Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19-01-2007, 08:48   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Hicret ve Medine Yılları

HİCRET & MEDİNE YILLARI

PEYGAMBERİMİZİN MEKKE’DEN MEDİNE’YE HİCRETİ
İslâm tarihinde peygamberimizin Mekke’den Medine’ye göç etmesine Hicret denir.
Şirkin, zulmün ve her türlü ahlaksızlığın hükümran olduğu bir devirde Allah Teala insanlara doğru yolu göstermek için sevgili kulu ve Habibi Hz. Muhammed(s.a.v.)’i gönderdi. Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm güneşinin, gün be gün her tarafı aydınlattığını gören müşrikler, müslümanlara akla hayale gelmez işkenceler tertip etmişler, tüyler ürperten zulümlerin tatbiki için planlar hazırlamışlardır. Aldıkları kararla Haşimoğulları ile her türlü münasebetlerini kesmişler, tüm alış-verişleri yasaklamışlardı. Kendilerine ekonomik baskı uygulanan ashab, yiyecek bir şey bulamadıkları için ağaç yapraklarını yemek zorunda kalmışlardı. Hatta Sa’d bin Ebi Vakkas, bir akşam açlığını gidermek için bir deri parçası bulmuş, onu pişirerek yemiştir.
Mü’minler, müşriklerin tüm eziyetlerine katlandılar. İslâm’ın getirdiği inanç ve âkideler uğruna mallarını ve canlarını feda ettiler, fakat İslâm’dan taviz vermediler, küfre rıza göstermediler. Bilal-i Habeşi(r.a.) kızgın kumlar üzerinde süründürülürken ağzından çıkan tek söz “ALLAH BİR!” oluyordu. Ammar İbni Yasir’in annesi Sümeyye(r.a.) lime lime edilip öldürülürken, son sözü “Müslümanım Elhamdülillah” olmuştu. Alemlere rahmet olarak gönderilen yüce Nebî İslâm’ı tebliğ için gittiği Taifte kendisini taşlayanlar için ellerini açıp “İlahi! Gazabına uğramayayım da, çektiğim sıkıntı ve belalara aldırmam. Ya Rabbi! Kavmimi helak etme, onlara hidayet nasib et. Zira onlar gerçekleri bilmiyorlar.” Diye dua ediyordu.
Bir hac mevsiminin girmesi üzerine Medineli Evs ve Hazreç kabilelerine mensup altı kişi İslâm’ı kabul ettiler. Daha sonra birinci ve ikinci Akabe biatları vuku buldu. Medineli bir grup müslüman zorlukta ve kolaylıkta Resûlallah’a itaat edeceklerine dair söz verdiler. Böylece Medine’de kurulacak İslâm Cemiyetinin temeli teşekkül etmişti.
Kafirlerin zulümleri tüm şiddetiyle devam ederken 622 senesinde vahiy yoluyla Hicret’e izin verildi. Müslümanların çoğu Medine’ye gizlice hicret ettiler. Hz. Ömer ise dünya tarihinde eşine rastlanmayacak bir cesaret örneği gösterip “Ben dinimi korumak için Allah yolunda Medine’ye hicret ediyorum. Karısını dul, çocuklarını öksüz bırakmak istiyorsa şu vadide önüme çıksın!” diyerek yola çıktı. Mekke’de Peygamberimizle beraber Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve birkaç Müslüman’dan başka kimse kalmamıştı. Peygamberimiz bütün güçlüklere rağmen görevini yapmış, peygamberliğinin 13 yılını Mekke’de tamamlamış bulunuyordu.
Müşrikler, Medinelilerin Müslüman olması ve Mekke’deki müslümanların da Medine’ye göç etmesiyle kuvvetli bir İslâm topluluğunun oluşmasından korktular. İslâmiyet’i kökünden yok etmek için “Dâru’n-Nedve” denilen yerde gizlice toplandılar. Ebû Cehil’in teklifi üzerine Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler. Bu korkunç kararı uygulamak üzere her kabileden birer genç seçtiler. Seçilen bu silahlı gençler, Peygamberimizin evini kuşattılar ve dişarı çıkmasını beklemeye başladılar.
Müşriklerin gizlice aldığı bu ölüm kararı, Allah tarafından Cebrail(a.s.) aracılığıyla Peygamberimize bildirildi ve hicret etmesine izin verildi. Peygamberimiz, kendi yatağına Hz. Ali’yi yatırarak, evini saran müşriklerin arasından çıktı ve Hz. Ebû Bekir’in evine gitti. Allah, Peygamberini korudu. Eli silahlı müşrikler onu göremediler.
Yol hazırlıkları yapıldıktan sonra, Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir’le birlikte, geceleyin Mekke’ye bir buçuk saat mesafede olan Sevr Dağı’na gittiler ve orada bir mağarada gizlendiler. Sabah olunca Peygamberimizin evden çıktığı anlaşıldı. Bunun üzerine müşrikler her tarafı aramaya başladılar. Peygamberimizi bulana yüz deve mükâfat vermeyi vaadettiler.
Peygamberimizi arayanlar yoldaki izleri takip ederek mağaranın önüne kadar geldiler. Mağaranın girişine bir örümceğin ağ germiş olduğunu gördüler. Mağaranın içine girip aramak istedilerse de içlerinden biri; “İçeriye insan girseydi, burada örümceğin ağı ve güvercinin yuvası olmazdı.” deyince dönüp gittiler. Mağaranın ağzına örümceklerin ağ germesi, orada biten bir ağacın dallarına güvercinlerin yuva yaparak yumurta bırakması birer mucizedir. Yüce Allah, sevgili peygamberini mucizelerle korumuş, mağaranın ağzına kadar gelen düşmanları gizli bir kuvvet geri çevirmiştir.
Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir mağarada üç gün kaldıktan sonra Medine’ye gitmek üzere yola çıktılar. Onları takip etmekte olan Süraka adında bir pehlivan izlerini buldu. Bütün gücüyle atını üzerlerine sürdü. Onlara iyice yaklaştı. Tam bu sırada atının ayakları sürçtü. Kendisi de yere yuvarlandı. Yeniden toparlanarak var kuvvetiyle atını tekrar ileri sürdü. Fakat bu defa atının ayakları dizlerine kadar kuma battı. Olduğu yerde çakılıp kaldı. Gizli bir kuvvet atını geri çekiyordu. Süraka bu durumu görünce korktu. Yaptığına pişman oldu. Peygamberimizden af diledi ve geri döndü. Arkadan gelenlere de:”Ben buraları aradım kimse yoktur.” diyerek onları geri çevirdi. Süraka daha sonra müslüman olmuştur.
Sevgili Peygamberimiz bir hafta süren tarihî yolculuğunu tamamlayarak bir pazartesi günü Medine yakınındaki Kubâ köyüne ulaştı. Burada büyük bir sevgi ile karşılandı. Peygamberimiz burada on günden fazla kaldı. Kubâ Mescidi’ni yaptırdı. Mescid yapılırken mübarek elleriyle taş taşıdı. Bir işçi gibi çalıştı. İslâm tarihinde yapılan ilk mescid budur. Peygamberimizden üç gün sonra Mekke’den ayrılan Hz. Ali de burada Peygamberimize yetişti.
Yüce peygamber, Kubâ’da Cuma namazını kıldıktan sonra Medine’ye hareket etti. Yolun iki tarafı sevgili peygamberimizi karşılamak için sıralanmış halkla dolu idi. Medineliler âdetâ bir bayram havası içindeydiler. O büyük misafiri, şanına lâyık bir şekilde karşılıyorlardı. Peygamberimiz geçerken sağdan soldan, “Buyurun Resûlallah” diyorlardı. Minimini masum yavrular Peygamber’i öven şiirler okuyorlardı. Herkes bu şerefli misafiri evinde ağırlamak istiyor, devesinin yularından tutup “buyurun” diyordu. Hz. Peygamber, kimsenin gönlü kırılmasın, mahzun omasnlar diye arada bir tercih yapmadı, gülümseyerek, “Deveyi kendi haline bırakınız.” Dedi.
Deve önce Neccar oğullarından iki yetime ait bir arsaya çöküp hemen kalktı. İkinci defa olarak Hz. Hâlid Ebû Eyyub Ensâri’nin evinin yanında çöktü. Hz. Peygamber de onun misafiri oldu. Medineliler akın akın gelerek Peygamberimizi ziyaret ettiler.
Hz. Peygamber devenin çöktüğü arsayı satın aldı. Arsanın bedelini Hz. Hâlid verdi. Burada Mescid-i Şerif ve Peygamberimiz’in ikametine has odalar inşâ olundu. Mescid-i Şerif inşa olunurken gerek Muhâcirler ve gerek Ensar canla başla iş gördüler. Bizzat Peygamberimiz taş taşıyarak bu işte yardımcı oldu. Mescid sade bir tarzda yapıldı. Üzerine hurma ağaçlarından bir tavan çatıldı. O zaman kıble Beyt-i Mukaddes olduğundan, kapısı güney tarafına bırakılmıştı. Sonra kıble Kâbe’ye çevrilince mescidde tadilat yapılmış, kuzey tarafından kapı açılmış, mihrap kıble duvar olmuştur.
Medine’de mescid inşâ olunduktan sonra, müslümanları namaz vakti cemaate davet etmek için bir çare düşünüldü. Hz. Peygamber ashâbıyla bu hususta bir müşâvere yaptı. Bazıları boru çalınmasını, bazıları çan çalınmasını ileri sürdüler. Bunlar uygun görülmedi. Ashâb-ı Kirâm’dan Zeyd oğlu Abdullah, ezan şeklini rüyasında gördüğünü söyledi. Hz. Ömer de buna benzer bir rüya görmüştü. Bu suretle Hz. Peygamber ezan şeklini Bilâl-i Habeşi’ye öğreterek, ona ezan okuttu. Böylece ezan, namaz vaktinin girdiğini ilandır ve aynı zamanda din özgürlüğünün bir alâmetidir.
Bilâl’in sesi gayet güzeldi. Mescidin yanı başında yüksek evin damına çıkar, tatlı sesiyle ezan okur, Allah’ın birliğini ilan ederdi.
Mescid-i Şerif’in bir tarafına, evsiz fakirlerin barınması için bir gölgelik yapıldı. Bunun üstü kapalı ise de etrafı açıktı. Kimsesiz garipler burada yatar kalkardı. İş buldukları zaman çalışır, kazanırlardı. Bunlar dâimâ Hz. Peygamberin yanında bulunduklarından Kur’an ve Hadis dinler, öğrenirlerdi. Burası adeta bir ilim yuvası idi. Ashâbın zenginleri bunları gözetirler, yardım ederlerdi.
Mescidin inşâsı bittikten sonra bitişiğindeki odalar yapıldı. Hâne-i Saâdet budur. Bunların yapılması tamamlanınca Hz. Peygamber, Eyyub Ensâri’nin evinden buraya taşındı. Hz. Peygamber kölesi Zeyd’i Mekke’ye göndererek orada kalmış olan zevcesi Sevdâ ile küçük kızı Hz. Fâtıma’yı Medine’ye aldırdı. Kızı Rukiyye Hz. Osman ile hicret etmişti. Kızı Zeyneb’in kocası müşrik olduğundan o gelemedi. Ebû Bekir’in âilesini de oğlu Abdullah getirdi. Böylece Mekke’de nişanlanmış olduğu Hz. Aişe de Medine’ye gelmiş oldu. Mescid’in yanındaki odaların yapılması tamamlanınca,Peygamberimiz, bunlardan birini Hz. Aişe’ye tahsis etti ve hicretten 7-8 ay sonra onunla evlendi. Hz. Aişe o zaman gelinlik çağına girmiş bir genç kızdı. Çok zekî idi.mükemmel bir âile terbiyesi almıştı. Hz. Ebû Bekir’in kızı olduğunu her anlamda ispat etmiştir. Peygamberimizle geçirdiği 9 senelik hayatında ondan pek çok dini meseleler alınmıştır. Fıkıhta yeri üstündür.
Mekke’den gelerek Medine’ye yerleşen müslümanlara “Muhacir”, Medine’nin halkı bunlara elden gelen her türlü yardımı yaptıklarından, onlara da “yardım ediciler” anlamına gelen “Ensâr” denildi.tarihte Muhacir ile Ensâr arasındaki kardeşlik kadar kuvvetli bir bağlantı kurulduğu görülmemiştir. Medineliler, yerlerini, yurtlarını bırakarak gelen Muhacirlere kardeş elini uzatmışlar, mallarına bile ortak yapmışlardır. Onları evlerinde misafir olarak barındırdılar,ekmeklerini onlarla paylaştılar, iş buldular. Böylece onlara, yurtlarından ayrılmanın acısını çektirmediler. Muhacirler ve Ensâr İslâm Tarihi’nde hürmetle anılan iki gruptur. Bu dine onlar çok hizmet ettiler.
Hz. Peygamber, Muhacirlerden her birini Ensâr’dan bir kişiye kardeş tayin etti. Bu kardeşlik din ve neseb kardeşliğinden daha kuvvetli oldu. İhtiyar tarih, birbirine bu kadar candan kaynaşan insanlar görmemiştir.

HİCRETİN SEBEPLERİ
Ayet ve hadislerden çıkan sonuçlara göre hicretin sebepleri “maddî” ve “manevî” olmak üzere ikiye ayrılır:
A- Manevî Sebepler

1-Sevap Elde Etmek: Hicret yolunu seçenler, en başta Allah’ın rahmetini ve verilecek karşılık olan sevapları ummaktaydılar. Bunların Allah katında elde edecekleri derece tüm derecelerin en üstündedir. Çünkü Allah Teâla, inanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselere, en büyük dereceleri vereceğini,onları dünyada güzel bir yere ahirette ise daha güzel bir yere eriştireceğini bildiriyor.

2-Günahtan ve Cezadan Kurtulmak: Kur’an-ı Kerim’de; inançlı olarak hicret eden ve Allah yolunda savaşanlara mağfiret yani Allah’ın bağışlaması sözü verildiği gibi, gerçek mü’minlerin de onlar olduğu açıklanıyor. Burada, imanın yanında hicretin de ne denli önemli olduğu dile getirilmiş oluyor. Demek ki hicret yolunu seçmeyen kimse, bir yandan sevaptan yoksun kalırken, öbür yandan da günahtan arınma fırsatını kaçırmış, ayrıca gerçek inanır(mü’min) kişiler arasına katılmamış oluyor. İnanırın gerçek inanır sayılmayışı önemli bir cezadır.
B- Maddî Sebepler

1-Mekke Ortamının Elverişsizliği ve Hicrete Zorlayışlar: Hicretten önce Mekke, müslümanlar için oldukça sıkıntılı bir yer durumuna gelmişti. Mekke dışında, özellikle Habeşistan’da ve Medine’deyse daha elverişli bir ortam vardı. Buralara hicret için Peygamberimiz hem izin veriyor, hem de özendiriyordu. Yine anlaşılan odur ki, hicret edenler içinde, Mekkeli inanmazlar tarafından hicrete zorlananlar, yurtlarından zorla çıkarılanlar da vardı.
2- Mekke Dışındaki Destek ve Özel Kardeşlikle Özel Miras: Mekke’de sıkıntıda olan müslümanlar için, eğer hicret ederlerse çeşitli maddi yararlar söz konusuydu. Ganimetlerden alınacak paylar, özellikle Medineli inanırlarca sağlanan maddi destekler, bu arada özel din kardeşliğinden doğan miras payları bunların arasındaydı.
a) Ganimet payları: Medine’ye hicret eden Muhacirleri Ensar evinde ağırlamıştı. Bununla da kalmayıp evlerini ve mallarını onlarla paylaşmıştı. Peygamberimizin,Ensara ganimet mallarını Muhacirler ve Ensar arasında paylaştırmayı teklif etmesine rağmen Ensar bunu kabul etmemiş, ganimet mallarının da Muhacirlere kalmasını istemişti. Böylece ganimet malları Muhacirler arasında pay edildi.
b) Bağışlar: Hicret eden inanırlara maddi yardım ve bağışlar yapılmaktaydı. Lütuf ve servet sahibi olan müslümanlar Muhacirlere ellerinden geldiğince yardım ediyorlardı. Öyle ki bir süre sonra Muhacirlerin kimileri, zamanla zenginleşmiş, bu kez başkalarına yardımla yükümlü kılınmışlardır.
c) Özel kardeşlik ile sağlanan yarar ve özel miras: Muhacirlerden her birinin Ensardan biriyle kardeş olması üzerine her iki kardeş müştereken çalışacaklar, elde ettikleri kazancı aralarında paylaşacaklar ve hatta birbirine mirasçı olacaklardı. Herkes bu formülü kabul etti.böylece Muhacirlere başka bir kolaylık sağlanmış oluyordu.

HİCRET NEDENİYLE ORTAYA ÇIKANÖZEL DURUM VEHÜKÜMLER
A-Muhacirler-Ensar İlişkileri

1-Özel Kardeşlik(Muâhât) İlişkisi
2-Gelir Dağıtımı, Özellikle Ganimetin Paylaştırılması: Peygamberimizin eliyle oluşturulan karşılıklı sevgi ve dayanışma ve manevî kardeşlik nedeniyle ilişkiler son derece iyiydi. Medineliler, Muhacir kardeşlerini seve seve barındırıyor ve her yönden destekliyorlardı. Muhacirler de olabildiğince yük olmamaya çalışıyorlar, özellikle ticaret alanına kendilerini vererek geçimlerini sağlıyorlardı. Ganimet paylaştırılması da ilk zamanlar sorun olmuyor, belirli bir anlayış içinde yürütülüyordu.ancak sonradan giderek artan gelir kaynakları, en başta ganimet ve zekat yüzünden sorunlar çıkar oldu. “Kalpleri İslâm’a ısındırılanlar(müellefetü’l-kulûb)”a mal varlıklarına bakılmaksızın zekat verilir olması, Huneyn Savaşı’nda yine bu kimselere ganimetten fazla pay verilmesi “Peygamber’in hemşerileri kayırılıyor!” türünden dedikodulara ve kimi rahatsızlıklara neden olmuştu. Ancak, Peygamber’in yaptığı toplantı ve konuşmalarıyla ortalık yatıştırılmış ve yine karşılıklı anlayış sağlanmıştı.
B-Evlilik Konuları
Hudeybiye Barış Antlaşması’nda(627 yılının sonları) Mekke’ye sığınan hiçbir müslümanın iade edilmeyeceği buna karşılık Peygamberimizin kendisine sığınan tüm Mekkelileri, Mekke’deki yetkililerin iade etmek zorunda olduğu hükmü de yer alıyordu. Bu hükme uyularak, Peygamber’e müslüman oldukları için sığınan Mekkeliler(örneğin Süheyl’in oğlu) iade edilmişlerdi. Ancak iade edilenler erkekti. Bu arada Mekke’den kaçıp Peygamberimiz’e sığınan kadınlar da olmuştu. İmanlarını sunmuşlardı Hz. Peygamber’e peygamberimiz, antlaşma hükümlerinin yalnızca erkekler için geçerli olduğunu söyleyerek bu kadınları iade etmemişti.
Gönderilen bir ayetin getirdiği hükme göre, hicret edip gelen kadınların kabul edilebilmeleri için bir sınavdan geçirilmeleri gerekiyordu. Çünkü müslüman olmayan kadın müslüman erkeklere, müslüman kadın ise müslüman olmayan erkeklere haramdı. Bu kadınların sınavlarında bir“andiçme” vardı. Yani kadınlara andiçiriliyordu. Şöyle: “Allah’a andiçerek söylerim ki, ben hicret edip gelirken kocama kızdığım,kin beslediğim için gelmedim. Bir yer değişikliği olsun diye de gelmedim.bir dünyalık elde etmek için de gelmedim. Ben yalnızca, Allah ve peygamber sevgisinden ötürü evimden çıkıp geldim.” Sınavı kazanan ve gerçekten imanlı oldukları anlaşılan kadınlar artık müslümanlar kesiminde(Medine’de) kalabilirdi ve bunlarla evlenilebilirdi
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 19:48 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580