|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
22-03-2007, 13:46 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| AĞAÇLARIN KORUNMASI Ağaç korunması kuvvetli ve sağlıklı ağaçlar yetiştirmek suretiyle yapılır. Kabuk böcekleri için üreme yiyimi yapılan yerler veya hastalıklara sebep olan organizmalar için giriş yerleri olarak kullanılabilen **** kısmı, periyodik budamalarla uzaklaştırılır. Budamalar aynı zamanda rüzgâr veya buz kırmalarına uğrayan ve böylece de tehlikeli yaralara sebep olabilen dalların uzaklaştırılmasını sağlamış olur. Bununla beraber karaağaçları böceğin erginlerinin çıkış devresi olan Nisan ve Ekim arasında budamak doğru olmaz. Budanacak dallar, ****da hastalıktan dolayı meydana gelen renk değişmesinin görülebildiği noktanın en az bir metre aşağısına kadar kesilmelidir (Sümer, 1984). Zararlılarla mücadele ilaçları ile muamele etme, sulama ve gübreleme; ağacı kuvvetli tutma ve ıslah etme bakımından önemlidir. Mücadele ilaçlarına böcekler ve ağacı zayıf düşüren hastalıkların kontrolü için ihtiyaç duyulabilir. Park ve çimenlik sahalarda iyi toprak şartlarında yetişen araçlar sık gübreleme istemezler. Bununla beraber, kökleri kaldırım altında kalarak dar bir çimenlik şeridinde yetiştirilen cadde ağaçları, normal gelişmelerini sürdürmek ve kuvvetlerini korumak için daha fazla gübre ihtiyacındadırlar. Ağaçlar sık ve şiddetli şekilde, motorlu vasıta vs. çarpması sonucu oluşan mekanik yaralanmalardan korunmalıdır. Kabuğu soyulmamış karaağaç tomrukları hiçbir surette canlı ağaçların yakınında bırakılmamalıdır. Bütün kesim ve budamalar kabuk böceği erginlerinin çıktığı Nisan ayından önce bitirilmelidir. Hastalıkla etkilenmediği taktirde karaağaç kerestesinin değeri yüksek olduğundan bunun satışıyla elde edilecek kazanç bütün mücadele masraflarını fazlasıyla karşılayabilir. Kabuk böcekleri, yakınlarında bulunan karaağaç materyali üzerinde üreme yiyimi ve beslenme yiyimi yapma eğiliminde olmalarına rağmen, birkaç kilometre uzağa da gidebilirler. Belediye yetkililerine, süsleme maksadıyla cadde ve parklarda yetiştirilen karaağaçlardan ölenlerin hemen çıkarılması ve ölü dalların budanması önerilir. Çünkü şehir ve kasabalarda uzaktan gelen hastalığa yakalanma şansı, kırlık yörelerdekinden daha azdır. 3.2.2.1. İlaç Püskürtmek Yoluyla Gerçekleştirilen Kontrol Son elli yılı askın zamandan beri Avrupa ve Amerika'da hastalık için bir kimyasal kontrol yolu bulmak maksadıyla çok sayıda çalışma yapılmıştır. Böceklerin beslenme yiyimini önlemek için ağaçlara püskürtülebilen insektisid'ler ağaç kökleri civarında yere sıvı halde dökülebilen veya gövde içerisine şırınga edilebilen sistematik fungisid ve insektisid'ler üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Bunlar arasında, ağaçlara püskürtülebilen insektisid'ler üzerinde dikkatler yoğunlaşmıştır. Ağaç üzerinde uzun zaman kalabilen ve çevre şartlarından bozulmayan, insan ve faydalı canlılara zarar vermeyen, çevre kirlenmesine sebep olmayan bir madde bulunmayışı, bu yaklaşımı kesintiye uğratmıştır. Örneğin 30 sene kadar öncesinin en tesirli ilâcı DDT insan ve hayvanlara zararlı olduğundan bugün bırakılmıştır. Bu konudaki çalışmalar devam etmektedir (Sümer | ||
|
22-03-2007, 13:46 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Karaağaçlara İnsektisit Püskürtülmesi Karaağaçların hastalıktan dolayı fazla telef olmaları karşısında ilâçla mücadelenin gerekli olduğu anlaşılmış, şimdilik en uygun ilâcın da Methoxychlor (ticari ismi Marlate'dir) olduğu sonucuna varılmıştır (Sümer, 1984). Püskürtme maddeleri ağaçlara, ya hidrolik püskürtücüler ya da ilâcı sis halinde üfleyen makineler kullanılarak uygulanabilir. İnc kareye[1] 600 pound[2] kadar basınçla dakikada 60 galon 'luk[3] bir çıkışa sahip olan hidrolik pülverizatörler en iyi neticeyi vermiştir. Sis üfleyen makineler, dakikada en azından l galon püskürtme maddesi çıkışlı olmalıdır. Ağaçların yapraklı olduğu zamanlarda ilâç püskürtüldüğü taktirde ağaç kabuğunun ilâçla örtülmesi tam gerçekleşmez. Bu sebeple ilâç uygulaması ilkbaharda tomurcuklar patlamadan ve çiçekler görülmeden hemen önce, sonbaharda ise yapraklar döküldükten sonra yapılmalıdır. Bu şekildeki tatbikat için %25'lik methoxychlor ec'dan[4] 8 kısım alınır, 100 kısma tamamlanmak üzere su ile karıştırılır, bu karışım hidrolik püskürtücüler için uygundur. Sis üfleyen makinelerde kullanılacak karışım da yine %25'lik methoxychlor ec’un 5 kısmına 10 kısma tamamlanmak üzere su ilave edilerek hazırlanır. Bunlara benzer kullanma talimatları methoxychlor ambalaj kutularında yazılıdır (Sümer, 1984). Hidrolik püskürtme ekipmanı kullanıldığı zaman, hiçbir ilâçsız kısım kalmamak., şartıyla kabuk yüzeyini ıslatmak için yeterli oranda püskürtme ilâcı kullanılmalıdır, fakat kabuğun üzerinden akma olmamalıdır. Bunu sağlamak için meselâ 15 m. boyunda bir karaağaca 20-30 galon ilâç gereklidir. Sis atan makineler kullanıldığı taktirde, ilâç kalıntısı öyle çabuk kurur ki kabuk yüzeyinden aşağı akma meydana gelmez (Sümer, 1984). Kabuk böceği beslenme ve üreme yiyiminin önüne geçmek için ilâcın kabuk yüzünü tam kaplaması önemlidir, yani bunun için dikkat edilmelidir. İlâçla kabuğun iyice örtülmesinin sağlanması iki işçi çalıştırılarak kolaylaştırılabilir. işçilerden biri püskürtme yaparken diğeri belli uzaklıkta durarak ilâçsız kalan kabuk kısımlarını ona işaret eder. Methoxychlor gibi emülsiyon tipinde püskürtme maddeleri, bir saat içinde yağmur yağmadığı taktirde, çok çabuk kurur. İlkbaharda Scolytus sp. böcekleri aktif hâle geçmeden evvel karaağaçlar ilaçlanmalıdır. Püskürtme işi rüzgârsız, yağmursuz ve sıcaklığın donma noktasının üstünde olduğu günlerde yapılır. Rüzgarlı günlerde ilaçlama yapılırsa, methoxychlor, balık üretme göleti, dere, tarla, otlak ve çayırlıklara taşınabilir. Arıların ve tozlaşmaya hizmet eden böceklerin çiçeklere koyduğu periyotta bu ilaç kullanılmaz. Methoxychlor'un zehirli etkileri vardır. Bu bakımdan, ilaç ambalajları açılmadan önce üzerinde yazılı olan talimat mutlaka okunur. Talimatta belirtilen miktar ve zamanlarda kullanılır. Kullanılmadığı zaman orijinal kutusunda ve kilit altında saklanır. Besinlerin taşındığı araçlarda asla tanınmamalıdır. Püskürtme yapılırken, ilâcın yerde göllenmesinden kaçınılır. Çünkü kuş ve hayvanlar bundan içebilir. Püskürtme işi sırasında insan ve hayvanlar uzaklaştırılır. Lastik eldiveni ve yağmurluk giyilir. Püskürtme maddesi teneffüs edilmez, ilaçlamadan hemen sonra, yemek yemeden ve sigara içilmeden önce el, yüz ve elbiseler sabunlu su ile yıkanır. Alet de yıkanır, içinde artan cadde akarsulara yakın yerlere dökülmez (Sümer, 1984). Methoxychlor kaza ile insan vücuduna dökülürse kirlenen elbise derhal çıkarılır ve deri sabunlu su ile yıkanır. ilaçlamadan sonra baş ağrısı ve bulanık görme gibi rahatsızlıklar olursa doktora müracaat edilmelidir (Sümer,1984). | ||
22-03-2007, 13:47 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Karaağaç Tomruklarına İnsektisit Uygulaması Kabuğun yakılması bir alternatif olmasına rağmen, zaman zaman arazideki istif yerleri ve kereste depolarında, karaağaç tomruklarında böcek kolonizasyonlarının önüne geçmek veya önceden kölenize olmuş tomruklardan böceklerin ergin halde çıkışına engel olmak amacıyla insektisid püskürtmesi uygulanır. Bu amaç için, bir benzenhegzaklorür (C6H12Cl6) olan % 25'lik gamma BHC (Ticari adı Strykol BHC veya Lindane'dir), parafin veya başka bir hafif yağ da emilsiyon haline getirilerek kullanılır. Püskürtme yüksek güçlü bir aletle yapılır, elle çalışan püskürtücüler ancak az miktarda tomruk ilaçlamak için uygundur (Sümer,1984). Püskürtme Mart ve Nisan 'da kabuk kuru olduğu zaman yapılır, çok soğuk havalardan kaçınılır, istif sahasının her metrekaresine bir litre ilaç hesap edilerek, bunun l/-2/3 kısmı tomrukların arasına ve kesit yüzeylerine, kalanı da istifin dışa gelen kısmına püskürtülür (Sümer,1984). KARAAĞAÇ ÖLÜMÜ HASTALIĞININ VE KONTROLÜNÜN AYLARA GÖRE DURUMU HAZİRAN: Kabuk böceği erginleri çıkmaya devam eder. Mecburi olmayan beslenmesinden sonra zayıflamış veya hasta karaağaçlarda toplanarak üreme kanalları yakarlar bu kanallarda çiftleşme olur ve her dişi elli kadar yumurta bırakır. Yaprakların solma, sararma ve esmerleşmesi olarak beliren hastalığın ilk simptomları gözükür. TEMMUZ: Yumurtadan bir hafta içinde gelişen larvalar 4-5 hafta boyunca kabuk ve **** arasında kanal açarlar, iletim borularına paralel giden bir ana kanal ve buna dik olarak çok sayıda ışınsal kanal açılır. AĞUSTOS: Her olgun larva bir pupa yapar ve 1-2 haftada ergin forma dönüşür, ikinci generasyon erginler çıkmaya başlar. Kesim yapmak üzere, ölü ve tepesinin yarısından fazlası ölmüş olan karaağaçlar işaretlenmelidir. EYLÜL: Ergin böceklerin çıkması, bunların taşıdığı mantar sporlarıyla hastalığın yayılması ve üreme yiyimleri devam eder. Ergin böcekler sağlıklı ağaçlarda beslenirler, ilk generasyona ait böceklerin mantar sporları taşıması sonucu hastalanmış olan karaağaçların bir kısmı ölmüştür. Ve şimdi bunlar ilk generasyon için beslenme yiyimi yeri olarak kullanılabilir. Ayın ortasından itibaren yapraklardaki hastalık simptomları sonbahardaki renklerle karıştırılabilir, hastalığın teşhisi bakımından dikkatli olmak gerekir. Ağaç tepesinde sürgünlerin yana kıvrık bir şekil alması ve sağlıklı şişkin tomurcukların bulunmaması bu zamandaki simptomlardır. Bu gözlemleri kuvvetlendirmek için böcek kanallarından larvalar araştırılır. EKİM: Ilık bölgelerde bu ayda da yumurtadan çıkan larvalardan kısmen üçüncü generasyon erbinler meydana gelebilir. KASIM-ARALIK – OCAK: Böcek bakımından bir faaliyet yoktur. Daha önce işaretlenmiş bulunan ağaçlar kesilir ve yakılır. ŞUBAT: Karaağaçlardan çiçeklenmeye başlayabilir ve çiçeklenme oluşturmayan karaağaç fertlerinin böcek ile kolonive olmuş bulunduğu ihtimal dahilindedir. Ayrıca artan ağaçkakan faaliyeti de bir ağacın böcekli olduğunu gösteren belirtidir. MART: Kesilmiş ****lar ve ağaçlardaki larvalar, ılık günlerde gelişmelerini tamamlarlar. NİSAN: Gelişmesini tamamlayan her larva, karaağaç kabuğunun altında bir pupa yapar ve ergin böcek haline gelir. Ayın sonundan önce, depolardaki tomrukların püskürtme yoluyla ilaçlanması, bütün kesme ve yakma işleri tamamlanır. MAYIS: İlk generasyonun ergin böcekleri dışarı çıkmak için kabukta delik açar, yayılır ve yakınındaki sağlıklı karaağaçlara saldırırlar. Bunlar, hastalığın etmeni olan mantarın yapışkan sporları ile bulaşır. Ve 2-4- yaşındaki sürgünlerde karaağaçlara hastalığı taşımış olurlar. | ||
22-03-2007, 13:47 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kök Kaynaşması Yoluyla Gerçekleşen Hastalık Yayılımının Kontrolü Kök kaynaşması kökleri temasa gelen karaağaçlar arasında oluşur. Bir karaağaç hastalığa yakalanmışsa, mantar, kaynaşmış kökler yoluyla sağlıklı ağaca geçebilir. Hastalığın köklerden yayılmasının önüne geçmek için, hasta ve sağlıklı ağaçlar arasına kök temasına zarar veren bir kimyasal engel konulmalıdır. Kök kaynaşması oluşan toprak civarının Sodyum N-methyl - dithiocarbamate (SMDC) ile muamele etmek ve temas eden kökler bir bant halinde öldürülmek yoluyla bu amaca ulaşıla bilinir. Hastalık simptomları görüldüğünde derhal hasta ve sağlam ağaçlar arasına bu ilaç uygulanmalıdır. Bunun için iki komşu karaağaç arasında tek bir hat halinde toprağa 30-75 cm. derinlik ve 10-25 cm aralıklarla delikler oyulur. Bu deliklerin, ağaçların tepe damlama hattının dışına kadar uzanması gerekir. Bir kısım SMDC'nın dört kısım su ile karıştırılmasıyla elde edilecek çözelti her bir deliğe bir fincan kadar olacak şekilde dökülür. Tehlikeli bir madde olan SMDC, ambalaj kutusu iyice okunduktan sonra dikkatle kullanılır (Sümer, 1984). SMDC yerine Türkiye'de üretilen N abam adlı dithiocarmat da aynı dozda kullanılabilir (Sümer, 1984). Kök temasını mekanik olanak bozmak da mümkündür. 3.2.4. Hastalığa Dayanıklı Fertlerin Seçimi Karaağaç ölümü hastalığına karşı karaağaç türlerinin hassasiyeti değişik olmakla beraber, hiçbiri muaf değildir. Maalesef, memleketimizin en yaygın karaağaç türü olan Ulmus minör Miller hastalıktan en fazla etkilenmektedir. Hastalığa bu kadar hassas olmalarına karşılık, karaağaç türleri ekonomik ve estetik faydalarından başka, çok çeşitli iklim şartlarına dayanıklıdırlar. Hızlı büyüme ve şehir şartlarına iyi uyabilme yetenekleri vardır. Ağaçlar hastalıktan ölse bile kök sistemleri çoğunlukla canlı kalmaktadır, böylece istenmese de uzun bir zaman sonra ağaçlar kök sürgünleri ile yenilenmektedir, ancak bu şekilde zayıf büyüme şartlarında bulunduklarından yeniden hastalık tehlikesini beraber getirmektedirler (Resim. 6). Karaağaçların bu olumlu özellikleri, hastalığa dayanıklı melez ve kültivarları üzerinde araştırıcıları çalışmaya yöneltmektedir (Sümer, 1984). Hollanda'da yapılan çalışmalarla hastalığa dayanıklı "Chpistine Buisman karaağacı" (Ulmus minör'un seleksiyonu), "Cammelin" ve "Groeneveld" kültivarları bulunmuştur. Fakat bunlar henüz deneme halindedir. Ve ayrıca hastalık bazen bunlarda da zarar meydana getirmektedir. Çin karaağacı (U. parvfolia Jacg.) ve Sibirya karaağacı (U. pumila L.) hastalığa dayanıklı görünmektedir, ancak Sibirya karaağacının ülkemize uyum sağlayacağı şüpheli olmakla beraber, yaprak böceği gibi doğal düşmanı kar ve rüzgar kırmasına hassas yönü vardır. Bu nedenle seleksiyon ve melezler elde etmek, bazı istenmeyen özellikleri ortadan kaldırmak için kullanılması gereken ikinci bir yoldur ve bugüne kadar hastalığa dayanıklılık ve diğer aranan üstün özelliklere sahip karaağaç seleksiyonu bulmak mümkün olmamıştır. Ülkemizde geniş bir yayılışa sahip olan karaağaçlar, kara ve demir yolu kenarı ağaçlandırmalarında kullanılmaktadır.Ayrıca iç Anadolu'nun ağaçlandırılmasında uygun ağaç cinslerinden biridir. Cadde ve yol kenarlarında tek tür kullanma yerine, U. minör subsp. minör ve U. mimör subsp. canescens fertleri grup grup dikilmelidir. Böylece hastalıktan dolayı meydana gelecek kayıp asgari seviyede tutulmuş olur. Şiddetli hastalık görünen yörelerde dikilmek üzere bir zaman için karaağaçtan başka ağaç cinsleri de düşünülebilir. Kırlık sahalarda bunun uygulanmasının biraz zor olmasına karşılık, şehir ve kasaba ağaçlandırmalarında gerçekleştirilebilir. Zelkova gibi karaağaca yakın ağaç cinsi, ayrıca yöreye uygun olarak ıhlamur, kavak, akçaağaç, meşe, dişbudak, çınar ve gürgen karaağaç yerine ikame için önerilebilir (Sümer, 1984). | ||
22-03-2007, 13:47 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| SONUÇ İlk defa I. Dünya savaşı sonlarında Kuzey Avrupa'da görülmüş olan ve hızla Dünyaya yayılarak karaağaçlara büyük zararlar veren hatta karaağaçları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getiren karaağaç ölümü hastalığı ülkemizde de önlenebilmiş değildir. Hastalık sebebiyle ülkemiz ormanlarında genelde münferit olarak bulunan karaağaçların sayısı artık yok denecek kadar azdır. Avrupa ve Amerika'da hastalığa karşı ciddi uygulamalar yapılırken ülkemiz bu soruna henüz el atmamıştır. Karaağaç Ölümü Hastalığı ile en kısa sürede mücadele etmeye başlanılmalıdır. Ormanlarımızda ziynet ağaç olarak bilinen kalın çaplı karaağaçlara artık rastlayamıyoruz. Eğer yetişmekte olan genç fertlerin de kurumasını istemiyorsak hastalıkla etkin bir mücadele yapmalıyız. 6. ÖNERİLER Bu çalışmada ele alınıp incelenen karaağaç ölümü hastalığı ile mücadele imkanları derhal uygulanmaya konulmalıdır. Ormanlarımızda hastalık sebebiyle kurumuş bütün ağaçları kesip çıkarmalıyız. Tuzak ağaçları kullanarak kabuk böceklerine karşı savaş yapılmalıdır. Hastalık nedeniyle ölmüş veya hasta olan karaağaçların ****unun kalitesi büyük ölçüde zarar gördüğü için bu materyalin en iyi şekilde değerlendirilmesine yarayacak yollar aranmalıdır. Örneğin ormanlarımızda kuru karaağaçlar üzerinde doğal olarak gelişebilen ve yenilebilen, değerli mantarlar yetiştirilebilir (Resim 11-12). Karaağaç kabuk böceklerinin kolonizasyonuna uygun olan bu materyal böceklere karşı korunup, kontrollü bir şekilde doğada yenilebilen değerli mantarlar yetiştirilebilir. Ayrıca bu tür hastalıklı ve tamamen kurumuş karaağaçlar toprak yüzeyine yalın bir yerden kesilerek bu yetiştiricilik uygun koşulların sağlandığı bir ortamda veya yine ormanın içinde ancak böceklerle mücadeleyi daha etkili ve ekonomik kılmak için topluca bir yerde de yapılabilir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |