sebebiyle yürürlüğe girmemiştir. Ayrıca Gümrük Birliği’nin tamamlanmasını takiben Türkiye ekonomisinin rekabet edebilirliğini artırmaya yönelik Avrupa Yatırım Bankası’nın taahhüt ettiği 750 milyon Euro da işlerlik kazanmamıştır.

Aralık 1999 tarihinde gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylığının teyit edilmesini takiben tüm katılım öncesi yardımların tek bir çerçeve altında toplanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda 26 Şubat 2001 tarihinde Türkiye’ye sağlanacak yardımların hukuki dayanağını belirleyen Konsey Tüzüğü onaylanmıştır. 28 Ağustos 2001 tarihinde ise Komisyon, Konsey’e Türkiye’ye yönelik mali yardımların miktarını belirleyen bir çerçeve tüzük önermiştir. Tüzükte, Türkiye’ye yıllık 177 milyon Euro olmak üzere 2002-2006 yılları arası toplam beş yıl için mali yardımda bulunulması öngörülmüştür. Bu rakamın Türkiye için Avrupa stratejisi kapsamındaki 15 milyon Euro’luk kısmı doğrudan Gümrük Birliği’nin güçlendirilmesine ayırılmıştır. Türkiye, Topluluğun aday ülkelere yönelik yardım mekanizmalarını ademi merkeziyetçi bir yönetime kavuşturmak amacıyla öngördüğü idari yapıyı 18 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanan bir Başbakanlık Genelgesi ile belirlemiştir. 17 Aralık 2001 tarihinde ise Türkiye için katılım öncesi mali yardımın kullanım şeklini ayrıntılı olarak ortaya koyan tüzük onaylanmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:59   #19
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Adaylık sürecinde Türkiye’nin AYB’nin MEDA II kapsamında Avrupa Akdeniz Ortaklığı’na ayırdığı kredilerden yıllık 210 milyon olmak üzere altı yıl için toplam 1.470 milyon Euro’dan faydalanması öngörülmektedir. Yeni süreçte ayrıca doğrudan Gümrük Birliği’nin güçlendirilmesi ve derinleştirilmesi amacıyla Konsey tarafından 4 Aralık 2000 tarihinde onaylanan 450 milyon Euro tutarındaki bir diğer AYB kredisini de kullanabilecektir.

2001-2004 yılları arasında geçerli olacak kredi için, Avrupa Yatırım Bankası’na Türk kamu ve özel şirketleri ile Avrupa Birliği arasındaki bağlantıları geliştirecek altyapı yatırımları ve Gümrük Birliği’nin işleyişini kolaylaştıracak teknik donanımın oluşturulması amaçlı projeler sunulması gerekmektedir. Halihazırda kamu kesimi tarafından enerji ve ulaşım sektörlerine ilişkin altyapı projeleri hazırlanmaktadır. Bu konuda Türk özel sektörünün de, özellikle ülkemizin mali kaynak sıkıntısı içinde olduğu bu dönemde, uygun projeler hazırlayarak, söz konusu krediden faydalanmanın yollarını araması gerekmektedir.

Gümrük Birliği çerçevesindeki yükümlülükleri doğrultusunda Türkiye, 1996 yılından itibaren çok kapsamlı bir alanda mevzuat uyumu ve buna bağlı kurumsal yapıyı oluşturma sürecine girmiştir. Bu değişimi gerçekleştirmek için Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye mali ve teknik yardımda bulunma taahhüdü yerine getirilmemiş ve Türkiye, Gümrük Birliği’ne ilişkin yükümlülüklerini hiçbir Topluluk kaynağından yararlanmaksızın geçen beş yıl içerisinde büyük ölçüde gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin bu süreçte gösterdiği kapasite AB tarafınca da dile getirilmiş, bununla birlikte henüz tamamlanmayan çalışmalar da çeşitli platformlarda vurgulanmıştır. Halihazırda Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne ilişkin uyum çalışmalarını da kapsayan katılım öncesi stratejisine yönelik yıllık 177 Milyon Euro’yu Ulusal Program’da taahhüt edilen takvim çerçevesinde en etkin şekilde kullanması, ayrıca geri dönüşümlü AYB kredilerinden de akılcı projelerle faydalanması uyum sürecini kolaylaştırması açısından çok önemlidir.


7. Gümrük Birliği Çerçevesinde Türkiye’nin Kullanabileceği Bir Mekanizma



Gümrük Birliği’nin dayandığı Katma Protokol ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, ortaklık çerçevesindeki uygulamaların taraflardan birinde ekonomik bir soruna yol açması halinde işlerlik kazanabilecek mekanizmaları ortaya koymaktadır.

Katma Protokol’ün “Türk Ekonomisi’nin bir sektörü veya dış mali istikrarını tehlikeye düşürecek ciddi bozukluklar ortaya çıkar veya Türkiye’nin bir bölgesinin ekonomik durumunun bozulması şeklinde güçlükler belirirse, Türkiye gerekli korunma tedbirlerini alır. Bu tedbirler ve bunların uygulama usulleri Ortaklık Konseyi’ne geciktirmeksizin bildirilir.” şeklindeki 62. maddesi ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın “...taraflar Katma protokolün 62. maddesiyle belirlenen koruma tedbirleri mekanizmaları ile usullerinin geçerliliğini koruyacağını teyit ederler” şeklindeki 63. maddesiGümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisinde bir zarara sebebiyet vermesi halinde devreye sokulabilecek garanti noktasını oluşturmaktadır.

1/95 sayılı OKK’nin 64. maddesinde ayrıca koruma tedbirlerinin Gümrük Birliği’nin işleyişine en az zarar verecek şekilde belirlenmesi ve bir dengesizlik yaratması halinde karşı tarafın da dengeleyici tedbirler alabileceği ifade edilmiştir. Koruma tedbirleri ve dengeleme tedbirleri konusunda uzlaşmanın sağlanamaması halinde 1/95 sayılı OKK’nin 61 ve 62. maddelerinde her iki akit taraftan birer ve taraf olmayan bir diğer ülkeden de bir hakemin atanmasıyla oluşan hakemlik kurulunun oluşturulabileceğini ve bu kurulun kararının taraflar üzerinde bağlayıcı olacağını ortaya koyulmaktadır.

Ortaklık Konseyi bünyesinde taraflar arasında Gümrük Birliği’nden kaynaklanan aksaklıklara ilişkin çözüme yönelik müzakere etme imkanı yaratan söz konusu maddelerin etkin bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu çerçevede gerek bu alandaki kamu kuruluşları, gerek sektör temsilci kuruluşları tarafından Gümrük Birliği’nin ilgili sektöre etkileri üzerine gerçekleştirilecek çalışmalar, Ortaklık Konseyi Toplantılarında, uygulanacak koruma tedbirlerinin ortaya koyulmasına yardımcı olacak, Türkiye’nin müzakere gücünü artıracaktır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-03-2007, 10:59   #20
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sonuç

Gümrük Birliği’nin tamamlanmasını takiben geçen beş yılda, bu sürecin Türkiye ekonomine etkilerine yönelik çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir. İlgili çalışmaların bir kısmı 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nı bir ticaret anlaşması gibi ele alarak tam üyelik perspektifi ortaya koyulmaksızın müzakere edildiği ve bu çerçevede Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine zarar verdiği sonucuna varmaktadır. Bu yaklaşım içerisinde Gümrük Birliği ile Türkiye’nin tek taraflı tavizler üstlendiği ve ulusal ticaret politikasının Birliğin ticaret politikasına tabi olduğu eleştirileri yöneltilmektedir. Söz konusu değerlendirmeler yapılırken öncelikle Gümrük Birliği’nin tamamlanması ile Türk dış ticaretinde Avrupa Birliği lehine ithalat artışı ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin tercihli ticaret rejimine uyum zorunluluğu temel argüman olarak alınmaktadır. Ayrıca ilk aşamada Türkiye’nin gümrük duvarlarını sıfırlaması ile belirli bir kamu gelir kaybına maruz kalacağı iddia edilmekte ve ilerleyen dönemde Avrupa Birliği’nden gelen mallarla rekabet edemeyen firmaların kapanması ya da pazar kaybına uğraması ile işsizliğin artacağı üzerinde durulmaktadır.

Belirtilen noktalarda yoğunlaşan eleştirilerde, Gümrük Birliği’nin Türkiye ekonomisine etkileri değerlendirilirken temel alınması gereken iki önemli husus gözden kaçırılmaktadır. Öncelikle Gümrük Birliği, nihai aşamada Avrupa Birliği ile tam entegrasyon yönünde Ortaklık Anlaşması, Katma Protokol ve son olarak 1/95 sayılı OKK ile Türkiye’nin üstlendiği bir yükümlülüktür. Gümrük Birliği süreci 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi toplantısı ile başlatılmamış aksine söz konusu toplantıda Katma Protokol ile başlayan sürecin tamamlanmasına ilişkin bir karar alınmıştır. Bu karar aynı zamanda Türkiye’nin uygulamada 1971 yılında AB piyasasında sanayi ürünleri ihracatına ilişkin tek taraflı olarak elde ettiği hakların eşitlenmesi anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle Gümrük Birliği’nin etkilerine yönelik değerlendirmelerin Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiği 1996 yılından başlatılması, Türkiye’nin 1971 yılından itibaren sanayi ürünlerini sıfır gümrükle AB ülkelerine ihraç imkanı elde etmesi ve bu imkanın yıllar boyunca yarattığı değişim ile ekonomiye katkısının göz ardı edilmesi eksik ve yanıltıcı sonuçlar doğurmaktadır.

Bir diğer önemli husus Gümrük Birliği çerçevesinde gerçekleştirilen mevzuat uyumunun, 10-11 Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesi’nde Avrupa Birliği’ne adaylığı teyit edilen Türkiye’nin, Kopenhag kriterleri kapsamındakine müktesebat uyum çalışmalarında önemli yol almasını sağlamış olmasıdır. Gümrük Birliği ile bu alanda kaydedilen mesafe, Türkiye’nin diğer aday ülkelere oranla avantajlı duruma geçmesi sonucunu doğurmuştur.

Gümrük Birliği’nin bir başka temel özelliği, bir ekonomik entegrasyon modeli olarak Dünya Ticaret Örgütü’nün uluslararası ticarete getirdiği kurallar çerçevesinde yapılandırılmış olmasıdır. Türkiye’nin, Gümrük Birliği sürecinde gerçekleştirdiği her çalışma taraf olduğu Dünya Ticaret Örgütü üyeliğinden doğan yükümlülükleri ile örtüşmektedir. Ticaretin hızla liberalleştiği global ekonomi ortamında Gümrük Birliği, Türkiye’nin bu süreçte her halükarda yerine getirmesi gereken uluslararası standartları yakalamaya yönelik çalışmalara ivme kazandırmıştır. Gümrük Birliği, 1980 yılı itibariyle ticaret politikasını uluslararası piyasalara açılmak yönünde belirleyen Türkiye için, küresel entegrasyonun ekonomik koşullarını belirleyen Dünya Ticaret Örgütü üyeliği çerçevesindeki yükümlülüklerinin çok daha kapsamlı ve kısa sürede yerine getirilmesi anlamına gelmektedir. Gümrük Birliği ile Türkiye uluslararası piyasalarla bütünleşme yönünde önemli bir sınavı geçmiş, dünyanın en önemli ekonomik bloklarından biri içerisinde yer almayı başarmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 13:35 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580