|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
25-01-2007, 15:03 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
ATATÜRK’ÜN DİN VE LAİKLİK ANLAYIŞI Son iki asırdan beri süregelen yenileşme ve çağdaşlaşma aşamasında Cumhuriyet dönemimizin ve O 'nun kurucusu olan Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün ayrı ve müstesna bir yeri vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan ATATÜRK, Osmanlı Devleti'nin siyasi ve askeri sahada yıkılış süreci içine girdiği, sivil ve asker aydınların din kültürü dahil doğu ve batı kültürünü en iyi şekilde aldığı bir dönemde yetişmiştir. Birinci Cihan Harbinin sona ermesi ve Mütareke`nin ilanıyla birlikte İstanbul`a dönen ATATÜRK, İstanbul`da kalıp, Bakan olmak hevesine düşmemiş ve zor olanı tercih ederek Üçüncü Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun`a çıkmıştır. Bu dönemde devletin korunması ve vatanda birliğin temini için din bilginleri ve aşiret reisleri dahil herkesle ya yüzyüze görüşerek, ya da yazdığı mektuplarla düşüncelerini onlara ileterek yabancı güçlerin Osmanlı Devleti'nin parçalanmasına yönelik planlarına karşı çıkmıştır. Atatürk'ün; İslam Dininden, Hz.Peygamberden övgü ve hürmetle bahseden, Müslümanlığından dolayı iftihar ettiğini dile getiren pek çok sözü vardır. Nitekim; Balıkesir Zağanos Paşa camiinde okuduğu hutbede "Ey millet ! Allah birdir, şanı büyüktür. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayık-ı diniyeyi tebliğe memur ve resul olmuştur... İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor... Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi. Fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış... Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devamına imkan yoktur..." diyor. (Dr. Utkan KOCATÜRK Atatürk'ün fikir ve düşünceleri Ankara 1971) Atatürk, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe'ye çevrilmesinin gerekçesi ile ilgili olarak şunları söylemektedir. "Türk Kur'an'ın arkasından koşuyor; fakat O' nun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım arkasından koştuğu kitapta neler olduğunu Türk anlasın..." (Osman Ergin Türk Maarif Tarihi 1-5 İstanbul 1977) | ||
|
25-01-2007, 15:03 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu ifadeden de anlaşıldığı gibi Atatürk halkın Kur'an'ın içindekileri anlaması için tercüme edilmesini istemiş bunun için de TBMM'ne talimat vermiştir. Bugün de bir çok din bilgini tarafından kaynak eser olarak istifade edilen Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR' ın "Hak Dini Kur'an Dili" isimli tefsir-i TBMM'nin Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine ayırdığı ödenekle yazılmıştır. Diğer yandan Atatürk; milletimizin daha iyi anlaması için, hutbelerin mevize (nasihat, öğüt) bölümünü Türkçeleştirmiştir. İslamiyet ve Kur' an-ı Kerim hakkındaki düşünceleri bu meyanda olan ve "Ben Luther olmayacağım" diyen (Ş.S. AYDEMİR . Tek Adam, C.3. Sh.496 . Afet İNAN' dan naklen , İst. 1981) Atatürk'ün Laiklik Anlayışı da; "Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmektedir." (din hürriyetine kefildir). şeklindedir. Bu tanımlamanın anlamı gayet basittir: "Din vardır, ama dinde zorlama yoktur" Zaten Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresi 256. ayeti kerimesindeki "Dinde zorlama yoktur".. hükmü de bunu emretmiyor mu ? Laiklik, dinsizlik demek değildir. Nitekim Atatürk; "Laik hükümet tabirinden, dinsizlik manasını çıkarmaya yeltenen fesatçılara fırsat vermemek lazımdır ." demiştir. 1938 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin onbeşinci yılı kitabında da, yani ATATÜRK'ün sağlığında benimsenen Laiklik Prensibi, şu şekilde izah edilmiştir: "Milli ve İçtimai hayata ferdin dinsiz, şu veya bu itikat sistemine mensup oluşu, milli ve içtimai vazifesi bakımından ne bir kusur, ne de bir fazilet sayılamaz. Türkiye'de dinin dünya işlerinden ayrı tutulduğu, Laikliğin ilan olduğu andan itibaren, hiç kimse, hiç bir ibadete icbar edilemez. Hiç kimse vicdanının ilhamı ile kabul ettiği ibadetten men olunamaz." ATATÜRK için laiklik, Türk İnkılabı’nın en önemli olayı ve çağdaş bir devlet yaratma çabalarının genel niteliğini oluşturur. Bu yüzden olmazsa olmaz özelliğini taşır laiklik. Laik anlayış, dünyayı, toplumu, boş inançlardan, bilim dışı yargılardan kurtararak tanımak demektir. Laiklik ilkesi Osmanlı teokrasisinin ve onun ürünü olan kısır, durağan zihniyetinin reddi anlamına gelir. ÒLaiklik dine karşı olmak demek değildirÓ demiştir ATATÜRK. Tersine laiklik yobazlığa, bağnazlığa ve din perdesi altındaki her türlü sömürüye karşıdır. ATATÜRK’ün hilafet, medrese ve tekkelere karşı aldığı sert tutum, bağnazlığın, her türlü gericilik ve tutuculuğun bu kurumların çevresinde yuvalanmış olmasındandır. Bu yüzden ATATÜRK, ÒEfendiler ve ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar ülkesi olamaz. En gerçek, en doğru tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın emir ve gereklerini yapmak insan olmak için yeterlidirÓ demiştir. ATATÜRK çağdaş ülkeler arasında varolabilmenin ancak hür düşünce ile sağlanacağını biliyordu. Bu yolda en büyük adımı da zaten laiklikle atmıştır. Bir başka konuşmasında da şunları söylüyor ATATÜRK: Ò Yüzyılardan beri olduğu gibi bu gün de toplumların bilgisizliğinden ve tutuculuğundan yararlanarak binbir türlü siyasi ve kişisel amaç ve çıkar elde etmek için dini araç olarak kullanmaya çalışanlar ne yazık ki içerde ve dışarda da hala vardır. İnsanlık da dine ilişkin duygu ve anlayış kadar ve mükemmel oluncaya değin din oyuncularına her yerde tesadüf edilecektir. Bilim ve sanatın gelişmesi bilimsel düşünüşün toplumun yönetimine egemen kılınması, kadınların erkeklerle eşit hak ve görevlere sahip olarak toplumsal yaşama katkıda bulunması ancak laik bir ortamda gerçekleşebilir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |