Ferrari'sini satan bilge

[Gokhan]

Transfer dönemini hareketli ve hararetli geçiren Beşiktaş; Guti, Hilbert ve Quaresma gibi isimleri kadrosuna kattıktan sonra şişen yabancı kontenjanını artık bir şekilde boşaltmak zorunda. Daha önce Rodrigo Tello'yu Eskişehirspor'a gönderen siyah-beyazlı ekipte, sözleşme feshi için en kuvvetli adaylar Holosko, Delgado, Fink ve Ferrari gibi gözüküyor. En azından basına yansıyan duyumlar böyle.
Viktoria Plzen karşılaşmasının ilk yarısındaki taktik tercihi dolayısıyla eleştirilen Bernd Schuster, maç sonunda yaptığı açıklamada, "Bu şekilde oynamayı öğreneceğiz" diyerek akıllarda soru işaretleri bıraktı. Fabian Ernst'in hamaldan öte "damperli kamyon" muamelesi gördüğü bu sistemde Beşiktaş oyunu rakip yarı alanda kabul ederek, sürekli forse etmeyi amaçlıyor. Zaafiyet gösteren takım savunması da defans hattının öne çıkarak alan daraltması ile aşılmaya çalışılıyor. Ayağa hızlı ve isabetli oynayan takımların savunma hattının arkasına adam kaçırması durumunda bu sistemin dişlilerine büyük problem yaratacak bir çomak sokulması muhtemel. İşte bu yüzden Bernd Schuster de stoperlerin ikincil müdahale şansını yakalayacak kadar süratli olmasını istiyor. Gidecekler listesine "Matteo Ferrari" isminin yazılmasında esas neden de bu çünkü Schuster'in şu ana kadar gördüğü Ferrari, tatildeki boş vermişliğinin de etkisiyle ağır ve hantal bir görüntü çiziyor. İşte benim itirazım da bu noktada başlıyor. Her ne kadar futbolculuk ve antrenörlük kariyeriyle "bilge" sıfatını sonuna kadar haketmiş olsa da ben Schuster'e "Ferrari'sini satan bilge" nitelemesini yakıştırmak istemiyorum. Fiziksel yapısı itibariyle hantal sıfatını yakıştırabileceğiniz bir oyuncu olan Ferrari'yi en azından geçen sezon çokça izleme fırsatı bulmuştuk. Bazı stoperlerin çabukluk özellikleriyle yediği çalımları telafi edebildiği futbol dünyasında Matteo Ferrari, hamle zamanlaması ve sezgileriyle açıklarını çok rahat kapatabilen bir stoper. Bernd Schuster hangi terazinin kefelerine Zapotocny ile Ferrari'yi koyup tarttı da Zapo'nun ağır bastığına kanaat getirdi bilemiyorum ancak benim nazarımda İtalyan'ın Çek meslekdaşından yeğ olduğunu belirtmem gerek. Eğer Zapotocny "takımda üst üste şampiyonluk yaşamış tek oyuncu" olduğundan tercih sebebiyse buna denilecek fazla bir şey yok. Geçen sezon 34 maçın 21 tanesinde forma giyen Çek futbolcu; ilginç şekilde ligin ilk yarısındaki 17 maçı 16 tanesinde görev alırken, ikinci devrede yalnızca 5 maçta toplam 257 dakika (maç başına 51 dakika) oynatılmış. Aynı zaman zarfında Ferrari, 23 kez formayı teslim almış. Bu maçlardan 15 tanesi ilk devrede, 8 tanesi ikinci 17 maçlık bölümde. İtalyan futbolcunun maç başına aldığı süre yaklaşık 86 dakika. 34 hafta sonunda kalesinde 25 gol gören Beşiktaş ligin en az gol yiyen ekibi olurken, Bursaspor da bir gol fazlasıyla bu alanda ikincilik koltuğuna oturmuş. İstatistikler ortada iken; 6+2+2 gibi bir kontenjanda Zapotocny'nin baş tacı, Ferrari'nin ise "tu kaka" edilmesi gerçekten enteresan. Eğer değerlendirme oyun karakterleri üzerinden yapılıyorsa, Çek stoperin Beşikta'taki yeni oyun kurgusuna ne derece uyum sağlayacağı da tartışılmalı. Oynadığı ilk sezonda defansın arkasına atılan toplara seyirci kaldığına çokça şahit olmuştuk. Benim fikrimi sorarsanız, Bernd Schuster er veya geç şu an üzerinde durduğu sistemi değiştirmek zorunda kalacak. O zaman da iki şey olacak. Birincisi ayağına gelen fırsatı değerlendirirse Necip Uysal'ın yıldızı parlayacak, ikincisi gözler Matteo Ferrari'yi arayacak. Tıpkı şu an "Batuhan olsa pivot santrfor sorununu çözerdi" dendiği gibi ileride "Ferrari olsa defansı toparlardı" dememek için hem yönetim hem de Schuster iyi düşünmek zorunda. Ferrari'sini satan her zaman "bilge" olmaz.

Cem Top - Dünya

[bobo38]

dogrulari yazmis ..