|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
06-02-2007, 12:18 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
A. GİRİŞ Enerji kaynakları ve özellikle petrolün bulunduğu bölgeler, üretilmesi, piyasalara arzı, fiyatları gibi konular devletlerarası politikaların oluşmasında son derece önemli rol oynamaktadırlar.[1] Dünyada nüfus ve gelişen teknolojinin sunduğu olanaklar çerçevesinde enerji işlemi sürekli artmaktadır. Günümüzde bu ihtiyaçlar kömür ve petrol gibi fosil kaynaklarından sağlanmaktadır. Güneş, rüzgar, deniz dalgaları gibi konvensiyonel olmayan enerji elde etme biçimleri henüz pek etkin değildir. Bununla birlikte nükleer enerji alanında karşılaşılan teknolojik sorunlar ve çevresel felaket tehditleri de bu kaynağı kapatmaktadır. Bütün bunlara dayarı olarak, dünyamızın daha 50-60 yıl petrole bağımlı enerjiye ihtiyaç duyacağı açıktır.[2] Tüm bu açıklamalar ışığı altında, Hazar Bölgesindeki, toplam 520 milyondan üretilebilir petrol rezervleri ile 105 milyar m3 olduğu tahmin edilen doğalgaz rezervleri hesaplamaları bu bölgeyi son derece önemli kılmaktadır. Özellikle 1991’den sonra bu bölgelerdeki devletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarıyla, bu rezervlerin işletilmesi ve nakli tüm dünyanın dikkatini çekmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde, bu çalışmamda; Bölgedeki mevcut rezervleri, bu rezervlerin nakliyle ilgili mevcut ve plan dahilindeki projeleri aktarmaya çalışacağım. Ayrıca Türkiye açısından önemi sebebiyle Bakü-Ceyhan Boru Hattı’nı ayrı bir başlık altında, bu başlık içinde de diğer projeleri değerlendirerek anlatmaya çalışacağım. B. ORTA ASYA’DAKİ MEVCUT PETROL VE GAZ REZERVLERİ Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasıyla Avrupa ile Asya arasında AVRASYA adıyla yeni bir strateji dengesi kurulmaya başlanmıştır. Bu strateji dengesinde Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri’ne büyük rol düşmektedir. Petrol son yüzyıllık tarihin oluşmasında önemli bir rol oynamıştı ve ilerleyen yıllarda da bu önemin devam edeceği tahmin edilmektedir. Petrole endüstriyel çağın güç aşısı denebilir. Bu yüzden ona sahip olmak güç sahibi olmaktır. Dünyanın petrol dolu bölgeleri, petrolün keşfi nedeniyle son derece çekici yerler olmuşlardır.”[3] | ||
|
06-02-2007, 12:18 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu açıdan Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerdeki petrol kaynakları diğer büyük devletlerin bu bölgeye gözlerini dikmelerine neden olmuştur. Bu konuda özellikle, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’daki petrol ve gaz yatakları ilgi çekmiştir. Büyük devletler ve çeşitli petrol şirketleri bu bölgeye önem verdiklerine göre bu bölgelerdeki rezervler nelerdir? Gerçekten mücadeleye değecek derecede geniş kaynaklara sahip midir? Bu konuda öncelikle dünyadaki mevcut rezervlere bakacak olursak; “1997 yılı itibarıyla dünya kanıtlanmış petrol rezervlerinin bölgelere göre dağılımı şöyledir; Orta Doğu %65 %9 %7 %6 %4 %2 Yine 1997 yıl itibariyle kanıtlanmış dünya gaz rezervleri ise şöyledir;”[1] Eski SSCB Ülkeleri %39 %34 %7 %6 %6 %4 %4 | ||
06-02-2007, 12:18 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Hazar Bölgesindeki rezervler ise; “İspatlanmış petrol rezervleri 30 milyar ton, doğalgaz rezervleri ise tahmini olarak 7-10 trilyon m3 ‘tür (1998 rakamlarıyla). Bu miktarlar 22 milyar varillik ABD ve 17 milyar varillik Kuzey Denizi rezervleri ile ve yine 8-5 trilyon m3 ‘lük Kuzey Amerika rezervleri ile karşılaştırıldığında petrol şirketleri ve büyük devletlerin neden bu bölgelerde bu kadar çok ilgilendikleri kolayca anlaşılmaktadır.”[1] Hazar bölgesinde bulunan petrolün neredeyse %40’ı sular altında yatmaktadır. Hazar Denizinin statüsü hakkında kesin bir görüş birliği bulunmakta ve çevre devletler zengin bir petrol yatağı olan bu deniz konusunda kendi menfaatlerine gelen politikalar ileri sürmektedirler. Bu bölge konusunda göl, iç deniz, deniz, okyanus statüsünün hangisinin uygulanması gerektiği konusunda karar verilememiştir. 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre Hazar, bir göl, deniz, yarı kapalı veya kapalı bir deniz olarak tanımlanabilir. Bir göl veya deniz olarak tanımlamak her şeyden önce Hazar’ın zengin petrol ve gaz rezervlerinin sahiplerini ve suların sınırını belirleyeceğinden önemlidir. “Hazar bir deniz, yarı-deniz veya kapalı bir deniz olarak tanımlanırsa 1982 sözleşmesi uygulanabilir. Sözleşme uygulandığı zamanda Deniz, karasularına, bitişik bölgelere, münhasır ekonomik bölgelerine ve kıta sahanlığına her iki kıyı devletinin kendi bölgesindeki doğal kaynaklarını işleme hakkıyla beraber bölünebilir. Bu durumda hazar Denizi’nin bütünü beş ulusal sektöre bölünebilir. Eğer Hazar bir göl olarak tanımlanırsa, uluslar arası sınır gölü statüsünü kazanır ve 1982 sözleşmesinin yetki alanına girmez. Sınır gölleri için belirlenmiş uluslar arası hudut belirleme yöntemi yoktur. Bu durumda hukuka örnekler kaynaklık edecektir. Sınır gölleri bütün kıyı devletlerinin sahillerinden eşit uzaklıkta çizilen bir dikey hatla ulusal sektörlere bölünebilir. Sonra da devletlerin sınırları göl üzerindeki sınır çizgisi boyunca devletlerin topraklarına ilgili bölümlerin eklenmesiyle geçer. Devletlerin bu bölgeler üzerindeki doğal kaynakları çıkarma hakları sınır çizgisine kadar olan göl sularını kapsar.”[2] | ||
06-02-2007, 12:19 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Hazar bir göl olarak kabul edildiği takdirde; göl yatağı ve su alanları sahili olan devletler arasında eşit olarak bölünür. “Bir başka görüşe göre Hazar kendine özgü jeolojik şartlarda meydana gelmiş geniş bir su havzasıdır. Bu takdirde kıyı devletler uygun ve yeni bir hukuki mekanizmayla bu bölgeyi ortak kullanmalıdırlar.”[1] “Hazar Denizinin statüsü hakkında Rusya-İran ikilisi, kendi kıyılarındaki petrolün yeterli olmaması nedeniyle, her beş devletin kıyıdan 45 mil kadar ötesine egemen olmasını, bu uzunlukların ortasında kalan alanın ise ortak bölge sayılması tezinde ısrar etmişlerdir. Buna Azerbaycan ve Kazakistan kesinlikle karşı çıkmış ve uyuşmazlık devam etmiştir. Ancak 1998 Nisan ayında Yeltsin Kazakistan’ın görüşünü kabul etmiş, İran ise tepki göstermeyi sürdürmüştür.”[2] C. AVRASYA PETROLÜNÜN VE GAZININ AVRUPA’YA SEVKİ SORUNU 1991 yılından önce dünya piyasası ile istedikleri gibi serbestçe bağlantıları olmayan Hazar ve orta Asya ülkeleri, Sovyetlerin dağılışından sonra kendilerini dışarıya bağlayan yollar, kapılar, köprüler aramaktadırlar. “Hazar Denizi çevresindeki ülkeler artık bağımsız olduklarından kendi kaderlerini tayin edebileceklerdir: batılı ülkeler artık Rusya’nın buyurgan bürokrasisi ile uğraşmak zorunda değillerdir. Bu bölgeler aynı zamanda Batı’nın kendi yerli sanayilerine katılımına da açıktırlar. Batılı şirketler bu rezervlerin ortaklaşa işletilmesine olanak verecek düzenlemeler peşindeyken ortaya çıkan önemli bir soru: Hazar petrolünün dünya pazarlarına nasıl getirileceğidir? Asıl sorun, Avrasya petrolünün ve gazının, hasım, rakip ve istikrarsız durumdaki devletlerce kapatılmış olan bu bölgeye oldukça uzak mesafedeki uluslar arası pazara ulaştırılmasıdır. Kaynakların işletilmesinin ve diğer endüstriyel faaliyetlerin kaderi petrol ve gazın dünya piyasalarında satılmak üzere limanlara ulaşımını sağlayabilecek güvenli ve etkin boru hatlarının geliştirilmesine bağlıdır. bu tür boru hatları devreye sokulmadığı sürece bu kadar zengin rezervlere sahip olan bu bölgeden hiçbir yarar sağlanamayacaktır.”[3] | ||
06-02-2007, 12:19 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İspatlanmış rakamların çok üstünde olduğu tahmin edilen rezervlere ve 2015 yılında 120 milyon tona varacak üretim hedeflerine sahip olacağı düşünülen bu ülkeler kapalı bir havza içerisindedir. Boru hatları olmaksızın bu üretimin hiçbir anlam ve faydası yoktur. Bölgedeki mevcut çıkış yolu Rusya Federasyonu kontrolündeki eski boru hattı sistemidir. Rusya Federasyonu, bu sistemden ancak Bağımsız Devletler Topluluğu’na ihraca olanak tanımakta, onlarda ekonomik sistemleri henüz oturmadıkları için borçlarını ödeyememekte ve yeterli Pazar alanı olamamaktadır. “Bugün ülkelere beş ayrı coğrafi bölgeye petrolü çekebilmek için yarışmaktadırlar. Bu bölgeler; Karadeniz, Akdeniz, Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Çin Denizi’dir. Bu bölgeler içerisinde Karadeniz ve Akdeniz ön plandadır. Akdeniz’i Hazar Denizi’nin Azeri petrolleri, Karadeniz’i ise Hazar Denizi’nin doğusundaki Kazak petrolleri ön plana çıkarmaktadır. Ancak Karadeniz, dünyaya açılan bir çıkış noktası değil, bir ara bölge ve bir geçiş yoludur. Ulaşılması istenen deniz, dünya petrollerinin 1/6’sını taşıyan Akdeniz’dir. Petrolü üretecek kuruluşlarca petrolün Akdeniz’e indirilmesi konusunda uzlaşmaya varılmış gibi görünmektedir.”[1] Bu konudaki esas tartışılan şey; Akdeniz’e inecek petrolün Türkiye’nin doğusundan boru hatları ile mi, yoksa Karadeniz’den ve Türk Boğazlarından tanker taşımacılığı ile mi ulaştırılacağı konusudur. Rusya Federasyonu, Kafkasya ve Orta Asya petrolünün önce boru hattı ile Karadeniz’e, buradan tankerle Türk Boğazları’nı geçerek Akdeniz’e taşınmasını isterken; Türkiye ise boru hatları ile doğrudan Akdeniz’e ulaştırılmasını arzu etmektedir. | ||
06-02-2007, 12:19 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1. Mevcut Ulaştırma Hatları[1] 1. a. Bakü – Novorossisk Boru Hattı Bu hat Bakü’den başlar, Hazar kıyısını takip ederek Dağıstan üzerinden Tikhorest’ten Novorossisk’e uzanan 1340 km. uzunluğunda ve 28 inç çapındadır. Bu hattın kapasitesi yılda 5 milyon tondur. Aynı hat Tikhorest’ten itibaren Tuopse’ye 20 inçlik hatla bağlanmaktadır. Novorossisk limanı, yılda 20-30 milyon ton kapasitelidir. 1. b. Bakü – supsa Boru Hattı Bu hat Bakü-Tiflis demiryolunu takiben Supsa’ya uzanmakta ve oradan da Batum’a inmektedir. 1. c. Kazakistan – Bakü Boru Hattı: Kazakistan’ın Tengiz Bölgesinden gelen 40 inçlik boru hattı, Grozni Bölgesinde Bakü-Novorossisk boru hattına bağlanmaktadır. Rusya Federasyonu’nun boru hattı şebekeleri oldukça eskidir. Giderek eskimesi ve onarılamaması hem Rusya’nın ihracat imkanlarını kısıtlamakta hem de şebekeye ve çevreye zarar veren kazalara neden olmaktadır. Karadeniz’e çıkan petrolün ortalama 30 milyon tonu Türk Boğazları’ndan taşınmaktadır. | ||
