|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Makaleler Medya dan Beşiktaşımız ile ilgili Köşe Yazılarının Tartışıldığı Platform. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
26-08-2006, 19:29 | #1 | ||
Banned Üyelik tarihi: Apr 2006 Yaş: 39
Mesajlar: 1.707
Tecrübe Puanı: 0 |
Türkiye'ye gelen ünlü spor yazarı Simon Kuper, Dinamo Kiev maçında Fenerbahçe'nin futbolunu beğenmedi fakat ilk defa geldiği, Saracoğlu Stadı'ndan övgüyle söz etti. İşte Detaylar.. Hafta içerisinde Sporİst Fuarı'nda bir konuşma yapmak üzere Türkiye'ye gelen 'Futbol Asla Sadece Futbol Değildir' kitabının yazarı Simon Kuper'le Dünya Kupası, Türkiye izlenimleri ve futbolun geleceğine dair keyifli bir sohbet yaptık. Dünya Kupası sonrası burada yazarların bir kısmı futbolun sıkıcı olduğunu düşünüyordu. Ben de Almanya'daydım ve bana o kadar sıkıcı gelmedi. Tamam, İsviçre-Ukrayna maçı bir felaket olabilir ama Almanya-İtalya maçını da bu kupada izledik. Sen ne düşünüyorsun? İsviçre-Ukrayna maçında orada mıydın? Ben de maçtaydım, gerçekten felaketti. Buradakilere katılıyorum. Kupadaki futbol sıkıcıydı. Fiziksel güç çok ön plandaydı. Almanya-İtalya maçında da böyleydi. Düşün, o maça iyi diyoruz ama 90 dakikası 0-0 bitti. Bundan 30 yıl önce futbolcular çok güçlü değillerdi. O zamanlar maç boyunca bir futbolcu 3 kilometre koşuyordu, şimdi 20 kilometre. Pele'yi ele alalım. Topu aldığında etrafına bakma şansına sahipti. (Kuper burada ayağa kalkıp ne demek istediğini göstererek anlatıyor.) Şimdi Ronaldo'nun böyle bir şansı yok. Topu alır almaz ne yapacağını bilmek zorunda çünkü hemen baskı yiyor. Böyle giderse futbol nasıl değişir? Gelecekte ne olacağını söylemek zor. İnsanlar bu turnuvalar sonrası şampiyonları örnek alıyor. Şimdi herkes İtalya'ya benzemeye çalışacak. İtalya, fiziksel olarak güçlü ama akrobatik bir takım. Mesela Cannavaro. İnanılmaz akrobatik. Eskiden savunmacılar kayarak müdahale yaparken tereddüt ederlerdi çünkü topa dokunamazsan rakip geçer gider. Oysa Cannavaro arka arkaya üç kez kayarak müdahale edip ayakta kalabiliyor. Bu kupada 1 saniye içinde üç kez kayarak müdahalede bulunduğunu gördüm. Klinsmann'la ilgili bir yazı yazdın ve onun farklı olduğu için Almanya'da sevilmediğini söyledin. Teknik direktör tipi de bir değişime uğruyor mu? Klinsmann kupadan önce sevilmiyordu şimdi öyle değil. Artık bazı teknik direktörler istatistiğe ve bilgisayarlara çok meraklı. Mesela Arsene Wenger. Günümüzde Wenger, Bergkamp'ı çağırıp 'Sen maçların son 15 dakikasında iyi oynamıyorsun' diyebiliyor. Bergkamp'ın itiraz hakkı yok çünkü Wenger ona bilgisayarı gösteriyor. Bence bu iyi bir şey çünkü eskiden teknik direktörler, 'Bergkamp senin futbolunda hoşuma gitmeyen bir şeyler var' derdi. Artık antrenörler Amerikan sporlarının kullandığı bilimsel yöntemlerin farkına vardı. Zidane'ın kafasına ne diyeceksin? Dünya Kupası finalinde birisine kafa atması aptalcaydı. Evet, Materazzi kötü şeyler söyledi ama Zidane ilk maçına çıkmıyor ki... 15 yıl boyunca bunların çok daha fazlasına maruz kaldı. O, 20 yaşında bir Wayne Rooney değil. Futbolda böyle şeyler oluyor ve o sözleri duyan futbolcu üç dakika sonra bir ikili mücadelede rakibinin bileğine basıyor. Zidane ise gidip kafayı patlattı. Yani kahramanlık yaptı. Çok Shakespeare'yen bir kafaydı. Tabii o hareket Zidane'ın futbola kattıklarını unutturmaz. Zamanında hepimiz futbol oynadık ve topa hükmetmeye çalıştık. Zidane bunu en iyi başaran kişiydi. İngilizlerin bir kupadan elenir elenmez bir sonraki kupayı düşünmeye başladığını yazmıştın. Ben Almanya'da bunu gözlerimle gördüm ve senin yazına referans vererek yazdım. Portekiz maçı sonrası trende iki İngiliz, 2008'i nasıl kazanacaklarını konuşuyorlardı. (Gülüyor) Sahiden gördün mü? Tam bir İngiliz tepkisi. İngilizler hep optimisttir. Bir kupa sonrası gazeteler hemen 'Bir sonraki kupayı kazanmak için yapılması gerekenler' diye bir haber yapıyorlar. İngiltere'de bir söz vardır: 'Hep bir sezon daha vardır.' Dün Fenerbahçe-D. Kiev maçını izledin. Maç dışında neler gördün? Stadyumu çok beğendim. Yapı olarak çok güzel. Ulaşım kolay ve etrafta yemek yiyeceğiniz, forma alabileceğiniz pek çok mağaza var. Tüm taraftarların üzerinde forma olması da dikkatimi çekti. Ayrıca güneş batarken Avrupa'dan Asya'ya bir feribotla geçmek, maça böyle gitmek harika bir duygu. Geçen gelişimde Ali Sami Yen'e gitmiştim, Galatasaraylılar alınmasın, ama stat çok kötüydü. Peki maç? Kiev iyi bir takım ve Şampiyonlar Ligi'ni hak ettiğini gösterdi. Fenerbahçeli oyuncular birbirlerini ilk kez görüyormuş gibiydi. Ayrıca savunma, özellikle de ortası berbattı. Burada Aurelio'nun Milli Takım'da oynaması tartışılıyor. Sen yabancıların vatandaşlık değiştirip milli olmalarına nasıl bakıyorsun? Göçmenlerin milli takımda oynamalarında bir sorun yok bence. Zidane Fransızdır, Gallas Fransızdır. Renkleri ne olursa olsun. Ama Hollanda'da bir Kalou olayı oldu. Dünya Kupası öncesi vatandaşlığa alıp milli takımda oynatmak istediler, olmadı. Kalou'nun Hollandalı olmadığını düşünüyorum. Aurelio'nun da Türk olmadığını. O futbolu Türkiye'de öğrenmedi. Bence 18 yaşındayken bir futbolcunun nerede olduğuna bakmalı. Aurelio'nun oğlu Türk olabilir. Milliyetçi birisi değilim ve konunun renk ekseninde tartışılmasına karşıyım. Buna karşın Aurelio'nun Türkiye, Kalou'nun Hollanda forması giymesini doğru bulmuyorum. Radikal | ||
|
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |