Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Edebiyat - Türkçe

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 27-11-2021, 11:39   #1
 
es22es - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Smile Keloğlan Masalları 2

KELOĞLAN VE DAĞCILAR
Anadolu'da bir Keloğlan varmış. Hayatı ortadan ikiye yarmış. Bir yarısını Marmara'ya atmış. Diğer yarısını dağa fırlatmış.

Deniz Marmara'ymış, dağ Uludağ'mış.
Kış günü Uludağ kar-buz kaplıymış.
Dağdaki aç kurtlar köylere inmiş.
Keloğlan korkudan evine sinmiş.
* * * *
Bir gün kar dinmiş, kurtlar hemen gitmiş.
Keloğlan evden çıkmış, bir oh çekmiş.
Kolay değil, bir hafta evde yatmış.
Bir hafta bin hafta yerine geçmiş.
* * * *
Ertesi gün köye dağcılar gelmiş.
Köylüler, Keloğlan'a haber vermiş.
Dağa çıkacak bir adam gerekmiş.
Başka kimse dağcılarla gitmemiş.
* * * *
" Keloğlan demiş, ben sizinle gelmem.
Ne istersiniz Uludağ'dan bilmem.
Çıkıp da ne olacak zirvesine.
Zarar verir zirvesi cümlesine. "
* * * *
" Bırak Keloğlan ciddi olamazsın.
Biz zirveye çıkarken bakamazsın.
Adın önde anılsın, şimşek çaksın.
El yazması kitaplarda sen varsın. "
* * * *
" Ben öksürsem halkımız sahiplenir.
Eğer dağa çıkmazsanız sevinir.
Dağcıyı durdurdu Keloğlan denir.
Herkes neşelenir, şekerler yenir. "
* * * *
Ağalar etmeyin dağa gitmeyin.
Dağ çağırır durur, önemsemeyin.
El ele tutuşun, fire vermeyin.
Hepiniz geçsiniz, erken göçmeyin.
* * * *
Dağcılar, Keloğlan'ı dinlememiş.
İleri deyip, Uludağ'a çıkmış.
Ama hiçbiri geri dönememiş.
Çığ düşmüş, onları hayattan silmiş.
* * * *
Dağa çıkanlar, korkusuz, yiğitmiş.
Buz çok kayganmış, kar acımasızmış.
Kaygan ortamda yiğitlik sökmezmiş.
Karlı dağlarda çığ bir felaketmiş.
* * * *
Keloğlan bu sonuca çok üzülmüş.
Yazıcıya gitmiş, ona anlatmış.
Kışın kimse dağa çıkmasın, demiş.
Çıkmak isteyen yanlış yapar, demiş.
* * * *
Serdar Yıldırım bu masalı yazmış.
Ne gerek varmış, kim dağa çıkarmış.
Zaten ortalık buz gibi soğukmuş.
Nice dağcılar dağlarda donmuş.

SON

-----------------------------------------------------

KELOĞLAN VE PİNOKYO
Bir varmış, iki varmış. Üç varmış, beş varmış. Dört yokmuş. Dört kere dört yirmi dört eder desem burnum uzar mı? Yalan söyledim diye okuyucu bana kızar mı?
Keloğlan bir gün Pinokyo ile karşılaşmış. Pinokyo çok hareketliymiş, hemen atılmış. Keloğlan'ın elini sıkmış: " Vay Keloğlan, nasılsın? " diye sormuş.
Keloğlan: " İyiyim, sağ ol arkadaş. " demiş. " Beni nasıl tanıdın, adımı nereden biliyorsun? "
Bunun üzerine Pinokyo: " Seni tanımayan, adını bilmeyen mi var? Avrupa'yı gezdim, dolaştım. Gittiğim her yerde Keloğlan adını duydum. Amerika'yı keşfeden Kristof Kolomb ve dünyayı dolaşan Ferdinand Macellan gittikleri yerlerde Keloğlan adını duyduklarını bana söylediler. "

Keloğlan'ın sağ gözü seğirmeye başlamış. Kuru fasulye nohut arası barbunya durumları olduğunu anlamış. Pinokyo'nun burnu konuştukça uzuyormuş. Yalandan çorba yarışması düzenlense Pinokyo'nun birinci olacağına eminmiş. Kafa saatinde zamanı kurmuş. Gong çaldığında dünya denizlerindeki dalga sona erermiş. Bol dalgalı Pinokyo denizinde az acılı Keloğlan kebabı ayranla iyi gidermiş.

Keloğlan Pinokyo'nun dalga geçtiğini düşünüyormuş. Onun yalanlarına daha fazla yalanla karşılık vererek galip gelip, Pinokyo'yu yalan söylemekten vazgeçirecekmiş:
" Doğru söylüyorsun, Pinokyo. Benim adımı dünyada duymayan yoktur. En ücra köşelerde bile adım saygıyla anılır. Ben bunu yerinde gördüm, yaşadım. Dünyayı dolaştım. Büyük Okyanus' taki adalarda, Amazonlarda, Afrika'nın balta girmemiş ormanlarında beni tanıdılar. Keloğlan gelmiş, hoş gelmiş, deyip etrafımı sardılar. Yedirdiler, içirdiler. Benim gittiğim yerleri Piri Reis haritasında meyve, sebze resimleri yaparak işaretledi. Kuzey ve güney kutup noktasına Keloğlan bayrağını diktim. "

Keloğlan anlattıkça, yalan söyledikçe burnu uzamış. Pinokyo'nun iki karış burnu yanında Keloğlan'ın burnu Uludağ'ın zirvesine ulaşmış. Bu durumdan Uludağ rahatsız olmuş: "Keloğlan, lütfen yalanı keser misin? Rahatsız oluyorum. "
Keloğlan cevap vermiş: " Özür dilerim, Uludağ! Seni rahatsız etmek değil, Pinokyo'ya dersini vermek istemiştim. "
" Pinokyo yalan söylemekten vazgeçmez, senin doğru söylemekten vazgeçmeyeceğin gibi. "
Pinokyo Uludağ'ın sözlerinden hoşlanmamış. Keloğlan'dan yana dönmüş: " Dersimi aldım Keloğlan. Bundan sonra yalan söylediğimi duymayacaksın. Haydi, hoşça kal. " demiş ve yürüyüp gitmiş.
Uludağ: " Bu nereye gidiyor böyle? " diye sormuş.
Keloğlan: " Pinokyo'nun dönüp dolaşacağı yer İtalya'dır. "
Uludağ: " Dersimi aldım, dedi. Gerçekten almış mıdır? "
Keloğlan: " Almıştır da, son cümleyi söyledikten sonra burnu niye uzadı, onu anlamadım. "

Doğru sözlü ol, dokuz köyde misafir ol.
Onuncu köyün adı, Doğrular Köyü.

Doğru sözlü olun, yalandan kaçın.
Yalan söylemeyin, doğruluk saçın.

SON

----------------------------------------------------------

KELOĞLAN ELMASI
Bir varmış, bir yokmuş. Var olan varmış da, yok olan neymiş? Sert bir rüzgar esmiş, dalları eğmiş. Bir Keloğlan varmış. Fikirde, düşüncede hürmüş. Ancak bu Keloğlan çok tembelmiş. Evde yan gelir yatar, keyfine bakarmış. Anası bir gün Keloğlan'a demiş ki: " A oğlum, evde yatıp duracağına babandan kalan tarlayı bellesene. Al kazmayı, küreği, git tarlaya kaz. Tohum atarız. Domates, biber, patlıcan yetiştiririz. "
Bunun üzerine Keloğlan şöyle demiş: " Bırak ya ana, bir tarla için rahatımı bozamam. Sen şu çorbayı karıştır, dibi tutmasın. "Keloğlan'ın bu sözleri üzerine anası sopasını kaptığı gibi Keloğlan'ın üstüne yürümüş: " İş yapmazsın, sırtüstü yatarsın sonra çorba dersin. Al sana çorba. "
Keloğlan kendini dışarı zor atmış. Anası peşinden kazmayla küreği sokağa bırakmış: " Tarlayı bellemeden gelme. Seni içeri almam bilmiş ol, " diye bağırmış.

Keloğlan gelip tarlanın ortasına sırtüstü yatmış. Yanında getirdiği kazmayla küreğe, kaz kazmam, kaz küreğim, demiş ama nafile, ne kazma ne kürek kımıldamamış. Bu böyle olmayacak deyip, tarlanın yanından geçen köylülere tarlada elmas bulduğunu söylemiş. Bu tarlada çok elmas var. Gelin kazın, bulduğunuz sizin olsun, deyince kazmasını, küreğini kapan köylüler akşama kadar toprağı kazmışlar.
Akşam anası tarlanın kazılmasına çok sevinmiş. Keloğlan' ı tarhana çorbasıyla beslemiş.

Ertesi gün kasabadan gelenler varmış. Adamlar, tarlanın kenarına kulübe yapmışlar. Civar tarlaları kazmışlar, elmas aramışlar. Bir şey bulamayınca Keloğlan ile konuşup bulduğu elması satmasını istemişler. Keloğlan olmayan elmasın değerini giderek arttırmış. Ağalar, bin altın verene elması satarım, demiş. Üç altın, beş altın pey akçesi bırakanlar olmuş. Bunlar, elması başkasına satma, bana sat diyenlermiş. Böylelikle Keloğlan'ın bir torba altını olmuş.

Olaydan haberdar olan o ülkenin padişahı, Keloğlan'ı saraya davet etmiş. Sarayda, Keloğlan'ın şerefine eğlence düzenlemiş, ziyafet vermiş. Keloğlan, elması bana satmalısın, demiş. Pey akçesi olarak yüz altın vermiş.
Zamanla dünyanın çeşitli ülkelerinden elması satın almaya gelenler olmuş. Elmasın talipleri giderek çoğalmış. Keloğlan bir gün bir kartalın elması kapıp kaçtığını ve Kaf Dağı'nın ardına gittiğini söylemiş. Elması satın almak isteyenler, Kaf Dağı'nın ardına gitmek üzere yola çıkmış. Keloğlan topladığı altınlarla saray yaptırmış. Padişahın kızıyla evlenip mutlu olmuş.

SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN BİR KESE ALTIN
Keloğlan kasabaya giderken bir kese altın bulmuş. Pazar yerine varınca, yolda bir kese altın buldum, sahibini ararım, demiş. Herkes, kese benimdir, ben düşürdüm. İçi altın doluydu, diyerek öne çıkmış. Bunun üzerine Keloğlan keseyi kimseye vermemiş. Kolcubaşına gitmiş: "Kasabaya gelirken, içi altın dolu bir kese buldum. Sahibi size geldi mi? " diye sormuş.
Kolcubaşı: " Aman Keloğlan, kese benimdir. Bugün kasabaya gelirken düşürmüştüm. " demiş. Keloğlan kolcubaşına inanmadığı için, keseyi vermemiş. Akşamüstü köye dönmüş. Evde anasına keseyi göstererek olanları anlatmış. Keseyi vermesi için, adamların yalvardığını söylemiş.
Anası: " Keloğlan biliyor musun? Keseyi ben düşürmüştüm. Geçen gün kasabaya gitmiştim ya demek ki dönerken düşürdüm. "
Keloğlan: " Ana, kasabaya gitmiştin ama ne geçen günü? Aradan kaç ay geçti. Sen bari böyle şeyler yapma. Yağmur yağdı, güneş açtı. Kese ve altınlar tertemizdi. "
Anası: " Benim güzel oğlum, altını çamura bulasan yıkarsın çıkar. Altın kirlenir mi? İçinde altın olan kese kirlenir mi? "
Keloğlan: " Olmaz ana, yarın kesenin sahibini ararım. "
Keloğlan'ın keseyi vermediğini gören anası, ağlamış, gözyaşı dökmüş. Kese babandan yadigardı. İçindeki altınları baban çalışıp biriktirmişti. Şimdi burada olsa, keseyi anana ver oğlum, üzme ananı, derdi.
Sonunda anasına inanan Keloğlan keseyi vermiş. Geç vakit Keloğlan uyuyunca anası altınları saymış. Yerde bulunan altın bulanın olur. Sahibini arar da bulamazsa yalanın olur.

SON

--------------------------------------------------------

KELOĞLAN İLE PAMUK PRENSES
İki yürür, bir koşarım.
Gezer, dağlar aşarım.
Yatıp dinlenmek varken,
Tarlada çalışana şaşarım.

Böyle deyip duran Keloğlan yıllardan bir yıl tarlalarda, bahçelerde çalışmış, toprak kazmış, tohum atmış, sulamış, ürün almış, hasat etmiş, satmış. Keloğlan'ın kesesi altın dolmuş. Keseyi belindeki kuşağa bağlamış. Anasına, yabancı diyarlara gidip tüccarlık yapacağını söyleyip yola çıkmış. Gitmiş de gitmiş. Yürümüş, durmuş. Dört çarık eskitmiş.

Sonunda, diyarların en yabancısına varmış. Bir han odası tutmuş, bir dükkan kiralamış. Dükkanın önünde oturup sağa sola bakınmaya başlamış. Gelip geçen çokmuş da selam veren yokmuş, çünkü burada Keloğlan' ı kimse tanımıyormuş. Aniden genç kızın biri durmuş ve Keloğlan'a adres sormuş. Kız pek güzelmiş. Keloğlan kıza aşık olmuş. Adresi dilinin döndüğünce tarif etmiş. Kız, teşekkür edip gitmiş. Keloğlan kızın ardından bakakalmış.

Ertesi gün kızı aramış ve bulmuş. Aşkını anlatmış. Karşılık beklemiş. Kız: " Tabii ki bana aşık olabilirsin. " demiş. " Geldiğin ülkede tanınmış, sevilen biri olabilirsin ama ben Pamuk Prenses'im ve beyaz atlı prensimi bekliyorum, onunla evleneceğim. "

Pamuk Prenses gittikten sonra Keloğlan kıvranmaya başlamış. Bir yol, bir yöntem, bir çıkış yolu aramış. Bu masalı yazmakta olan Serdar Yıldırım bir defa daha zamanda yolculuk yapmış ve Keloğlan'ın yardımına koşmuş. Keloğlan, ben geldim, demiş. Keloğlan Serdar'ın gelmesine çok sevinmiş. Serdar sözü fazla uzatmamış: " Altınlar ne güne duruyor? Karşıda terzi var. Kendine bir prens elbisesi diktir. Bir de beyaz at satın al. Bin ata işte sana beyaz atlı prens. Git Pamuk Prenses'in yanına benimle evlenir misin? diye sor. Evlenmesin seninle de göreyim. " demiş ve gitmiş.
Keloğlan: " Bir göründü, bir yok oldu. Bana faydası çok oldu. " demiş ve soluğu terzi dükkanında almış.

İki gün iki gece sonra Keloğlan yani beyaz atlı prens şehrin sokaklarında gezer olmuş. Bunun üzerine şehir halkı prensin geldi deyip Pamuk Prenses'i karşısına çıkarmışlar. Pamuk Prenses, sevdiğim geldi, demiş ve büyük bir törenle evlenmişler. Uzun yıllar birlikte mutlu yaşamışlar.

SON


Yazan: Serdar Yıldırım
__________________
Lütfen forum kurallarını okuyunuz..
es22es Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 01:39 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580