Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 25-01-2007, 14:38   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Atatürk'ün Katıldığı Savaşlar

ATATÜRK’ÜN KATILDIĞI SAVAŞLAR
TRABLUSGARP SAVAŞI

İtalya, 19. yüzyılın sonlarına doğru, bugün Libya adıyla anılan Kuzey
Afrika'daki Trablusgarp ve Bingazi'yi ile geçirmeyi planlamıştı. O dönem
İngiltere Mısır'a, Fransa da Tunus'a hakim olmuş, İtalya da gözünü Trablusgarp'a
dikmişti. İtalya, İngiltere ve Fransa'yla yaptığı gizli ve açık anlaşmalarla
Trablusgarp'ı işgal onayını aldıktan sonra, 29 Eylül 1911'de Osmanlı Devleti'ne
savaş ilan etti. 5 Ekim 1911'de Trablus'a asker çıkardı. 20 Ekime kadar peş peşe
Tobruk, Derne ve Bingazi İtalyanların eline geçti.
Osmanlı ordusunun genç subaylarından bir bölümü Trablusgarp'ı
savunmak için gönüllü olarak Mısır, Tunus yoluyla cepheye gittiler. Binbaşı
Enver Bey, Kolağası Mustafa Kemal, Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Fethi
Bey (Okyar), Albay Neşet Bey bu subaylar arasındaydı. Enver Bey, Trablus'ta
yerli Arapları teşkilatlandırarak savunmaya katılmalarını sağladı ve Askeri
birlikleri üç komutanlığı ayırdı. Trablus Komutanlığı : Kurmay Albay Neşet Bey
Bingazi Komutanlığı : Kurmay Binbaşı Enver Bey Derne Komutanlığı : Kurmay
Binbaşı Mustafa Kemal Seyahati sırasında binbaşılığa yükselen Mustafa Kemal, 8
Aralık 1911'de Trablusgarp'a geldi. 22 Aralıkta Tobruk Savaşı'nı kazandı.
Derne'de 16/17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi
gören Mustafa Kemal, 6 Mart 1912'de Derne komutanı oldu. Derne'de başarılı
savunma muharebeleri yaptı.
Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı'nın çıkması üzerine 15-18 Ekim 1921
tarihleri arasında, Osmanlı-İtalyan delegeleri arasında imzalanan Ouchy (Uşi)
Barış Antlaşması ile sona erdi. Antlaşmaya göre Trablusgarp ve Bingazi tam bir
İtalyan sömürgesi oldu. İtalya bununla da yetinmeyerek, 5 Kasım 1911'de
Trablusgarp ve Bingazi'yi topraklarına kattığını dünyaya duyurdu. Gönüllü
subaylar Balkan Savaşında görev almak üzere İstanbul'a döndüler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:38   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BALKAN SAVAŞLARI

Balkanlarda dört devlete
(Bulgaristan,Yunanistan,Sırbistan,Karadağ)karşı savaşan Osmanlı devleti savaş
sonucunda yenilmiş ve savaş sonrası yapılan Londra antlaşmasıyla tüm balkan
topraklarını ve Trakya’daki topraklarını kaybetmiştir.
Ancak kısa bir süre sonra Balkan Devletlerinin Osmanlı devletinden
aldıkları topraklar paylaşamamaları ve kendi aralarındaki anlaşmazlıklar
nedeniyle II.Balkan Savaşı çıkmıştır.Osmanlı Devleti’de bu durumdan yararlanarak
kaybettiği toprakları geri almak için harekete geçmiştir.Bu dönemde Balkan
Savaşlarına katılmak amacıyla Trablusgarptan İstanbul’a dönen M.Kemal paşa
Geliboluda görevlendirilmiştir.
II.Balkan Savaşı esnasında Trakyada Bulgarlara karşı verilen
mücadeleye M.Kemal Bolayır kolordusu kurmay başkanı olarak katılmıştır.Bolayır
kolordusu bulgarlara karşı büyük başarılar kazanmış ve Edirne’yi Bulgarlardan
geri almıştır.Aynı yıl içerisinde M.kemel Sofya askeri ateşeliğine
atandı.II.Balkan Savaşları sonucunda yapılan İstanbul antlaşmasıyla Meriç nehri
sınır kabul edilmiş Böylece Osmanlı Devleti I Balkan Savaşında kaybettiği
topraklardan bir kısmını geri almayı başarmıştır.


ÇANAKKALE SAVAŞLARI

I Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin en başarılı olduğu cephe
Çanakkale Cephesidir. Dünya tarihinin en kanlı savaşı bu cephede cereyan
etmiştir. İngiltere ve Fransa, müttefikleri Rusya'yla birleşerek savaşın
seyrini lehlerine çevirmek istiyordu. Rus ekonomisi savaşın yükünü kaldıramaz
hale gelmişti. İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak, Rus
Ordusuna gerekli askeri yardımı ve malzemeyi en hızlı bir şekilde ulaştırmak,
Kafkasya Cephesinde bunalan Rusya'yı rahatlatmak ve Türk Ordusunun geri
çekilmesini sağlamak için Çanakkale Boğazına harekat düzenlediler.
İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı'ndan
geçişlerine 18 Mart 1915'te başarıyla karşı konuldu. İtilaf Devletleri donanması
ağır kayıplar verince, Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarıp kara muhaberelerini
başlattılar. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa
Kemal'in komuta ettiği birlik Conkbayırı'nda durdurdu. Bu başarı üzerine,
Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi. General Harrington komutasındaki İngiliz
birlikleri 6-7 Ağustos 1915'te tekrar taarruz etti. Anafartalar Grubu Komutanı
Mustafa Kemal, 9-10 Ağustos 1915'te 1. Anafartalar Zaferi'ni kazandı Bu zaferi,
17 Ağustosta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta 2. Anafartalar zaferleri takip etti.
Çanakkale Savaşı'na katılan Türk Ordusu'ndan, çoğu öğrenim çağında 253.000
subay, er ve erbaş şehit oldu. Çanakkale'nin geçilemeyeceğini anlayan İngiliz ve
Fransızlar da, arkalarında Türkler kadar kayıp bıraktılar. 19/20 Aralık 1915'te
Anafartalar ve Arıburnu'ndan, 8-9 Ocak 1916'da Seddülbahir'den kesin olarak
çekildiler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:38   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ARIBURNU MUHAREBELERİ

Arıburnu’ndaki Anzak Kolordusunun Nisan’da yaptığı çıkarmanın temel
amacı önce, Kabatepe ile KüçükArıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı.
İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan
Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeyde’ki Türk kuvvetlerinin Güneyde,
Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.
25 Nisan sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran
koruyucu ateş altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayından 1500 kişilik ilk hücum
dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te,
Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu Kesimine
çıkmak zorunda kalır.Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının
direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar
ilerler. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan ordu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan
gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmakta idi. Gün ağarırken, Arıburnu
yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa
Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu Ordu Komutanına bildirir, ancak
bir yanıt alamaz.
Durum çok kritiktir. Mustafa Kemal, kıyıda çok zayıf gözetleme ve
koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve geniş bir sahile yayılmış olan 27.
Alayın da, ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın
Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda,
onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına
karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile
Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı
askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları
izlediklerini görür.
O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle
anlatmaktadır.
“...Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve
korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru
koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
-Niçin kaçıyorsunuz ? dedim.
-Efendim düşman dediler!
-Nerede?
-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir
serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben
kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye...Düşman
da bu tepeye gelmiş...Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve
düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık
bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum.
Kaçan askerlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına
doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen
askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir
subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri
de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...”
Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf ta mevzi alıp
duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için
gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları Kara Harekatı’nın
kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü
oynayan kişi ise, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu husus, Çanakkale Savaşları
tarihiyle uğralan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp
vurgulanmaktadır.
Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan
birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek
üzere 57.Alay'a şu emri verir :
“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek
zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”
25 Nisan 1915 günü, vakit ikindiye yaklaşırken, ilk çıkarma kademesi olan
tümenin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ne var ki, 27. Alayın birlikleri ve 57.
Alayın yaptığı karşı saldırı ile süngü hücumları sonucu Anzaklar çok sayıda
kayıp vermiş ve sahile çekilmişler, kritik ve endişeli anlar yaşamaktadırlar.
Gene de gün batarken, Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp
yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulur. Bu tarihten başlayarak harekat,
1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı- Kocaçimentepe-kabatepe
bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü
hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir.
Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir.
Ağustos ile birlikte ise savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı
Seddülbahir’de olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış,
çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o
noktada kalmışlardır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:38   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ANAFARTALAR MUHAREBELERİ

25 Ağustos 1915’ten Ağustos sonuna kadar, Müttefikler hem Seddülbahir
hemde Arıburnu’nda başarılı olamayınca, Çanakkale Boğazı’nı, geriden sarkarak
ele geçirmek amacıyla harekete geçerler. Bu arada General Hamilton, Türk
Ordusu’nun gerilerine sarkmak ve çember içine alıp yok etmek için, Büyük ve
Küçük Kemikli Burunları arasında yeralan Suvla sahillerine çıkıp, Anafartalar’da
üçüncü bir cephe açmaya karar verir. Hedef, Conkbayırı ve Koçaçimentepe blokunu
ele geçirerek buradan ilerleyip, çanakkale Boğazı’na inerek hakim olmaktır. Bu
amaçla da, 9.İngiliz Kolordusu'nu ,6-7 Ağustos gecesi karanlıktan yararlanarak
bölgeye çıkartır. Amaç, sabah gün ağarmadan von Sanders, Saros Grup Komutanına
7. ve 12. Tümenlerle süratle Anafartalar kesimine gitmesini ve karaya çıkan
İngiliz birliklerine 8 Ağustos sabahı erkenden taarruz edilmesi emrini verir.
Anafartalar Müfrezesi komutanı Yarbay Vilmer’e de, Saros’dan iki tümenin
gelişine kadar, İngilizlerin ilerleyişine engel olunmasını emreder.
Liman von Sanders, bundan sonra, Kurmay Albay Mustafa Kemal’i, 8
Ağustos 1915 günü saat 21.45’de, Anafartalar Grup Komutanlığına atar.
Anafartalar Grup Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı ,12.
tümenle 9. İngiliz Kolordusuna. 7.Tümenle de Anzak Kolordusu ile işbirliği
yapmasına engel olmak amacıyla, damakçılık Bayırı yönünde saldırıya geçer. Her
iki tümenin saldırıları da başarılı olur. İngiliz Birlikleri, beklemedikleri bu
karşı Türk taarruzu ile şaşkına dönmüş, ağır kayıplar verirler.
Birinci Anafartalar Muharebeleri olarak adlandırılan bu harekat sonunda, durum
değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal şöyle demiştir: “...Gerçekte, düşmanın bir
kolordusunu zayıf bir tümenimle Kireçtepe-Azmak arasında yenmiş, Tuzla Gölüne
kadar takip ederek orada tesbit etmiştim
Diğer taraftan yeni çıkan birliklerle güçlendirilen 9. İngiliz
Kolordusu, Anafartalar yönünde iki kanat harekatı daha denediyse de başarılı
olamamıştır. Ancak, Türkler açısından bu bölgede durum, savunulması güç bir
konum olduğu için tehlikeli sayılırdı. Tehlikeli durumu düzeltmek için Liman von
Sanders, Kuzey Grubundaki 8 Tümeni iki alayla takviye ederek , Anafartalar grup
Komutanı Mustafa Kemal’in emrine verir. Tümen karargahına 9-10 Ağustos gecesi
gelen Grup Komutanı Mustafa Kemal, takviyeli 8. Tümeni 10 Ağustos sabahı
karanlıkta, sadece süngü kullanarak hücuma geçirir. İngilizlere çok ağır
kayıplar verdirilerek harekat başarılı olur. Daha sonra, savunma yapılabilecek
ek arazinin ele geçirilmesi üzerine, ulaşılan bu ileri çizgide de destek ve
güçlendirmeler yapılarak savunmaya geçilir. Böylece, diğer bölgelerde olduğu
gibi Anafartalar Bölgesinde de savaş, boşaltmaya kadar , siper ve mevzi savaşına
dönüşmüş olur. Diğer bir deyişle, General Hamilton’un İkinci Planı da başarısız
olmuş, hedefine ulaşmamıştır.
Çanakkale Savaşları kara harekatıyla ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli
bir diğer nokta da şudur: tüm bu çarpışmalar ve karşılıklı saldırılar sırasında,
Türkler mertçe, dürüstçe ve kahramanca çarpışmış, insancıl meziyetlerini ve
güçlü kişiliklerini sergilemişlerdir. İster Seddülbahir’de, ister Suvla’da ya
da, Anafartalar’da olsun durum aynıdır. rneğin Kızılhaç çadırları ve hastane
gemileri, yaralı taşıyan botlar, ya da sedyeleri hedef alan atışlar
yapılmamıştır.Tepeler Türklerin elinde olmasına ve olumlu doğa koşullarına
karşın, düşmanın sürekli olarak çekindiği zehirli gaz kullanılmamış, su
kaynakları zehirlenmemiş, bu yöntemler hiçbir zaman mert ve dürüstçe bir tutum
sayılmamıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:38   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

MUSTAFA KEMAL Anlatıyor :
"10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için
İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere
yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan
ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım. Mutlaka
düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri
gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız
dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın
tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım.
Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu
sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp
çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30'da kıyametler kopmuştu İngilizler
neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta
gökleri yırtıyordu. Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu.
Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve
kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı,
sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yb. Servet Bey'den başka
kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun
duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat
paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak
çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan
lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden
kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra
olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini
bana hediye ettiler. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen
geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:39   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

DOĞU CEPHESİ

2 Kasım 1914'te Rus kuvvetlerinin Kars'a doğru taarruzuyla cephede
savaşlar başladı. 6/9 Kasım 1914'te Ruslarla Köprüköy savaşı yapıldı. Ruslar
yenilince biraz geri çekildiler. 22 Aralık 1914'te Başkomutan Vekili Enver
Paşa'nın çetin kış şartlarını rağmen Sarıkamış civarında Ruslara karşı yaptığı
harekatta 3. Ordu'ya mensup askerlerden çoğu donarak şehit oldu. 60.000 şehit
verildi.
1915 yılı baharında Ermenilerle birleşerek güçlenen Rus birliklerinin taarruzu
başarılı oldu. Ruslar, Van ve Malazgirt'i aldılar 22 Temmuzda başlayan karşı
taarruzla Van ve Malazgirt 25/26 Temmuz 1915'te kurtarıldı.
1916 yılında Grandük Nikolas, Rus kuvvetlerinin başkomutanı olunca, Ruslar
Kafkasya'daki kuvvetlerini artırarak taarruza geçtiler. 16 Şubat 1916'da Erzurum
düştü. Trabzon'a da bir kolorduyla ilerlediler. 3. Ordu, Kemah-Refahiye-Tirebolu
hattına çekildi. Mart 1916'da Bitlis, Muş, Van, Hakkari de Ruslar tarafından
işgal edildi. Hükümet, Çanakkale Bölgesinde bulunan 2. Ordu'yu Kazım Karabekir
komutanlığında doğu cephesine kaydırdı. 10 Mart 1916'da atama emrini alan
Mustafa Kemal, Edirne'den Diyarbakır'a kaydırılan 16. Kolordu'nun komutanı
olarak, 15 Mart 1916'da Doğu Cephesinde göreve başladı. 7/8 ağustos 1916'da Muş
ve Bitlis Ruslardan kurtarıldı. Yıl sonuna kadar Ruslarla savaşa devam edildi.
1917 yılında Rusya'da iç karışıklıklar başladı. Ekim 1917'de Bolşevikler
devrimle yönetime el koydu. Yıl boyunca Rus birlikleri işgal ettikleri
topraklardan çekildiler. 18 Aralık 1917'de Ruslarla Erzincan Mütarekesi yapıldı.
Mütarekeden sonra Rus kuvvetleri Doğu Anadolu'yu tamamen terk etti. 1917 kışı,
hem Türkler hem de Ruslar için güç şartlarda geçti. Soğuk ve hastalıklar
sebebiyle iki tarafta ağır kayıplar verdi. Daha sonra 3 Mart 1918'de Brest
Litovsk anlaşamsı yapılarak Kars, Ardahan ve Batum'un Osmanlı İmparatorluğu'na
bırakılması saptandı.
Rus birliklerinin geri çekilmesi üzerine, savaş sırasında kurulmuş bulunan
Ermeni taburları Türk halkına saldırdı. 3. Ordu Ermeni çeteleriyle savaşmak
zorunda kaldı. Ermeni kuvvetleri bozguna uğratılarak Nisan 1918 sonuna kadar,
Kars, Ardahan, Batum kurtarıldı ve Gümrü'ye girildi.

SURİYE FİLİSTİN CEPHESİ

İngilizler 1914 yılı Aralık ayında Türk dostu saydıkları Hidiv Abbas
Hilmi Paşa'yı yönetimden uzaklaştırarak, Mısır ve Süveyş Kanalı'na tamamen
egemen oldular. Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın, 14 Ocak
1915'te 14.000 deveyle iki koldan Süveyş Kanalı'na yaptığı harekat (1.Kanal
Savaşı) başarılı olamadı. 4 Şubat 1915'te Birüsseba-Gazze'ye geri dönüldü. 1916
yılında Süveyş Kanalı'nı almak için 2. Kanal Harekatı yapılırken, Mekke Şerifi
Hüseyin İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı Devletine karşı ayaklandı.
Ayaklanmanın bastırılması için 4. Ordu'dan bir kısım birlikler Hicaz'a
gönderildi. Ordunun geri kalan kısmıysa, Gazze-Şeria-Birüsseba hattında
savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler, Gazze'ye saldırdı. 1. ve 2. Gazze
Savaşları yapıldı. İngilizler Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek
zorunda kaldılar. Takviyelerini artırmaya başlayan İngilizlerin Filistin
Cephesinde toplanmaları üzerine, Cemal Paşa'nın uyarısıyla Yıldırım Ordularının
Irak cephesinde kullanılmasından vazgeçilerek Filistin ve Suriye'de kullanılması
kararlaştırıldı. Aynı yıl 7. Ordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa,
Yıldırım Ordular Komutanı General Falkenhayn ile anlaşamadı. Harbin yönetimini
tenkit eden iki rapor yazarak 6 Ekim 1917'de komutanlıktan istifa etti. Savaş
hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, 24 Ekim 1917'de 138.000 askerle taarruza
başladılar. Birüsseba-Gazze Savaşı'nı kazandılar. 9 Kasım 1917'de Kudüs düştü.
General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerinin Mart 1918 başı ile 18 Mayıs
arasındaki Telazur, 1. ve 2. Salt-Amman taarruzları başarıyla durduruldu. 1918
yılında Falkenhayn'ın yerine Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı'na General Liman
von Sanders atandı. 7. Ordu Komutanlığına Mustafa Kemal Paşa yeniden döndü.
Yığınaklarını artıran ve mevcudu 460.000'e yükselen İngiliz ordusunun 19 Eylül
1918'de Filistin'de başlattığı taarruz hızla gelişti ve Filistin tamamen
İngilizlerin eline geçti.
Yıldırım Ordular Komutanı, Halep'te savunma düzeni kurma görevini Mustafa Kemal
Paşa'ya bırakıp, Adana'ya gitti. Mustafa Kemal bir yandan İngilizlerle, diğer
yandan Arap silahlı çeteleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Halep'in kuzeyinde
bir savunma hattı kurup İngilizler'i durdurmayı başardı. 31 Ekim 1918'de Mondros
Mütarekesi'nden bir gün sonra Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı'na atandı.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:39   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI

I.İNÖNÜ SAVAŞI
Yunanlılar, Bursa ve Uşak mıntıkalarından Eskişehir ve Afyon
istikametlerinde 6 Ocak 1921'de ileri harekata geçtiler. Yunan harekatı üç
koldan ilerleyerek İnönü önünde birleşiyordu. Yunanlılar, 3 günlük yürüyüşten
sonra 9 Ocak günü İnönü mevzilerinin önüne gelmişlerdi. Asıl savaş 10 Ocak günü
sabah saat 6.30'da Yunanlıların taarruza geçmesi ile başladı. Saldırısı kırılan
düşmana karşı savaş 10 Ocak 1921'de kazanıldı. Savaşın İnönü bölgesinde
yapılması bir tesadüf değildi. İnönü savaşlarının zamanını Yunanlılar, fakat
savaş alanını Türkler seçmişlerdi. Türk ordusunun savunma planına göre, Bursa ve
Kocaeli yönünden gelecek bir düşman taarruzu İnönü'de karşılanacaktı. 11 Ocak
1921'de o güne kadar fazla kayıp vermiş ve çok hırpalanmış olan düşman, daha
fazla ilerlemeye kendisinde kudret göremeyerek, tekrar Bursa civarındaki eski
mevzilerine çekilmek zorunda kaldı. Böylece dinamik bir sevk ve idare sistemiyle
düşmanın iki misli kuvvetlerine karşı, zayıf kuvvetlerle yoğun bir savunma
yapılmış ve düşman ordusu üç gün içinde yenilerek geri çekilmeye mecbur
bırakılmıştır. I. İnönü Zaferi sonunda Albay İsmet Bey,1 Mart 1921'de
generalliğe yükseltildi. Kazanılan bu zaferin tarihi önemi, Batı Cephesi'nde
kazanılan ilk zafer oluşu ve Sevr tatbikçilerine milli teşkilatın ne demek
olduğunu göstermesidir. I. İnönü Savaşıyla Kuva-yı Milliye devri son bulmuş,
Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin ve ordusunun içerde ve dışarıda itibarı birden
yükselmiş, ordunun ve Meclis'in otoritesi artmıştır. II. İNÖNÜ SAVAŞI Londra
Konferansı'nın bir sonuç vermemesi, Sevr projesini uygulamak için İtilaf
Devletlerini yeni bir çabaya yöneltmiş ve bu amaçla Yunan işgal ordusunu savaşa
teşvik etmişlerdi. Bundan faydalanan Yunanlılar, 23 Mart 1921'de Bursa'dan İnönü
istikametine ilerlemeye başladılar. Türk ordusunun yüksek azim ve imanla
savaşması, 31 Mart 1921 akşamına kadar süren kanlı çarpışmalar sonunda düşmanı
İnönü'de ikinci defa perişan etti. Yaptıkları iki saldırının da püskürtülmesi
üzerine Yunan kuvvetleri, 31 Mart gecesinden itibaren çıkış mevzilerine
çekilmeye başladılar, çekilen düşman, süvari birliklerimizle izlenmiş ve düşmana
çekilirken de kayıplar verdirilmiştir. Fevzi Paşanın (Çakmak) Mecliste bu
savaştan bahsederken söylediklerinden anlaşıldığına göre, Yunan ordusunun amacı
mutlaka yenmekti. Başkumandanları Papulas, bu sebeple Karaköy'e gelmiş ve
alaylarını bizzat birbiri ardınca savaşa sokmuştur. Düşman bir taraftan kesin
olarak Türk ordusunu yenmek ve dört beş günde Eskişehir'e, bir ayda da Ankara'ya
gelerek Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek amacındaydı. Düşmanın hareketlerinden
amacını anlayan kumandanlık, lazım gelen önlemleri almıştı. İsmet Paşa bir
taraftan da düşmana umduğu yerde değil, bizim istediğimiz yerde savaşı yaptırmak
suretiyle, düşmanın savaş planını başarısızlığa uğratmıştır. Milli Kurtuluş
Savaşı'nda bu zafer, Mustafa Kemal'in güzel ifadesiyle, milletin "maküs
talihini" (tersine dönmüş talihini) de yenen bir zafer olmuş
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:39   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

SAKARYA SAVAŞI

İnönü'de ikinci kez yenilen Yunanlılar, ordularını güçlendirmek
amacıyla kuvvetlerini artırmışlardı. Türk Ordusu ise henüz hazırlıklarını
tamamlayamamış, yurdun bütün kaynaklarından faydalanma imkanını bulamamıştı.
Ancak II. İnönü Savaşından sonra, Güney Cephesi kaldırılmış, Güney ve Batı
cepheleri birleştirilmişti. Böylece Batı Cephesinde daha fazla kuvvet toplamak
imkanı sağlanmıştı. Yunanlılar, 10 Temmuz 1921'de iki ayrı cepheden taarruza
geçerek Türk Ordusunu yok etmek istediler. Desteklenmiş kuvvetleriyle güçlü bir
şekilde ilerlemeyi başardılar. Türk Ordusu, zor durumdan kendisini kurtarmak
amacıyla Eskişehir'e kadar çekildi. Mustafa Kemal Paşa, 18 Temmuz 1921'de Batı
Cephesi karargahına geldi ve durumu yakından görüp inceledi. Ordunun düzenlenip
kuvvetlendirilmesi için, Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü.
Bunun üzerine, Türk Ordusu, 25 Temmuz 1921'de taktik savunma yapmak amacıyla
Sakarya'nın doğusuna çekildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları Sakarya'nın
doğusuna çekilmekle askeri bakımdan büyük bir avantaj elde etti. Türk kuvvetleri
için zor olsa da, Yunanlılar için daha zor olan bir durum oluşturuldu. Böylece,
Türk kuvvetleri düşmanın gelişen taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış,
Sakarya'nın doğusunda yeniden düzenlenerek savunma gücü artırılmıştı. Yunanlılar
ise mevzilerini genişletmişler, ulaştırma şartları zor bir arazide ilerlemek ve
ikmal yapmak zorunda kalmışlardı. Sakarya gerisine çekilme, halkın maneviyatı
üzerinde ciddi bir sarsıntı oluşturmuştu ve Meclis'te de bunun belirtileri
ortaya çıkmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri; "Ordu nereye gidiyor,
millet nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır, o
nerededir? Bu çok acı veren durumun ve yürekler acısı görünümün gerçek
sorumlusunu ordunun başında görmek isterdik" diyerek Mustafa Kemal Paşaya dil
uzatmaya başladılar. Büyük Millet Meclisi'nde ve dışarıda son çare ve son tedbir
olarak Mustafa Kemal Paşa'nın ordunun başına geçmesinde fayda umulduğu yolunda
bir kanaat oluştu. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921'de Büyük
Millet Meclisi'ne verdiği bir önerge ile Başkumandanlığı kabul ettiğini bildirdi
ve ancak Meclis'in elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti. Bu önerge
üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri, kendisine Başkomutan ünvanını ve
Meclis'in yetkilerini kullanmak hakkını önce vermek istemediler. Ancak ünvan ve
yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı. Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos
1921'de Polatlı'daki Cephe Karargahına giderek ordunun başına geçti. Cephede
teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı. Savaşı cephede
yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı. 23
Ağustos'ta düşman ordusu ciddi olarak cephemize taarruz etti. Ordumuz. 100
kilometrelik cephe üzerinde cereyan eden meydan muharebesinde, düşmanın üstün
kuvvetlerini ilk önce yıpratarak, taarruza devam etmekten yoksun bir hale
getirdi. 23 Ağustos'tan 13 Eylül'e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün
devam eden bu kanlı savaştan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde
cepheyi terketti. Sakarya Meydan Savaşı sonucu, askeri harekat yön
değiştirmiştir. Sakarya, geri çekilme ve gerilemenin durdurulduğu ileri gidişin
başladığı noktayı oluşturmuştur. Sakarya Zaferi, bütün memlekette günlerce süren
coşkun sevinç gösterilerine ve heyecanlı kutlamalara vesile oldu. Meclis, 19
Eylül 1921'de kabul edilen bir kanunla, Türk Milletinin bir şükranı olarak
Mustafa Kemal Paşa'ya Mareşallık rütbesi ve Gazilik ünvanını verdi. Sakarya
Zaferi, dış ilişkilerimizde durumumuzun düzeltilmesine ve itibarımızın artmasına
yardımcı oldu. 9 Haziran 1921'den beri Ankara'da Fransız temsilcisi Franklin
Bouillon'la görüşmeler yapılmaktaydı. Bu görüşmeler, Sakarya zaferinden sonra,
20 Ekim 1921'de Ankara'da olumlu bir şekilde sonuçlanarak, Ankara İtilafnamesi
adıyla tarihe geçen bir antlaşmayla noktalandı. Sakarya zaferi, askerlik ve
politika bakımından da Kurtuluş Mücadelemizin önemli bir merhalesi oldu. Yunan
ordusunun taarruz kabiliyeti kırıldı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 25-01-2007, 14:39   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

BÜYÜK TAARRUZ
VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ

Sakarya Savaşı'ndan sonra, kamuoyunda ve TBMM'nde taarruz için
sabırsızlık baş göstermişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922'de Büyük
Millet Meclisi'nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara
açıklamalar yapmıştı. "Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir
ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır.
Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten
çok daha kötüdür" diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye
çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için
hazırlıyordu. Haziran 1922 ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa,
taarruza geçmek kararını almıştı. Asıl amaç, yok edici bir meydan savaşı yapmak,
düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktı. Mustafa Kemal Paşa,
ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu
komutanlarını Akşehir'e davet etti. Böylece Yunanlıların ve İşgal Devletlerinin
dikkatleri çekilmeyecekti. 28 Temmuz gecesini, komutanlarla genel taarruz
hakkında konuşarak geçirdi ve gereken direktifleri verdi. Mustafa Kemal Paşa,
daha sonra 20 Ağustos 1922'de Ankara'dan Akşehir'e giderek, 26 Ağustos 1922
Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi. Çok gizli bir şekilde yürütülen
bu olayları kamuoyundan saklamak maksadıyla, 21 Ağustos'da Çankaya köşkünde bir
çay daveti verileceği gazete ve ajanslara bildirilmişti. 26 Ağustos sabahı
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa(Çakmak),
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte muharebeyi idare etmek
üzere Kocatepe'deki yerini aldı. Büyük taarruz burada başladı. Topçuların sabah
saat 4:30'da taciz ateşi ile başlayan harekat, saat 5:00'de önemli noktalara
yoğun topçu ateşi ile devam etti. Piyadelerimiz, Sabah 6:00'da Tınaztepe'ye
hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, Yunan askerini süngü hücumu ile
temizledikten sonra, Tınaztepe'yi ele geçirdiler. Bundan sonra, saat 9:00'da
Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi. Taarruzun birinci
günü, sıklet merkezindeki 1. Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye
kadar onbeş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele
geçird. 5. Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı
taarruzlarda bulundu. 2. Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruz'u, Genelkurmay Başkanlığı'nca
TBMM'ne bildirildi. Bu haber Meclis'i coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile
oldu. 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde
yeniden taarruza geçti. Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insan
üstü çabalarla gerçekleştirildi. 27 Ağustos saat 18:00'de, Afyon 8. Tümen
tarafından kurtarıldı. Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştu.
Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyon'a taşındı.
28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı
ile düşmanın 5. Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı. 29 Ağustos gecesi durum
değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle
sonuçlandırılmasını gerekli buldular. Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve
düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar
aldılar. Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi. 30 Ağustos 1922
Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük
Taarruz'un son safhası askeri tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak
geçmiştir. 30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman
ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal
Paşa'nın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta tamamen yok edilmiş
veya esir edilmişti. Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş
ve hazırlanan plan tam başarı ile uygulanmıştı. 30 Ağustos 1922'nin gurur verici
zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen düşmanın takip edilmesini ve üç koldan
Ege'ye doğru ilerlemesini uygun buldu. "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir.
İleri" diyerek, tarihi emrini 1 Eylül 1922'de verdi. Yunanlılar, İzmir'e doğru
kaçmaktaydı. Başta Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere çok sayıda esir
ele geçirilmişti. Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek,
9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi. Sabuncu Bel'den geçen 2. Süvari Tümeni,
Mersinli yolu ile İzmir'e doğru akarken, bunun solunda 1. Tümen de Kadife
Kale'ye doğru yürüyordu. Bu Tümenin 2. Alayı Tuzluoğlu Fabrikası'ndan geçerek
Kordonboyu'na ulaştı. Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5. Süvari Tümenimizin
öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4. Alay Komutanı Reşat Bey de
Kadife Kale'ye bayrağımızı çektiler. İzmir'de askerlerimiz coşku içinde
karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular. Süvarilerimizin Kordon boyundan
geçişi çok görkemli idi. Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa,
İzmir'in kurtuluşunu Belkahve'den seyretti. Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir
mesafeyi savaşarak katedip İzmir'e ulaşması içerde ve dışarda hayret ve takdir
uyandırdı. Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve
Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı
durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına
uygun buldular. Lord Kinross'a göre,"İngiltere, ciddi bir krizle karşı karşıya
bulunduğunu anlamaya başlıyor. Halk, Türklerle yeni bir savaştan korkuyordu". 11
Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması'yla, silahlı çatışma
durdurulduğu gibi, Edirne dahil Trakya'nın da Türkiye'ye bırakılacağı ve bir ay
içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edildi. Anadolu'da Yunan
politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu gelişmeler üzerine
istifa etti.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-02-2007, 20:06   #10
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

tşkler
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 16:19 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580