|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
|
06-07-2008, 13:35 | #12 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Değer verip okuduğunuz için teşekkür ederim. Zaman zaman yazdıklarımı kimi zamanda eski yazdıklarımı sizinle paylaşmaya devam edeceğim.
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
06-07-2008, 13:37 | #13 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Rüzgâr keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. İstasyon Caddesi in tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler okuyarak telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "seviyorum" desen, ben yine senin gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgâr, aklımda aşk var. Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda. Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan, gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler... Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse herşeyim aynı. Geceleri bodrum katlarına yağmur daha çok yağıyormuş, bugünlerde bir tek bunu ögrendim. Bir de geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor. Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana . anlatacağım yeni birşeyler yok. Dedim ya, her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın. Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim. Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, Uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, Üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor. Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım . sana. Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın... Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme, üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız. Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum. Yalnızca biraz, biraz üşüyorum...
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
09-07-2008, 14:04 | #15 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Bir yanım felç geçirdi! Duymuyor, hissetmiyor, gülmüyor, koşmuyor, sıçramıyor, konuşamıyor, yazamıyor, kızmıyor... Belki bir yanın mı? diye hayıflanacaksın kızgınlığından biliyorum. Bana kızmakta haklısın seni hep kızdırdım değil mi? Bak gene kızdın kısmi felç oldum diye oysa her yanım ölsün isteyecek kadar kızdırdım seni. Bitkisel hayata girmemi isteme hakkını verdim sana ama bu hakkı kullandırmadım hayata... Kusura bakma kullanamayacaksın bu hakkı pişkin bir salak yaptı geçen yıllar beni. Yıllar sonra hayatımı yönlendirmene izin verdim. T9 la mesaj çekmeyi senden öğrendim, biletsiz şehirler arası yola çıkmayıda Korkmadım hiçbir çılgınlığın getirisinden. Düşünmedim yarın doğacak güneşin neden niçin doğacağını o anı yaşadım, mutluyum uyusss sende mutlu ol. Kısmi felcim seninle olan yanlarım senin güleceğin güne kadar mumyaladı bir nevi kendini. Dedimya duymuyor, hissetmiyor,gülmüyor filan işte uyussluk etme yukarda yazıyor oku işte
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
11-07-2008, 18:07 | #17 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | ADAMLIK zor iştir. Adam olmayı başarmak hepden zor bir iştir. İnsan anasından doğar babasının yadımıyla AMA adam ne doğar ne doğurtulur. Adam olunur! Bunu her şahıs kendi yaptıkları ve yaşantısıyla başarır. Adam olmak zor olduğu içindir ki adam olmayı anlatmakda paralelinde bir zorluk getirir. Önce adam olmak gerekir adamlığı anlatmak için. He ben adam olabildim mi? Bunun cevabı bende değil etrafımda ki adamlardan yada adam olmayanlar dan öğrenmek gerekir. Etrafımda ne kadar çok adam varsa bende o kadar çok adam olmuşum demektir zira adam olmadığımı biri anlamasa diğeri anlar ve adam yerine koyup sevip saymazlar. Etrafımdakiler adam değilse zaten adam değilizdir ki adam olmayanlarla oturup kalkmak adamlığa ters düşer. Bu konu çok açık ve basitdir. Burda insanların kafasını karıştıran faktör farklıdır. Biz adam gibi adam diyince farklı mecralardan bakanlar bunun anlamını çözemezler. Bakış açıları yanlış olanlara Rabbim bakış açısı versin. Dediğim gibi her zamanda diyeceğim gibi ADAM, sağdan soldan, zenginden fakirden, doğudan batıdan, zenciden beyazdan çıkmaz! Adam yaşantısını adam gibi dürdüren insanların arasından çıkar. İnsan bir hamurdur ister ekmek yaparsın ister çörek, hamuru yapan usta ellerin insiyatifine kalmıştır ne olacağın. Bu usta eller insana şekli verirken kendi ideolojilerini doğrularına inanarak insanı o yönde adam ederler. biri batıdan gider diğeri doğudan. Lakin, KAPI AYNI YERE ÇIKAR ve O kapıdan içeri ancak ADAMLAR girer.
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
15-07-2008, 11:00 | #18 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Bir yaprak gördüm dalından kopan. Hemen olduğum yere çömdüm ve oturup düşündüm. Belkide başkaları için sıradan bir olaydır ama benim için öyle değildi. Aklıma bir sürü şey geldi. Ne olabilirdi ki? Yaprak dalından koptu ve düştü... O kadar basit değildi işte. Kopuşunu seyrettim, tüm yaz boyunca dalına sımsıkı bağlı olan o yaprak zaman geçmişti sararmıştı önce, artık kopmak üzereydi, kuvvetli bir rüzgar lazımdı. Aslında kuvvetli bir rüzgarada gerek yoktu. Hafif bir sallantıda düşmeye meyilliydi. Bizlerde öyle değil miyiz? Doğarız önce çok canlı bir şekilde, yaşamaya can atan meraklı bir çocuk oluruz sonra, zaman geçer yaşadığımız olaylar sarartır bizi yaprak gibi,sonrada düşmeye meyilli oluruz ve ufak bir sallantıda... Basit değildi işte, yaprağın düşüşünü görmek dedimya kendi çöküşümü izlemek gibiydi. Döne döne düşüyordu tutayım dedim düşmesin ama tutamadım. Tutsaydımda ne önemi olacaktı ki, düştüğü yer ne fark eder ki? Dalından koptu bir kere düştü sonra yere, durdu ilk önce. Sonra bir rüzgar daha... Sürüklendi... Gözlerimi ayırmadan olanları izliyordum. Sonra diğer yapraklara değdi, öyle olmasada bana diğer yapraklardan yardım istiyormuş gibi geldi. Yaprak olsam dedim sonra yaprak olsam kopsam dalımdan beraber sürüklensek. Çünkü olduğum yerden seyretmek acı vericiydi, sararıp kopmaya bile razıydım ama tutamadığım gibi yaprakta olamadım... Düşündüm... Acaba dedim hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor mudur? Sonra saçmalama dedim kendi kendime. Ama olabilirdide. Nereden bilebilecektim ki? Eğileyim dedim sorayım fısıltıyla, eğildim, sordum ama cevap yoktu. Bu seferde kızdığını düşündüm bana! Üzüldüm sonra. Yapraktı işte bebek gibiydi. Yaşadı... Öğrendi... Sarardı... Düştü... Ne çok şey öğrenmişti; rüzgardan, yağmurdan, kardan, güneşten... Güneş yeşertmişti, yağmur ıslatmıştı, kar üşütmüştü, rüzgar öldürmüştü. Rüzgar sebep olmuştu düşüşüne. Acaba hangisini daha çok sevmeliydi? Böyle bir ayrım yapar mıydı acaba? Ben olsaydım hepsinin tadını çıkarırdım. Acaba yaprak ne yaptı? Aslında ne yaptığının hiç bir önemi yoktu artık. Kımıldamadan önümde duruyordu şimdi artık canlı olmasada hareket etmek için rüzgara ihtiyacı vardı. Ölmesine sebep olmuş olsada rüzgar, lazımdı. Kımıldaması için. Yazın kımıldayamayacak haldeyken nasıl muhtaçsa rüzgara şimdide öyle muhtaçtı işte ama esmedi rüzgar yas tutuyordu oda yaprağın düşüşüne. Sonra hafif bir rüzgar esti, yüzümü yaladı ıslaklık hissettim yüzümde. Ağlıyordu rüzgar. Yaprağa kaydı hemen gözlerim, hissetmişti rüzgarın ağladığını ve kımıldamıyordu... Rüzgar tekrar esti kuvvetli bir şekilde yas tutmayı mı bırakmıştı, yoksa yaprağın haline mi acımıştı? Hafızası iki saniyelik balık gibiydiler. Ne yaptıkları ne de ne düşündükleri belli değildi. Belkide ben saçmalıyordum alt tarafı yaprak dalından kopup düştü. Acaba her bir saniyeye bu kadar anlam yüklememeli miydim? Ne kadar saçmada olsa bana anlamlı geliyordu bunlar. Bundan sonra aynı yere sürekli gelip bir yaprağın düşüşünü izleyecektim. Ama önemli olan şu anda bu yapraktı. Ben geldiğimde etrafta kimse yoktu olmasınıda istemiyordum. Çünkü yaprağın tamamen yok oluşunu görmek ağır gelebilirdi bana derken ayak sesi duydum. Ben kafamı kaldırana kadar o acımasız ayaklar düşen yaprağın üzerine basmıştı. ''Çıtırt'' diye bir ses çıktı. Belki de yaprağın son haykırışlarıydı onlar. Artık yaprak tamamen yok olmuştu. Sonra yağmur yağmaya başladı ve yağmur sularıyla birlikte yapraktan geriye kalan kırıntılarda yok olup gitti. Bir yaprağın yok oluşuydu bu ya benim yok oluşum nasıl olacaktı
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
20-07-2008, 11:42 | #19 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Bir yalnızlık şarkısıdır dinlediğimiz. Kimi zamanda korkusuz yaşanan aşkların mutlulukla sonlandırılmasıdır tesellilerimiz. Belki de kusursuz aşk sevdasıdır bu yaşadıklarımız. Yada kusursuz aşka duyulan sevdadır adını sevda koyduklarımız! Doyasıya yaşanılası sevgimizin ayak izleri kaldı sen giderken gerinde. Bıraktığın miras bir göz aldanmasından öteye gidemiyor sevdiğim. Kokun yetişmiyor imdadıma! Ve sığmıyorum bıraktığın boşluğa! Yaşanılası geleceğimiz nerde kaldı sevdiğim. Ben düşerken ellerin nerdeydi? Nerdeydi sevdan ki kurtaramadın içimde yok olup giden seni! Sevdan bir kor olup düştü yüreğimin sahralarına!adını sevda koyduğum yanılmalarım yakar oldu bedenimi. Bana hak gördüğün bu azap yeşertmiyor içimdeki seni! Yine kabusum oluyorsun! Rüyalarımda bile susuyorsun. Ben kaybetmek korkusuyla yaşarken seni, beni kaybetmen korkusu kabusum olup karartıyor gecelerime. Aydınlık sabahlarına hasret bu bedenim bu karanlığı bana hak görmeni sağlayacak ne yaptı ki, reva görüldü bu acı bana. Seni yaşamak varken doyasıya nedir bu durgunluğun anlamı? Ve hayat ne anlatmaya çalışıyor bana? Giderken tadın kalmıştı dudaklarımda. Şimdi bir tebessüm kadar uzaksın bana! Kokun habercim olmuyor artık sevdiğim! Getirmiyor uzaklardan seni bana! Bilsen ne muhtacım seni bana hatırlatacak tek anıya! Ellerine emanet ettiğim yüreğimi hoyratca kullanmak yakışmazdı sana! Bir damla su versen yeşerirdim avuçlarında. Ben bir damla su kadar muhtacım sana! Ve dilerdim ki avuçlarında yaşamama izin verecek kadar aşık olsaydın bana! Bir günü daha bitiriyorum bıraktığın karanlıkta. Olmasaydı yaşanılanlar sen doğacaktın ve aydınlığım olacaktın sabahlarıma! Adınla başlayacaktı yeni gün. Gökyüzü sevgimizle toprağa karışacaktı. Oysa senin beni sevme ihtimalinden öteye gidemez oldu şimdilerde hayallerim. İçimde ki ses sustu. Anlatmıyor artık seni bana! Bilmiyorum zerre kadar var mıyım aklında? Biliyormusun milyonlarca zerre kadar yer işgal ediyorsun aklımda!. Yüreğim sevginle dolu. Döndüğünde beklediğim seni bulabilmekse bu aralar ettiğim tek dua. Sevdiğim gelsin de kırsın yüreğimin zincirlerini diye yalvarıyorum Tanrı'ma! Gözlerinde adıma dair tek hece göremezsem yıkımım olursun ve atarsın yüreğimin anahtarını dipsiz kuyulara. Ne olur azıcık sev beni ki bulayım baktığımda sende bana dair ufacık bir hatıra. Korkuyorum sevdiğim. Araya giren bu ayrılık yıpratıyor bedenimi. Duygularımı anlatmaya ise kelimeler yetmiyor. Ben bu kadar karışıkken ve kokuna böylesi hasretken? Sen nerdesin? Hangi düşüncenin eşiğinde hangi umutla açılıyorsun yarınlrına. Yarınlarımıza? Bir ufacık su parçasında birbirimizi bulamayacak kadar ayıran nedir ki erişemiyorum sana. Yüreğini ellerimden alıp gitmenin nedir anlamı? Bu kayboluşlar neyin habercisi? Hangi yarının acısını erkenden yaşatıyorsun bana? Bu kayboluşun açıklamasını yap bana. Yap ve ak yüreğimin dingin sularına! Burada adına atan bir kalp bulunur mutlaka! Tek açmayı bil yık surlarımı ve sahibim ol ömrüm boyunca! Şefkatine muhtaç yüreğim , acınla bin parça! Kırılan toplanmaz asla ama ben hazırım bir ömür yanında olmaya!
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
24-07-2008, 12:12 | #20 | ||
Üyelik tarihi: Jun 2008 Yaş: 48
Mesajlar: 20
Tecrübe Puanı: 16 | Sen yoksun kuru bir mevsime takılır gözyaşlarım ve ardından, adı sen olan yağmurlar yağar. Susar seni anlattığım gök bir asrın ahvaliyle sefkime vurur hüzün, sana koşarım şiirimle küserim sana umulmaz zamanlada. Seni anlattığım gökyüzünden bulutlar gecer bir bir martılar konar yürüdüğümüz yollara bir ikindi vakti. Ve ben, uzatırım ellerimi sana, yokluğuna gözlerinde açan bir gül ün soluşuyla ki, bende ki sen adına. Koşarım sana sen bilmezsin. Bir şiir dolanır dilime adından, şehrin boş ve arka sokaklarında bağıra bağıra söylerim adını kendi sesimi yine kendim dinlerim... Kediler gecer önümden, yokluğunun sesine katılır gülüşlerim, içimdeki kendimle ben sana gelirim. Bilmezsin oyuncakları kırılmış bir çocuğun öfkeyle elinde ne varsa etrafa savuruşunu. Dudak bukup ağlayışını ve bilmezsin kırılan herhangi bir şeyin aslından kopuşunu... Sen ki; Öfkelerimin ve kararsızlıklarımın anne yürekli merhametisin ve sen benim etrafa savrulmuş gülüşlerimin matemisin... Sen benim baktığım denizlerin görünmeyen ufku kadar sonsuz, sahipsiz bir teknenin sürüklendiği suyu kadar kaderimsin, ve sen benim böldüğüm bir parca ekmekteki alın terimsin... Sen bilmezsin gece yarılarının sessizliğini, ansızın alıp götürdüğünü düşlerimi karşımda dans eden bir peri kızının yalancı güzelliğini bilmezsin. Sonsuzluğa uzanan zamanın herhangi bir yerinde karşına cıkıp ve diz çöküp önünde ``Aşk ki seven bir yüreğin çığlığıdır, sana sonsuz kere kendimi getirdim`` deyişimi bilmezsin... Gülüşü yıldızları endama ceken yar, Bir bakışın yeter açtırmaya içimde solan çiçekleri neden hâla yoksun? Ve sen yoksun, biliyorum, acır içim özlemin sarar gülüşümü sonra boğazıma dolanır söylediğim sözler. Yetiştirdiğim çiçekler solar ve susar şarkısı çocukluğumun... Sen yoksun, biliyorum, ağlar gözlerim hudutsuz takvim yapraklarından süzülür cesaretim aşk için ölen bedenim gözbebeklerini giyer bir gece vakti her ikindi bir yolculuktur sana dokunmak için köşede kalmış gözyaşına. Sen yoksun kuru bir mevsime takılır gözyaşlarım ve ardından, adı sen olan yağmurlar yağar ıslanır cesaret yüzlü yalanlarım. Buğulu bir camda yazılı kalır adın. Her odaya sinmiş kokunu çekip içime bendeki sen için, kendimi arzularım. Şimdi, sensiz geçen zamanları dolayıp gözlerine yine seninle yürüyeceğim sensizliğe ellerimde solmuş karanfilleri sensiz mevsimlerin ve gözlerimde kurumayan bir hasret vakit sensizliğin ertesi Sensizliğin ölümü ,aşkın son hali... 18 kasım 2007 03:45 "mekansız"
__________________ Lütfen forum kurallarını okuyunuz.. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |