|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
10-01-2008, 12:33 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Aug 2007 Yaş: 41
Mesajlar: 4.674
Tecrübe Puanı: 21 |
Holosko, DİSKİ'ye karşı 45, Ankaraspor'a karşı da 75 dakika forma giydi. Bu kısa sürede kesin yargılara elbette varılamaz. Ancak pek çok soru işaretinin kafalardan silindiği de apaçık ortada. Holosko öncelikle şunu söyledi, “Gol atarım ve attırırım. Beşiktaş'ın gol sıkıntısına son veririm.” Ben falcı değilim, Holosko yarın frene basarmı bilemem. Şu andaki görüntü böyle. Şimdi denilebilir ki, “Beşiktaş'ın tek problemi, gol sancısı mı?” Her zaman belirttiğim gibi defansta da sorunlar var. Ancak gol, en önemli sıkıntı. Sezonun ilk yarısındaki bazı rakamlar zaten bunu çok net gösteriyor: Beşiktaş 22, Galatasaray 29, Fenerbahçe 30 gol atmış... Beşiktaş 69, Fenerbahçe 86, Galatasaray 98 pozisyona girmiş... Beşiktaş 205, Fenerbahçe 279, Galatasaray 294 şut atmış... Tablo gayet net. Holosko, şu andaki performansıyla bu tabloyu değiştirebilecek çapta bir oyuncu. Umarım bu görüntüsünü bozmaz. Osman neler oluyor? Puan cetveline baktığımızda Galatasaray çok iyi durumda. Gelgelelim kulübün içinde kazan durmadan kaynıyor. Söylentiler bitmek bilmiyor. İşte bazıları: “Futbolcular arasında birlik yok, sevgi yok. Kalli'ye karşı cephe oluşturuluyor. Bazı futbolcular elebaşı. Temizlik harekatı var. Kalli otoriteyi sağlamakta zorlanıyor. Yöneticiler iç hesaplaşmalar peşinde parçalara bölünmüşler. Adnan'ları hedef alanlar var. Özhan Canaydın yetersiz.” Ben Galatasaray camiasına fazla yakın değilim. Elbette tam bilemem ama bir huzursuzluğun olduğu da kesin. Cimbom adeta problemlerle besleniyor. Hakan Şükür oynasa da dert oynamasa da. Yolun sonuna geldiğini kabullenemiyor. Ümit Karan kulübede oturmaya alışık değil. Aynı şekilde Hasan Şaş, Arda, Sabri de. Bu oyuncular oyuna sonradan girerken veya çıkarken tavırlarıyla bunu çok net biçimde gösteriyorlar. Saha içi patlamalar işte bundan kaynaklanıyor. Kalli'nin hastalığı bile kaos yarattı. Binbir senaryo yazıldı. Demek ki Galatasaray'da, ateş olmadığı durumlarda da duman çıkarmasını bilen çok bilmişler var. Eski başkanlar da ateş püskürüyor. Mehmet Cansun, Faruk Süren bu yönetimden hep şikayetçiler. Nedir, ne oluyor? Seçim yakın. Yoksa tüm bunlar, planlı programlı bugünkü yönetimi yıpratma hareketleri mi? Bu sorunun yanıtını Galatasaray uzmanı sevgili Tanburacı'ya bırakayım. Osman, anlat bakalım neler oluyor? Gitsin mi, kalsın mı? Beşiktaş Murat Şahin'e “İstersen gidebilirsin” demiş. İlk duyduğumda içim parçalandı. Fena sinirlendim. Geçen sezon Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'ne gitmesinde belki de en önemli rolü oynayan, Antalyaspor maçında kalesini sakat sakat koruyan Murat nasıl gönderilebilirdi? Bu ne biçim bir vicdansızlıktı? Öfkem iki gün devam etti. Daha sonra olaya, duygusallığı bir kenara iterek bakmaya başladım. Rüştü, Hakan varken, bu oyunculara epeyce yüklü paralar verilmişken, Murat acaba kalede oynama, hatta kulübede oturma şansını elde edebilir miydi? Bir başka kulübe kiralık olarak gitse Murat için çok daha iyi olmaz mıydı? Bu sorular kafamı allak bullak etti. Ve sonunda, Murat'ı kiralık olarak vermenin daha mantıklı olduğuna karar verdim. Futbol trilyonluk bir endüstri. Ve oyun, “Kazanmak, kazandırmak” üzerine kurgulanmış. Öyleyse Murat da kazansın Beşiktaş da. Tümer kaçak mı? Yasalar diyorki, “Bir futbolcu yurtdışında oynamıyor ise 35 yaşında askere gidecek.” Tümer Avrupa'da harıl harıl takım arıyor. Ne yapacaktı yani? Çok eskiden futbolcu 30-32 yaşında havlu atardı. Şimdi durum değişti. 40 yaşında bile oynayan var. Futbolcu ömrü öyle çok uzun değil. Oynadığı süre içerisinde kazandığı ile tüm yaşamını yönlendiriyor. Bir kesim diyorki, “Tümer askerlikten kaçmak için yurt dışında oynama telaşında.” Ben bunu doğru bir değerlendirme olarak görmüyorum. Tümer daha 2-3 yıl futbol oynayabilecek ve de futboluyla para kazanabilecek durumda. Tümer yasaların kendisine tanıdığı hakkı kullanıyor. Yasalar, Tümer'i bu tercihe zorluyor. Bunun askerlikten kaçmayla ilgisi yok. Uslu'ya katılıyorum Mahmut Uslu, Futbol Fedarasyonumuza çatmış ve yabancı futbolcu konusunda, “6 artı 1 olsun. Ancak en azından 10 lisans çıkartma hakkı da kulüplere tanınsın” şeklinde konuşmuş. Doğru, çok doğru bir tespit. Ben aslında kontenjanın tamamen kaldırılmasından yanayım. Haydi kaldırılmadı ve de 6 artı 1'de ısrar edildi. Peki neden, yabancı futbolcu için lisans çıkarılma hakkı serbest bırakılmıyor? Sendeki oyuncuyu göndermediğin, kontenjanı boşaltmadığın sürece, yeni oyuncu alamıyorsun. Bunu bilen yabancı da sana kök söktürüyor. Kulüplerimiz çoğu kez bu oyunculardan bıraktık bonservis ücreti almayı, ceplerine açıktan para koyarak kurtuluyorlar. Kısacası federasyonumuz, yabancı futbolcunun adeta koruyucu meleği. Onların haksız kazanç elde etmelerine maaşallah inanılmaz katkıda bulunuyorlar! Ne koltukmuş be! Ortalık fokur fokur... Futbol federasyonumuz maşallah koltuğa dört elle sarılmış bırakmıyor. Ne yasa, ne mahkeme, hiç ama hiçbir şey onları ilgilendirmiyor. Durmadan topu taça atıyorlar. Vay canına ne koltukmuş be! Pardon, onlar ne diyorlar? Büyük özveride bulunuyorlarmış!.. Aman ne olur bu kadar özveri yeter, gerçekten yeter. Ne yani, bu memlekette sizden başka futbolumuzu yönetecek kimse mi kalmadı? Federasyon kulüplerimizi temsil eden kurum değil mi? Beşiktaş ve Trabzonspor bile federasyondan desteklerini çektiler. Ayrıca bin yıl burada demir atacak değiller ya. Efendim, en azından hazirandaki Avrupa Şampiyonası'na kadar bu federasyon görevde kalmalıymış. Nedenmiş o? Federasyon üyeleri mi çıkıp maçlarımızı oynayacaklar? Onların yeri yalnızca ve yalnızca tribün değil mi? Bu federasyon yıprandı, yoruldu, tartışılır duruma geldi. Değişim zamanı gelmiştir. Nöbeti zamanında bırakmasını bilmek gerekir. İlahi Ok! Hilmi Ok, MHK seminerinde hakemlere, şu büyük (!) lafı etmiş: “Çocuklarınıza, benim babam dürüst hakemdi dedirtmelisiniz.” Vay canına, dürüstlük ülkemizde üstün bir meziyet olarak değerlendirilmeye başladı. Dürüstlük olmazsa olmaz ilk koşul değil mi? Hilmi Ok ayrıca Erman Toroğlu'na teşekkür etmiş... “Şırnak'a kadar TV'den hakemlerimize eğitim veriyor” demiş. İlahi Ok, Şırnak'taki, Hakkari'deki hakemlerimizi eğitmek Toroğlu'nun mu, yoksa MHK'nin mi görevi? Açık artırma Satıyorum, satıyorum, saaaatttım!.. Hayır satamadım. Bülent Uygun yanlış politika uyguladı. Mehmet Yıldız'ı satmak için açık artırmaya çıkardı. Hem futbolcusunun değerini düşürdü, hem de Sivasspor'a itibar kaybettirdi. Önce “5 milyon euro” dedi. Sonra 2.5 milyon euroya indi. “Bu parayla tesis yapacağız” sözlerini daha sonra “Takımı güçlendireceğiz” şeklinde değiştirdi. Hep çelişkili, hep birbirini tutmayan demeçler verdi. Müşteri bulamayınca, “Satmıyorum. Yarışta artık biz de varız” çıkışını yaptı. Neresinden bakarsanız bakın olmadı, yakışık almadı. Ne strateji ama Tomas'a ve Emre Aşık'a “güle güle” de, daha sonra Bouzid gibi sıradan bir oyuncuyu tut Avrupalardan getir... Ve şimdi de Emre Güngör'ü transfer et. Biri bana bu stratejiyi anlatırsa çok mutlu olurum. “Borç neden yükseliyor? İstikrar neden yakalanamıyor? Uyum neden sağlanamıyor?” sorularının yanıtı işte tüm çıplaklığıyla önümüzde. Takımın demirbaşlarını bir çırpıda yok et... Ve sonra yamalarla ayakta durmaya çalış. Bouzid tam bir fiyasko. Umarım Emre Güngör umutları boşa çıkartmaz. Yoksa haydi yine sil baştan. Galatasaray'ın en problemsiz yeri, kalesi ve geri dörtlünün ortasıydı. Şu anda kaos en çok o bölgelerde yaşanıyor. | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |