|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
05-09-2008, 17:38 | #11 | ||
ยŦยк Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 11.262
Tecrübe Puanı: 41 | Blaise Pascal http://img504.imageshack.us/img504/7...epascal2pj.jpg Fransız matematikçi ve felsefeci. 19 Haziran 1623 Clermont'da doğdu, 19 Ağustos 1662'de öldü. Pascal, henüz küçük yaşta kendisini gösteren dehalardandır. Henüz 12 yaşındayken, hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde, daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlamış, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendine bulmuştur. Avukat olan ve matematikle çok ilgilenen babası, onun Yunanca ve Latince’yi iyi öğrenmeden matematiğe yönelmesini istemiyordu. Bu nedenle bütün matematik kitaplarını saklayarak Pascal’ın bu konu ile ilgilenmesini yasaklamıştır. Pascal, çocukluğunda "Geometri neyi inceler?" sorusunu babasına sormuş ve "doğru biçimde şekiller çizmeyi ve şekillerin kısımları arasındaki ilişkileri inceler" cevabını almıştır. Pascal, bu cevaba dayanarak, gizli gizli geometri teoremleri kurmaya ve kanıtlamaya başlamıştır. Sonunda babası, onun yeteneğini anlamış ve ona Öklid’in (Euclid) Elementler’ini ve Apollonius’un Konikler’ini vermiştir. Dil derslerinden arta kalan zamanlarında babasının verdiği kitapları okuyan Pascal, 16 yaşında konikler üzerine bir eser yazmıştır. Bu eserin mükemmelliği karşısında Descartes, eserin Pascal gibi genç biri tarafından yazılmış olduğuna inanmakta güçlük çekmiştir. Pascal, 19 yaşında, aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesi icat etmiştir. Pascal yalnızca teorik bilimlerde değil, pratik ve deneysel bilimlerde de yetenekli ve özgün bir araştırmacıydı. 23 yaşında, Toricelli’nin atmosfer basıncı ile ilgili çalışmasını incelemiş ve bir dağa çıkartılan barometredeki cıva sütununun düştüğünü, yani yükseğe çıkıldıkça hava basıncının azaldığını göstermiştir. Diş ağrısından uyuyamadığı bir gece rulet oyunu ve sikloid üzerine düşünmüş ve sikloid eğrisinin özelliklerini keşfetmiştir. Pascal, Fermat ile yazışarak, olasılık teorisini kurmuş ve bir binom açılımında katsayıları vermiştir. Pascal üçgeni'nin keşfi de ona aittir. Pascal, çok genç yaşlarda çok önemli çalışmaları tamamlamış ve matematiğin gelişimine çok önemli katkılar yapmıştır. Pascal, 25 yaşına geldiğinde kendisini felsefe ve dine adamış, 39 yaşında da ölmüştür. | ||
|
05-09-2008, 17:40 | #12 | ||
ยŦยк Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 11.262
Tecrübe Puanı: 41 | Pisagor http://img528.imageshack.us/img528/3932/pisagor1gp.gif Pisagor (Pythagoras), Yaklaşık olarak MÖ 580 - MÖ 500 tarihleri arasında yaşamış olan Yunan filozofu. Doğum yeri olan Sisam adasından M.Ö. 529'da Güney İtalya'ya, Crotona'ya göç etti. Crotona bu yörenin zengin liman kentlerinden biriydi. Pisagor burada biraz kişisel çekiciliği, kendinde varolduğunu iddia ettiği kehanet gücü, biraz da etrafında yarattığı gizemci havasıyla zengin ve soylu delikanlılardan üçyüz kadarını bir çatı altında topladı ve okul kurdu. Pisagor öğrencilerini iki bölüme ayırıyordu : Dinleyiciler ve matematikçiler. Okula dinleyicilik ile başlanıyor başarılı olunursa matematikçiliğe geçiliyordu. Pisagor öğretisi evrende herşeyin bir sayı ile (özellikle tam sayı) özleştiğini öne sürer. 5 rengin, 6 soğuğun, 7 sağlığın, 8 aşkın nedenidir. Düzgün geometrik şekiller de pisagorculukta önemlidir. Pisagor yeryüzünün düzgün altıyüzlüden (heksahedron), ateşin piramitten, havanın düzgün sekizyüzlüden (oktahedron), suyun yirmiyüzlüden (ikosahedron) yaratıldığına inanır. Pisagor müzik ile de uğraştı. Telin kısalmasıyla, çıkardığı sesin inceldiğini keşfetti. İki telden birinin uzunluğu diğerinin iki katıysa, kısa telin çıkardığı ses uzun telin çıkardığı sesin bir oktav üstünde olduğunu gördü. Eğer tellerin uzunluklarının oranı 3'ün 2'ye oranı gibiyse, iki telin çıkardığı sesler beşli aralıklı idi. Bu nedenle örneğin bağlamada parmağımızı tellerden birinin ortasına bastığımız zaman, teli titreştirirsek çıkacak olan ses, tel boş titreşirken çıkacak sesin bir oktav üstünde olacaktır. Benzer şekilde eğer parmağımız teli uzunluk 2/3 oranında bölen noktadaysa, telin boş durumuna oranla bir beşli aralık yukarda ses çıkacaktır. Pisagor, sabah yıldızı ile akşam yıldızının aynı yıldız olduğunu ilk anlayan Yunanlıdır. Kendisinden sonra bu yıldız uzun süre Afrodit olarak anıldı. Bu gün bunun Venüs gezegeni olduğunu biliyoruz. Pisagor, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ileri sürdüğü zaman oldukça sert tepkiyle karşılaşmıştır. Bilimler hakkındaki görüşlerinin ne kadarının ona ait olduğu bilinmemektedir. Pisagor öğretisini sunduğu felsefe okulunun kurucusudur. Bu okul aynı zamanda dini bir topluluk ve o zamanın politikasına oldukça egemendir. Pisagor'un matematik, fizik, felsefe, astronomi ve müzikte getirmek istediği yenilikleri, buluşları hazmedemeyen bir takım siyasetçi ve gruplar, halkı Pisagor'a karşı ayaklandırarak, okulunu ateşe vermişler, Pisagor ve öğrencileri bu alevler arasında ölmüşlerdir. | ||
05-09-2008, 17:40 | #13 | ||
ยŦยк Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 11.262
Tecrübe Puanı: 41 | Ömer Hayyam http://img504.imageshack.us/img504/2647/hayyam010sn.jpg (Nişabur, Horasan, İran, 18 Mart 1048 - Nişabur, 4 Aralık 1131), İran'lı matematikçi, astronom, şair ve filozof. Asıl adı "Giyaseddin Ebu'l Feth Ömer bin İbrahim"'dir. Farsça "çadır yapan insan" anlamına gelen "Hayyam" kelimesi çadırcı olan babasından gelmiştir. Hayatı Hayatı, gençlik yılları bilinmiyor.Hayyamın hayatına baktığımızda gençlik dönemine ilişkin çok az bilgi bildiğimizi ama eğitimini tamamladıktan ve Anadolu'yu gezdikten sonra Selçuklu sarayına girmiş olması ve astronomi bilgini olması ile sarayda yazılan bir çok kitapda imparatorluğun yıkılışına kadar adının geçtiği görülmektedir. Bugüne kadar gelen eserlerinden ve hayatıyla ilgili olayları anlatan bazı kitaplardan, mantık, felsefe, matematik ve astronomi konularında çalıştığı, bu alanlarda düzenli bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Hayyam, zamanında daha çok bilgin olarak ün kazandı. İran'ın, Selçuklular yönetiminde olduğu bir çağda yetişen Hayyam, Horasan ülkesindeki büyük şehirleri, Belh, Buhara ve Merv gibi bilim merkezlerini gezdi, bir ara Bağdat'a da gitti. Zamanının hükümdarlarından, özellikle Selçuklu Sultanı Melikşah ve Karahanlılardan Şems-ül Mülk'ten büyük yakınlık gördü. Saraylarında, meclislerinde bulundu. Dönemin önemli isimleri olan Nizamülmülk ve Hassan Sabbah ile okul arkadaşı olduğu söylenir ama kronolojik olarak mümkün görünmemektir. Gerek Hayyam'ın zamanında, gerek sonraki çağlarda yazılan kaynaklarda çağının bütün bilgilerini edindiği, o alanlarda derin tartışmalara girdiği, fıkıh, ilahiyat, kıraat, edebiyat, tarih, fizik ve astronomi okuttuğu yazılıdır. Müderrislik hayatının pek başarılı olmadığı ama dönemim önemli bilginlerinden Zemahşeri'nin derslerine devam ettiği, Zemahşeri'yi, bilgi bakımından beğendiği söylenir. Felsefesi Hayyamın düşünüş şekline ve rubailerine dayanarak şöyle bir çıkarımda bulunulabilinir.Hayyam’a göre şarap,testi,saki, herbiri insanla ilgili şeyleri simgeler; Şarap insanın ruhudur ve ruh bir bedene kavuştuğu zaman var olabilir bu durumda bedeni testi simgeler. Şarap ve testiyse herşeyden önce sakinin yani tanrının elindedir ve saki şarabı testiye koyduğunda aslında tanrı ruhu bedene koymuştur. Hayyam; ruhun sonsuzluğuna inanmakta başlangıcın hiçlik olduğunu düşünmektedir. Yok oluşa inanmayan Hayyam herşeyin kısır bir döngü içerisinde durmadan var olacağını söylemiştir. Bugünlerde hepimizin bildiği enerjinin yoktan var , vardan da yok olamayacağını belkide daha o günleren farketmiştir çünkü ona göre insan doğar,büyür, ölür, topraga karışır, suya karışır, bir çiçeğin yapragı olur veya bir testicinin elinde testi olur, meyhanede kırılır gene toprak olur, gene su olur, gene çiçek veya bu sefer kale duvarına taş olur... Hayyam rubailerinden de anlaşılacağı gibi özgür ve özgün düşünceli bir şairdir. Ama rubailerinde konu olarak hep aynı konuları işemiştir.Herşeyi sorgulamakla yola çıkarken tüm ön yargılardan uzak tutmıuştur kendini.işte bu nedenlerle tanrıyı da kendi başına gene tanrının ona verdiğine inandığı akıl yoluyla bulmaya çalışmış ve insanların elinde, dilinde aslından uzaklaştırıldığına inandığı ve sufilikle insanların kandırıldığını düşündüğü için dinlerden olabildiğince uzak tutmuştur kendini özelliklede din üzerinden halkı kandırdına inandığı kişilerden.Hayyamın düşünceleri bağnazlığa karşı ve aklın yolunu övücü niteliktedir. Edindiği eğitim sayesinde batıl inaçlara daha o dönemlerde karşı çıkabilmiş sayılı düşünürden biridir. [[Falcı|Falcılara|| , halkı kandıran hacı- hocalara , batıl inançlara karşı çıkmaktatır. Dünyada yaşadığımız zamanın kısıtlı olmasından rahatsızlık duymakta ve bu kısa zamanı en güzel şekilde geçrmemiz gerektiğine inanmaktadır. Hayyam parasız , mülksüz , hiç birşeyi olmayan insanlara değilde bolluk içinde yüzüpte yaşamdan zevk almayanlara yada daha doğru bir anlatımla alamayanlara acıyor.Aslında kendisininde varlıklı bir aileden gelmiş olmasına rağmen böyle bir düşünceyi yüz yıllar öncesinde yakalamış olabilmesi dikkat çekicidir.Soylu bir aileden gelmesini kullanarak kendini geiştirmiş zamanında sayılı olan düşünür ve bilim adamlarından biri haline gelmiştir. İlim bilmesi ve onun inandığı şekliyle tanrının ona akıl vermesinin nedeni olan sorgulama yöntemini kullanarak herşeyi anlamaya çalışmıştır Hayyam. Eserleri Hayyam'ın fizik, metafizik, matematik, astronomi ve şiir konularında değişik eserleri vardır. Bunlar arasında İbn-i Sina'nın Temcid (Yücelme) adlı eserinin yorum ve tercümesi de yer alır. Zamanında, bir bilgin olarak ün kazanan Ömer Hayyam'ın edebiyat tarihindeki yerini sağlayan, sonraki yüzyılarda da Doğu İslam dünyasının en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yolaçan Rubaiyat'ıdır (Dörtlükler). Ömer Hayyam, İran ve Doğu edebiyatında rubai türünün kurucusu sayılır. Sonraları aralarına başkalarının eserleri de karışan bu rubailer 200 kadardır. Hayyam, oldukça kolay anlaşılan, yumuşak, akıcı, açık ve seçik bir dil kullanır. Şiirlerinde gerçekçidir. Yaşadıkları, gördüklerini, çevresinden, zamanın gidişinden aldığı izlenimleri yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirir. Ona göre, gerçek olan yaşanandır, dünyanın ötesinde ikinci bir dünya yoktur. İnsan, yaşadıkça gerçektir, gerçek ise yaşanandır. En şaşmaz ölçü akıl ve sağduyudur. İnsan bir akıl varlığıdır. Gerçeğe ancak akıl yolu ile ulaşılabilir. Onun şiirinde zamanın haksızıkları, softalıkları; ince, alaylı, iğneleyici bir dille yerilir. Dörtlüklerinin konusu aşk, şarap, dünya, insan hayatı, yaşama sevinci, içinde bulunduğumuz geçici dünyanın tadını çıkarma gibi insanla sıkı bir bağlantı içinde bulunan gerçek eylem ve davranışlardır. Şiirlerinde işlediği konulara, felsefi olarak bakmak gerekir. Aşk, sevinç, hayatın tadını çıkarma, Hayyam'a göre vaz geçilmez insan duygularıdır, insan hayatının ana dokusu bunlarla örülüdür. Bazı dörtlüklerinde filozofça derin bir sezgi, açık ve seçik bir insan severlik duygusu, gösterişten, aşırılıktan uzak bir yaşama anlayışı görülür. Hayyam kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiş, rubai alanında tek örnek olarak benimsenmiştir. Batı ülkelerinde adına bir çok dernek kurulmuş, rubaileri bütün Batı dillerine, bu arada birçok defa Türkçe'ye Rubaiyat-i Hayyam, Hayyam'ın Rubaileri, Ömer Hayyam ve Rubaileri, Dörtlükler adı altında tercüme edilmiştir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |