|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
04-03-2009, 13:35 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2009 Yaş: 39
Mesajlar: 4
Tecrübe Puanı: 16 |
Futbolun Adaleti... Futbolun adaleti olmadığı söylenir. Aslında zaman zaman yanılsa da futbolun adaleti vardır. Tamam her zaman hak eden kazanamaz, ama “genelde” hak eden kazanır. Bazen çok iyi oynayıp birçok pozisyon bulursunuz ve gol atamazsınız, rakibinizse bir kere gelir ve golü bulup sizi yener. Ama aynı futbolu her maçta oynamaya devam ederseniz siz şampiyonluğa oynarsınız, tek pozisyonda bulduğu golle sizi yenen o takımsa düşmemeye oynar. Beşiktaş- İstanbul BB maçı da sonucu itibariyle futbolun adaleti olduğunu gösterdi. Belki futbol açısından çok iyi değildi Beşiktaş, ama 90 dakikayı yerde yuvarlanarak geçirmek isteyen rakibine inat, ayakta kalıp mücadelesini sürdürerek hak etti kazanmayı. Zaten sadece futbolda değil, tüm spor dallarında başarılı olmak için mücadele etmek gerekir. Yatarak yapılan bir spor dalı ise benim bildiğim yok. En azından futbolda (Sergen hariç) yattığı yerden gol atan birini görmedim. Maçın teknik analizine gelirsek, geçtiğimiz hafta Gaziantepspor’a karşı sahaya çıkan klasik 4-4-2 sistemi iyi iş yapmıştı. Mustafa hoca, İBB maçında tek önliberolu ve oyun kuruculu sisteme döndü. Beşiktaş’ın kadrosuna bakarsak, kağıt üzerinde bu sistem daha uygun gibi. (taraftarın da en çok uzlaştığı kadro sanırım budur) Ama ortada tek kalan Ernst’e hem kanatlarda oynayan Tello ve Ekrem, hem de çift santraforun arkasında oynayan Delgado yeterince destek vermediği için ortasahada bir eksiklik hissedildi. Umarım bunun nedeni Delgado ve Ekrem’in sakatlıktan yeni çıkmış ve henüz form tutamamış olmasıdır. İlerleyen haftalarda sakatlığın etkilerini attıklarında ve form tutmaya başladıklarında, Ernst’a yeterli desteği sağlarlarsa, bu 11 Beşiktaş’ın ezberlenecek 11’i olabilir. Maç boyunca Beşiktaş topa daha çok hakim olmasına rağmen, pozisyon bulma konusunda çok başarılı değildi. Ama bunda Beşiktaş’ın oyun kuramaması kadar, rakibinin maçın yarısını çalarak sürekli oyunu soğutmasına ses çıkarmayan ve İBB stoperlerinin Bobo ve Nobre’nin sırtında maçı tamamlamasına göz yuman Halis Özkahya’nın da payı var. Hatta İBB’nin kalecisi Hasagiç, o kadar yavaş hareket etti ki, oyunla beraber kendi vücudunu da soğuttu ve sakatlandı. Abdullah Avcı & Samet Aybaba Maç sonrası İBB Teknik Direktörü Abdullah Avcı, maçın sonucundan çok, taraftarın yaptığı “Cimbom’un uşağı Abdullah Avcı” tezahüratının kendisini üzdüğünü söyledi. Tabi ki, kimse Abdullah Avcı’nın Galatasaray’a avantaj sağlamak için takımını bu şekilde oynattığını söyleyemez. Bu hem Abdullah Avcı’ya hem de İBB’li futbolculara haksızlık olur. Tabi ki onlar da bu maça puan ya da puanlar almak için çıktılar. İşte burada şöyle bir örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz hafta Samet Aybaba’nın takımı Gençlerbirliği, Fenerbahçe’yi yendi. Ama hiçbir Fenerbahçe taraftarından Samet Aybaba’nın Beşiktaş’a avantaj sağlamak için takımını daha hırslı oynattığı gibi bir ima dahi gelmedi. Bu ülkede futbolla ilgilenen hemen herkes Samet Aybaba’nın bir Beşiktaşlı olduğunu, hatta Beşiktaş’ta görev almak için can attığını bilir. Ama Samet Aybaba, Abdullah Avcı’ya yapılan tezahürat gibi bir tezahüratla karşı karşıya kalmamak için, takımını, o çok sevdiği takımın taraftarını kendisinden soğutacak kadar, çok istediği Beşiktaş teknik direktörlüğü görevine getirilmesine engel olacak kadar hırslı oynatır Beşiktaş maçlarında. Galatasaray ve Fenerbahçe’den aldığı puanların çok daha fazlasını almıştır Beşiktaş’tan. Ve bunu kimsenin haksız yere bile olsa, onuruna söz söylememesi için yapmıştır. Yani, ne zamanki Abdullah Avcı’nın takımı çıkar Galatasaray karşısına ve maçı kazanma hırsıyla oynar, Beşiktaş ve Fenerbahçe’den aldığı puanın daha fazlasını Galatasaray’dan alır, işte o zaman kimse onun onuruna haksız yere bile olsa laf söyleyemez… Belediye ve Spor Belediyeler, halka hizmet etmek, bulunduğu yerdeki halkın yaşam standartlarını yükseltmek için vardır. Bu hizmetlerin içinde sosyal hizmetler de vardır. Spora yönelik projeler de bu sosyal hizmetlerin içinde değerlendirilmelidir. Gençleri kötü alışkanlıklardan korumak için en etkili yol onları spora yöneltmektir. Sosyal hayatın çok zayıf olduğu şehirlerde futbol takımları çok önemlidir. Hatta Anadolu’da bazı şehirler vardır ki tek eğlencesi, şehrin takımının haftasonları yaptığı maçlardır. İşte böyle şehirlerde belediyeler futbol takımlarını destekleyebilir. Bunu kimse yadırgayamaz. Peki, İstanbul’un buna ihtiyacı var mıdır? Türkiye’nin en büyük 3 takımının yer aldığı şehrin, devlet destekli bir futbol takımına ihtiyacı var mıdır? Ya da Türkiye liginin köklü 2 takımının bulunduğu Ankara’nın. Belediyeler tabi ki spor hizmetleri de sağlamalıdır. Ama özellikle İstanbul için bu, futbol alanında değil, amatör branşlarda olmalıdır. Belki o zaman, olimpiyatlarda birkaç şampiyon daha çıkarabiliriz. Maç bittikten sonra stattan çıktım, karanlıkta gizlenmiş çamur ve çukurlardan kurtulup Taksim’e çıktığımda dizlerimden aşağısının çamur içinde kaldığını gördüm. Sonra aklıma geldi, sahada takımı Beşiktaş’a kök söktüren İBB, saha dışında da taraftarına kök söktürüyordu. Hazır, yerel seçimler de yaklaşıyorken belediyelerin birincil görevlerini yeniden gözden geçirmesi gerek diye düşünüyorum. Herkes önceliği başka bir işe verebilir ama yedek futbolcularından başka taraftarı olmayan futbol takımlarını desteklemek kesinlikle öncelikli bir görev değildir. Her Gece Efkarım Son olarak çok kısa birkaç cümleyle taraftardan bahsetmek istiyorum. Taraftarın maçı bırakmayanı, skor ne olursa olsun takımına destek vereni makbuldür. Ama Beşiktaş taraftarı bunu zaten her zaman yapıyor. O yüzden “Beşiktaş taraftarı sonuna kadar takımını destekledi” sözü bir haber değeri taşımıyor. Benim söyleyeceğim şu ki, genelde popüler olan güzel şarkıların üzerine sözler uyarlanarak tezahüratlar üretilir. Beşiktaş taraftarı işte bu ezberi bozuyor. Yakında, “Sen benim her gece efkarım” diye başlayan muhteşem tezahüratı, sözleri sevgiliye uyarlanmış şekilde bir şarkıcının albümünde görürsek sakın şaşırmayalım… Uğur Doğan | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |