Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Taraftar > Dişi Kartallar > Kadın Sağlığı

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20-01-2007, 23:38   #71
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DEPRESYON


Herkes zaman zaman bir çökkünlük hissedebilir. Ancak haftalarca süren hüzün, umutsuzluk ya da günlük etkinliklere karşı ilgisizlik, daha ciddi bir soruna işaret edebilir. Depresyon, özellikle bir kayıp ya da hayal kırıklığı yaşandıktan sonra ortaya çıktığında, normal bir durum olarak kabul edilebilir. Depresyon, enfeksiyon gibi başka bir hastalığın semptomu olarak da görülebilmektedir. Ancak 2 haftadan uzun sürmesi ve başka belirtilerin de eşlik etmesi durumunda, önemli bir sıkıntı ve işlevsel yetersizlik nedeni olan depresif hastalık olasılığı akla gelmelidir. Depresif hastalık, insanların %10-%15 inde, yaşamlarının bir döneminde görülebilmektedir.
Yaşlılarda (70 yaşın üzerinde) depresyon semptomlarının, fiziksel kapasiteyi daha fazla azalttığı saptanmıştır. Dört yıllık bir süre içinde depresif belirtiler, yürüme hızı ve ayakta dururken birkaç pozisyonda ya da sandalyeden kalkarken dengenin korunması gibi fiziksel performansla ilgili işlevlerde %55 azalmaya yol açtı. Fiziksel performanstaki bu azalma, ağır depresyonu olan daha yaşlı erişkinlerde en belirgin düzeydeydi; ancak depresyonu aynı ölçüde ağır olmayan yaşlılarda da depresyonun benzer etkileri olduğu görüldü.
Bu hastalığa ait en az 5 tipik belirtinin, en az 2 hafta devam etmesi durumunda, majör depresyon tanısı konulur. Ancak bu belirtilerin sadece birkaçının bulunması bile sıkıntıya ve işlev yetersizliğine yol açabilmektedir. Sürekli olarak depresyon belirtileri bulunan herkesin, bir hekim tarafından muayene edilmesi gerekir. Neyse ki, depresyonda etkili olan birkaç tedavi şekli bulunmaktadır.

Depresyon Semptomları:
- Sürekli olarak hüzünlü, kaygılı ya da "boşluk" hissi ile nitelenen duygu durumu.
- Cinsel ilişki de dahil olmak üzere çeşitli etkinliklerden zevk almama ya da bunlara ilgi duymama.
- Huzursuzluk, çabuk irkilme ve aşırı ağlama
- Suçluluk, değersizlik, çaresizlik, umutsuzluk ve kötümserlik duyguları
- Çok az ya da aşırı uyuma
- İştah ve/ya da kilo kaybı ya da aşırı yeme ve kilo alma
- Enerji azalması, yorgunluk, "yavaşlama" hissi
- Dikkatini toplama, hatırlama ya da karar vermede zorluk
- İntihar düşünceleri ya da girişimler.

Tedavi Seçenekleri:
- Psikoterapi : Terapistle görüşmelerin yapıldığı birkaç tedavi yönteminin etkili olduğu görülmüştür. Bu tedaviler, ilaç uygulamasıyla birlikte yürütülebilmektedir.
- İlaç Tedavisi : Antidepresan ilaçlar, genellikle hastaların üçte ikisinden çoğunda etkili olmaktadır. Günümüzde hekimler birkaç tip antidepresan arasında seçim yapabilmektedir.
- Elektrokonvülsif Tedavi (EKT) : Özellikle diğer tedavilere yanıt vermeyen, daha ağır depresyonu olan hastalara uygulanır.
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 23:39   #72
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DEPRESYON TEDAVISINDE TERAPI


Depresyon tedavisinde terapinin ilaçlar kadar etkili olabildiği açıklandı.

Amerikan Psikiyatri Kuruluşu genel kurulunda, terapi maliyetinin kısa dönemde ilaç tedavisi maliyetiyle aynı olduğu, ancak uzun dönemde daha ekonomik olabileceği belirtildi.

Nashville Vanderbilt Üniversitesi uzmanlarından Dr. De Rubeis ve Steven Hollon, depresyon hastası 240 denek üzerinde ilaç ve terapinin etkisini gözlediler. Hastaların bir kısmına 16 hafta, bilmeye ve kavramaya yönelik terapi uygulayan araştırmacılar, diğerlerine 16 hafta depresyona karşı ilaç verdiler ve hastalar zaman zaman psikiyatristle görüştürüldü. Bir diğer gruba ise sadece placebo verildi ve hastalar psikiyatrist ile görüştürüldü. Bilmeye ve kavramaya yönelik kognitif terapi, hastayla psikiyatristin karşılıklı konuşması ve doktorun, hastanın kendisi ile ilgili negatif yapısını çözmeye çalışması olarak biliniyor.

%57 ORANINDA OLUMLU ETKİ GÖSTERDİ

16 hafta süren araştırma sonunda, bilmeye ve kavramaya yönelik terapi ile ilaç tedavisinin hastalarda yüzde 57 oranında olumlu etki gösterdiği saptandı. Depresyon hastalarında ilaç tedavisinin, erken dönemde psikolojik terapiden daha hızlı etki gösterdiğini belirten uzmanlar, 4 aylık denemelerden sonra, psikolojik terapinin, ilaç tedavisi kadar etkili olduğunu belirlediklerini kaydettiler.

Araştırmanın sonunda, bilmeye ve kavramaya yönelik terapi uygulanan hastaların yüzde 75’inde hastalığın tekrarlanmadığı gözlenirken, bu oran ilaç tedavisi uygulanan hastalarda yüzde 60 olarak belirlendi. Placebo ve psikiyatristle görüşme uygulaması yapılan hastalarda ise hastalığın tekrarlanmama oranı yüzde 19 olarak kaydedildi. Araştırmacılar, bilmeye ve kavramaya yönelik terapinin, ilaç tedavisinden daha uzun etki gösterdiğini savunuyor.

UZUN DÖNEMDE DAHA EKONOMİK

16 haftalık ilaç tedavisinin 2590 dolara malolduğu, bilmeye ve kavramaya yönelik terapinin maliyetinin ise 2250 dolar olduğu bildirildi. Uzun dönemde kognitif terapinin daha ucuza mal olduğu kaydedilirken, ilaç tedavisinde hastaların sürekli ilaç kullanmak zorunda kalacakları ve bu durumun tedavi masraflarını yükseltebileceği düşünülüyor.

Konu ile ilgili yorum yapan bazı uzmanlar ise ilaç tedavisinin beyindeki kimyasal maddelerin oranını azaltmaya yönelik uygulandığını, bazı ilaçların, beyinde serotonin salgılanması üzerinde etkili olarak karamsarlığı önleyebildiğini kaydediyor. Depresyon ilaçları pazarının çok geniş olduğuna dikkat çeken uzmanlar da, ilaç firmalarının depresyon ilaçlarından yılda milyarlarca dolar kazandıklarını belirtiyor.

ABD’de 20 milyon kişinin depresyonda olduğu, depresyonun insanları intihara sürükleyebildiği belirtildi.
__________________
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 23:39   #73
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DEPRESYONUNUZUN SEBEBI KENDINIZ OLMAYIN


Depresyon vak alarının büyük ekseriyetinde sebep üç temele dayanıyor:

1. Beyaz güneş ışığı eksikliği

2. Şeker ağırlıklı beslenme

3. Tatmin edici bir beraberlikten uzak kalma Eskiden birçok insan günlerinin önemli bir kısmını açık havada, gün ışığında çalışarak geçirirdi. Köylüler ve işçiler çiftliklerde, inşaatlarda, yol yapımlarında çalışırlardı. Tezgâhtarlar, memurlar, iş adamları da uzun uzun yürür ya da ata binerlerdi. Kısacası hergün muazzam bir egzersiz içerisindeydiler. Yalnızca zenginler eve kapanırdı. Zengin ev hanımları depresyon ve sıkıntı içerisinde ömürlerini tüketirken, köylü hanımlar dinç, sağlıklı ve üretken konumda idiler. Zenginlerin bu durumunu, bakın, şu olay nasıl anlatıyor:

Zengin bir ailenin şoförü, bu ailenin çocuğunu hergün lüks arabaya taşır, nereye götürecekse götürür, sonra kucağına alıp eve taşırmış. Bu adamın birinin dikkatini çekmiş. "Hanımefendi! Çocuğunuz yürüyemiyor mu?" diye sormuş. Kadın "Elbette yürüyebiliyor, ama çok şükür, öyle bir zorunluluğu yok" diye cevap vermiş.

Rafine şeker kullanımına gelince: Köylüler asırlardır, dünyanın dört bir yanında pancardan, kuru üzümden, tatlı meyvelerden doğal şeker elde ediyor, damak tadına uyan değişik tür tatlandırıcılardan faydalanıyorlardı. Rafine şeker zenginlerin seçimiydi.

Bugün tıp dünyası, şeker ağırlıklı beslenmenin, gut, böbrek hastalıkları, şeker hastalığı ve hipoglisemin (kan şekerinin düşmesiyle oluşan karbonhidrat metabolizması bozukluğu) gibi hastalıkların önemli bir sebebi olduğunu bildiriyor.

Zenginler eskiden eti öğün için temel besin olarak görüyorlardı. Ete parası yetmeyen ve zenginlerin topraklarında avlanmaları yasak olan köylüler ise balık, sebze ve meyvelerle besleniyorlardı. Sonuçta sağlığı korumak için çok yönlü beslenmenin uzağına düşen zenginler, tek boyutlu beslenme tarzıyla, guatr başta olmak üzere, çeşitli metabolizma hastalıklarına kolayca yenik düştüler.

Üçüncü depresyon kaynağı son yıllarda ortaya çıktı. Artık toplumun her kesimindeki insanlar toplumdan ve sosyal ilişkilerinden kopar hale geliyorlar. Kalabalıklar arasında bir tür yalnızlık yaşıyorlar.

Yaşlılar arasında yapılan incelemelerde, emekli olduktan sonra pasif bir hayatın içine düşenlerin işten ayrılmalarının üçüncü senesine ulaşmadan hayata veda ettikleri kaydediliyor. İşlerinden nefret etseler, emekliliklerini iple çekseler ve pasif hayatı özleseler de aslında çalışma hayatı onların vazgeçemeyecekleri birşey.

Problem ortada. Peki çözüm ne?

Yaşam tarzımızı değiştirmek.

Cep telefonu çalınca açan kişinin tansiyonunun bir derece yükselmesi, iş hayatının baskıları bizi ilâç kullanmaya yöneltiyor. Kullandığımız bu ilâçlar ise kimyasal madde özelliği taşıyor.

Kendimizi mi kandırıyoruz? Kitleler halinde dünyanın parasını vererek sağlık kulüplerinde oksijenden mahrum "adale sporu" yapıyoruz, gün ışığında koşmak dururken.

Binaları yüksek yaparken havalanmayı ihmal ediyor, "air condition" kullanıyor ve mikrop, polen ve allerjen maddeleri solumaya başlıyoruz.

Kimyasal işlem gören yiyeceklere bayılıyoruz.

Mahalle pazarı yerine ithal besinlere yöneliyoruz.

İçme suyumuz başlı başına bir mesele.

Her zaman pişirmeye , kızartmaya, doğal yiyeceklerin doğallığını bozmaya çalışıyoruz.

Canımız sıkılınca doktorumuz bize bir mutluluk hapı yazıyor. Bu bir müddet kendimizi iyi hissettiriyor, ama içme suyumuzu, oturma şeklimizi, uykumuzu, siyah ekmeğimizi, iş ortamımızı, güneşimizi nereye kadar ihmal edeceğiz?

Depresyonumuzun sebebi kendimiz olmamalı.
__________________
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 23:39   #74
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DIABETES INSIPIDUS (SEKERSIZ DIYABET)


İsim ve belirtilerdeki benzerliğe rağmen bu rahatsızlık şeker hastalığı ile karıştırılmamalıdır. İnsülin (hücrelere enerji temin etmek için vücudun glikozu kullanmasını ve korumasını temin eden hormon) yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan şeker hastalığının (diabetes melitus) aksine, şekersiz diyabet (diabetes insipidus) antidiüretik hormon (ADH) yetersizliği nedeniyle ortaya çıkar. Bu hormon hipofiz bezinin arka lobu tarafından salgılanır.Eğer antidiüretik hormon yetersizliği varsa, vücutta su dengesini kontrol olayı kaybolur. Uygun sıvı seviyesini korumak için gerekli olan suyu yeniden emmenin yerine, böbrekler suyu dışarı atar.

Belirtiler

- Aşırı susama

- idrar miktarının artışı

- Su kaybı, fiziki çöküntü ve düşük tansiyon koma halini ortaya çıkarabilir.

Şekersiz diyabet hastalığı olanların yaklaşık yarısında rahatsızlığın nedeni bilinmez. Ancak belirtilerin ortaya çıkmasından birkaç yıl sonra bir hipofiz tümörü açıkça görülebilir. Kafada herhangi bir yaralanma veya hipofiz tümörleri için herhangi bir yaralanma veya hipofiz tümörleri için herhangi bir ameliyat nedeni ile hipofiz bezlerinde ortaya çıkan zararlar tanımlanabilen nedenler arasındadır.

Teşhis

En önemli bulgu idrar artışıdır. 24 saatte 5 ila 20 litre idrar çıkarılabilir. Gece ve gündüz her yarım saatte bir idrara çıkılır. İdrardaki bu artış aşırı su kaybına yol açar, sonuçta deri kuruluğu ve aşırı susama hissi ortaya çıkar.

Eğer doktorunuz şekersiz diyabetten kuşkulanıyorsa susuzluk testi yapacaktır. Bu testte şahıs birkaç saat susuz bırakılır. Bu süre içersinde çıkardığı idrar ölçülür. Bu testte, antidiüretik hormonu normal düzeyde olan birinde idrar miktarı azalırken, şekersiz diyabeti olan-da ise idrar miktarı azalmaz. Doktorunuz ayrıca su ve tuz dengesini saptamak için kan testleri yapacaktır.

Şekersiz diyabet hormon takviyesi ile etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Belirlenen nedenin (bir tümör veya hastalık) sorunları ortaya çıkardığı durumlar dışında, şekersiz diyabet hastalığı olan bir kişinin normal bir yaşam sürmesi beklenir.

Tıbbi Tedavi

Bir burun spreyi şeklinde veya sentetik bir hormonun enjekte edilmesi ile antidiüretik hormon verilecektir. Bu hormon tedavisi genellikle yaşam boyunca sürer. Ancak bilinen nedenin baştaki bir yaralanma veya herhangi bir ameliyat olduğu durumlarda bir kaç ay ile bir yıl arasında değişen bir süre içerisinde bez normal fonksiyonunu yeniden kazanır hale gelebilir. Bu durumda ilaç tedavisi kesilmelidir.

Thiazid grubundan diüretik bir ilaç da önerilebilir. Diüretiklerin aslında idrar miktarını artırmak için kullanıldığı gerçeğinin yanı sıra, thiazidler bazı kişilerde şekersiz diyabetin tedavisinde etkilidir.

Cerrahi Tedavi

Neden hipofız bezindeki bir tümör ise ameliyat veya radyasyon terapisi uygun olabilir.

Beslenme

Bazı durumlarda sodyumun kısıtlanmasına yardımcı olduğundan, yemeklerde tuz miktarının sınırlandırılması tavsiye edilebilir.
__________________
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 20-01-2007, 23:40   #75
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

HIV ve AIDS nedemek
HIV ve AIDS
Hangisi nedir?
HIV, virüse verilen adın baş harflerinden oluşturulmuş bir kelime, AIDS ise HIV enfeksiyonunun son aşamasını tanımlayan kelimelerin baş harflerinden oluşturulan bir diğer kelime. Kelimeler uydurulmuş olabilir ancak hem virüsün kendisi, hem de yol açtığı AIDS hali gerçek.
HIV aslında öldürücü bir virüs değil. Bir rivayete göre maymundan insana atlamış. Öyle aklınıza geldiği gibi maymunlarla cinsel ilişkiye giren birine geçmiş de falan... gibi değil. Dünyanın bazı bölgelerinde maymun eti yeniyor, bu yolla geçmiştir diyenler var. Kimilerine göre Afrika'da bir çiçek aşısının yapımında şempanze dokuları kullanılıyormuş bu suretle insana geçmiş olabilirmiş. Bu konuda üzerinde anlaşmaya varılmış kesin bir açıklama yok. Hatta bazıları "efendim HIV'in AIDS ile ne alakası var" bile diyormuş. Ancak bilim adamlarının hemen tamamı bu tür varsayımları doğru kabul etmiyor.
İlk kez ne zaman ortaya çıktı?
İlk kez 5 Haziran 1981'de Kaliforniya eyaletinin Los Angeles kentinde bir grup eşcinselde rastlandı. Doktorlar 5 eşcinselde karşılaştıkları bulgulara bir anlam veremediler. Daha önceleri sağlıklı olan bu insanların birdenbire nasıl olup da zatürree gibi sıradan hastalıklara yakalandıklarını anlayamadılar. Virüs 1983 yılında izole edildi, bu demektir; virüs tanımlandı, 1985 yılında ise teşhis edici test bulundu. Aradan geçen 20 yıl içinde çeşitli ilaçlar piyasaya sürüldü. Uygulanan ilaç kokteyli ya da HAART denen saldırgan bir tedavi metodu sayesinde vücutlarında HIV bulunan (HIV+ ya da HIV pozitif) kimseler iş AIDS'e varmadan nispeten normal bir hayat sürdürebilmektedirler. AIDS nedeniyle ölümlerin oranında bir düşüş olsa da hayli pahalı olan ilaçlara ulaşamayan insanlar için AIDS'in anlamı ölüm demektir. 1981'den bu yana AIDS yüzünden milyonlarca insan ölmüştür ve ölmektedir. Tüm dünyada 36.000.000'dan fazla HIV+ vakası tespit edilmiştir. Bugün ABD'de her yıl 40.000 kişi HIV ile enfekte olmaktadır. Bunların çoğu genç eşcinseller ve biseksüllerdir, bu grubun %10'unun HIV enfekte olacağı tahmin edilmekte bu oranın %30'a çıkmasından korkulmaktadır. Gene ABD'de en fazla risk altındaki grubun siyah Amerikalılarla biseksüel erkekler olduğu kestirilmektedir.
Uygulanan ilaç kokteyli AIDS'i TEDAVİ ETMEZ sadece HIV virüsünün AIDS'e yol açmasını engeller. Aslında virüs'ün kendisi dayanıklı değildir. İnsan vücudu dışında uzun süre canlı kalamaz.
Nasıl Bulaşır?
İnsandan insana ancak kan, meni, vajinal sıvı ve ana sütüyle geçer. İnsana HIV geçmesi için normal ilişkiden fazlası gerekmektedir yani havadan ya da normal temastan geçmez. Böcek ısırması yoluyla geçtiğine dair bir kanıt yoktur. Kornea'ya (gözün saydam en üst yüzeyi) sıçrama şekliyle tıp personeline geçebildiği düşünülmektedir ancak toplumda bu geçiş gösterilememiştir. Bunlar sanki olayı tehlikesizmiş gibi görmenize yol açmasın. Sadece 1996'da 8 milyon HIV+ insandan 6 milyonu yaşamını yitirmiştir. Bugün Dünyadaki HIV+ (ve AIDS) vakalarının büyük çoğunluğu Sahra altı Afrikası ve Güneydoğu Asya'dadır.
Belirtileri nelerdir?
AIDS belirtileri HIV enfeksiyonundan 10 yıl sonra dahi ortaya çıkabilmektedir. HIV pozitif kimseler arasında çok az bir kesim 10 yıl kadar hiçbir belirti göstermeden hayatını sürdürebilmektedir. Bu insanların muhtemelen ya bağışıklık sistemleri çok güçlüdür ya da kendilerine bulaşan virüs güçsüz bir daldan türemiştir. HIV'in ilk bulaştığı tarihten sonraki birkaç hafta içinde enfekte olan insanda enfeksiyoz mononükleoz türü hastalık belirtileri gözlemlenir ve bunlar iki üç hafta içinde geçer. Bu süre zarfında;
* kırıklık
* mide bulantısı
* eklem ve kas ağrısı
* ateş ve döküntü (isilik)
* boğaz yangısı (Ağrısı = Sore Throat)
* ishal
* kaslarda gerginlik
* lenf bezlerinde şişkinlik
* unutkanlık, kişilik bozuklukları vb
belirtiler GÖRÜLEBİLİR. Bunlar geçtikten sonra hasta yıllarca hiçbir belirti göstermeden yaşamını sürdürebilir. HIV ile enfekte olup olmadığınız en doğru olarak test sonucu ortaya çıkar. HIV+ kişilerde şu belirtiler/hastalıklar olabilir:
* kilo kaybı
* lenf bezlerinde şişlik
* Yineleyen ateş
* Yorgunluk
* Maya enfeksiyonları
* Pamukçuk
* İshal
* Zatürree
* Deri altında, üstünde, burun, ağız veya göz kapaklarının içinde kabartı ve döküntüler
* Hafıza kaybı
* Depresyon
* Diğer nörolojik bozukluklar
Her türlü hastalık etkeni AIDSli hastalarda, beklenenden çok daha ağır bulgularla seyredebilir. En sık görülen hastalık etkenleri şunlardır: uçuk virüsü, zatürree paraziti, tokso paraziti, pamukçuk mantarı, herpes simplex (= uçuk virüsü) virusü, herpes zoster (= su çiçeği ve zona etkeni), verem, ve atipik mantar türünden (örneğin PCP, pneumocystis carinii zatürreesi bir mantar hastalığıdır bakteri değil) bakteriler olmaktadır. Bundan başka bazı kanser türleri de işin işine karışabilmektedir bunlar arasında Kaposi sarkomu (ilk kez rastlanan kişinin adı Kaposi imiş) , dil kanserleri, rektal kanserler (kalın bağırsağın son kısmı), Hodgkins olmayan B hücre limfoması (non-hodgkin lenfoma) sayılabilir. Bu sayılanlarla ilgili bir ya da birkaç belirti aynı anda ortaya çıktığında AIDS başlangıç safhasındadır.
Zatürree ve Kaposi Sarkoması en sık rastlanan hastalıklardır. Hasta çoğu kez aşırı kilo kaybına uğrar ve adeta bir deri bir kemik kalır.
Teşhis
Çok basit bir kan testi veya ağızdan bir çubukla alınan örnek üzerinde yapılan test sonucu HIV enfeksiyonu teşhis edilir. HIV testinin aradığı bilgi, virüse karşı vücudunuzun ürettiği antikorların ölçülmesidir. Antikor düzeyi, HIV alındıktan sonra 1-9 ay arasında yükselir. Ancak en sık 3. ayda pozitifleşir. Vİrus İle temas etmİş olabİleceğİnİz bİr durumda kaldığınızdan kuşkulanıyorsanız sİze HIV bulaşıp bulaşmadığını kesİn OLARAK öğrenene kadar dİğer İnsanları korumak İçİn başkalarıyla temas kurmaksızın en az altı ay geçmesİnİ beklemelİsİnİz.
Nasıl geçer
HIV kan, meni (boşalma öncesi akıntı dahil) vajina sıvıları ve ana sütü, rahim sıvısı gibi vücut sıvıları yoluyla geçer. Virüs; tükürük, göz yaşı ve terde de bulunmasına rağmen bu sıvılarda virüsün miktarı çok azdır ve bu yolla geçtiğine dair bir vaka yoktur. Ancak tükürüğünüzde kan olabileceği ihtimalini göz ardı etmemelisiniz.
HIV ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE CİNSEL YOLLA BULAŞAN BİR VİRUSTÜR bu demektir ki AIDS CİNSEL YOLLA BULAŞAN BİR HASTALIKTIR. Vücut sıvılarının kan dolaşımına temas ettiği her türlü cinsel faaliyet HIV bulaştırır. Sağlıklı bir deri, virüse karşı bir engel oluştursa dahi virüs, deri üzerindeki en ufak bir sıyrık veya kesikten veya rektum duvarındaki mukoza zarından veya anüs veya vajina, göz veya burundan vücudunuza sızabilir. Seks yaparken uyguladığınız kimi hareketler diğer bazı hareketlerden daha tehlikeli olabilmektedir. Anüs ve vajinaya girişlerde kopan ufak parçalardan veya çatlaklardan kan dolaşımınıza virüsün sızması son derece kolaydır. Erkek ile erkek ya da erkek ile kadın arasında ağız yoluyla yapılan seks daha az tehlikeli olmasına karşın risk unsuru taşımaktadır. Bunun nedeni, meni ve ön akıntı yoluyla virüsün ağız içindeki küçük kesiklerden kan dolaşımınıza geçmesi olasılığıdır. Kadından kadına HIV geçmesi daha düşük bir ihtimal olmakla birlikte mümkündür.
HIV ortaklaşa kullanılan enjeksiyon iğnesi yoluyla da geçebilir. Virüs, söz konusu ortak kullanım süresince canlılığını koruyacak kadar dayanıklıdır. HIV kan ürünleri yoluyla da bulaşabilmektedir. Bununla ilgili olaylar ve süren davalar basında sıklıkla gündeme gelmektedir. Bağışlanan kanların taramadan geçirildiği ülkelerde bu tür risk olasılığı zayıftır. Hamileler cenine ana karnında HIV bulaştırabilirler. Bazı ülkelerde batan iğne nedeniyle sağlık personeline HIV bulaşması olaylarına rastlanmıştır. Bir olayda ise (ABD) sağlık personeli hastaya HIV bulaştırmıştır. HIV insan vücudunun dışında canlılığını uzun süre koruyamaz. Öksürme, hapşırma, kucaklama ve aynı bardağı kullanmadan ötürü HIV bulaşmaz.
Tedavi
Aslında AIDS'in tedavisi henüz yoktur. HAART adı verilen yoğun ilaç kokteylleri virüsü sadece kontrol altına alabilmektedir. Ancak HAART ve yeni bulunan ilaçlar sayesinde 1992dan bu yana AIDS nedeniyle ölümlerde oransal olarak bir düşme gözlenmektedir. Bu durum virüsün yayılmasının engeli sayılmamalı ve söz konusu ilaçların kimi ülkelerde yaşayanlar için hala ulaşılamaz olduğu da akılda tutulmalıdır.
Yanlış Bilinenler
* HIV ve AIDS bir eşcinsel hastalığıdır. (Eşcinsellerde AIDS bilincinin gelişmesi ve heteroseksüellerin AIDS'ten korundukları yanılgısı içinde olmaları oranları tam tersine çevirdi.)
* HIV ve AIDS'in nedenlerinden biri eşcinsellerdir (Tam bir siyasi ve ideolojik uydurmaca)
* Kadın kadına yapılan sekste HIV bulaşmaz
* Klozetten ve trabzandan bulaşır.
* Aynı bardağı kullanırsan veya sana doğru öksürülür ya da hapşırılırsa bulaşır
* HIV havadan ve böcek ısırığından bulaşır.
* Bazı manyakların sinema koltuklarına ya da jeton iade haznelerine bıraktıkları iğneler yüzünden insanlara HIV bulaşıyor.
Değişik ülkelerde pek çok insanın sürdürdüğü çalışmalara ve çabaya rağmen AIDS'li olmanın diğer insanlar üzerinde yarattığı etkiyi gidermek oldukça zor ne yazık ki. 1998 yılında 1700 yetişkin denekle yapılan bir çalışmaya göre ABD'de halkın %29'u AIDS hastalarının bunu hak ettiğini düşünmektedir. Türkiye'de bu tür araştırmalar yapılıyor mu bilinmez ancak durumun daha vahim olduğunu tahmin etmek zor değil.
Korunma
* HIV bulaştırıcı sıvılar yani kan, meni, ön akıntı, vajina sıvıları ve ana sütünün kan dolaşımız (vücudunuzun neresinde olursa olsun açık yara , sıyrık, yırtık, kesik vb kan dolaşımınızın açık kapılarıdır) ile temas etmesinden sakının.
* Her zaman güvenli cinsel ilişkide bulunun.
* Anal ve vajinal cinsel ilişkide kondom (kaput) kullanın
* Ağız yoluyla cinsel ilişki esnasında kondom (kaput) ve dil kondomu kullanın (Türkiye de var mı?)
* HIV pozitif olasılığı bulunan kimsenin vücut sıvılarıyla temas edeceğiniz zaman eldiven kullanın
* HIV pozitif kimselerle tıraş bıçağı ya da diş fırçası paylaşmayın
* HIV pozitif kimselerden derin ve kuvvetlice ağızdan öpüşme (french kiss) yoluyla HIV geçme olasılığı teorik olarak vardır ve (ABD kamu sağlığı yetkililerince) tavsiye edilmez. Ancak böyle bir vakaya rastlanmamıştır. Tükürük, gözyaşı ve ter yoluyla HIV geçişine dair herhangi bir kanıt bilim adamları tarafından henüz bulunmuş değildir.
Şu hususlara DİKKAT!
Tüm AIDS hastalarının yarıdan fazlasını erkeklerle cinsel ilişki kuran erkek hastalar oluşturmaktadır (ABD). Bu yolla HIV bulaşma oranı ise yarıya yakındır (ABD).
Tüm AIDS hastası yetişkin ve genç erkeklerin %61'ini Afrika ve Latin kökenli Amerikalılar oluşturmaktadır [(ABD). Bu spesifik bilgiye malumat furuşluk olsun diye değil sosyal statü ve AIDS arasındaki olası ilişki açısından dikkat çekici olduğu için yer verildi.]
Kadınlar arasında AIDS vakası yaygınlaşmaktadır burada da Afrika kökenli Amerikalılar çoğunluğu teşkil etmektedir. (Bkz. yukarıdaki gerekçe)
Bu bağlamda güvenli cinsel ilişki konusunda eğitimin önemi belirginleşmektedir. Ancak ne yazık ki eğitim de satın alınabilen bir piyasa malı.
Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre ilişkiyi kuran kişilerden biri veya ikisi birden cinsel yoldan bulaşan diğer hastalıklara yakalanmış ise HIV bulaşma oranı da yüksek çıkmaktadır.
HIV enfekte annelerin doğmamış çocuklarına HIV bulaşma riski vardır.
Erkeklerin dikkatine
Umalım ki hemen herkes AIDS'in bir eşcinsel hastalığı olmadığını öğrenmiş olsun. Eşcinsel erkeklerin de artık anal ya da oral cinsel ilişki esnasında korunma yöntemlerine başvurmalarının önemini kavramış olmaları gerekmektedir. KORUNMASIZ ANAL SEKS ÖZELLİKLE RİSKLİDİR. Rektum mukozası ve anüs ile peniste sürtünmeden meydana gelen aşınmalar HIV geçişini kolaylaştırır. HIV'in vücut dışında yaşaması zordur ancak dildo üzerinde canlılığını sürdürecek kadar zamanı olur, lütfen oyuncaklarınızı paylaşmayın, bazen hasis olmak hem sizin hem de başkalarının yaşamını kurtarabilir.
Önemli bir diğer husus da HIV+ erkeklerde görülen anal kanserlerdir. Herkesin HIV kapma riski olmasına rağmen bağışıklık sistemi zayıf olanlar tehlikeye daha fazla maruzdurlar. Daha önceleri bu tür kanserlerin gelişmesinden evvel uygun ortam kollayan hastalıklardan erken ölümler oluyordu. Muhtemelen anal kanserlerin sayısındaki artış HAART kürünün başarısından kaynaklanmaktadır.
Kadınların dikkatine
Her 1000 kadından 1'i AIDS'e yakalanmaktadır ve bu oran artmaktadır (ABD). HIV enfekte kadınların bazı kanser ve kadın hastalıklarına yakalanma riski yüksektir. Hamile kadınlar karınlarındaki bebeklere HIV taşıyabilirler ve bebekler ana karnında ölebilir.
Yanlış bir diğer bilgi örneği ise kadınların kadınlarla seks yaparken HIV bulaşmayacağı bilgisidir. Riskin az olduğu söylenebilir ancak bulaşmanın gerçekleştiği vakalar tespit edilmiştir. Şu ana kadar edinilen bilginin ışığında temkinli olmakta fayda var. Kan ile (aybaşı dahil), vajinal akıntılarla ya da meme sütüyle temas olasılığı hallerinde kendinizi korumalısınız. Oral seks esnasında fazladan önlem olarak dil kondomu kullanılabilir. Aklınızda bulunsun; vajinal sıvıya elinizle dokunduktan sonra kendi vajinanıza dokunmanız neticesi virüsün kan dolaşımınıza karışma olasılığı vardır. Seks oyuncaklarını paylaşırken dikkatli olunuz, dildo ya da vibratöre yeni bir kondom takınız.
Bağışıklık sistemi güçsüz olanlarda kuluçka dönemi
Kuluçka süresi değişkendir. Yeni enfekte olmuşsanız antikorların oluşması 6 ay sürebilir. Bu antikorlar HIV testinde pozitif sonuç verir. Bu olaya seropozitifleşme adı verilir. Virüsü kaptıktan sonra buradan AIDS hastalığı baş gösterinceye kadar uzunca bir süre geçebilir. Buna gizil dönem denir. HIV genellikle bulaştıktan 6 hafta ila 1yıl sonrasına kadar belirti göstermeyebilir. Bazı HIV+ kimseler şanslıdırlar; enfekte olmalarına rağmen hiçbir zaman AIDS hastası olmazlar. AIDS'in ilk klinik belirtisi lenf bezlerinde şişkinliktir. Bu durum üç ila beş yıl kadar sürer.
1999 yılı rakamlarına göre ABD'de HIV enfekte insanların sayısı 650.000 ila 900.000 arasındadır. Her 300 kişiden 1 kişi HIV pozitiftir. Her yıl 40.000 kişiye HIV geçmektedir. Türkiye için verilen rakamlarla karşılaştırılınca insanın Türkiye'de yaşadığına şükretmesi mi yoksa bilgi eksikliğinden kuşkuya düşüp dehşete kapılması mı gerekir bilinmez..
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 13:49 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580