Bu zeminde olmaz! (Atilla Gökçe) | | Hayır, taraflardan biri adına değil, hakem ve tüm futbolcular adına itirazım... Böyle bir zeminde futbol oynanmaz. Top kontrolünü olanaksız kılan, kumla kaplı köstebek yuvası gibi engebelerle dolu böyle bir saha, bırakın ülkenin başkentini, Türkiye’de hiçbir coğrafyada olmamalı... Bir değil, dört takımla Süper Lig’de oynuyorsanız, o kentte çağdaş bir stada, düzgün bir zemine sahip olmak zorundasınız... Kaldı ki sadece futbol değil, bayram törenleri de düzenleniyor 19 Mayıs’ta!
Elbette kötü zemin iki takım için de mazeret olmamalı... Koşullara uygun bir taktik ve kadro ile mücadele edeceksiniz...
Beşiktaş, koşullara uygun bir on bire sahip değildi. Galatasaray maçının yıldızları Nobre, Holosko, Delgado, Tello ve Serdar Özkan kötü zeminde sürekli patinaj yapan arabalar gibiydiler. Beşiktaş’ın zaten ezeli derdi olan top kayıpları Ankara’da daha da çoğaldı. Beşiktaş kanatlardan top taşıyamadığı için umudunu yine duran toplara bağlamıştı Gençlerbirliği kadar korner kazanamadılar. Ama Tello’nun kullandığı serbest vuruşta, ön direkte topla buluşan İbrahim Toraman’ın kafa golüyle öne geçtiler.
Artık liderliğin görünmez baskısı mı diyelim, zeminin azizliği mi? Beşiktaş’ın golden sonra o iğreti savunmasına yaslanıp tutucu bir kimliğe bürünmesi hiç de bir lidere yakışmıyordu. Gençlerbirliği son dört maçta 10 puan bulmuş, bozuk zemine de rakiplerine oranla daha uyumlu oynama alışkanlığı kazanmıştı. Beşiktaş kendi alanında geriye yaslanınca sadece İsaac, Okan ve Mehmet’ler (Çakır ve Nas) değil, daha çok adamla kitlesel bir hücum kampanyası başlattı. Baki Mercimek de telaşla topu indireceği yeri hesaplayamadı, Kerem’in golü geldi.
Evet, iyi oynamıyordu Beşiktaş... Ama bir beraberlikle neler kaybedeceklerinin bilincindeydiler. Korkunç bir öfke ve ihtirasla saldırdılar. Bobo ile golü bulup üç puandan daha fazlasını kazanmanın sevinciyle uçtular.
Bu iğreti oyun için Beşiktaş elbette alkışı hak etmiyor. Ama şampiyonluk mücadelesi, bazen kötü oynarken de kazanabilmeyi gerektirir. Beşiktaş’ın galibiyeti böyle bir gerçekliğe dayanıyor.
Yunus Yıldırım, kartlarda ve otoritesinde fazla tartışmaya yer bırakmıyor. Ama Erhan - İbrahim Toraman, Tuna - Bobo temaslarındaki penaltı tartışmaları dikkate değer. Neyse ki şikayetçi olan takım kazandı... Bunu kendim için değil, Yunus Yıldırım adına yazıyorum! |