06-02-2007, 12:19 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. Ülkelerin Boru Hatları Alternatiflerini değerlendirmeleri, Bu Yöndeki İstekleri Üretilen petrolün hangi güzergahtan taşınacağı konusundaki tartışmalarda, Rusya; Bakü ile Novorossisk limanı arasında zaten bir boru hattı bulunduğunu, bu hattın hem ucuz hem de hızlı bir biçimde gerçekleştirilebilecek tek alternatif olduğunu ileri sürmüştür. Rusya, bundan başka, hattın Çeçenistan’dan geçecek olması dolayısıyla Çeçenistan’la da anlaşmaya varmıştır. Rusya’nın bu isteğine göre; petrol Bakü’den Rusya’nın Novorossisk limanına pompalanacak, borudan da petrol tankerlere yüklenerek, boğazlardan geçerek dünya pazarlarına ulaşacaktır.[1] Türkiye ise bu isteğe; boğazlardaki tanker trafiğinin artması nedeniyle ortaya çıkacak sıkıntıların çevresel ve stratejik gerçeklerle kabul edilmez olduğunu belirterek, Kazak ve Azeri petrolünün Karadeniz’e verilmesi planına karşı çıkmıştır.[2] Bu gelişmeler üzerine Rusya,boğazların önemini azaltmak için yeni bir girişimde bulunmuştur. Rusya, Bulgaristan ve Yunanistan ile, Bulgaristan’ın Burgaz limanından, Yunanistan’ın Alexandrapolis limanına kadar uzanan 350 km’lik boru hattı çekilmesi konusunda 1994 yılında bir protokol imzalanmıştır. Rusya izlediği siyasetle,bu bölgelerde, devletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarından önceki durumu devam ettirmek istemektedir. Hep kendi kozunu kullanabileceği boru hattı alternatiflerini savunmaktadır. Bu yüzden Türk alternatifine karşı politikalar oynamaktadır. Rusya’nın ayrılıkçı Çeçenistan’a karşı katliama benzeyen savaşı da Moskova’nın petrol boru hattı kenarındaki manevrası sayılabilir. Yine Rusya, Türk boru hattı alternatifini engellemek için Türkiye’nin doğusundaki Kürt ayrılıkçılara verdiği desteği artırmıştır. Türkiye seçeneğini engellemek için Rusya 1996’nın başında Gürcistan’la Azeri petrolünü Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi Ahbazya üzerinden Novorossisk’e taşıyacak bir boru hattının inşasıyla ilgili gizli görüşmeler yapmıştır. | ||
06-02-2007, 12:19 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ABD bu konuda açıkça Türkiye seçeneğini yani Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nı desteklemektedir. ABD’nin bölgeye genel olarak bakışını değerlendirecek olursak; “20. asrın ilk yıllarında Batı gözlerini bu bölgeye, zengin petrol yataklarına çevirmişti. Petrol çağına giren dünya, kömür-çelik çağını artık geride bırakıyordu. Yeni dönemde bir devletin ekonomik ve askeri gücü, petrol kaynaklarını kontrol etmeye v ebu kaynaklardan kesintisiz yararlanmaya dayanıyordu. Bu nedenle Rus petrol sanayiine yapılan önemli yatırımların yarısından fazlası yabancı sermaye ile gerçekleştirildi. Bu alanda başı İngiltere çekerek, dış kaynakların %60’ını elinde tutuyordu. 20. asır sona ererken ise; Batı’nın gözleri yine bu bölgededir. Bu kez Amerika önde gelen bir rol oynamak istemektedir. Bunun nedeni de, Hazar Denizi havzasındaki petrol servetinin dünyanın en zengin kaynaklarına sahip olan Basra Körfezi rezervlerine yakın düzeyde olmasıdır. Bu konuyla ilgili olarak 24.10.1997’de ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Ekonomik İşler bakan yardımcısı Stuart Eizenstat, Kongre’de yaptığı konuşmada, Amerika’nın Hazar Bölgesine yönelik dış politikasını şu beş hedefi güttüğünü izah etmiştir. a. Kafkasya’daki devletlerin bağımsız ve egemenliklerinin korunması ile demokrasilerinin ve ekonomilerinin gelişmesi. b. Bu devletler arasındaki ihtilaflara çözüm bulmaya yönelik çalışmaların hızlandırılması. c. Dünya enerji ihtiyacının karşılanması için bölgedeki kaynakların üretime açılması. | ||
06-02-2007, 12:20 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| a. Bölgeye yatırım yapan ABD firmalarına destek sağlanması. b. İran’a yönelik baskı politikasının sürdürülmesi.”[1] Bu politikalardan da anlaşıldığı gibi ABD’nin bölgeye yönelik politikası değişikliğe uğramıştır. ABD önceleri Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklerken şimdi tamamen Azerbaycan’ın yanındadır. Bunun nedeni de tabii ki zengin petrol kaynaklarıdır. Son olarak Bakü’den erken üretim petrolünün uluslar arası piyasalara pazarlanması için iki güzergah belirlenmiştir. Bunlardan biri, Bakü’den Rusya’nın Novorossisk limanına kadar uzanan Kuzey boru Hattı, diğeri ise Bakü’den Gürcistan’ın Supsa limanına varan Batı Boru Hattı’dır. Günümüzde erken üretim petrolünün kuzey boru hattı vasıtasıyla taşınmasına başlanmıştır. Boru hattıyla Bakü’den Rusya’nın Novorossisk Limanı’na akıtılan petrol,buradan tankerlerle dünya pazarlarına taşınmaktadır. Buraya kadar hiçbir sıkıntı olmamakla beraber asıl sıkıntı; 2003 yılında günlük 700 bin varil petrol üretilmesinin (7 varil 1 ton sayılmaktadır) planlanmasıyla ortaya çıkmaktadır. Mevcut boru hatlarıyla günlük taşıma kapasitesi toplam 100 bin varil olduğuna göre geriye kalan 600 bin varil petrol nasıl taşınacaktır.[2] Ana petrolün taşınması için mevcut olan Bakü-Novorossisk ve Bakü-Supsa boru hatlarının dışında başta Bakü-Ceyhan olmak üzere Bakü-Basra ve Bakü-Pakistan olmak üzere üç alternatif düşünülmektedir. Bakü-Ceyhan’ın Türkiye açısından önemi dolayısıyla bu başlık altında tasarlanan projeleri değerlendirelim: | ||
06-02-2007, 12:20 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 3. Bakü-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi Hazar Bölgesindeki petrol üretiminin 2010 yılında günlük 700 bin varile ulaşması beklenmektedir ve bu petrolün inşa edilecek Bakü-Ceyhan Boru Hattı ile Akdeniz’e indirilmesi Türkiye’nin tercihidir. Bunun gerçekleşmesi Kazakistan’ın Tengiz Petrollerinin de aynı yoldan taşınması için bir kolaylık sağlayacaktır.[1] Bakü-Ceyhan ya da Hazar-Akdeniz Ham Petrol Boru Hattı Projesi; Türkiye’nin 1990’lı yıllardan bu yana özellikle Azeri ve Kazak petrolünün, Türkiye üzerinden Ceyhan Terminali’nde uluslar arası pazara arzını hedefleyen projesidir. Proje yılda 25 milyon ton Azeri, 20 milyon ton Kazak petrolünü (yılda toplam 45 milyon ton) taşımayı hedeflemektedir. Türkiye bu petrolün önemli kısmını satın almaya da önermektedir.[2] Projeye ilişkin genel bilgiler şöyledir:[3] Bu projeye göre öncelikle Kazakistan’daki Uzex’da toplanan 20 milyon ton/yıl ham petrol iki alternatif rota üzerinden Bakü’ye ulaştırılacaktır.: i. Uzex – Karaboğaz Gölü batısı - Kianly – Hazar Denizi – Bakü (660 km) . ii. Uzex – Acıkuyu – Hazar Denizi – Bakü (540 km) Projeye göre Kazakistan’dan Bakü’ye getirilecek olan 20 milyon ton/yıl Kazak ham petrolü, bu noktada 25 milyon ton/yıl Azeri petrolü ile birleştirilerek, toplam 45 milyon/ton/yıl ham petrol olarak Türkiye topraklarından Ceyhan Limanında Akdeniz’e ulaştırılacaktır. Bakü – Ceyhan arasında iki ayrı rota olabileceği düşünülmektedir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |