Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Kültür , Sanat Turizm, Gezi ve Seyahat Rehberi > Müzik - Music > Müzik Haber

Müzik Haber Bu Bölümde Müzik Haberleri Şarkı Sözleri Konserler vs. bulunur. mp3 ve video Klip Yayını Kesinlikle Yasaktır.

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21-10-2006, 22:44   #31
 
roseheart - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

güzel...
roseheart Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 22-10-2006, 11:28   #32
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sting

Click the image to open in full size.

Sting’in solo kariyeri, 1982 yılında, Police ile yollarını ayırmadan iki yıl önce başladı. Bu yıl içinde "Brimstone And Treacle"da oynadı ve İngiltere popülaritesini oldukça arttırdı. Police ile turnelere devam ederken, Dire Straits’in "Money For Nothing" adlı albümünde yazar ve şarkıcı olarak yer aldı.

1985 yılına gelindiğinde Police grubunun diğer üyeleri solo kariyerlerine başlamışlardı ve Sting de "Blue Tutles" adlı bir grup kurarak çoktan turnelere başlamıştı. Grupta; Branford Marsalis (alto saksofon), Kenny Kirkland (klavye) ve Omar Hakim (bateri) gibi caz ustaları yer alıyordu. Grup daha sonra, Sting’in Phil Collins’le bir yardım konserinde yer almasından hemen sonra stüdyoya kapanarak bir de albüm kaydetti. "Dream Of The Blue Turtles"ta Sting, Police’in son albümü "Synchronicity" için yazdığı şarkı sözlerinden oldukça farklı sözleryaratmıştı ve albümden, başarısını devam ettirmesini sağlayan üç hit kırkbeşlik çıktı; "If You Love Somebody Set Them Free" (İngiltere #26, Amerika #3), "Fortress Around Your Heart" (İngiltere #49, Amerika #38) ve "Russians" (İngiltere #12, Amerika #16). Albümden sonra grup, Michael Apted’in yönetmenliğinde bir de konser kaydı gerçekleştirdi. Kayıt, albüm haline getirilerek daha sonra kaset ve CD olarak ta piyasaya sürüldü.

Blue Turtes’la turnelerinin ardından, Sting tekrar stüdyoya kapanarak 1987 yılında "...Nothing Like The Sun"ı kaydetti. Albümde Marsalis ve eski Police gitaristi Andy Summers’ın yanı sıra konuk sanatçı olarak Eric Clapton ve Mark Knopfler gibi sanatçılar da yer aldı. Albüm çıkar çıkmaz büyük bir başarı yakaladı. Çalışmada yer alan "They Dance Alone" ve eski bir Jimi Hendrix şarkısı olan "Little Wing", bu başarının en büyük mimarlarından oldu. "Little Wing", Gil Evans’ın yaptığı son orkestral aranjmanlardan biriydi. Albümüm ardından Sting "Amnesty International’s Human Rights Now" turnesinde yer aldı ve bunu takip eden iki seneyi Brezilya ve Hindistan’daki yağmur ormanlarını korumak amaçlı bağış konserleri düzenleyerek geçirdi.

Bunun yanısıra kendi plak şirketi "Pangaea"yı kurdu, ve burayı seksenlerin sonunda pek çok caz sanatçısının evi haline getirdi. 1990 yılının Ağustos ayında "Nothing Like The Sun"dan "An Englishman In New York", Ben Liebrand’ın yeniden düzenlemesiyle (remix) İngiltere listelerinde 15 numaraya kadar yükseldi.

1991 yılına gelindiğinde, Sting, "The Soul Cages"i kaydetti, ve albümden çıkan ilk kırkbeşlik "All This Time" Amerika listelerinde 5 numaraya kadar yükseldi. Benzer bir tını kulanarak "Ten Summoner’s Tales"ı kaydetti, ancak albüm bir öncekinden daha da kaliteliydi, ve "If I Ever Lose My Faith In You", "Fields Of Gold" gibi şarkılar uzun bir süre müzik listelerinde yer aldı. 1993 yılında Bryan Adams ve Rod Steward’la "The Three Musketeers" (Üç Silahşörler) için kaydettiği "All For Love" ile Amerika listelerinde 1 numaraya, İngiltere listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi.

1994 yılında çıkardığı, bir ’derleme’ olma özelliği taşıyan "Fields Of Gold", Sting’in o güne dek yaptığı şarkıların seçmelerinden oluşuyordu. Bunun yanında "When We Dance" ve "This Cowboy Song" adında iki de yeni şarkıya yer verdi. Albüm, çıktığı yıl, İngiltere listelerinde 9 numarya kadar yükseldi.

Albümün çıkışınının ertesi senesinde Sting oldukça problemli bir dönem geçirdi. Muhasebecisine karşı dava açan Sting, muhasebecesini yolsuzlukla suçluyordu. Uzun ve bir o kadar sıkıntılı geçen davanın ardından mahkemece haklı bulundu, ve muhasebeci Keith Moore altı ay hapis cezasına çarptırıldı.

1996 yılında çıkan "Mercury Falling" her ne kadar satış kaygısıyla kaydedilmiş bir albüm olarak algılansa da, Sting hayranları ve müzik eleştirmenleri albümden oldukça memnun kaldılar. 1999 yılına kadar stüdyo çalışmalarına ara veren ünlü sanatçı, zamanının büyük bir kısımını dünya çapında konserlerle geçirdi. 1999 yılına geliniğinde tekrar stüdyoya kapanan Sting, hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir albümle geri döndü. "Brand New Day" ve çıkan aynı adlı ilk kırkbeşlik, Sting’in yeteneğinden ve benliğinden hiçbir şey kaybetmediğinin kanıtı gibiydi. "Brand New Day" kırkbeşliği 1999 yılının Eylül ayında İngiltere listelerinde 13 numaraya kadar yükseldi.

"Şu anda en büyük hayalim, evimini arka bahçesinde, arkadaşlarıma müzikli bir yemek ziyafeti çekmek" dedi Sting 2001 yılındaki bir röportajında... İtalya’daki evine Christian McBride ve Jason Rebello gibi caz devlerini davet eden, ve bu dinleti için hazırlıklarını sürdüren Sting, davet akşamı olan 11 Eylül’de büyükbir yıkım yaşadı. 11 Eylül saldırıları olmuştu, ve dinleti iptal edilme noktasına gelmişti ki, Sting devam kararı aldı ve arkadaşlarına buruk ta olsa hoş bir akşam yaşattı. Kayıtlar daha sonra "... All This Time" isimli bir albümde toplandı ve DVD, VHS, CD ve kaset olarak piyasaya sürüldü.
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 22-10-2006, 11:31   #33
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Madonna
Click the image to open in full size.
Madonna </SPAN>8 Ağustos 1958’de ABD’de dünyaya geldi. O dönemlerde sık raslanan bir şekilde İtalyan aile kazançlarını biriktirmişler ve buraya göç etmişlerdi. Düşük maaşıyla sekiz çocuğa bakmak durumunda kalan baba Ciccone araba fabrikasında çalışıyordu. Madonna, en büyük kardeşti, iki kız, beş erkek çocuk daha vardı. Henüz altı yaşındayken, kardeşlerinin bakımında da zoraki bir sorumluluk üstlendi, zira anneleri göğüs kanserinden yaşama veda etmişti. Ciccone’ler sık sık yer değiştirdi, nihayetinde 1965 yılında bir Katolik Okulu’na yazılan Madonna orada müzikle, piyano ve dansla tanıştı. Zeki ve yaramaz bir öğrenci oldu. </SPAN>
14 yaşına geldiğinde 1972’de babasının ikinci evlilik kararı karşısında yapacak çok da birşeyi yoktu. Onu oldukça mutsuz eden bu gelişmeden sonra yeni anne Jane’e alışmakta epey güçlük çekti. Her ne kadar babası ve Jane ondan "anne" diye bahsetmesini isteseler de o bunu yapmakta zorlandığını söylüyor. Aile daha sonra Rochester şehrine taşındı, Madonna da liseye burda devam etti. Ponpon kız ekibinde olduğunu duymak herhalde kimseyi şaşırtmaz. 1976’ye gelindiğinde Michigan Üniversitesi’ne yazılarak burada dans eğitimi aldı. 20 yaşına geldiğinde New York’a ailesinden uzakta neler yapabileceğini görmeye gitti. Tüm parası yalnızca 35 dolardı. </SPAN>
Genç Ciccone, gençlik yıllarını, kendini müziğe ve dansa adayarak geçirecekti. 1978 yılında New York’a temelli taşındı, ve koreograf Alvin Ailey ile tanışarak çalışmalarını daha bir profesyonel seviyeye taşıdı, bunun yanı sıra hayatını sürdürebilmek için modellik de yapıyordu. Ailey, başarılı öğrencilere burs da sağlıyordu, Madonna da bu imkandan faydalandı. “Dunkin Donuts"da yarım günlük bir işe girerek geçimini sağlamaya çalıştı. Gündüzleri kursa gidiyor, akşamları ve geceleri ise çörekçide çalışıyordu.</SPAN>
İki yıl sonra Paris’e gitti, Français Patrick Hernandez’in başrolünü üstlendiği bir gösteride çalışmaya başladı. Sanatçının ünlü "Born to Be Alive" parçasının dans gösterilerinde görev alacak iki erkek ve iki bayan dansçı arasına seçilerek Fransa turnesine çıktılar. Burada tanıştığı Dan Gilroy ile tekrar New York’a dönerek bir müzik grubu kurdu ve Breakfast Club’da sahne almaya başladı. Grupta bateri çalan ve geri vokalistlik yapan Madonna, yaptığı işten memnun değildi. Gruptan ayrılarak Steve Ray ile "club" tarzı parçalar yaparak Seymour Stein’in şirketi Sire Records ile bir anlaşma imzalama fırsatı buldu. "La Danceteria"da geceleri çıkmaya başlamıştı. Bu büyülü yerde tanıştığı yapımcı Mark Kamins ile "Everybody" adlı parçayı kaydetti, ve şarkı 1982 yılında Amerika’da "klüp" listelerinde 1 numaraya kadar yükseldi. Bu başarının ardından şansını pop müzik piyasasında deneyen Madonna, 1983 yılında "Everybody" ile Amerika İlk 20 listelerine girmeyi başardı ve adını Avrupa’da da duyurma imkanı buldu. Yapımcı Camille Barone her ne kadar onu bir rock yıldızı yapmak istese de Madonna buna karşı çıktı. "Everybody"yi "Burning Up" izledi. Daha sonra "Madonna" albümü geldi. Tarihler 24 Eylül 1984’ü gösterdiğinde En İyi Klip dalında müzik Oskar’ı için yarışıyordu. Ama "Borderline" ile yarışan Madonna’nın alamadığı birincilik ödülünü "Eurythmics"in "Sweet Dreams" elde etti. </SPAN>

1984 yılında "Like A Virgin"i kaydetti ve albüm 11 hafta üst üste ABD İlk 20 listelerinde 1 numarada kaldı. Albümün diğer 45’likleri de başarılı olunca, Madonna Avrupa ve Amerika’da bir yıldız haline geldi. Tarzı milyonlarca genç kız tarafından taklit edilmeye başlandı, pop kültürünün bir simgesi haline geldi, tam anlamıyla bir yıldız...

1985-87 yılları arasında peş peşe gelen başarılı kırkbeşliklerle pop müzik piyasasındaki yerine iyice sağlamlaştırdı. "Into The Groove", "Dress You Up", "Live To Hell", "Papa Don’t Preach", "True Blue", "Open Your Heart", "La Isla Bonita", "Who’s That Girl", "Causing A Commoison" gibi parçalar uzun süre listelerde 1 numarada kaldı. 1985’te 22.000 satış rakamına ulaştı.

Madonnafilm kariyerine, "A Certain Sacrifice"da küçük bir rol alarak başladı, pek başarılı olamadı. Daha sonra, "Desperately Seeking Susan"daki başrolüyle, sinema endüstrisine tam olarak adımını atmış oldu. Bir sonraki sene, eski eşi Sean Penn ile "Shanghai Surprise"da rol aldı. Ancak filmden sonra, geçimsizlik nedeniyle Penn ile yollarını ayırdı. 1988’de Madonna hep yapmak istediği bir şeye daha kavuştu, tiyatro sahnesinde görev aldı. David Mamet’in "Speed The Plow” isimli oyunuyla oldukça ses getiren Madonna’nın 20 milyondan fazla satan “True Blue” isimli albümü de bir yandan ortalığı kasıp kavuruyordu.

1989 yılında tekrar müzik dünyasına dönen Madonna, "Like A Prayer" için çektiği kliple Vatikan’ı karşısına aldı ve gelişen olayların ardından, Pepsi firması, Madonna’yla imzaladığı sponsorluk anlaşmasına son verdi.

1990 yılında Warren Beatty ile "Dick Tracy"de rol aldı ve film için yaptığı müzik albümü çalışması ile hem sinema hem de müzik dünyasındaki dev adımlarına yenilerini eklemiş oldu.

1990’ların başlarında "Vogue", "Hanky Panky", "Justify My Love", "Rescue Me" ve "This Used To Be My Playground" ile başarılı ilerleyişini sürdürdü. Durdurulamaz yükselişi sayesinde Time-Warner ile çalışma fırsatını yakaladı, ve şirketle albüm, film ve kitaplarının yayınlanmasını garanti eden bir anlaşma imzaladı.

Yapılan anlaşmanın ardından, "Sex" adlı kitabı uzun süre en çok satanlar listesinde yer aldı. Kitabın yayınlanmasından kısa bir süre sonra çıkardığı "Erotica", pop müzik listelerine 1 numaradan girdi.

1994’te çıkardığı "Bedtime Stories" ile başarısını sürdürdü, ve albümle tekrar 1 numaraya yerleşti. 1995’teki toplama çalışması "Something To Remember" da müzikseverlerin gönlünü "You’ll See" ile tekrar fethetti. Bir yıllık bir aranın ardından "Evita"daki Eva Peron rolüyle beyazperdeye müthiş bir dönüş yaptı. Film müzikleri arasındaki "Don’t Cry For Me Argentina" ile yine büyük ticari başarı yakaladı.

Bir süre dinlenen Madonna, müzik dünyasına 1998 yılında "Ray Of Light" ile geri döndü. Albümündeki tarz değişikliği ilk başta pek çok dinleyiciyi şaşırtsa da, kısa sürede benimsendi ve peşpeşe çıkan "Ray Of Light", "Substitute For Love", "Nothing Really Matters", "Beautiful Stranger", "The Power Of Goodbye" gibi single çalışmaların başarısı, Madonna’nın müzik dünyasının kraliçesi olduğunu bir kez daha gösterirken, tarz değişikliklerinin kalitesine etki etmeyeceğini de kanıtlamış oldu. "Ray Of Light"in sekiz milyon sattığını da ekleyelim. Uzun bir aradan sonra gelen "Music" isimli çalışma ve "American Life" da (Müzik Kutusu’nda albüm tanıtımını okuyabilirsiniz) Madonna’nın ilerleyen yaşına rağmen enerjisinden bir şey kaybetmediğini göstermesi açısından önemli.

1998 yılında "The Next Best Thing"de rol aldı ve film için bir de film müziği albümü kaydetti. Albümün ilk kırkbeşliği "American Pie"ın yorumlamasıydı. Albümün yayınlanmasından kısa bir süre önce 11 Ağustos 2000’de bir kız çocuğu dünyaya getiren Madonna, aynı yılın 22 Aralık tarihinde ünlü yönetmen Guy Ritchie ile dünya evine girdi, çocukları Rocco Ritchie doğdu. Madonna’nın bir de önceki beraberliğinden olan kızı var. Babası Carlos Leon’un ismi hiçbir zaman pek ön plana çıkmadı. Madonna’nın çocukları için yazdığını söylediği çocuk kitaplarına inanılmaz talep var, "İngiliz Gülleri" ismini taşıyan bir tanesi 2003 eylülünde raflardaki yerini aldı. </SPAN>
Son zamanlarda yorgun olduğunu sık sık söyleyen Madonna artık eskisi gibi sahne gösterilerinde bulunamayacağını kabul ediyor. Hergösteriden sonra yorgun düştüğünü ve sağlık durumunun kendisini sınırladığını belirtiyor.</SPAN>
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 23-10-2006, 19:03   #34
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Jennifer Lopez
Click the image to open in full size.
Jennifer Lopez, 24 Temmuz 1970 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Bronx kentinde dünyaya geldi. Kardeşlerinden Lynda DJlik yapıyor. Diğer kardeşi Leslie ise bir özel okulda müzik öğretmeni. Görüldüğü gibi ailesi o denli müzik meraklısıydı ki onun müzikle ilgili iş yapmaması nerdeyse mümkün değildi.

Önce sinema ile ilgili çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar sırasında oldukça gençti ancak başarılı işler çıkardı. Bu çalışmaları bir süre sonra keserek müziğe olan ilgisini ön plana çıkarmaya başladı. Jennifer Lopez, uzun bir çalışmanın ardından ilk albümünü 1 Haziran 1999’da çıkardı. Otoritelerce "İkinci Gloria Estefan" olarak gösterilen yıldız kısa sürede tüm dünyada dinlenmeye başladı. Ardından ilk single’ı (tek parçalık albüm) "If You Had My Love" ile müzik listelerini altüst etti ve 1 milyondan fazla satarak büyük bir başarıya imza atmış oldu.

Jennifer Lopez ile ilgili internette de yüzlerce site bulunmakta. "If You Had My Love" parçasına çektiği klibin büyük bölümünde şarkıcının resmi sitesi olan www.jenniferlopez.com’u görebiliyoruz. Oldukça başarılı bir tasarıma sahip olan sitede, klipteki tüm dansları izleyebiliyorsunuz. Ayrıca Jennifer Lopez’in uçuk bir hayranı iseniz ona mektup bile gönderebilirsiniz. İşte mektup adresi:

C/O United Talent Agency
9560 Wilshire Blvd. Suite 500
Beverly Hills, CA 90212
USA

1 Ocak 2000
Jennifer Lopez’in If You Had My Love adlı parçası, Müzik Kutusu’nun ilk yılın albümü oylamasında "2000 Albümü" ’nün en iyi parçası seçildi.
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 23-10-2006, 19:04   #35
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Jay-Z




Click the image to open in full size.
Mahallesinde Jazzy olarak çağrılan Jay-z, rapçiliğe ve işin ticari kısmına dair temel tüyoları New York’un pek tanınmayan isimlerinden Jaz-o’dan alarak çıktı yola. Fakat kariyerini onunkine benzer temeller üzerine kurmak istemediği için rap camiasında çok sık rastlanan ’belli bir firmaya bağlanma kendi firmanı kur’ taktiğini uygulayıp, yakın arkadaşları Damon Dash ve Kareem ’Biggs’ Burke ile Roc-a-Fella Records’u Kurdu. Firmasının iyi bir de dağıtımcıya ihtiyaç duyduğunun farkında olan Jay-z, sonradan Def Jam adını alacak Pritory Records ile anlaştı. Akabinde gelen ilk albüm "Reasonable Doubt" ile de Jay-z imparatorluğunun temelleri atılmış oldu.
"Reasonable Doubt", Billboard listelerinde 23. sıradan yukarıya çıkamamasına ve gelecekte piyasaya sürülecek albümleriyle karşılaştırıldığında son derece mütevazi durmasına rağmen hala Jay-z diskografisinin en başarılı parçası kabul edilmekte. Albümün lokal New York çevrelerinde ilgi çekmesi ise asıl olarak Notorious B.I.G. destekli "Brooklyn’s Finest" gibi sokak stili şarkı sözlerinin öne çıktığı parçalara bağlanıyor. Adı geçen babacan şahsiyetin bir cinayete kurban gitmesinin akabinde piyasaya sürülen ikinci albüm "In my Lifetime, Vol.1" ve bir sonraki "Vol.2: Hard knock Life"da ise, Jay-z’nin gangsta-rap tarzından ödün verdiğini ve türü pop-rap olarak adlandırılan daha ticari şarkılara imza attığını görüyoruz. Bu albüme konuk olan o zamanki adıyla Puff Daddy ve Lil’Kim gibi isimlerin de işin ticari yanını beslediği söylenebilir.
1999 tarihli "Vol.3: Life and Times of S.Carter", Jay-z’nin kariyerinin dönüm noktası oldu ve büyük ilgi gördü. Yine de gereğinden fazla konuk sanatçı desteğiyle şişirildiği eleştirisiyle karşılanmaktan kurtulamadı. Eleştirilere kulak asmayan ve durmaya da pek niyeti olmayan Jay-z; bir süre sonra, Snoop Dogg, Scarface, R. Kelly gibi isimlerin yanı sıra Beanie Sigel ve Memphis Bleek’i de barındıran "Dynasty" isimli toplama albümüyle çıktı hayranlarının karşısına.
Bu geçiş albümünden sonra Jay- z imparatorluğunun sınırlarını dünya çapında genişleten albüm "The Blueprint" geldi. 11 Eylül 2001’de piyasaya sürülen albümün çıkış parçası "Takeover", diğer bir başarılı rapçi Nas’a sataşmalar içeriyordu. Karşı taraftan gelecek cevap gecikmedi ve 2001 tarihli "Stillmatic" albümde yer alan "Ether" adlı şarkıda, Nas, Jay-z hakkındaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaktan çekinmedi. Ona göre Jay-z, Notorious B.I.G.’nin ardından kral olmaya çalışıyordu. Kavga, Jay-z’nin belden aşağı çalıştığı "Super Ugly" adlı parça ile iyiden iyiye alevlendi. Parçanın sözlerinde Nas’ın karısı ve aynı zamanda çocuğunun annesi olan bayanın NBA yıldızı Allen Iverson ile ilişkisi olduğu iddia ediliyordu. Nas cephesinden gelen açıklama anlamlıydı:
"Jay bu olayı biraz kişisel olarak algılıyor sanırım. ’Ether’ duygusal değildi ama ’Takeover’ın epey duygusal olduğu Jay’in sesindeki kızgınlıktan anlaşılıyor. Bu adamın tek derdi New York’un yeni kralı olmak. Notorious B.I.G. New York’un ve rap’in kralıydı, ben o tacı hiç istemedim çünkü bu büyük bir sorumluluk. Jay bu tacı ölümüne istiyor, hatta bir albümünde ’Eğer B.I.G.’den daha iyi değilsem bile ona en yakın olan benim’ diyor. Çok yanlış bir yaklaşım."
Jay-z’nin 2001 - 2002 arasında "The Blueprint"in de aralarında olduğu 3 albümü yayınlandı. Bunlardan ikincisi R. Kelly ile birlikte kaydettiği "Best of Both Worlds", üçüncüsü ise rap camiasında nadir olarak karşılaştığımız, ’unplugged’ tarzlı bir çalışma. Zamanında Fugees, The Roots ve LL. Cool J gibi isimler böyle bir işe imza atmışlar ve Jay-z de zaten The Roots’la birlikte gerçekleştirmiş ’unplugged’ çalışmasını...
Ardından Jay-z, yeni albümü "The Blueprint2 :The Gift and The Curse"ü çıkardı. Neptunes, Dr Dre ve Timbeland gibi isimlerin yapımcı olarak yer aldığı çalışmaya Lenny Kravitz, Truth Hurts, Faith Evans ve Beyonce Knowles da vokal desteği veriyorlar. Bu noktada belirtmekte fayda var, son birkaç aydır müzik dünyasını en çok meşgul eden dedikodulardan biri Jay-z ve Beyonce’nin bir türlü onaylamaya yanaşmadıkları birliktelikleri. İkili; Tupac’in 1996 tarihli "Me and My Girlfriend" şarkısının in örneklemelerini yeni Jay-z albümünde yer alan "Bonnie & Clyde"da kullanmış olmaları dedikoduları alevlendirmişti. Bu arada aynı şarkıyı yeni albümünde "Me and My boyfriend" şeklinde yorumlayan Toni Braxton ise Jay-z’nin kendi fikrini çaldığını iddia etmiş ve rapçiye tepki göstermişti.
"The Blueprint 2: The Gift and The Curse" adlı yeni albümünün Jay-z’nin ününe ün, milyonlarına milyon katacağı ortada. Ancak Notorious B.I.G.’nin tahtına kurulabilmesi için bundan çok daha fazlasını yapması gerektiği de bir gerçek...
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 23-10-2006, 19:05   #36
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Elton John
Click the image to open in full size.
Elton John’un babası Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin trompetçisi idi. 4 yaşındaki Reginald Dwight, babasının da müziğin içinde olmasının etkisiyle piyano dersleri almaya başladı. 11 yaşında, Kraliyet Müzik Akademisi’nden burs kazandı. 6 yıllık müzik eğitiminin ardından, müzik dünyasının ve gösteri dünyasının içinde yer almak isteği ile okulunu terk etti. Dwight, 60’lı yılların başında, ilk grubu, Bluesology’i kurdu.
1965’de profesyonel oldu. O dönemde, pekçok solo konser verdi, publarda, otel’lerde çalıştı. 1966’da Long Jonn Baldry, gruba katıldı. Elton Dean saksafonda ve Caleb Quaye de gitardaydı... Baldry enerjisi ile birden grubun lideri oldu. John bütün düşlerini kaybetti. Bir plak şirketi ile ciddi bir kontrata imza atarak çalışmalarına devam etmek istiyordu.
Organizatör Ray Williams, bu imkanları ona sağladı. Liberty Record gitti. Çekingen Dwight, orada, hayranı olduğu yazar BernieTaupin ile tanıştı. Aynı müzikal zevkleri paylaştıklarını keşfettiler. İlk olarak birlikte şarkı sözleri yarattılar. "Scarecrow"u tamamladılar. 1968’de, "Boom-Bang A Bang"in başarısızlığı onu çökkünlüğe soktu. 1969’da Empty Sky albümü çıktı. Ancak müzik dergileri bu şarkıyı da favorilerinin arasına almadılar. Aylar boyunca, stüdyoda "He Ain’t Heavy He’s My Btother" için stüdyoya kapandı. Sınırlı bir bütçe ile çalıştı. Ve en sonunda, kabus gibi günler geride kaldı. Gus Dudgeon, "Elton John" adı ile "Border Song" albümünün yapımını gerçekleştirdi. Albümden "Your Song" John’un klasikleri arasındadır. İngiltere listelerinde 2. numaraya yükseldi. LA’s Troubadour Club ile anlaştı ve tanınırlığını sağladı. "Tumbleweed Connection" ile büyük bir atılım yaptı. Devamında gelen ve 17.11.1970 konserinin canlı kayıdı olan "Friends" hayranlarına hayal kırıklığı yaşatsa da bu önemli bir düşüş sayılmazdı...
Çünkü kısa bir süre sonra Elton John artık bir "süper yıldız"dı. ABD’deki konserleri tam bir gösteri havasında geçiyordu. Elton John, kendi kendini lanse eden tek rock starıdır. 1972 ile 1975 yılları arası şarkıları: "Rocket Man", "Daniel", "Saturday Night’s Alright for fighting", "Goodbye Yellow Brick Road", "Candle in the Wind" ve "Someone Saved my Life Tonight" hep dönemlerinde listelerde birinci sırada yer aldı. Elton John, 1975 yılında John Lennon ve Yoko Ono’ya yakınlaştı. Madison Square Garden konseri sonrasında birlikte Thanksgiving’i (Şükran Günü) yarattılar. 1976’da Kiki Dee ile yaptığı düet "Don’t Go Breaking My Heart", "Here and There" ve "Blue Moves" ile zirveyi yine yaşadı. Avrupa’da büyük beğeni kazanan bu şarkılar, 2 milyonun üzerinde satış sağladı.
1977’de artık müzik yapmayacağını açıkladı. Bu açıklamasına rağmen, komünist Blok’ta ve Sovyetler Birliği’nde konser verdi. 1979’da Taupin, Los Angeles’e yerleşti. John & Taupin beraberliği de böylece koptu. Elton şarkı sözlerini piyanist ve Tony Osborn’un oğlu Gary ile yazdı. Bu yeni ortaklık, birkaç başarılı şarkının doğmasını sağladı. Bu döneme ait hatırlanabilecek en önemli şarkı enstrümantal olan "Song for Guy". Başarılı müzik kariyerinin ardından kişisel problemler Elton’un canının sıkıyordu. Saçları dökülüyor, kilo alıyordu... Ayrıca biseksüel olduğu konusunda basında çıkan haberlerden tedirgin ve rahatsız oluyordu. Çünkü homoseksüel olarak tanınması onu o dönemde korkutuyordu. Futbol tutkusuyla da bilinen Elton John, Watford takımına da destek verdi. Klübün %15’lik hissesine sahip oldu. Takımı, 1985 final kupasını kazandı. Pekçok hayranı, John’un biseksüel olmasını kabullenemiyordu. 80’li yıllarda bu yüzden albüm satışları durdu. Bu durumu düzeltmek için Taupin ile tekrar çalışması gerektiğini düşündü. 1983 yapımı "Too Low For Zero", "I’m still standing" ile tekrar doğdu denilebilir.
Yılı çok iyi bir performansla bitirdi. Saint-Valentin günü Renate Blauel ile evlendi. 1985’te Wham’in veda konserinde bulundu. Bir ay sonra, AIDS’le mücadele konulu bir konser düzenledi. Bu yıl "Ice On Fire" müzikseverlerle buluştu. Ocak 1986’da bir açık hava konserinde rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. Boğazından ameliyat geçirdi. Bu dönemde Elton John’un gırtlak kanseri olduğu ve evliliğinin hiç iyi gitmediği yolundaki söylentiler ayyuka çıktı. Basın, Renate ve John’un evliliğine son vermişti bile. 1988’de, mükemmel bir şarkı "Reg Strikes Back"ı gerçekleştirdi. Tempolu şarkısı "I Don’t Wanna Go On With You Like That" büyük ilgi gördü. 1988 Aralık ayında, John boşandı ve müziğe iyice konsantre oldu. "Sleeping With the Past" albümü ile geldi. 1991 Nisan’ında, Sunday Times, Büyük Britanya’nın en zengin kişileri arasında Elton John’u da gösterdi. Yılın sonuna doğru tekrar sahnelere döndü. 1992’de formu çok iyi idi ve yeni albümü "The One" da ona tekrar başarı getirmişti. Sunday Mirror gazetesinde, kendisi hakkında çıkarılan bulimi hastalığına yakalandığına dair çıkarılan habere karşı dava açtı ve kazandı.
Aynı yıl AIDS ile mücadele için bir fon oluşturdu. Konser ve albüm gelirlerinin büyük bir bölümünü buraya devretti. 1993’te Bonnie Rait, Paul Young, KD Lang ve George Michael’i davet ettiği albümü "Duets" ile beklediği başarıyı yakaladı. Yine aynı yıl, "The Lion King" filmi için bestelediği 5 yeni şarkı geldi. Albüm ABD’de bir numara oldu. "Can You Feel The Love Tonight" "En İyi Film Müziği" Oskar ödülünü aldı. 1995’te basın onun geçmişi ile ilgili haberleri eşelemeye başladı. Cinsel tercihi, uyuşturucu, aile durumu ve benzeri konuları yazıp çizdi. Tabii çıkan bütün haberleri yalanladı. Bütün bunlara rağmen, kendisine büyük ilgi ve sevgi gösteren, geniş ve özel bir hayran topluluğu oluştu.
Çok iyi bir albüm "Made In England" ile o da hayranlarına teşekkür etti. 1997’de kariyerini zirvede korudu. Çok yakın arkadaşı olan Prenses Diana’nın kayıbının ardından, cenaze töreninde şarkı söylemesi için ısrar edildi. Milyarlarca insanın önünde, böyle bir şeyi üstlenmek onu oldukça heyecanlandırdı. "Candle in the Wind"i Prenses için yeniden düzenledi. Takdir gören bu çalışma herkesi memnun etti. "The Big Picture" albümü büyük istek gördü. Ticari başarısı büyük oldu. Bir yıl sonra, ABD’nin en çok satılan albümü olarak açıklandı. 1999’da Elton John, Amerikalı "country/kasaba" yıldızı LeAnn Rimes ile "Written in the Stars" adlı şarkıda düet yaptı. Bu ortak çalışma İngiltere’de Mart ayında listelerde ilk 10 listesinde yer aldı.
Elton John, müzik yaşamını, daha çok yardım konserleri ve toplumsal fayda için etkin olacak şekilde düzenleyen ünlüler arasına katıldı. Müzik anlayışı sevenleri için çok şey ifade eden John, unutulması zor isimlerden biri...
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 23-10-2006, 20:48   #37
߀ŞİKTAŞK
 
DiShe_KARTAL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

aşığı oldum tek kişi:
MUSE - Matthew James
Click the image to open in full size.
Adı : Matthew James Bellamy
Lakap : Bells
Doğum : 9 Haziran 1978
Gruptaki Görevi : Gitar, Vokal, Klavye, Söz Yazarlığı , Bestede Yapar

Matthew James Bellamy, 9 Haziran 1978’de İngiltere’nin Cambridge kentinde dünyaya geldi. Babası George Bellamy, 1960’lı yıllarda, Telstar adlı şarkılarıyla Amerika’da liste başı olmuş ilk İngiliz grubu olan The Tornados’ta ritim gitar çalmış bir müzisyendi. Annesi Marilyn ise Belfast doğumluydu ve 1970’lerde İngiltere’ye göç etmişti. Annesi Londra’ya gelirken bindiği vapurdan iner inmez, o sıralar taksi şoförlüğü yapan babası George’la tanıştı. Daha sonra evlenen çift, Matthew’nun ağabeyi Paul’ün de doğum yeri olan Cambridge’e yerleştiler. Matthew 8 yaşındayken Devon’a yerleşmeye karar veren anne ve babası,o 13 yaşındayken boşandılar ve babası evi terk etti. Matthew Bellamy büyüdüğü yer olan Devon için şunları söylemişti:
“Devon bize hiçbir şey vermeyen sıkıcı bir kasabaydı... Orada tamamıyla kapana kısılmış hissederdik kendimizi. Bütün arkadaşlarımız uyuşturucu ve müziğe sarıldılar , biz ikincisine yoğunlaştık ve kendimize, müziği kaçıp kurtulmuş gibi hissedecek biçimde yapmayı öğrettik.”
Click the image to open in full size.

Exeter College’da öğrenim gören ve 10 yaşında piyano çalmaya başlayan Matthew Bellamy’nin müziği dinleyerek kendi başına çıkardığı ilk şarkılar Ray Charles’ındı. Yazdığı şarkılara hakim olan karanlık atmosferin ve şarkılarda bahsi geçen doğaüstü mevzuların çıkış noktası sadece ailesinin boşanması değil, Quija tahtasıyla (ruh çağırmada kullanılan tahta) ruh çağıran ve gerçek bir medyum olan annesinin, henüz küçük yaşta Matthew’yu yanına çağırıp deneyimlerini onunla paylaşmasıydı. Piyanoda Sergei Rachmaninoff ve Tchaikovsky’yi; gitarda Jimi Hendrix ve Rage Against The Machine’den Tom Morello’yu; vokalde ise Freddie Mercury, Tom Yorke ve Jeff Buckley’i andırdığı düşünülen Matthew Bellamy’nin ağzından grup arkadaşlarıyla tanışma öyküsü, onla yapılan bir röportajda şöyle yeraldı:
“12-13 yaşlarındaydık. Ben önce Chris’le tanıştım. Okulda çok sayıda grup vardı... Ben de bu gruplardan birinde piyano çalıyordum, Chris başka bir gruptaydı ama tanışıyorduk. Dominic popüler bir gruptaydı, herkes o grupta olmak isterdi. İşte bu yüzden gitar çalmaya başladım... Daha sonra gruplarına yeni bir gitarist gerektiğinde şansımı denemek istedim ve Dominic’le arkadaşlık kurduk. Sonraki iki yıl bir sürü sorun yaşadık, gruba yeni üyeler geliyor ve kısa süre sonra gidiyorlardı. Sadece Dominic ve ben sabittik... O sıralarda beste yapmaya başladım. Fakat bir basçıya ihtiyacımız vardı. Dediğim gibi Chris’i tanıyordum ama o zamanlar Chris davul çalıyordu. Onun yetenekli ve ciddi bir adam olduğunu düşünüyordum, bu yüzden ona bas çalmasını teklif ettim, o da kabul etti. Hiç şüphesiz biz eğlence olsun diye müzik yapıyorduk. 18-19 yaşlarına geldiğimizde iş ciddileşti. O zaman üniversiteye gidecek miydik gitmeyecek miydik, karar vermek zorundaydık... Biz artık okulla ilgilenmediğimizi anladık; istediğimiz şey gruba devam etmekti; para kazanmak için ufak tefek işlerde çalışmayı göze almıştık. Bu kararı almak çok kolay olmadı ama şimdi düşünüyorum da, her halükarda okuldan zaten nefret ediyordum...”
Click the image to open in full size.
1990’ların başında Gothic Plague adıyla ilk kayıtlarını yapan Matthew Bellamy, Chris Wolstenholme ve Dominic Howard, 90'ların hit şarkılarının kendi soundlarıyla coverlarını yaptılar; ancak bu onlara önemli bir başarı getirmedi. Grubun ismi Gothic Plague’dan sonra Fixed Penalty, ardından Rocket Baby Dolls ve en sonunda Muse oldu. Bu başarısızlıktan yılmadan daha özenli çalışarak kendi şarkı sözlerini yazmaya ve kendi bestelerini yapmaya başlayan Muse üyeleri, britpop (90'ların başından günümüze dek, İngiltere'nin popüler grupları -özellikle alternatif rock grupları- için kullanılan genel bir tanımlama) yapmak istemediler ve en çok zevk aldıkları gruplar olan Nirvana ve Radiohead’in müziğinden ilham alarak canlı performanslara yoğunlaştılar. Çıkardıkları ilk iki single; Muse (1997) ve Muscle Museum (1998) ile önemli bir başarı yakaladıktan sonra New York’taki CMJ festivaline davet edildiler ve Mercury Lounge’daki olağanüstü şovlarının ardından, Amerika’da da ilgi uyandıran bir grup haline geldiler. Bir yıl sonra Maverick Records’la anlaşan Muse, 28 Ekim 1999’da ilk stüdyo albümleri Showbiz’i çıkardı.

2001 yılında Plug in Baby, New Born ve Bliss singlelarının ardından, aynı yılın temmuz ayında Origin of Symmetry adındaki ikinci stüdyo albümünü çıkaran Muse, bu albümle İngiltere listelerinde ilk üçe yükseldi. 29 Ekim 2003’te çıkardığı üçüncü albümü Absolution’la İngiltere’de liste başı olan grup, 2004 yılında Apocalypse ve Butterflies and Hurricanes, 2005’te Hysteria ve Stockholm Syndrome, 2006’da A Crying Shame ve Supermassive Black Hole singlelarıyla müzik kariyerine devam etti. Muse en son 3 Temmuz 2006’da dördüncü stüdyo albümleri olan Black Holes and Revelations’ı yayınladı. Nisan 2005’te Kerrang dergisinin en seksi 50 insan listesinde 28. seçilen Bellamy, Cosmopolitan Dergisi tarafından da 2003 ve 2004 yılının en seksi rockçısı ilan edildi.

NME Dergisi tarafından John Lennon ve Bob Dylan gibi efsane olmuş isimlerin önünde Tüm Zamanların En İyi Rock’n Roll Kahramanı sıralamasında 14. olan Matthew Bellamy, grubu Muse’un “insanın canını acıtan” şarkı sözleri için şu yorumu getiriyor:

“Size tuhaf gelebilir ama bu şarkıların nereden geldiğiyle ilgili olarak hiçbir fikrim yok... Açıkçası bunların içimden, derinlerde bir yerden çıkığını düşünüyorum ama nasıl olduğunu anlamıyorum, dürüst olmak gerekirse anlamak da istemiyorum, bir gün bunun yanıtını bulursam kaybedeceğimden korkuyorum...”
Click the image to open in full size.
Kullandığı Ekipmamlar:

Gitarlar: Chrome Manson, Bomber Manson, Laser Manson, 7-string Manson, Black Manson, Silver Manson, Ibanez Destroyer , Fender Stratocaster Aloha, Gibson Les Paul DC Lite, Parker The Fly , Gibson SG, Gibson SG-X , Peavey EVH Wolfgang , Yamaha Pacifica ,Fender Telecaster , JT-Res , Ibanez ICX120BK 'Iceman'

Efektörler: Zvex Fuzz Factory, MXR Phase 90, Zvex Wah Probe, Line6 Echo Pro, Digitech Whammy WH1-Reissue, Line 6 DL4 Delay Modeler, Roland VG-88, Boss overdrive distorsion, Electro harmonix micro synthesizer, DOD FX40B Equalizer, Boss Digital Delay DD-3, Boss CS-3 Compression Sustainer, Boss SYB3 Bass Synthesizer Compact Bass Effect Pedal, Boss Line selector, Boss Turbo distorsion, Boss Octaver, Lovetone Meatball, Electro Harmonix Big Muff Pi

Amfiler: Diezel VH4 , Marshall JCM 2000 DSL 100 & 4x12 cabs, Fender Hot Rod DeVille 410, Soldano Decatone, Matchless DC-30

Klavyeler: Kawai MP 9500, Korg SG Stage Piano, Yamaha P80
Click the image to open in full size.Click the image to open in full size.
__________________
....................................

Konu DiShe_KARTAL tarafından (23-10-2006 Saat 20:52 ) değiştirilmiştir..
DiShe_KARTAL Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 26-10-2006, 15:44   #38
 
melisss__xx - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

NİRVANA

MTV neslinin çok sevdiği ve bağlandığı Nirvana, 1988 yılında ABD'de kurulduğunda çekirdek kadrosu Kurt Cobain (20 Şubat 1967 - 5 Nisan 1994; gitar, seslendirme), Krist Novoselic (16 Mayıs 1965; bas gitar) ve Dave Grohl'dan (14 Ocak 1969; davul) oluşuyordu. Cobain "Grohl bizim altıncı davulcumuz gibi birşeydi" diye anlatıyordu, doğu yakası topluluğu "Dave Brammage"dan gelmişti, daha önce de "Scream"da çalışmıştı. Onların asıl davulcuları Chad Channing idi, "Dinosaur Jr"ın J. Mascis ve "Mudhoney"den Dan Peters ile sürekli bir ortaklık söz konusuydu aynı zamanda. Seattle şirketi Sub Pop ile anlaşan üçlü ilk olarak 60'ların Danimarkalı topluluğu Shocking Blum tarafından kaydedilmiş "Lome Buza" ve "Biç Cheese"in aralarında bulunduğu ilk 45'liklerini hazırladılar.

İkinci gitarist Japon Everman tümü topu topu 600 dolara mal olan "Bleach"tan hemen önce topluluğa katıldı, kapaktaki fotoğrafa rağmen kayıtlarda hiç rol almadı (Mindfunk, Soundgarden ve Skunk'a doğru ilerleyecekti). Bu çalışma Nirvana'nın ağır ezgilere hoş bir hava katabilme yeteneğini doğruluyordu, kısa zamanda da büyük bir tabu oldu. Ama Channing bir Avrupa turnesi sonrasında gruptan ayrıldı, yerini Dan Peters doldurdu.1990'ın tek ürünü "Sliver"da rol oynadı.

Yeni davulcu Grohl kalıcı olmayı başaracak gibiydi. Topluluğu gezegene tanıtan Nevermind ile kendine gelen Geffen şirketi ile imzalanan ayrıcalıklı anlaşmayla üçlü, bu albümünde yapısal sınırları işleyen parçalarda yörelerine özgü yavaş sözler, coşturan nakarat biçimini ve ilk elden grunge alt kültürünü yüzeye çıkarıp dinleyiciye veriyordu.


1992 başlarında ABD listelerinde en yüksekteydi. Michael Jackson ve Dire Straits ile kapışıyordu, bir çok "yılın albümü" oylamasında da keza. Açılış parçası "Smells Like Teen Spirit" Birleşik Krallık'ta ilk ondaydı, bu parça efsaneleşti, Nirvana'nın artık önemli ve tanınmış olduğunu hatırlatıyordu. Aynı sıralarda Cobain ve "Hole"dan Courtney Love'ın aşkı, evlilikleri, Love'ın Frances Bean isimli bir kız çocuğu doğurması konuşuluyordu. Şimdiden açıktı, ne var ki, Cobain bir neslin sözcüsü, kurtarıcısı rolünü benimseyip benimsememe iç çatışmasını yaşıyordu. Ses getiren ilk öykü Vanily Fayre gazetesindeki bir makaleyle geldi, Lome hamileyken uyuşturucu almıştı, bu da eyalet yönetimini ilk ayında Cobainlerle bebeği yalnız bırakmama kararına götürdü.

Bir sonraki albümün kayıtlarındaki zorlukları konu alan basın açıklamaları, ayrıca Cobain'in de rahatsızlığını dindirmek amacıyla bir dizi ilaç kullandığını ortaya koyar nitelikteydi. Yapımcı Steve Albini ile "In Utero"nun kaydı, sorunsuz olmadı; Albini ve Geffen'in vurdumduymazlığı, kendi istediklerini yapmaya çalıştıkları konuşuluyordu. Sonunda kayıt tamamlandığında, "Nevermind" kadar hızlı bir çıkış yapmadı, Cobain'in söz yazma yeteneği "Penny Royal Tea", "All Apologies" ve tartışmalara yol açan "Rape Me"de kendini gösterse de.

Daha sonraları kolay etkilenen nesil tarafından bir atasözü gibi yaklaşılacak "Kendimden nefret ediyor ve ölmek istiyorum" sözünü söyleyen, kendini yok etme arzusu içindeki Cobain 1994'te doruktaydı. İtalya'da turne esnasında komaya girdiği (ki bunun başarısız bir intihar denemesinin bütün izlerini taşıdığı daha sonradan açıklandı), ve Seattle'a dönmeden önce kendini vurduğu gerçeği Nirvana'nın ancak bir punk topluluğu olduğuna karşı çıkan adam, belki de kendisini saran başarı yüzünden yıkılmıştı.

Ölümünün ardından çok söz söylendi, bir marka oldu. Basın-yayındaki uyanış, toplumdaki etkilenme ve kayıp hareketleriyle eş zamanlı gelişmişti, bir çok tıpkıbasım intiharla birlikte. "MTV Unplugged In New York"ın çıkışı hayranlarına küçük bir rahatlık, avuntu sağladı. 90'ların en dayanıklı görsel ve işitsel gösterilerinden birinde, Nirvana'ya özgü ve kaplama parçalardan bir seçki sunuluyordu. Grohl, eski Germs gitaristi (önceki turne düzenlemelerinde ve "MTV Unplugged" gösterilerinde ikinci gitarı eline alan) Pat Smear ile "Foo Fighters"ı topladı. Onları hiç yalnız bırakmaya basın-yayın dedikoduları ise Grohl'un "Pearl Jam" veya Tom Petty ile birlikte çalışacağı yolundaydı. Novoselic ise 1997 başlarında "Sweet 75"i kurdu.

Müzik tarihine ve hayranlarına birbirinden güzel, etkileyici sayısız eser bırakan Nirvana geldi, geçti. Bir kurtarıcı gibi düştüğü bu yeni neslin dünyasında boğulup giden yetenekli bir müzisyenin ve onun isminin arkasında zor görülen bir topluluğun; acıların, hayallerin, sevincin ve çaresizliğin öyküsü.
melisss__xx Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 26-10-2006, 18:32   #39
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

teşkkrler hepinize
NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-10-2006, 23:04   #40
 
melisss__xx - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DREAM THEATER

Grup Elemanları
James LaBrie - vokal,
John Myung - bas gitar,
John Petrucci - gitar,
Mike Portnoy - davul,
Jordan Rudess - klavye

Dream Theater, Amerikalı progressive rock grubu.
Yaklaşık 20 yıldır resmi olarak müzik yapıyorlar.Berklee de okuyan bas gitarist John Myung, gitarist John Petrucci ve davulcu Mike Portnoy tarafından kurulmuştur. Daha sonra Petrucci'nin çocukluk arkadaşı Kevin Mooreun da katılımıyla grup "Majesty" adını aldı. Ama yaptıkları ilk demo albümün başarıya ulaşması sonucu "Majesty" isminin başka bir grup tarafından kullanıldığını öğrenip, Mike Portnoy'un babasının tavsiyesiyle grubun adı eski bir sinemadan esinlenerek "Dream Theater" olarak ilk ve son kez değiştirmişlerdir. Grubun ilk albümü (When Dream and Day Unite) 1989 yılında piyasaya sürüldü. Bu albümden sonra müzikal farklılıklar yüzünden vokalist Charlie Dominici gruptan ayıldı ve onun yerine Kanadalı James LaBrie gruba katıldı. En büyük çıkışı 1992'de ikinci albümleri "Images and Words" albümüyle gerçekleştirdiler. İlk konserlerini Iron Maiden'ın katkısıyla gerçekleştirdiler. 1994'te Awake albümünü çıkaran gruptan Kevin Moore ayrıldı ve yerine Derek Sherinian geldi. 1995'te A Change Of Seasons ve 1997'deki Falling From Infinity albümleri çıktı. Daha sonra gruba Jordan Rudess girdi ve 1999'da Metropolis Part 2 yan başlıklı Scenes From A Memory adlı konsept albüm çıktı. Bu albümde Nicholas diye biri hipnoz ile geçmiş yaşantısına döndürülür ve geçmiş hayatında Victoria adlı bir kadın olduğunu ve iki erkek kardeşin ona aşık olması sonucu yaşanan sorunları görür. (Bu hikayenin başı da Images and Words albümünde Metropolis Part 1 olarak anlatılmıştı.) Daha sonra deneysel albümler yapan grup 2002'deki 6 Degrees Of Inner Turbulence adlı 2 CDlik bir albüm yaptılar. 2003'te ise kariyerlerinin en sert albümü olan Train Of Thought piyasaya sürüldü. Grup iki kere Türkiye'ye geldi. Biri 6 Degrees turnesinde, biri ise Octavarium turnesinde. (Train Of Thought turnesinde de gelmek istememlerine rağmen daha sonra iptal edildi.) Dünyanın en büyük progressive gruplarından biri olan Dream Theater son albümünü (Octavarium) 2005 yılında piyasaya sürdü. Özellikle aksak ritimlere ağırlık vermeleri,armoniyi "progressive" tutarak müziği farklı bir noktaya taşımaları bakımından müziğe katkıları olmuştur. Grup üyelerinin hepsi bir çok albümde değişik müzisyenlerle çalışmış,değişik projeler dahil olmuştur. Gitarist John Petrucci 2005 yılında Steve Vai ve Joe Satriani ile beraber G3'te çalmış ve G3 Live in Tokyo isimli albümde yer almıştır. Ayrıca Suspended Animation adında bir solo albümü de vardır. Mike Portnoy da defalarca Dünyanın en ünlü davul dergilerine kapak konusu olmuş , dünyanın en iyi bateristlerinden biridir. Rudees gruba katılmadan önce ünlü basçı Tony Levin, Petrucci, Rudess ve Portnoy Liquid Tension Experiment adı altında iki albüm çıkarmıştır. John Petrucci nin "Rock disipline" Mike portnoy'un "progressive drum concepts" John Myung'un "progressive bass concepts" isimli eğitim videoları vardır.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Dream_Theater adresinden alıntıdır.


Live At Budokan Dvd'sini izlerken John Petrucci'nin hollow years'a attığı o duygu yüklü soloyu izlemeyen varsa şiddetle tavsiye edilir bu konser.

melisss__xx Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 23:58 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580