Önce kuzu, sonra kurt Güven Taner | | Bir takım rakibinden iyi olduğuna inanıyorsa onu hemen gösterir. En azından bir dener, geçek mi diye. Ve eğer kendine güveniyorsa, o üstünlüğünü kullanıp, rakibine dişini geçirir. Onun cesaretini kırar. Sonra daha kolay teslim alır.
Beşiktaş hem kendine güveniyor hem de o güvene kaynak olan güzellikleri göstermiyor! Bunu başaramayınca da bırakın cesaretini kırmayı, rakibi yüreklendiriyor. Rakip kendisinin iyi bir takım olduğuna inanmaya başlıyor.
Beşiktaş savunmasında, zili çalanın hırlı mı hırsız mı olduğunu araştırmadan kapıyı açanlar gibi. Dünkü savunmayı iddialı bir takım yakalasa, kaleyi golle doldururdu. Sağlam her maça ayrı adamlarla çıkıyor. Bir savunma yapısı oturtmak için doğru karar verip devamlı bir blok oluşturmalı.
Hücumda şu ya da bu biçimde kazandığını çöpe atan hovardalar gibi. Pozisyonların hakkını verse idi ilk yarı rahat 3-1 olurdu. Brijeg’in bir atağında top direğin dibine vurup dışarı gitti. İlk golde Uğur’un topu kazanması, pozisyona girmesi ve vuruşu nefisti. Onun hücuma katılışları Beşiktaş’ın gizli zenginliği.
Beşiktaş’ta takım oyunu değeri yoktu dün. Antalya maçının sonlarındaki arayış hiç yoktu. Bireysel hatalar da çoktu. Delgado’nun bir hilesi var: Kaptırdı gibi görünmesin diye topa uzun vurup rakibe atıyor! Dün bunu birkaç kez yaptı. S.Özkan bir iyi olsa iki kötü oynuyor. Top kullanma becerisi çok sınırlı. Golü onun dünkü notunu yükseltmez. S.Kurtuluş hálá çok hantal. Onu zorluk derecesi düşük maçlarda pişirmek gerek. Ancak... Beşiktaş’a kolay gelen maç yok ki!
Bobo da duruma göre zorluyor kendini. Cisse de öyle. Devre arasında bir zılgıt yemiş olabilirler. İkinci yarıda tümünde bir zorlama, oyun oynama isteği vardı. Ve bunun karşılığında ara birden açılıverdi.
O zaman ortaya şöyle bir gerçek çıkıyor. Beşiktaş’ı maçtan önce bir güzel azarlayacak, kimilerinin kulaklarını çekeceksin!
__________________ |