Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Sağlık Tıp

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 01-02-2007, 02:13   #1
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Panik Atak

Hürriyet 25 Aralık 2005

Ayşe ARMAN

Öyle bir hastalık ki, olmayan yel değirmenleriyle savaşıyorsun


Beni hırs bastığı dönemlerden biriydi. Doğumun mu, emzirmenin mi, neyinse artık, üzerime bindirdiği fazla kilolardan kurtulmak için hızlandırılmış ne kadar zayıflama programı varsa, hepsine göz diktim.

O ara ‘karboksi’yi deniyorum. Annem ve ablam da işe yaradı. Bende korbondioksitin ölçüsünü biraz fazla kaçırmışlar. Hani ne kadar çok verirsek, o kadar çok zayıflatırız hesabı. Aynen öyle oldu, o hesaptan doğrudan doğruya hastaneye kaldırıldım. Bayılmışım. Hiç önemli bir şey değilmiş. Tıptaki adı karbondioksit narkozuymuş. Benim haberim yok, yan tarafta yatan biri daha varmış. Ünlü bir fotoğrafçı: Nihat Odabaşı. Benim sesimi duymuş. ‘Zayıflama sevdasına az kalsın ölecektim’ diyormuşum, gülerek. O da ‘N’ber Ayşe?’ dedi, gülerek. Sonrası malum. Yan yana sedyelerde yatarak konuşuyoruz. ‘Sen neden geldin?’ ‘Ben neden geldim?’ Onun neden geldiğini aşağıda
okuyacaksınız...

Panik atak hayatınıza ne zaman girdi?

- 6 ay önce, her şeye bir hafta ara vermek istedim, tatil yapmak istedim, biraz huzurlu olmak istedim. İşte tam o sırada, bu geldi başıma...

Daha önce bu hastalıkla ilgili herhangi bir bilginiz, bulgunuz, duyunuz, duygunuz var mıydı?

- Hayır, hiçbir şey yok. Mayadrom Uptown Sineması’ndayım. Sinema salonları, benim hayatta kendimi en iyi hissettiğim yer. Son derece keyifliyim. ‘Aşk Artık Burada Oturmuyor’ filmini izleyeceğim. Bir arkadaşımla gitmişim. İlk 10 dakika her şey çok güzel, bir sorun yok. Sonra birdenbire çok acayip bir şey oldu. Zaten yumuşak olan o koltukların içine gömülmeye başladım, koltuk resmen beni yutuyor. Karanlığa gömülüyorum, yok oluyorum. Aynı anda nefes de alamamaya başladım. Ve derken sinemada herkes yok oldu. Ben tek başımayım. Ve zifiri karanlık. Vücudumu tutamıyorum, taşıyamıyorum. Ne olduğunu anlamıyorum. Tek hatırladığım, müthiş bir korku. Tarifi yok. ‘İşte son, bu!’ dedim, ‘Ölüyorum...’ Yerimden fırladım, kapıya koştum. Zangır zangır titriyorum, önüme çıkan ilk görevliye yalvardığımı hatırlıyorum: ‘Bana bir taksi çevirin... ’

BU KADAR YÜKLENİNCE İFLAS ETTİ

Yolculuk nereye?

- Hastaneye. Bana, hayatımda olmamış bir şey oluyor. Bir an evvel kendimi güvene almam gerekiyor. En güvenli yer neresi? Hastane. Ama taksi yok, geçmiyor, sanki saatlerdir geçmiyor. Zaman kavramımı kaybediyorum, dakikalar, yıllar gibi geliyor. Zorla bir taksi bulup, kendimi atıyorum, arkadaşım da biniyor, beni o halde görünce o da çok korkuyor. Dörtlülerimizi yakarak, uzun uzun kornalar çalarak, kötü bir trafikte hastaneye gidiyoruz...

Ama henüz başınıza gelenden haberiniz yok...

- Yok tabii. Ölüyorum zannediyorum. Bir şey oluyor, ölüyorum. Ne, bilmiyorum ama büyük bir şey: Ya anevrizma ya kalp krizi. O kadar yaygara yapmışım ki, hastanede hemen elektrom çekiliyor. Normal çıkıyor, nabız da normal. Ama titremem durmuyor. Bir taraftan sakinleştirici veriyorlar, bir taraftan tahlillerim yapılıyor. Neticede bana, ‘Fizyolojik bir rahatsızlık bulamadık. Psikolojik olmasın?’ diyorlar. Hemen itiraz ediyorum: ‘İmkanı yok. Bir defa ruhen çok iyi durumdayım. Tatildeyim ya...’ Kabul etmiyorlar, ‘Panik atak olabilirsiniz’ diyorlar. ‘Panik atak mı? O de ne!’ Neyin ne olduğunu idrak edecek durumda değilim zaten, diazem veriyorlar, kendimden geçiyorum. Ertesi gün bir kriz daha geliyor. Sonra bir kriz daha. Çok sık gelmeye başlıyor. Hepsinde hastaneye gidiyorum, hiçbir şey çıkmıyor...

Kaybedecek hiçbir şeyiniz yokken, sıradan herhangi bir Nihat Odabaşı’yken bu tür şikayetleriniz var mıydı?

- Hayır, yoktu...

Demek bu şikayetlerinizle, şöhretli bir fotoğrafçı olmanız arasındaki orantı doğru...

- Öyleymiş. Sonradan öğrendim. Çünkü psikiyatra gittim. Artık o hale gelmiştim ki, haftada 6 kere hastaneye gidiyordum. Mümkünse orada yaşayayım istiyordum. Psikiyatrım bütün bu olup biteni son derece doğal karşıladı. Bu da beni çok rahatlattı. Beni dinledi. Ona göre yaşadıklarımın nedeni mükemmeliyetçi olmam, kendimden çok şey beklemem ve kendime aşırı yüklenmemdi. Haklıydı. Ben her şeyi birden istiyordum: İyi bir fotoğrafçı olmayı, fotoğraflarımın olay yaratmasını, insanların bana saygı duymasını, kendime saygı duymayı... Ama aynı zamanda, hayatımın tamamı iş olmasın, işlerim makul bir saatte bitsin, sevgilime de vakit ayırabileyim, annemi de görebileyim, arkadaşlarımla buluşabileyim istiyordum. E bu kadar yüklenince Nihat Odabaşı iflas etti!

Panik atağınızı psikyatristiniz dışında biriyle paylaştınız mı?

- Paylaşmaz mıyım? İnsanlara, ‘Ya bana böyle böyle şeyler oluyor’ deme açık yürekliliği gösterince, cevap ‘Biliyor musun, bende de var!’ oldu. Ne kadar çok insan varmış meğer panik atak yaşayan. Söylemeye korkan, gizleyen, bunu bir hata, bir defo gibi algılayan. Oysa bir defo değil. Hayatın içinde karşına çıkan bir yel değirmeni! Var mı yok mu belli değil, ama sen onunla savaşacaksın. Don Kişot gibi. Onu düşman gibi görmeyeceksin, o sadece bir yel değirmeni...

Hangi Don Kişot yaratıyor bu yel değirmenini?

- Ben ve hayat tarzım.

YA BU SEFERKİ GERÇEKSE?

Tamam anladık, hayatınıza uluslararası çapta ünlü kişiler girdi. Ama sizin buna alışık olmanız lazım. Siz daha önce de ünlülerle çalışıyordunuz?

- Evet ama ben eskiden sadece bizim havaalanlarında satılan dergiler için iş yapıyordum, şimdi dünyanın bütün havaalanlarında satılan dergiler için iş yapıyorum. Liz Hurley ve Linda Evangelista gibi isimler, işin içine girince, insanın sorumluluğu çok daha fazla oluyor. Beğenilecek mi, beğenilmeyecek mi endişesi. Farklı bir meydan okuma. İster istemez dünya çapında fotoğrafçılarla yarışmaya başlıyorsun. Hayatının ritmi değişiyor. Elinde çantan, çantanın içinde uçak biletleri. Zırt oradasın, zırt burdasın. O kapak çekimi, bu bikini kampanyası derken hiçbir şeye yetişemeyeceğini zannetme duygusu insanın boğazını sıkıyor...

Siz her şeyi fazla ciddiye alıp, biraz abartıyor olabilir misiniz?

- Yooo, bence hayat böyle yaşanılması gereken bir şey. Ben hiçbir şeyi sadece ucundan tutarak yapmadım bugüne kadar. Her şeyin hakkını vereceksin. Mahvolacaksan da mahvolacaksın....

İnsan, ‘N’olmuş yani, panik atağım var’ mı diyor? Kabullenmesi nasıl oluyor?

- E kolay olmuyor. Etrafındaki bir dolu insanın panik atak olduğunu bilmen de durumu değiştirmiyor. Çok kişisel alıyorsun. Diyorsun ki, ‘Kardeşim, neden ben? Üstelik bu kadar iyi işlere imza atarken. Nefes almayı hak etmişken. 38 yaşında bir sınav daha mı? Bunu da mı atlatmalıyım? Aynı anda çekim de mi yapmalıyım...’

Fotoğraf çekerken panik atak krizine yakalandığınız oldu mu?

- Hayır. Mükemmeliyetçiyim ya, o anda vücudumu dinleyemeyecek kadar yaptığım işe konstantreyim... Çekim esnasında tık yok. Ama çekim bitiyor, ‘İyi akşamlar’ diyoruz, başım mı dönüyor ne, ambulans çağırsak mı ne... Hemen!

Hastaneye bilmem kaç kere aynı şikayetle gitmiş birine, nasıl her defasında yeni bir kriz gibi gelir?

- Geliyor işte. Alışamıyorsun...

E geçen gün aynısından yaşadınız, hayattasınız. Bir şey olmadı.

- İyi ama ya bu seferki gerçekse? Ya bu sefer ölürsem?

Kriz anında tam olarak ne hissediyorsunuz?

- Tarifi yok. Bazen müthiş bir çarpıntıyla başlıyor, bazen de baş dönmesiyle. Dizlerim çözülüyor, adım atamayacak hale geliyorum.Ya da midem bulanıyor. Değişiyor. Sonra yavaş yavaş şiddeti yükseliyor, ben diyeyim kalp krizi, sen de beyin kanaması... Bir de tuhaf bir şey, biri diyor ki mesela, ‘Evet ben de panik atağım. Artık geceleri sokağa çıkamıyorum. Kalabalıkta boğulduğumu hissediyorum.’ Bunu duyuyorsun ya, ‘A öyle mi?’ diyorsun, artık geceleri çıkamaz hale geliyorsun. Ya da hastaneye ‘Kalp krizi geçiriyorum galiba’ diye gidiyorsun. Doktor, ‘Hayır, beyefendi, kalp krizi geçiriyor olsanız, sol kolunuz uyuşurdu, şuranıza da ağrı girerdi’ diyor. Bir sonraki krizde, ‘Kalp krizi geçiriyorum galiba. Sol kolum uyuştu, şurama da bir ağrı girdi’ diyorsunuz. Öyle bir duruma geliyorsunuz...

E vallahi şahane. Kendinizle dalga geçmeyi ihmal de etmiyorsunuz!

- Bununla 5 aydır savaşıyorum. Eskiye oranla çok yol kat ettim. Eskiden günde 2 kere hastaneye gidiyordum. Şimdi 15 günde bire düştü. Bir de çok ilginç, yurtdışında kriz gelmiyor. Türkiye’ye indiğim anda başlıyor...

İstanbul’da kaç hastane gezdiniz?

- Alman Hastanesi, Florence Nigthtingale, hem Gayrettepe’deki, hem Çağlayan’daki. Amerikan Hastanesi. Levent Hastanesi. Daha pek çok hastane. Şimdi aklıma gelmiyor. Bazılarına birkaç kez gittim...

N’apıyorlar ‘A Nihat Bey hoş geldiniz’ mi diyorlar?

- Bazen öyle oluyor. Mesela Alman Hastanesi’nin Acil’inde. ‘Ay Nihat Bey, neredesiniz çok özledik’ diyorlar. Ekliyorlar: ‘Yanlış anlamayın, tabii ki panik atakla gelmenizi istemeyiz ama ihmal etmeyin bizi, arada bir uğrayın.’ Yani ataklı gelmeyin, ataksız gelin! Ya da gayri ihtiyari diğer hastaların yanında tezahürat yapıyorlar: ‘Oooo kim gelmiş!’ Tabii ki durum absürd. Bir hastanenin Acil’indeyim. Saat gecenin 3’ü. Ben ölmek üzere olduğumu düşünüyorum. Onlar ‘Gazetedeki fotoğrafınızı gördük. Çok güzeldi’ diyorlar, katiyen inanmıyorlar, ‘Ölüyorum arkadaşlar’ diyorum, ‘Nihat Bey ölmüyorsunuz!’ diyorlar. ‘Deniz Akkaya’yı nasıl öptüğünüzü bir anlatsanıza...’ Ben ‘Lütfen bir elektro çekelim’ diyorum. Hem komik hem delirtici. Ama alıştım...

Panik atak adı altında geldiğiniz anda bakılmaya değer bulmuyorlar mı?

- Bence öyle. Bu şuna dönüşüyor o zaman: Yanında Bucks Bunny’le dolaşan adamsın. Senin yanında bir tavşan var ama onu kimse görmüyor, bir tek sen görüyorsun. Oysa, ben yemekten sonra fenalaşıyorum. Benim elim titriyor, başım dönüyor. Ama ben bunlarla yaşamak istemiyorum. O yüzden de bütün testleri yaptırıyorum.

ELM SOKAĞI HIRSIZI GİBİ

Ne çıktı?

- Şekerim yüksekmiş. Yemekten sonra başımın dönmesi normalmiş. Zaten boyun damarlarımdan biri inceymiş, bu da baş dönmesi yapabilirmiş. Ve kolesterolüm yüksekmiş. Tüm bunları duymak şunu hissettiriyor: Tamam, bende bir şey var. Bir kısmı yaşam tarzımdan kaynaklansa da psikolojik olsa da, fizyolojik bir şeyler de var. Yani bir halüsinasyon görmediğin ortaya çıkıyor. Kendine psikosomatik bir dünya oluşturmadığın, kendini bir balona hapsetmediğin... Ben o gün, o barda, kalabalık olduğu için, ölecekmişim gibi hissettiğim için fenalaşmadım, ben o gün çıkolatalı pastayı fazla kaçırdığım için fenalaştım. Bilirsem ki, benim doğuştan boynuma giden damarlarımdan biri ince, o yüzden bu bende zaman zaman baş dönmesi yapabilir, ya da şekerim var, çok çikolata yediğim zaman mide bulantısı olabilir, ne yapmamam gerektiğini bilirim. Ona göre hareket ederim. Gerçek hırsızla, Elm Sokağı hırsızı arasındaki fark gibi...

Anlamadım...

- Elm Sokağı hırsızının nereden çıkacağı belli değil. Gecenin 3’ünde onunla savaşmak zorundasın. Nereden nasıl gelir bilmiyorsun. Panik atak öyle bir şey. Allah’tan ben kabul ettim, yüzleşmeyi, mücadele etmeyi seçtim. Oysa, bunu 5 senedir, 10 senedir yaşayanlar var. Köprüden geçemeyen, evinden çıkamayan, kimseye bunu yaşadığını söyleyemeyen...

VÜCUDUM YENİ BİR HAYAT İSTİYOR

Peki tedavisi?

- Şu anda psikiyatrımla devam eden bir ilaç tedavisi var. Ayrıca terapi yapıyoruz. Kendimle konuşmayı öğreniyorum. Vücudum yeni bir hayat istiyor. Bağırıyor. ‘Ben bu hayatı böyle yaşamak istemiyorum’ diyor, ‘Sen ne kadar başarı için koşarsan koş, ben off istiyorum...’ Bu ‘of’u vermem gerekiyor. Kendimle konuşmayı öğreniyorum. Kendime iyi davranmayı öğreniyorum. Bu da o kadar kolay değil. 38 yıldır işleyen bir makineyi bozup, tamir etmeye çalışıyorsun.

Hastaneye gidiyorsunuz, doktora diyorsunuz ki, ‘Galiba kalp krizi geçiriyorum!’ Panik atak hastası olduğunuzu anlıyorlar ya da dosyanızdan öğreniyorlar, ‘Yok hayır, önemli bir şeyiniz yok’ diyorlar. Yanlış cümle! Ne demek önemli bir şeyiniz yok. Önemsiz neyim var peki? Anlatabiliyor muyum? Benim durumda olanlara doktorların müthiş bir manevi destek vermeleri, güvende olduğumuzu hissettirmeleri gerekiyor. ‘Ölecek miyim?’ diyorsunuz. En mesafeli biçimde, ‘Bu bulgulara göre hayır!’ diyor. Ne demek bu? Böyle abuk sabuk cümle mi olur? Ben şunu duymak istiyorum: ‘Ben burada olduğum sürece sana bir şey olmayacak. Nokta.’ Çünkü ben ona kendimi teslim ediyorum. Stüdyoma giren herkes de bana kendisini teslim ediyor. ‘Ne olur bana zarar verme’ diyor, ‘40 yılıma zarar verme.’ Belki bunu kelimelerle söylemiyorlar ama ben onları anlıyorum. Ve ben onları teslim alıyorum, asla zarar vermiyorum, pamuklar içinde tutuyorum, en güzel hallerini görüntülüyorum. Onları anlıyorum. Doktorların da bizi anlamalarını ve daha şefkatli davranmalarını bekliyorum...
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-02-2007, 03:01   #2
Dişi Kartal
 
NuraN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

panik atak diyince buhRan altıntop geliyo aklıma
__________________
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.

Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim .
Kalbimde kalbine yok bile kinim .
Bence artık sen de herkes gibisin.

Eylül 2008


NuraN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 01-02-2007, 11:06   #3
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

bilgilerin içi saol abi ..
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 18:52 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580