|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
06-02-2007, 08:33 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanununun 28. maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmelidir. Kamunun elindeki (TKİ; TTK, Eti Holding vb.) hiçbir saha taksir edilemez. Eti Holding ve diğer kamu kuruluşlarının elinde bulunan sahalardaki ikinci madenlerin tespiti için MTA tarafından aramalar yapılır. Bulunan madenlerin ruhsatları, ülke maden stoklarının değerlendirilmesi ana planı çerçevesinde değerlendirilmek üzere, bu kurumlar adına tescil olunur. MADDE 15 : 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanununun 29. maddesi hakkındaki değişikliğin 6. fıkrası uygun bulunmamıştır. GEREKÇE : Sahada üretim yapılmaması halinin açıklanmaya ihtiyacı vardır. Mücbir sebep hali ile diğer haller ayrılmamıştır. ÖNERİ : 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanununun 29. Maddesinin 6.fıkrası aşağıda belirtilen şekilde düzeltilmelidir. Mücbir sebepler olmaksızın sahada 1 yıl üretim yapılmaması halinde, ruhsat sahibi uyarılarak 3 ay sürede üretime başlaması istenir. Bu sürede geçerli mücbir sebep bildirmeyen İşletmecinin ruhsatı iptal olunur. Ayrıca, üretimi bilerek düşük tutmak suretiyle uluslar arası piyasaya Türk ürünlerinin girişini engellemek istediği tespit olunan veya ulusal kaynakların israfı ve sektörel gelişmeyi engelleyici faaliyette bulunan işletmelerin ruhsatları iptal olunur. | ||
|
06-02-2007, 08:33 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| MADDE 16: 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanunun 37. maddesi hakkındaki değişiklik önerisi uygun bulunmamıştır. GEREKÇE: Bu hüküm geçerli nedenlerle faaliyette bulunmayan ve bu nedenle üretim yapılmayan sahalarda bile maden hakkı alınmasını öngörmektedir. Üretim yapılmayan sahadan devlet hakkı alınması yasanın amacına aykırılık teşkil etmektedir. Kanunun ne tanımlar kısmında ne de diğer hükümlerinde mücbir sebepler tanımlanmamıştır. Bu nedenle mücbir sebebe dayanarak yapılan işlemlerde farklı uygulamalar ile karşılaşılmaktadır. Bu durumların ortadan kaldırılması için en azından bu madde de mücbir sebepler tanımlanmalıdır. ÖNERİ: İşletme ruhsat sahasında savaş, seferberlik, sel, yangın, deprem, grizu patlaması, çökme ve heyelan gibi mücbir sebeplerle veya jeolojik durumlarda, cevherin tenör ve niteliğinde, pazarlama ve ulaşım şartlarında beklenmeyen değişiklerin olması halinde, grevlerde, irtifak ve intifa hakkı tesisinde veya kamulaştırmada veya maden işletmesi ile ilgili kurulmakta olan tesislerin yapımında geçecek süreler için faaliyetlerin geçici olarak tatiline, ruhsat sahibinin müracaatı üzerine Genel Müdürlükçe karar verilir. Kurulu veya tevsii aşamasındaki sınai metalurji, sınai kimya, termik santral ve tuvenan işleme kapasitesi en az 50.000 ton/yıl olan zenginleştirme tesisleri ile doğrudan satılabilecek durumdaki madenleri kırma, eleme, öğütme, kurutma veya paketleme tesislerinden en az üçüne sahip olup, bunları beslemeye veya beklemeye yönelik, aynı ruhsat sahibine ait birden fazla ruhsat olması halinde, aynı anda üretim faaliyeti zorunluluğu aranmaz ve bu durumda geçici tatile Genel Müdürlükçe karar verilir. Ruhsat sahibi mücbir sebeplere, beklenmeyen hallere ve grevlere dayalı olan geçici tatil talebini; bu durumların meydana gelmesini müteakip gerekçe ve süre belirtilmek kaydı ile Genel Müdürlüğe yapmak zorundadır. Madde kapsamındaki diğer geçici tatil talepleri işletme projesine ve işletmenin seyrine bağlı olarak yapılır. Geçici tatil talebinin uygun görülüp görülmediği Genel Müdürlükçe incelenerek 10 iş günü içinde ilgiliye bildirilir. Bu süre içinde bildirilmediği takdirde geçici tatil talebi kabul edilmiş sayılır. | ||
06-02-2007, 08:33 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Geçici tatilin başlangıcı olarak müracaat tarihi kabul edilir. 3 yıldan fazla iş tatili yapılamaz. Bu süreyi aşan durumlarda ruhsat iptal edilir. Geçici tatil gerektiren durumun ortadan kalkmasından itibaren 6 ay içinde işletme projesindeki faaliyetlere sahada devam edilmesi şarttır. Bu süre içinde faaliyete geçilmediği takdirde teminatın ½ si irad kaydedilir. İlgiliye ek üç ay süre verilir. Bu sürede de geçerli bir dayanağı olmadan faaliyete başlanılmaması halinde, ruhsatname iptal edilerek teminatı madencilik fonuna irad kaydedilir. MADDE : 17 – Maden Kanununun 46 maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen son fıkrasının yerine gelmek üzere eklenen fıkralardan “İşletme ruhsatı sahasında işletme faaliyetleri için gerekli olan özel mülkiyete konu taşınmazın, taraflarca anlaşma sağlanamaması halinde, işletme ruhsatı sahibinin talebi üzerine işletme ruhsatı sahibi lehine kamulaştırılmasına Bakanlıkça karar verilebilir. Bakanlıkça verilen kamulaştırma kararı kamu yararı hükmündedir.” şeklindeki fıkra uygun bulunmamıştır. GEREKÇE : Kamulaştırmaya ait hükümler, biraz farklı şekilde YASED’in tasarısında da vardı. Yatırımcının talebi üzerine ruhsat sahasının üzerindeki taşınmazlara ilişkin olarak Bakanlıkça verilen kamulaştırma kararının kamu yararı hükmünde olduğu hususu da tartışmaya konu olacak niteliktedir. İki özel ya da tüzel kişi hakkında, taşınmaz mülk sahibi aleyhine kamu gücü kullanılırken kamu yararının olduğunun peşinen kanunda yer alması hukuki açıdan uygun değildir. Bakanlık burada sadece ruhsat tahsis eden kuruluştur. Kamulaştırmadan yararlanan ise başka bir gerçek ya da tüzel kişidir. Kamulaştırmanın yapılabilmesi için kamu yararı arandığı cihetle, özel menfaatler için kamulaştırma yapılması hukuka aykırı olacaktır. Ruhsat sahibi ile taşınmaz sahibi arasındaki ihtilafa Bakanlığın taraf olması doğru değildir. İhtilafın genel hükümlere göre çözülmesi daha uygun olacaktır. | ||
06-02-2007, 08:33 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu hükümler tasarıdan çıkarılmalıdır. Madde 18: 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanununu 47. maddesi hakkındaki değişiklik önerisi uygun bulunmamıştır. ÖNERİ: MTA Genel Müdürlüğü herhangi bir ruhsat veya izne gerek kalmadan ülke genelinde prospeksiyon yapabilir. MTA Genel Müdürlüğü bu kanun hükümlerine göre ruhsatname alarak arama faaliyetlerinde bulunduğu bir sahayı 15. maddeye göre bulunmuş hale getirdikten sonra ruhsatnamesini 30. madde hükümlerine göre ihale edilmek üzere Bakanlığa bırakır. İhale yolu ile MTA’nın bulucusu olduğu maden sahalarını devralan işletmeciden bulucu hakkı alınır. MTA Genel Müdürlüğünün bulunmuş hale getirerek ihale edilmek üzere Bakanlığa bıraktığı sahalar 10 yıl müddetle ihale yolu ile devredilinceye kadar tutulur. Bu süre içerisinde devredilmezse saha kayıtlardan silinerek aramalara açılır. MTA Genel Müdürlüğü istisnai hak olarak gerekçelerini Bakanlığa belirtmek ve onay almak koşuluyla bölgesel rezervasyon yapabilir. Rezervasyon süresi 2 yıl olup uzatılamaz. Bu işlemler harç ve teminattan muaftır. Rezervasyon yapılacak saha herhangi bir alan sınırlamasına tabi değildir. Ancak ülke düzeyindeki toplam alanı 100.000 hektarı geçemez. MTA Genel Müdürlüğü rezervasyon süresi bitmeden rezervasyon yapılan alan içinde arama ruhsatı müracaatında bulunabilir. Rezervasyon müracaatının Bakanlıktan onay alındığı gün ve saatten itibaren, bu alan için yapılan arama müracaatları yapılmamış sayılır. Daha önceden usulüne uygun yapılmış müracaatlar ve ruhsat hakları saklıdır. | ||
06-02-2007, 08:33 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Rezervasyon süresinin bitiminde saha tekrar aramalara açılır. MTA Genel Müdürlüğü 3 yıl geçmeden sahanın tamını veya bir kısmını içine alacak şekilde tekrar rezervasyon yapamaz. MADDE : 20 – Maden Kanununa eklenen geçici maddeler Geçici Madde : 12 – Madde 14 ile çelişkilidir. Maden Kanunu’nun 28.maddesini değiştiren madde 14.maddede “Eti Holding Anonim Şirketinin bor tuzu ile ilgili ruhsat alanlarında, beş yıllık kısıtlayıcı süre uygulanmaz. 2840 sayılı yasa hükümleri saklıdır.” denilmesine rağmen, bu geçici maddede, “Eti Holding A.Ş.’ye ait Bor tuzu sahalarında yapılacak arama çalışmalarından sonra terk edilen veya taksir edilen alanlar..."dan bahsedilmektedir. 5 yıllık süre uygulanmayacaksa taksir edilen alanlardan bahsetmenin anlamı nedir? ÖNERİ : Geçici 12.maddenin ikinci paragrafı tasarıdan çıkarılmalıdır. Geçici Madde : 14 – Geçici madde 14 ile Bergama süreci başta olmak üzere, mahkeme kararları, ilgili çevre yasa ve yönetmeliklerine uygunsuzluktan kaynaklı faaliyeti durdurulan veya durdurulması gereken madencilik faaliyetlerine geçici bir af getirilmektedir. Getirilen düzenleme ile, yasa ve yönetmeliklere aykırı şekilde çalışan madencilik faaliyetlerine 6 ay ek süre verilmiştir. Benzer bir uygulama 14.4.2000 tarihinde “CED” yönetmeliğinin 28. maddesine bir madde ilave edilerek yapılmış..”faaliyetin üretim aşamasına geçmiş bulunması halinde, üretimde bulunduğunun belgelenmesi kaydıyla Yönetmelikte belirtilen yükümlülüklerini yerine getirilebilmeleri için bir defaya mahsus olmak üzere Bakanlıkca uygun görülmesi halinde yeteri kadar süre verilebilir. Bu süre zarfında yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda faaliyet mahallin en büyük mülkü idare amirince durdurulur.”denilmiştir.Ancak ÇMO’nun açtığı dava sonucu Danıştayın 6.11.2001 tarih ve 5320 nolu kararıyla”...amacı çevrenin korunması ve insanlarınsağlıklı bir çevrede yaşamalarına olanak sağlamak olan Çevre Yasası ve ÇED Yönetmeliği hükümlerine aykırı olarak getirilen düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.. denilerek iptal edilmiştir. Bu nedenle yasal gerekliliklerini yerine getirene kadar hiçbir madencilik faaliyetinin sürdürülmesine izin verilmemelidir. | ||
06-02-2007, 08:34 | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ÖNERİ: Geçici Madde 14 tasarıdan çıkarılmalıdır. Yürürlükten Kaldırılan Maddeler Madde : 22- Tasarıdaki“Zeytinlik sahası içinde: taş, kum, çakıl ocağı faaliyetleri yürütülemez. Bunların dışındaki madencilik faaliyetleri Bakanlığın izni ile yapılır. Zeytinlik sahalarda yürütülecek maden üretim faaliyetlerine ilişkin usul ve esaslar ilgili bakanlığın uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Zeytinlik sahasında yapılacak maden arama faaliyetleri esnasında zeytin ağaçları kesilemez. Ancak, bu faaliyetler esnasında ağaç kesiminin zaruri olduğu durumlarda bakanlığın izni ile ağaç bedeli ödenerek zeytin ağacı kesilebilir.” hükümleri uygun bulunmamıştır. Sanki zeytinlik alanlarının dışındaki tüm sahalarda aramalar bitmiş, madenler çıkarılmış, yeni rezerv bulunması ve üretim mümkün değil de sıra zeytinliklere gelmiş. Hazırlanmış olan bu tasarı, zeytinliklerin mahvolmasına yol açacak niteliktedir. Madde oldukça sakıncalıdır ve milli menfaatlere aykırıdır. Zeytin üretiminde rakip ülkeler ve zeytin ve zeytin mamulleri üreten, pazarlayan uluslar arası firmaların planlı bir şekilde zeytinliklerimizi yok etmesine fırsat verecek bir düzenleme olduğundan madde tasarıdan tamamen çıkarılmalıdır. Zeytinlik alanlarda varlığı bilinen stratejik madenlerden, ülkenin stratejik ve hayati ihtiyaçlarına binaen ve bu ihtiyacın karşılanacağı kadar, üretimini gerçekleştirecek düzenleme yapılabilir. Ancak bu da ihtiyacın doğduğu anda gündeme gelmelidir. Bu alanlarda MTA tarafından zeytin ağaçlarına zarar vermeden maden araması yapılmalıdır. | ||
06-02-2007, 08:34 | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Madde: 23 – Tasarıdaki“Korunması gerekli taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının tespiti, Kültür Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır.” hükmü uygun bulunmamıştır. Tasarıya göre bir taşınmazın Kültür ve Tabiat varlığı olup olmadığına faaliyeti etkilenen, yani çıkarları zedelenen yerli ya da yabancı madenci karar verecek. Tam bir ihanet mantığı. YASED’in tasarısına oldukça uygun. Ancak, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu geçersizdir demiyor da, Tabiat ve Kültür Varlığını belirlemeyi çıkarları etkilenecek olanlara bırakıyor ve tüm Türkiye çapında yaygınlaştırıyor. Madde tasarıdan çıkarılmalıdır. Buna bağlı olan, tasarının 24, 25 ve 26.maddeleri de tasarıdan çıkarılmalıdır. Madde: 27 – Tasarıdaki“..Madenlerin işletilmesi hususunda ÇED uygulaması ile ilgili usul ve esaslar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” hükmü uygun bulunmamıştır. İşletme aşamasında ise ÇED uygulama ve esaslarının Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmaktadır. Çevreyi madencilik faaliyetlerine göre düzenleme mantığı ağır basacaktır. Yani madencilik faaliyetleri çevre kanunu esaslarına göre yürütülmeyecek, çevreye ilişkin düzenlemeler madencilik faaliyetlerine göre yeniden yapılacaktır. Madencilik işletmeleri ve kuruluşları tarafından Çevreye ilişkin düzenlemeler gereksiz ve madencilik faaliyetlerini engelleyen, maliyeti artırıcı bir unsur olarak görüldüğünden çevreyi korumaya yönelik düzenlemeler kaldırılacaktır. Madde tasarıdan çıkarılmalıdır. MADDE 28 : 9/8/1983 2873 sayılı Milli Parklar kanunun 3. maddesinin birinci fıkrasında yapılması düşünülen düzenleme” Milli Park ilan edilme kriterlerine kısıtlama getirmesi nedeniyle uygun değildir.Bu nedenle kanun maddesinin eski haliyle kalması gerekmektedir. MADDE 29: 4/4/1990 tarih ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun 6. maddesinin birinci fıkrasında yer alan değişiklik Madde 3 de yer alan gerekçeler nedeniyle tasarıdan çıkarılmalıdır. tasarıdan çıkarılmalıdır. | ||
06-02-2007, 08:34 | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| MADDE 32 : 4342 sayılı Mera Kanunun 14. maddesinin (a)bendi değiştirilerek maden ve petrol aramaya yönelik tüm faaliyetlerin herhangi bir izne ve kısıtlamaya tabi olmadan yürütüleceğini öngörmektedir. Bu düzenleme ile mera, yayla ve kışlaklarda biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda sorumsuz uygulamalar yapılabilecektir. Bu nedenle madde eski haliyle muhafaza edilmelidir. EK MADDE ÖNERİSİ MADDE XX: 4.6.1985 tarih ve 3213 sayılı Maden Kanununun 49 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: Madde 49: 2840 sayılı yasa hükümleri saklıdır. Bu kanunun yürürlük tarihinden önce ve sonra bulunmuş ve bulunacak olan tüm bor tuzları 2840 sayılı yasa hükümlerine tabidir. Trona ve asfaltitin ham olarak ihracatı yasak olup, soda külü ihracatına ait usul ve esaslar, bor politikaları dikkate alınarak Bakanlar Kurulunca tespit edilir. “ GEREKÇE: 3213 sayılı yasa ile yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren özel sektörün de bor arayabileceği ve bulduğu bor madenini işletebileceği serbestisi getirilmişti. Geçen 17 yıllık zaman içerisinde herhangi bir bor sahası bulunmamıştır. Yeni bir Bor sahası bundan sonra da muhtemelen bulunamayacaktır. Bulunması halinde ülkenin bor politikası olumsuz etkilenecektir. Rafine ve uç ürünlere yönelen Eti Holdingin karşısına ham cevher üreten yerli ve yabancı firmaların çıkması, bu politikaları akamete uğratacaktır. Diğer yandan trona bazı alanlarda bor ile birlikte, bazı alanlarda bor ürünlerine alternatif olarak kullanılmaktadır. Bilhassa Avrupa’ya yakın tek doğal trona yatağının ülkemizde olması bor ve trona politikalarının birlikte yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |