|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
30-12-2009, 11:25 | #1411 | ||
Gogo Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 39
Mesajlar: 5.649
Tecrübe Puanı: 41 | Serdar kesinlikle iyi niyetli ama kendini kanıtlamaya çalışması onun en büyük hatası. Hırs bastı denmiş başlıkta ama Serdar aşırı hırslı bir insan zaten 8 tane çalım atsa 9'da atmaya çalışan bir tip bence hırs basmasın aklıyla oynasın daha faydalı olur. | ||
|
30-12-2009, 11:39 | #1412 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2006 Yaş: 41
Mesajlar: 6.331
Tecrübe Puanı: 24 | serdar özkan çok kral topçudur yeteneği vardır elde tutulmalı üstünde durulmalıdr. takas yada satılma gibi bir durum söz konusu olmamalıdır. serdar ö. ve batuhan şu takıma ivme kazandırak isimler
__________________ SADECE "BEŞİKTAŞ" TEK NAMAĞLUP ŞAMPİYON | ||
30-12-2009, 12:58 | #1413 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 11.350
Tecrübe Puanı: 32 | Bu lafların aynısını sezon başında da demişti Serdar, o gün de aynı şey demiştim şimdi de diyorum, bu elemandan hiç bir şey olmaz... Batu gibi kiralık gönderilsin bir takıma, belki oralarda bi istikrar yakalar, kendini geliştirir, sonra tekrar denenebilir... Ben umutsuzum ama Serdar'dan, hiç bir ışık göremiyorum... | ||
30-12-2009, 13:01 | #1414 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2007
Mesajlar: 771
Tecrübe Puanı: 17 | bu sezona kötü başlayan beşiktaş ta en iyi olan futbolcumuz serdar dı.pozisyon ürtemekte zorlanan takımda üretkenlik adına bişyeler yapmaya çalışan serdar dı..pozisyonlara giren serdar dı ama atamadı.şansızdı.bire bir adam geçebliecek takımda ki ender futbolcularımızın en başında şu an serdar var bence..gönderilirse çok kötü olur ..en azından bu sene için biraz daha şans verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
__________________ Lütfen Konu acarken konunun var olup olmadıgını kontrol ediniz.. ------------------------------------ Lütfen Forum kurallarını okuyunuz.. | ||
30-12-2009, 13:17 | #1416 | ||
Üyelik tarihi: Apr 2009 Yaş: 34
Mesajlar: 2.948
Tecrübe Puanı: 22 | bu 10uncu lafindi herhalde buna benzeyen merak ediyorum nasil bir hirs basti seni acaba
__________________ Basta bir büyük yoksa kardeslerin arasinda kavga vardir Kavga Varsa Kan Vardir Kan Varsa Ölüm Vardir Ölüm Varsa Silah Vardir Silah Varsa Para Vardir Para Varsa Güc Vardir Gücün Oldugu Yerde....Savas Vardir | ||
30-12-2009, 21:12 | #1417 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 |
Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard, Barcelona`da yedek bıraktığı Rüştü Reçber için, "Harika bir kaleciydi ancak yaptığı kurtarışın ardından topu dışarıya, ya da çok uzaklara atıyordu." yorumunda bulundu. Hollandalı teknik adam, Galatasaray Dergisi`nin Aralık ayı sayısında yer alan röportajında, Barcelona`yı çalıştırdığı dönemde yedek bıraktığı milli kaleci Rüştü Reçber konusunda yanlış anlaşıldığını aktarırken, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rüştü konusunda bir yanlış anlaşılma yaşandı açıkçası. Benim onu sevmediğim yönünde yorumlar yapıldı, ama bu doğru değil. Ben Rüştü`yü seviyordum. İyi bir profesyoneldi. Takım arkadaşları için de iyi bir partnerdi ki arkadaşları da onu çok seviyordu. Ama o, önünde çok sayıda savunma oyuncusuyla oynayan türden bir kaleciydi. Harika bir kaleciydi ancak yaptığı kurtarışın ardından topu dışarıya, ya da çok uzaklara atıyordu. Kalecilik yeteneklerini hiçbir zaman tartışmadım, tartışmam. O iyi bir kaleci. Ama sistem için bir tercih yapmam gerekiyordu. Bu yüzden tercihimi Victor Valdes`den yana kullandım. Bu, Rüştü`yü sevmediğim anlamına gelmez. Tamamen farklı bir konu. Valdes`in lehine olan bir durum daha vardı. Önündeki İspanyol savunma oyuncularıyla daha rahat iletişim kurabiliyordu.” dedi. | ||
30-12-2009, 22:15 | #1418 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 13.850
Tecrübe Puanı: 51 | Sezon Başında'da Basıyordu.
__________________ Besiktasforum.NET KayıpKentinYakışıklısı. | ||
31-12-2009, 10:06 | #1419 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 |
| ||
31-12-2009, 10:59 | #1420 | ||
Üyelik tarihi: Jan 2008 Yaş: 34
Mesajlar: 17.190
Tecrübe Puanı: 56 |
Beşiktaş Dergisi, başarılı futbolcumuz İbrahim Kaş’ı evinde ziyaret etti. Genç kızların hayranı olan genç futbolcumuzun, evliliğe şimdilik sıcak bakmadığını bu röportajda öğrendik... Beşiktaş’ın altyapısından yetiştiği için, büyümesini ve gelişimini taraftarların yakından takip etme şansı bulduğu futbolculardan birisi İbrahim Kaş… İspanya’da geçirdiği bir sezonla daha bir olgunluk ve tecrübe kazanan genç futbolcumuz, milyonların takip ettiği ve her adımının haber olduğu bir dünyada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu, bir futbolcunun idman ve maç saatleri dışında neler yaptığını, endişelerini, mutluluklarını ve merak ettiklerini dergimize anlattı. İşte İbrahim Kaş’ın özel dünyası… Senin yaptığın işi çok fazla bilmeyen herhangi biri hayatını tanımlamanı istese hangi cümleleri kurarsın? Herkes yaşam tarzı olarak dışarıdan futbolculara çok farklı bakıyor. Sürekli geziyoruz ve eğleniyoruz sanıyorlar. Ama bizim yaşamımız genelde antrenman-ev arasında geçiyor. Futbolcunun en çok yaptığı da arabasını değiştirmek ve alışveriş yapmaktır. Futbolcunun hayatı böyle geçer. Senin de tam olarak böyle mi? İlgimi çeken arabalar oluyor. Sürekli alışveriş yapıyorum. Ailem geldiği zaman onlarla vakit geçiriyorum. En çok neye para harcıyorsun? Giysiye ve ayakkabıya… Bana yakışacağını düşündüğüm şeyleri denemem bile, hemen alırım. Özellikle siyah ve beyaz renklere takıntım var. Bir de sürekli sinemaya giderim. En son hangi filmi izledin? Son zamanlarda çok güzel filmler yapıldı. En son da 2012’ye gittik. 2012’yi izleyen herkes bol bol gerilerek sinemadan ayrılıyor… Evet, ben de çok gerildim. İster istemez insanın içinde bir ürperti oluyor tabii ki de sonuçta kıyametin ne zaman olacağını kimse bilemez. Diyelim ki, kıyametin tarihini biliyorsun ve bu tarih de yakın bir zaman… Ne yaparsın? Bütün her şeyimi nakite çevirir, garibanlara bakmak isterim. Evde olduğunda neler yaparsın? Genelde evde de film izliyorum. Play Station’la fazla aram yok, oynamam. Uyurum, dinlenirim. Sitede fitness salonu var. Oradaki hocamla çalışıyorum. Havuza giriyorum. Bir de son aylarda çok fazla okey oynuyoruz. Serdar, ben, Kurtlar Vadisi’nde oynayan Abdülhey (Kenan Çoban), Güllü (Erhan Ufak) filan… Kimi zamanlar haftanın dört günü buluşuyoruz. Çok iddialı geçiyor. Kitap okur musun? Okurum. En son “Başarının Sırları”na başladım. Daha çok kişisel gelişim kitaplarını tercih ediyorum. Bu tür kitaplardan kendime faydalı olacak bilgileri hayatıma uyarlayabiliyorum. Böylece kendimi geliştirip, daha rahat hissediyorum. Ailen nerede yaşıyor? Karabük’te yaşıyorlar ama sık sık ziyaretime gelirler. Ailenden evlenmen için bir talep geliyor mu? Yok, hayır. Hiç öyle bir talepleri ya da baskıları olmadı. Senin böyle bir isteğin var mı? Hayır, benim de şu anda yok. En başta söylediğin “herkesin futbolculara çok farklı bakması” durumu bu konuda sende endişe yaratıyor mu? Evet, kesinlikle. Herkesin bir önyargısı var. Öncelikle sizin ciddiyet taşıyan bir insan olduğunuzu düşünmüyorlar. Bizim açımızdan bu durum çok zor. Benimle birlikte olmak isteyen kişi, acaba gerçekten beni seviyor mu, değer veriyor mu, gibi konular çok önemli. Bir futbolcunun aşkı bulmasının zor olduğuna inanıyorsun o zaman… Tabii, çok zor… Bence özellikle İstanbul’da bunu yaşamak çok zor. İlk olarak seni gerçekten tanımaması, ne iş yaptığını ve ekonomik durumunu bilmemesi lazım. Ancak o zaman karşılıklı bir şeyler hissedilir gibi geliyor. Yurtdışında nasıl bir hayatın vardı? Orada daha rahattım. Sonuçta Türkiye’nin en büyük kulübündeyim. İspanya’nın Real Madrid, Barcelona’sı gibi… Ben Getafe’de oynuyordum. Maçın sonucu kötü olsa bile, taraftarlar bizi alkışlıyordu. Gerçi orada da idmandan çıkıp eve gidiyordum. Her hafta takımdan bir arkadaşımız evinde yemek veriyordu. Burada futbolcuların daha “rahat” olabilmesi için sence neler değişmeli? Türkiye’de bence fanatizm üst boyutta. Normal olarak her maçta galibiyet bekleniyor. Ama hiçbir zaman bir futbolcu “ben kötü oynayayım” ya da “şu golü kaçırayım” gibi bir düşüncede olmaz ki… Her futbolcu her maçta elinden gelenin en iyisini yapmak ister. Ama maalesef bazen böyle olmuyor. İnsanlara saygı duymak lazım. Özellikle bu sıralar futbolcuların özel hayatı çok gündemde… Saatlerce televizyon programlarında futbolcuların özel hayatlarını tartışıyorlarmış. Ben izlemiyorum ama bu konuşanlar eşiyle ya da kız arkadaşıyla hiç mi yemeğe çıkmıyor acaba?... Futbolcunun da makine olmadığını, bir insan olduğunu unutmamak lazım. Türkiye’de her şey günlük yaşanıyor. Başarı varsa kralsın, iki maç kötü gidince de yerden yere vuruluyorsun. Bu herhalde Türkiye’de en özlemediğin şeydir. Peki özlediklerin nelerdi? Tabii ki arkadaşlarımla oturup bir şeyler paylaşmayı… Bir yerde oturduğumda ya da bir yere gittiğimde rahat rahat kendi dilimi konuşmayı… Yemekleri… Oranın yemekleri de güzel… Çok bir sıkıntı yaşamadım bu konuda… Evde yemek sorununu nasıl hallediyorsun? Annem geldiğinde birkaç günlük yemekler yapıyor. Onlarla idare ediyorum. Bunun dışında da tesislerde yiyorum. Bir de arada makarna, sezar salata yapıyorum. Evin temizliği ile ilgili bir şeyler yapmıyorsundur herhalde… Ben düzenli olmaya dikkat ederim. O tür şeyler yaparım ama temizlik yapmıyorum. Yarın, öbür gün evlendiğinde eşine yardım eder misin peki? Kesinlikle ederim. Bir şeyi dağınık görünce rahatsız olurum ve hemen toplarım. Evlendiğin ya da futbolu bıraktığın zamanları düşündüğünde nasıl bir tablo canlanıyor gözünde? Evlilik bana zor gibi geliyor. Çünkü hayatın boyunca yalnız yaşamaya alışmışsın ve birden hayatına birisi giriyor. Mesela uyanıyorsun yanında birisi var. Bana çok farklı geliyor. Asıl futbolu bıraktıktan sonrasını çok merak ediyorum. O psikolojiyi… Sabah kalkıyorsun yapacak hiçbir şey yok. Şu anda insanlar bize çok saygı gösteriyor. Futbolu bırakmış abilerimizi görüyorum, önceden fotoğraf çektirmek için sıraya girerlerken, şimdi kimse dönüp bakmıyor bile. Bir yandan çok göz önünde olmak sizi rahatsız ediyor ama bir yandan da gösterilen sevgi çok güzel, değil mi? İster istemez öyle… Benim yaşım 23… 30-35 yaşındaki birisi bana “abi” diyor. Bu durumlarda utanıyorum. Ama insanların sana saygı duyduğunu hissetmek, güzel bir şey. Ben de her zaman onlara saygı gösteriyorum. Bir de banka, otobüs kuyruğuna girmemek gibi avantajlar da var… Bence işte bu yanlış. Mesela İspanya’da herhangi bir insandan farkınız yok. Burada trafikte bile futbolculara yardımcı oluyorlar ama İspanya’da sizin ne iş yaptığınız kimsenin umurunda değil. Herkes kanunlar ya da kurallar önünde eşit. En son ne zaman belediye otobüsüne bindin? Herhalde 16 yaşımdaydım… (Biraz düşünüyor) Yok, İspanya’da binmiştim. Ehliyetim problemliydi, araba kullanmıyordum. İdmandan çıktıktan sonra yarım saat durakta bekledim, bir saat yol sürdü. Her gün muhakkak yaptığın bir şey var mı? Tesise gittiğimde yemek salonuna girmeden güne başlamıyorum. Orada personelden arkadaşlarla hep birlikte muhabbet ediyoruz, kahvaltı ediyoruz. Bunu muhakkak her gün yapıyorum. Teşekkür ederiz. Röportaj: Serpil Kurtay Fotoğraflar: Rahman Sağıroğlu | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 19 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 19 Misafir) | |
| |