|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
Medya Bu Bölümde Televizyon Radio vb. Beşiktaş Hakkındakı Yayınlar Tartışılır. |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
15-02-2007, 17:57 | #1 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 |
Sporun Oscarları sahiplerini buluyor.. Zaman, 2006 yılına damgasını vuran başarılı isimlere ödüllerini takdim ediyor. 5 ayrı kategoride nefes kesen yarış sonunda Zaman okurlarının, Şeref Kürsüsü'ne çıkardığı başarılı sporcu, spor adamı, futbolcu, antrenör ve takımlara seçkin konukların katılacağı gecede ödülleri takdim edilecek 19 Şubat'ta Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda düzenlenecek olan ve her yıl büyük ilgiyle yankı uyandıran geceye spor, siyaset ve sanat dünyasından seçkin konuklar katılacak. ÖDÜL LİSTESİ Yılın Sporcusu: İbrahim Kutluay, Neslihan Demir, Hasibe Erkoç Yılın Spor Adamı: Özhan Canaydın, Mahmut Demir Yılın Teknik Direktörü: Eric Gerets, Bogdan Tanjevic, Ertuğrul Sağlam Yılın Futbolcusu: Gökhan Ünal, Hakan Şükür, İbrahim Üzülmez Yılın Takımı: G.Saray, A Milli Erkek Basketbol Takımı, Amasya Şekerspor Güreş Takımı ONUR KONUKLARI: Mehmet Ali Şahin, Faruk Özak, Şenez Erzik, Karl Heinz Feldkamp, Sepp Piontek, Fatih Terim, ve dünya spor kamuoyunun çok yakından tanıdığı ünlü bir sima.
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
|
28-02-2007, 08:51 | #5 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 | Türk oskarları Sporumuzun gurur gecesi MİLLİYET'in 53. Yılın Sporcusu Anketi'nde kürsüyü paylaşanlar, seçkin konukların önünde ve görkemli bir gecede alkış yağmuru altında ödüllerine kavuştular MİLLİYET'in yarım asrı geride bırakan dev organizasyonu 53. Yılın Sporcusu Anketi'nde zirveyi paylaşanlar ödüllerini muhteşem bir törenle aldılar. Hilton Convention Center'da yapılan törene spor, siyaset ve iş dünyasının birçok ünlü ismi katıldı. Milliyet'in 2006'da yılın sporcusu olarak kürsüye çıkardığı isim, geride Dünya Voleybol Şampiyonası'nın sayı kraliçesi Neslihan Demir'di. Spor yaşantısını İspanya'nın Tenerife takımında sürdüren Demir, ödülünü Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan'ın elinden aldı. Tören için özel izinle Türkiye'ye gelen başarılı voleybolcumuz, Avrupa Kupaları'nda mücadele eden takımının kampına katılmak için dün sabah tekrar İspanya'ya uçtu. "Yılın Futbolcusu" unvanına layık görülen Türk Futbolu'nun yurt dışındaki başarılı temsilcilerinden Tugay Kerimoğlu, takımı Blackburn'nün bugün Arsenal ile Federasyon Kupası'nda çeyrek final rövanş maçına çıkacak olması nedeniyle geceye katılamadı. Yıldız futbolcunun ödülünü ilk Spor Bakanı ve TBMM eski başkanlarından İsmet Sezgin Milli Takım antrenörü Müfit Erkasap'a verdi. Devler kürsüde Dünya Basketbol Şampiyonası'nda büyük bir başarıya imza atan ve Dünya 6.'si olan Basketbol Erkek Milli Takımı kürsüde ödüllerini İstanbul Valisi Muammer Güler'in elinden aldı. Basketbol Milli Takımı'nın elde ettiği bu önemli başarıda büyük pay sahibi olan ve "Yılın antrenörü" olan Başantrenör Bogdan Tanjevic'e ise ödülünü Doğan Gazetecilik İcra Kurulu Başkanı Hanzade Doğan verdi. Golf sporunu Türkiye'nin dört bir köşesine yayan ve uluslararası alanda tarihi başarılar kazandıran Federasyon Başkanı Ahmet Ağaoğlu ise "Yılın Spor Adamı" ödülünü alkışlar arasında Gençlik Spor Genel Müdür Vekili Mehmet Atalay'ın elinden aldı. 2006 yılında da Milliyet okurları tarafından "Dünyada Yılın Sporcusu" seçilen Formula 1'in şampiyon pilotu Fernando Alonso, ekrandan Türkçe olarak Milliyet okurlarına bir kez daha teşekkür etti. Alkışlar Hilal'e Küçücük yaşına rağmen büyüklerine unutulmayacak bir fair-play dersi veren ve birinci olacağı yarışı son metrelerde bırakarak yere düşen rakibine yardıma koşarak "Onur Ödülü" almaya hak kazanan Trabzonlu atlet Hilal Coşkuner'e ödülünü Milliyet Gazetesi Başyazarı Güneri Civaoğlu verdi. Türk okçuluğuna bir ömür adayan ve görevini Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı olarak sürdüren Uğur Erdener fazlasıyla hak ettiği "Hizmet Ödülü"nü Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'den aldı. Türk spor yazarlığının efsane ismi Namık Sevik adına her yıl düzenlenen ödülü ilerlemiş yaşına rağmen eksilmeyen gazetecilik sevgisiyle foto muhabirliğinin duayeni olan Hüseyin Kırcalı'ya Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Esat Yılmaer verdi. Bedensel Engelli Milli Okçumuz Gülbin Su "Özel Ödülü" Milliyet Gazetesi yazarlarından Hasan Cemal'in elinden aldı. Milliyet Yılın Sporcusu Anketi'ne de destek olan İddaa Genel Müdürü Bekir Yunus Uçar'a ise teşekkür ödülünü spor müdürümüz Cem Şengül verdi. Saygın ve objektif çizgi Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, geceyi açış konuşmasında, Yılın Sporcusu organizasyonun öneminden söz etti. Ergin, Milliyet Spor Servisi'nin saygın, objektif ve dengeli duruşuyla değerli bir marka olduğunu da söyledi. Sedat Ergin, şöyle devam etti: "Yılın sporcusu ilk kez 1954 yılında verilmeye başlandı. Yarım asrı aşan bir gelenekten, kurumsallaşmadan söz ediyoruz. Toplumun takdirinin nasil tecelli ettiğine baktığımızda, futbolun nedense eskisi kadar yüksek bir zeminde durmadığını görüyoruz. Futbol dışındaki branşlara gösterilen ilginin artması, sporun çeşitliliğinin ön plana çıkmasını, bir zenginlik, önemli bir kazanç ve ilerleme olarak görmemiz gerekir. Yılın Sporcusu ödülünü Neslihan Demir aldı. Neslihan, İspanya'daki ikinci büyükelçimiz olarak ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyor. Neslihan'la iftihar ediyoruz. Kendisini modern, çağdaş Türk kadınının Avrupa'daki en önemli temsilcisi olarak görüyoruz. İdealimiz; temiz spor Bu yılkı ödül töreni, Milliyet gazetesi olarak büyük bir mutluluğu yaşadığımız bir döneme denk geliyor. Mutluyuz, çünkü, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin her yıl verdiği ödüllerde bu yıl önemli bir rekora imza attık. Toplam 20 ödülden yedisi Milliyet'e geldi. Geçen yılda yine birinci olmuştuk. Milliyet'in spor ödüllerinde sağladığı üstünlük, Milliyet Spor Servisi'nin farkını ortaya koyuyor. Milliyet Spor'un farkı nedir ? Bu fark, aslında Milliyet'in saygın, objektif çizgisinin spor gazeteciliği alanındaki tezahürüdür. Spor haberciliğinde inandırıcılık ve güvenilirlik söz konusu olduğunda, Türkiye'nin en değerli markasıdır Milliyet Spor. Ve Milliyet Spor'un objektif, dengeli duruşuna bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç var Türk basınında. Nasıl temiz toplum, temiz siyaset, temiz hukuk kavramları üzerinde konsensüs olan toplumsal talepleri ifade ediyorsa, temiz spor da bunlar kadar önemli bir toplumsal talep haline gelmiştir. Milliyet olarak, Milliyet Spor olarak, en önemli önceliklerimizden biri temiz spor idealinin hayata geçirilmesi olacaktır".
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
28-02-2007, 09:03 | #6 | ||
Kıdemli Kartal Üyelik tarihi: Mar 2006 Yaş: 40
Mesajlar: 5.868
Tecrübe Puanı: 24 | Piontek: Ertuğrul elimi niye öptü?27 Şubat 2007 14:35 Zaman’nın 17. Spor Ödülleri Gecesinde Ertuğrul’un Piontek’in elini öpmesi olay oldu. Piontek bu davranış karşısında neler hissetti? Daha önce kimse elini öpmüş müydü? Bu sene 20. yaşını kutlayan Zaman Gazetesi’yle neredeyse yaşıt Spor Ödülleri Gecesi geçen hafta Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Geceye okurların 4 ayrı dalda kürsüye çıkarttığı G.Saray damgasını vurdu. Ama törenin öne çıkan önemli iki olayı vardı. Biri Kayserispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ın kendisine ödül veren A Milli Takım eski Teknik Direktörü Sepp Piontek’in elini öpmesi, diğeri Karl Heinz Feldkamp’ın konuşmasıydı. Feldkamp, geçen yıl törene gelmeyen F.Bahçe’ye gönderme yaparak, bu tip törenlerde ödül alanların bulunması gerektiğini ve G.Saray’ın şampiyonluk yolunda çok önemli bir maçı kaybetmesine rağmen geceye katılarak büyüklüğünü gösterdiğini dile getirdi. A Milli Takım’ın eski teknik direktörlerinden Sepp Piontek ise Kayserispor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’a ödülünü verirken Türkçe konuştu. Piontek, “Ertuğrul çok iyi Ümit milli, Ertuğrul çok iyi adam, Ertuğrul çok iyi profesyonel, Ertuğrul çok iyi teknik adam” dedikten sonra, “İnşaallah Ertuğrul gelecekte A Milli Teknik Direktörü” temennisinde bulundu. Ertuğrul ise kendisine ödülü veren Piontek’in bir hamlede elini öptü. Bu hareket salondaki konuklar tarafından dakikalarca alkışlandı. Ülkemizde üç yıl çalışan Piontek törenden sonra şu soruyu sordu: “Ertuğrul elimi niye öptü?” Piontek, Ertuğrul’un elini öpmesi karşısında çok şaşırdığını ve buna bir anlam veremediğini söylüyordu. Olay hemen kendisine açıklandı: “Bu davranış bizim kültürümüzün bir parçası. Büyüklere saygının ifadesi. Küçükler büyüklerin elini öper.” Sonra da “Eli öpülen kişi, elini öpene ‘el öpenlerin çok olsun’ der.” diye de hocaya bilgi verdi. Piontek bu konuşma esnasında, “Gerçekten çok şaşırdım. Beklemiyordum. Türkiye’de üç sene kaldım. Kimse elimi öpmedi.” dedi. Ertuğrul ise olay anını şöyle anlattı: “Kendisiyle uzun süredir tanışıyoruz. Törenden önce de otelde bir araya geldik. Bana çok babacan davrandı. Nasihatler verdi. Yaşça babamdan da büyük. Sevgili Piontek ülkemize yıllarca hizmet etti. Memleketin dört bir yanını gezerek futbolcu aradı. Saygımızı, sevgimizi kazandı. Biz de o saygı ve sevgimizin bir belirtisi olarak elini öptük.” Okurların geçen yıl da kürsüye çıkardığı Ertuğrul, o günkü ödül töreninde kendisine Beşiktaş Onursal Başkanı Süleyman Seba’nın ödül verdiğini hatırlatarak, “Ben Süleyman abinin de elini öpmek istemiştim. Ama o izin vermemişti. Bizim kültürümüzde büyüklerin eli öpülür. Biz böyle gördük.” açıklamasında bulundu. NBA’de 16 yıl basketbol oynayan Vlade Divac da gecenin konuklarındandı. Basketbolseverlerin unutamadığ Divac’ın, Yugoslavya dağılmadan önce oynadığı takım Partizan’dı. Geceye katılan bir başka eski Partizan’lı ise futbolcu Cevad Prekazi’ydi. Divac’ın çocukluğunda hayran olduğu futbolcunun Prekazi olduğunu öğrendik. Divac’ın, ona gösterdiği saygı da görülmeye değerdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde Piontek’le bir araya gelme fırsatımız oldu. Alman hocayla daldan dala atlayan bir sohbet gerçekleştirdik. F.Bahçe’den A Milli Takıma, Fatih Terim’den Danimarka’ya kadar pek çok konuda hocanın açıklamaları şöyleydi: DAUM’U İKİ SENEDE GÖNDERECEKSİN “Daum’u iki sene takımın başına tuttuktan sonra göndereceksin. Çünkü o bir takıma iki senede verebileceklerinin hepsini veriyor. Ondan sonra kendini tekrara düşüyor.” “Milli takımın başına ilk geldiğimde şunu gördüm. Milli Takım oyuncuları kalpten oynamıyorlardı. Bunu değiştirmeliydim. Çünkü ben buraya sadece para kazanmaya gelmemiştim. İşe ilk buradan başladım.” “Her mağlubiyetten sonra bana destek veren biri vardı. O kişi Federasyon Başkanı Şenes Erzik’ti. Mağlubiyetlerden sonra soyunma odasına giriyor, ‘Hocam saha sonuçlarına bakma. Biz seni bu takımın başına bir şeyleri değiştirmen için getirdik’ diyordu.” “Yunanistan Avrupa Şampiyonu oldu. Ama onlar hiç kimsenin favorisi değildi. Tek artıları oyuncuların kalpten oynamalarıydı. Danimarka kalpten oynadığı için şampiyon oldu. Yoksa futbol mantaliteleri Almanya, Fransa, İngiltere ayarında değil. Milli takım oyuncuları her zaman performanslarının daha fazlasını vermeli. Milli takımda oynamak için nice oyuncu sırada bekliyor.” “Fatih Terim’in benden sonra milli takımın başına geleceği ta en başından belliydi. Erzik bana her defasında ‘Fatih’i yetiştir’ diyordu. Ben de elimden geldiğince Fatih’e bildiklerimi vermeye çalıştım.” “Danimarka’nın başına geldiğimde onlar da tıpkı sizler gibi futbolda üst düzey ülkelerin çok gerisindeydiler. Danimarkalı oyuncular milli takımı angarya olarak görüyorlardı. Bu yapıyı değiştirmek lazımdı. Türkiye’de de bir taban vardı. Ama yetersiz ve etkisizdi. Bu tabanın üzerine yeni bir şeyler bina etmek gerekiyordu. Seminerler verdik. Antrenörler yetiştirdik. Türkiye’nin her köşesine giderek oyuncu aradık. İlk maçlarda çileden çıktığım anlar oldu. Antrenmanda ceza sahasına yüksek orta çalıştırıyorum. Maçta korner oluyor, oyuncum diz üstüne orta yapıyor. Kenarda çıldırıyordum.” “F.Bahçe’yi izledim. Bu kadrosu Türkiye’de iş yapar ama bu futbolla Avrupa’da başarı yakalaması zor. Onların en büyük problemi kadrolarındaki gençlerden yeterince yararlanamamaları. Yönetim takımın başına getirdiği hocadan ilk yılında şampiyonluk istiyor. Haliyle gelen hoca tecrübesiz oldukları için gençleri oynatmıyor. Oysa yönetim sabretse, hocaya ‘bir kadro kur sana üç yıl süre’ dese F.Bahçe belki de G.Saray’ın yakaladığı başarıyı yakalayacak. Ancak sabırsızlar. Bunun sonucu bir sürü genç yedek kulübesine mahkûm. Hoca haklı olarak risk almıyor. Yazık.” “Bir futbol takımında sistem elindeki oyunculara göre şekillenir. 3-5-2’ye uygun oyuncun varsa 3-5-2 oynatırsın. Brezilya bir dönem 4-2-4 sistemi ile oynadı. Çünkü kadrosu buna müsaitti. Sistem konusunda tutucu değilim.” “Türkçe öğrenmek istiyordum. Çalışıyordum da. Futbolculara kamplarda Nasreddin Hoca fıkraları anlatıyordum. Ben eşek fıkrasını anlatırken eşeği, ‘eşşşeeek’ diye zorlanarak telaffuz ettiğimde Recep gülmekten yerlere yatıyordu. Beni her gördüğünde ‘Hocam Nasreddin Hoca fıkrası anlatsana’ diyordu.” “Ogün’ü bir maç izleyerek Milli Takıma çağırdığım doğru. Ama o maçta futbolu bildiğine dair ipuçları verdi bana. Topa vuruşu, sahada duruşu, pozisyon alışı etkileyiciydi. Ama yanılabilirdim de. Onun avantajı Almanca bilmesiydi.” “Futbol hayatımda unutamadığım nice maç var. Ama Grönland adasını çalıştırırken Tibet ile oynadığımız maçın yeri çok ayrı. Grönland 50 bin nüfuslu bir yer. Yılın büyük bölümü karlar altında. Bir şehirle diğeri arasındaki mesafe 2 bin kilometre. Ülke genelinde 25 takım var. Her şehir kendi içinde maçlar yapıyor. Şehirlerinde birinci olan takımlar yılın en uygun ayında bir araya gelerek hızlandırılmış bir şampiyona düzenleniyor ve ülke şampiyonu belirleniyor. Tibet bildiğiniz gibi özerk bir bölge ve Çin’in baskısı altında. Dünyaya kendilerini tanıtmak için yine özerk bir bölge olan, millî takımını benim çalıştırdığım Grönland ile maç organize ettiler. Maça üç gün kala Danimarka’daydım. Oyuncularım ise adada. Derken aynı gün adada grev çıktı. Uçaklar kalkmıyor. Oyuncuların hiçbiri maça gelemeyecek durumdaydı. Ben de Danimarka’daki Grönland derneklerine tek tek telefon açtım: ‘Elinizde 18-30 yaşlarında, futbola ilgi duyan ne kadar genç varsa bana gönderin.’ Gelen gençler arasında bir seçme yaptım. 18 kişiyi bir kenara ayırdım. Onlarla maça kadar antrenman yaptım. Maça yarım saat kala Grönland Dışişleri Bakanı aradı. ‘Maça çıkmayın’ diye. Çin baskı yapıyordu. Ancak ben o an Danimarka’ya tarihte ilk kez milli takımlarını izlemek için gelmiş onca Tibet’liyi düşündüm. Onlar takımlarını izlemeliydi. Bakana maçı iptal edemeyeceğimi söyledim. Maça çıktık. 4-1 kazandık. Tibet çok zayıf bir rakipti. Çin ise 2008 Pekin Olimpiyatları’nı almak için yaptığı tüm tehditleri geri çekti. Stadyumda bin 500 seyirci vardı. Maçı 250 basın mensubu izledi. 280 televizyon müsabakayı naklen yayınladı. Bir sürü pankart açıldı. Biri çok dikkatimi çekmişti: “Özgür Grönland Özgür Tibet.” Sanırım bir yanlışlık vardı. Çünkü Danimarka özgür bir ülkeydi.
__________________ iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım.... HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...! | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |