Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05-02-2007, 14:12   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Osmanlı Ordusu

GİRİŞ


Türk’lerde ordunun tarihi, Türklerin tarih sahnesine çıkmasıyla başlar. Yüzyıllar öncesinden bu yana her Türk’ün çocukluk çağlarından başlayarak kısa zamanda askerlik ve ordu bilincine eriştiği, bütün hayat boyunca da bu bilincin içinde yaşadığı bir gerçektir. Esasen Türk’lerin tarih alanında görünmeleri de teşkilatlanmış ordu sistemi içinde olmuştur. Türk’lerin henüz göçebe yaşadıkları çok eski devirlerde mevcut kabile ve aşiret kuruluşları da askerlik ilkelerine uygun bir karakter taşımıştır. Türkler en küçük insan topluluğundan, en mükemmel cemiyet düzenine kadar daimi bir disiplin atmosferi içinde bir nevi askerlik bilincine sahip olarak birbirlerine kenetlenmişler, bu anlayışın en ileri derecesini de ordularının bünyesinde gerçekleştirmeyi bilmişlerdir.

Türklerin tarih sahnesine çıkmaları ile yaşadıkları bozkır şartları ordu-ulus karakterini almalarını gerektirmiştir. Türk ordusu; Türk ulusu kadar eskidir deyimi, ulusumuzun tarihi yapısını en iyi şekilde yansıtan bir gerçeğin ifadesidir.[1]

Türklerdeki ordu teşkilatının en önemli örneklerini Osmanlı İmparatorluğundan görmekteyiz. 1299 yılında kurulan Osmanlı İmparatorluğunun ilk yıllarındaki teşkilatında Selçukluların ve Memlûkların tesiri görülür. İlk Osmanlı Hükümdarı Osman Gazi devrinde ordu, yalnız atlı akıncılardan ibaretti. Ancak bu ordu düzenli bir birlik olmayıp, savaş sırasında toplanır, savaş bitince herkes işine gücüne dönerdi. Yani o zamanda adeta gönüllüler ordusu vardı. Herkes istediği gibi giyinir, bir kıyafet birliği yoktu. Akıncılar birbirlerinden ayrılmazlar, birlikte hareket ederlerdi. Sonraları gerek Bizans’a ve gerekse Anadolu’daki komşu Türk beyliklerine karşı devletin emniyetini sağlayabilmek için daha esaslı bir silahlı kuvvete ihtiyaç duyuldu. Bu amaçla Orhan Gazi zamanında silahlı yaya teşkilatı meydana getirildi. Bir süre sonra girişilen fetihler orduya bir düzen vermek gerektiğini ortaya koydu. Bu amaçla Çandarlı Kara Halil Paşa görevlendirildi. Birçok yerden genç yiğitler toplanarak düzenli bir ordu teşkil edildi.Atsız olanlarına yaya veya piyade, atlılarına da müsellem denilen bu askerlerin komutanları onbaşı, yüzbaşı ve binbaşıydı. Zamanla bu teşkilat yetmez oldu. I.Murat disiplinli ve daimi bir ordu fikrini ortaya koydu. Bütün Osmanlı Devlet Teşkilatında olduğu gibi, Selçuklu Devleti örnek alınarak “Yeniçeri Ocağı” adıyla daimi ve ücretli bir Osmanlı Ordusu ve bu orduyu personel bakımından beslemek üzere “Acemi Ocağı” kuruldu.
Tarihte bir imparatorluk için askeri teşkilatın ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu Yeniçerililer ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkiden anlayabiliriz.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:13   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

I. BÖLÜM



ACEMİ OCAĞI ve YENİÇERİ OCAĞI



ACEMİ OCAĞI


Osmanlı Devleti Rumeli tarafına genişlemeye başlayınca daimi bir orduya ve daha fazla askere ihtiyaç doğmuş, bu da savaşta esir alınan askeri şartlara uygun Hristiyan çocukların kısa bir müddet Türk terbiyesi ile yetiştirilerek yeni bir askeri sınıf meydana getirilmesiyle karşılanmıştır. İşte bu teşkilat Kapıkule ocağının çekirdeğini teşkil etmektedir. Acemi Ocağı ile Yeniçeri Ocağı teşkilatları Sultan I.Murat zamanında Kadıasker Çandarlı Halil ve Karamanlı Molla Rüstem’in tavsiyeleriyle kurulmuştur. Neşri’de kaydedildiğine göre Çandarlı Hayreddin Paşa, savaşta elde edilen esirlerden “Bunları Türk’e virelüm. Hem müslüman olsunlar, hem Türkçe öğrensinler. Sonra getürelüm Yiniçeri olsunlar” diyerek bu teşkilatın kurulmasında önemli ölçüde rol oynamıştır.[1]

Yeniçeri Ocağına asker yetiştirmek için kurulmuş bulunan Acemi Ocağı kadıasker Çandarlı Kara Halil ile Karamanlı Molla Rüstem’in çalışmaları sonucu ilk olarak Gelibolu’da meydana getirilmiştir. Daha Rumeli Fatihi Süleyman Paşa zamanında, bizzat kendisi tarafından savaşta esir alınan Hristiyan çocuklarının kısa bir eğitimden geçtikten sonra iki akçe yevmiye ile Yeniçeri olarak savaşa gönderildikleri görülmektedir. Ancak onun ölümünden sonra bu usul savaş esirlerinin önce Lapseki, Çardak ve Gelibolu arasında hizmet veren at gemilerinde birer akçe gündelik ile beş on yıl çalıştıktan sonra yeniçeri olmaları şekline dönüşmüştür. Donanma hizmetinde kullanılan bu esirlerden başka bir kısım da Anadolu’da Türk çiftçilerinin yanına verilip Türkleştirilerek yeniçeri yapıldı. Böylece Gelibolu’da kurulan bu ilk Acemi Ocağı genişletildi. Bu ocağın en büyük subayı Gelibolu Ağası olarak adlandırıldı.

Acemi oğlanı iki şekilde alınırdı. Bunlardan biri savaşlarda elde edilen erkek esirlerin beşte birinden (pençik), diğeri ise Osmanlı tebaası Hristiyan çocuklarından. Bunlardan savaşlardan elde edilen esirlerin asker olarak alınmasıyla ilgili Pençik kanunu tertib edilmişti.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:13   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu sebeple alınan esir oğlanlara Pençik oğlanı adı verilmiştir. Pençik oğlanlarının önemli bir kısmı akıncıların düşman memleketlerine yaptıkları akın sonucu elde edilirdi. Bu elde edilen esirler Pençikli denilen memur tarafından tesbit edilir bunlardan on ila onyedi yaşları arasında erkek esirlerden vücutça kusursuz ve sağlam olanlar devletçe üçyüz akça karşılığı satın alınırdı. Onsekiz yaşındakiler ve hatta daha büyüklerinden münasip olanlar da alınabilirdi. Böylece Acemi ocağına ilk insanlar Pençik kanunu ile toplanmıştır. Bu usulün oluşmasında önemli yeri olan Kara Rüstem ise Gelibolu’da Pençik resmini toplamakla görevlendirdi.

Pençik kanunu daha sonra daha ayrıntılı hale getirildi. Acemiliğe alınmayanlar şirhar; (3 yaşından sekiz yaşına kadar, yavru), gulâmçe (sekizden oniki yaşına kadar küçük çocuk), gulâm (bulûğa ermiş çocuk), sakallı (traşı gelmiş olanlar) ve pîr (ihtiyar) gibi isimler altında bir takım sınıflara ayrıldı ve buna göre vergi alındı. Başlangıçta Acemi ocağına alınan esirlerin yaşlarına dikkat edilmezken, daha sonra on ile yirmi yaşları arasındaki çocukların alınmasına karar verildi. Diğer taraftan Pençik oğlanlarının Anadoluya gönderilerek az bir bedel karşılığında Türk çiftçilerinin hizmetine verilmesi kararlaştırıldı. Böylece Türk-İslam terbiyesi alıp, Türkçeyi öğrenmeleri sağlanmış oldu. Böylece daha iyi bir şekilde hizmet edeceği düşünüldü. Aynı usul daha sonra devşirmelere de tatbik olunmuştur.

Pençik oğlanlarının Anadolu’daki Türk çiftçilerinin yanına verilmesi onların aradaki deniz dolayısıyla kaçamayacaklarının düşünülmüş olmasından ileri gelmiştir. Bununla beraber zaman zaman yine Avrupa’ya esir çocukların kaçtıkları görülmüştür. Türk çiftçisine esir verilmesi kanununun Sırpsındığı savaşından sonra konulduğu kaynaklar da yer almaktadır. Bazı kaynaklarda ise bu usulün İstanbul’un fethinden sonra olduğu belirtilmektedir.[1]

Türk çiftçileri yanında yetiştirilen pençik oğlanları birer akçe yevmiye ile Acemi Ocağına, Gelibolu’daki gemi hizmetine verildikten sonra buradan “kapuya çıkma” veya “bedergâh” ismiyle Yeniçeri Ocağına kaydedilirlerdi. Esir ve devşirmeler XV.asır ortalarından Hibaren Rumeli’deki çiftçilerin yanına da verilmeye başlamıştır. Bunlardan Anadolu’dakilerin kontrolü Anadolu Ağası, Rumeli’dekiler de Rumeli Ağası denilen bir çeşit zabıta memurlarına verilmişti.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:13   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Acemi Ocağı Teşkilatı daha sonra ihtiyaç nisbetinde genişletildi. Fetih hareketlerinin genişlemesi dolayısıyla askere duyulan ihtiyaç ve bazı siyasi olaylar Pençik oğlanından başka Devşirme ismiyle Rumeli tarafından ocağı çocuk toplanmasını gerekli kıldı. Özellikle Ankara savaşından sonra iç karışıklıklar ve fetihlerin durması sonucu esir elde edilememesi üzerine, daha önce Türk-İslam devletlerinde uygulanmamış olan bir usulle Hristiyan tebaa çocuklarından sadece bir tanesinin alınması kararlaştırıldı. Bunun için bir Devşirme Kanunu çıkarıldı. Bu kanun çerçevesinde lüzum ve ihtiyaca göre üç-beş senede ve bazen daha da uzun bir müddetle Hristiyanlardan sekiz ile duruma göre yirmi yaş arasında sağlıklı ve kuvvetlilerinden Acemi oğlanı alınmaya başlandı. İlk önceleri Rumeli tarafından Arnavutluk, Yunanistan, Adalar ve Bulgaristan’dan çocuk toplandı. Devşirme yapılacak bölgede, öncelikle gönüllü olarak devşirilmek isteyenlerin çocukları alınırdı. Zira bu devirde yeniçeri olmak veya devlet kademelerinde önemli mevkilere gelebilmek için devşirme sistemi önemli bir fırsattı. Yeteri derecede gönüllü olmaması durumunda normal usule göre çocuk devşirilirdi. Bu durum XV.asır sonları ve XVI.asır başlarından itibaren Anadolu’ya da şamil olmuş, XVII. asırda ise bütün imparatorluğu içine almıştır.[1]

İlk Sultanlar devşirme düzeniyle nasıl bir afacanı sırtladıklarını görebilselerdi bu işe herhalde ara verirlerdi. Oysa haklı olarak istedikleri tek şey doğrudan kendilerine bağlı özel bir ordunun yaratılmasıydı. Devşirme yoluyla askere alma kararı da böyle verildi. Ayrıntılara büyük önem veren Osmanlılar bu kararı alınca, kimsenin yanlış yorumuna meydan vermeyecek kadar açık ve kesin kurallardan oluşan bir devşirme düzeni kurdular.[2]

Devşirme işinde birinci derecede Yeniçeri Ağası sorumluydu. Devşirilenlerin bütün işleri ağa tarafından kontrol edildikten başka, Acemi Ocağı’na alınacak çocukların sayısı da onun izniyle olurdu. Devşirmeye gidecek ocak ağaları da o seçer, devşirme yapılacak bölgelere memurlar sevk edilerek, sancak beyleri, kadılar ve tımarlı sipahilerin yardımıyla devşirme gerçekleştirilirdi. XVI.yüzyıl ortalarına kadar beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılar tarafından yürütülen devşirme işlemi, bu tarihten sonra ocaktan sekbanbaşı, solakbaşı, zağarcıbaşı, seksoncubaşı, turnacıbaşı vs. görevliler tarafından yerine getirilmiştir.[3]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:14   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Devşirme memuru vazifesinde tamamen serbestti. Elinde bulunan ferman çerçevesinde kazalara göre tesbit edilmiş miktarda çocuk devşirirdi. Her kırk hanede bir oğlan devşirmek kanundu. Devşirme yapılacak yerde bütün görevliler ile o bölgenin papazları ve çocukların babaları hazır bulunur, herhangi bir suistimal olmaması için vaftiz defterlerindeki kayıtlara bakılarak karar verilirdi. Devşirme olarak alınan çocuğun köyü, kazası, sancağı, baba ve anasının isimleri, doğum tarihi, eşkali bir deftere yazılırdı. Bir aileden bir çocuk alınır, tek çocuğu olanlardan ise devşirme alınmazdı. Ticaretle meşgul olduklarında Yahudilerden devşirme alınmazdı. Özellikle asil ailelerin çocuğunun alınmasına dikkat edilirdi. İyi terbiye göremeyeceği gerekçesiyle anası ve babası ölmüş çocuklarla, şımarık olur düşüncesiyle köy kethüdâsının oğlu devşirilmezdi. Arıca Türkçe bilenler, çoban çocuklar, kel, uzun ve kısa boylu olanların alınmaması kanundu. Poturoğulları denilen Bosna Müslümanlarından ise devşirme alınmasına müsaade edilmişti. Devşirilen çocuklara kırmızı yırtmaçlı muvahhidi aba ve başlarına da kırmızı keçeden külâh giydirilirdi.[1]

Devşirilen çocuklar “sürü” denilen yüzer, yüzellişer, ikiyüz veya daha fazla kişilik kafileler halinde “sürücü” denilen devşirme memurlarının ve muhafızların nezaretinde at, deve veya araba gibi nakil vasıtalarıyla hükümet merkezine sevkedilirdi. İstanbul’a getirilen devşirme çocuklar ancak muayene edildikten sonra kendilerine Acemi oğlan ismi verilirdi.[2]

İstanbul’a gelen çocuklar iki-üç gün dinlenmeden sonra sağ ellerinin şahadet parmağı kaldırılarak kelime-i şahadet getirtilip Müslüman olurlardı. Daha sonra Yeniçeri Ağasının huzurunda kontrolden geçen devşirmeler Eşkal Defterine kaydedilir ve sünnet edilirdi. Bundan sona ise bir kısmı saraya, bir kısmı Bostancı ocağına sevkedilir, kalanlar da Anadolu ve Rumeli ağaları vasıtasıyla geçici bir zaman için Türk köylülerine verilirdi. Bunların toplandıkları bölge dışına verilmeleri adetti. Bu sebeple Rumeli’den devşirilenler Anadolu’ya; Anadolu’dan devşirilenler ise Rumeli’ye verilirdi. Böylece aralarında deniz dolayısıyla kaçmaları engellenmeye çalışılırdı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:14   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türk köylülerinin yanında en az üç, en fazla sekiz sene gerekli ölçüde eğitilen Acemi oğlanları, Gelibolu ve İstanbul’daki Acemi Ocaklarına sevkedilirlerdi. Acemi oğlanlara sivri uçlu serpuş adı verilen şapka giydirilmesi kabul edilmişti. Ocağa önceleri Acemi Ocağı Ağası ismi verilen 25 akça ulûfe ile biri kumandan olarak tayin edilmişti. İstanbul’un fethinden sonra ise ocağın burada kurulması üzerine Gelibolu Ağası denilen bir baş ağa ve emrine sekiz çorbacı, yani bölüm kumandanı verildi. Bunların oda denilen kışlalar, Şehzadebaşı ile Vezneciler arasında bulunmakta idi. Gelibolu Acemi Ocağının mevcudu dört-beş yüz kadarken, İstanbul’daki ocağın Fatih dönemi ortalarında üçbin kadardı.[1]

Acemi Ocağındakilere ulûfe denilen maaş verilirdi. Bunların maaş işleri Yeniçeriler gibi Piyade mukabelecisi tarafından görülürdü. Acemilere bir, iki veya ikibuçuk akçe yevmiye verilirdi.

Bunun haricinde âdet-i zerpul adıyla pabuç akçesi alırlardı. Acemi oğlanlara bundan başka senede iki kat elbise ile Fatih devrinden itibaren kıdemlilerine kaputluk, yağmurluk ve şalvarlık çuha ile sarı veya kırmızı renkte iki adet gömlek tahsis edilirdi. Muhtelif hizmetlerde bulunan acemilerin Yeniçeri Ocağı’na kayıt ve kabullerine Çıkma veya Kapıya Çıkma (bedergâh) adı verilirdi. Bunların kapıya çıkmaları her zaman uyulmamakla birlikte sekiz yıldı. Bu müddeti dolan acemi oğlanlarının isimleri İstanbul ağası tarafından düzenlenen defterlere kaydedilir ve Yeniçeri ağasına sunulurdu.

Acemiler kapıya çıkarlarken ikişer akçe ulûfe ile defterlere kaydedilirlerdi. Kapıya yeni çıkmış olanlara ise düzen akçesi ismiyle ikişer altın verilmesi kanundu. Acemi Ocağından Yeniçeri Ocağına geçenler odalara ayrılır, bir kısmı Bostancı Ocağına ve diğer saray hizmetlerine verilirdi. Böylece tecrübe kazanmaları sağlanırdı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:14   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

YENİÇERİ OCAĞI


Padişahın hizmetine ait yaya kuvvetlerinden olan Yeniçeri Ocağının, I.Murat zamanında 1362 de kurulduğu bilinmektedir. Ocağın tertibinde Selçuklu ve Memlükler örnek alınmıştır.[1]

Orhan Bey’in oğlu Süleyman Paşa tarafından, savaşta elde edilen esirlerden devlete verilen beşte biri, bir müddet eğitildikten sonra ihtiyaç doğrultusunda iki akçe yevmiye ile yeniçeri yapılmaktaydı. Ancak bu usulün mahzurlu bulunması üzerine daha sonra Gelibolu Acemi Ocağında yetiştirilen efrad Yeniçeri Ocağına alınmaya başlamıştır. Bu ocağında kurulmasında Çandarlı Kara Halil ve Kara Rüstem’in büyük rolü olmuştur.

Yeniçeriler bir intihar alayı değildi. Düşmanları onlardan korkuyla kaçıyordu. Kazanılan en büyük şeref, yığdıkları düşman ölüleriyle ölçülürdü.[2]

Askere alınabilecek insan gücü her zaman mevcuttu. Yeniçeri Ocağının gelişmesi için gereken harcamanın karşılanabilmesi de büyük bir özen ve dikkatle planlandı. Bu husus, vergi kaynaklarının gereğince tahsisini ve harcamaların sorumluluk altında yapılmasını gerektiriyordu. Zamanla yeniçeriler politik güç kazanmaya başlayacaktır.

Yeniçeriliğin ilk teşkilinde orduya bin kadar yeniçeri alınmış ve bunların her yüz kişisine kumandan olarak Türklerden meydana getirilen yaya askeri usulüne uygun olarak bir Yayabaşı tayin edilmiştir. Ocak XV.yüzyılın ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken, Fatih Sultan Mehmet zamanından itibaren sekban bölüğünün de kurulmasıyla iki sınıf haline gelmiştir. XVI.yüzyıl başlarında ise Ağa bölükleri denilen üçüncü bir sınıfta teşekkül etmiştir. Bütün Yeniçeri bölüklerinin mevcutları XV.yüzyıl ortalarına kadar aşağı yukarı onbin kadardı. Yeniçeriler ücretli piyadelerdi. Seferde ve kale nöbetinde olmadıkları zaman sürekli olarak kışlalarında kalırlardı. Bu nedenle evlenmeleri yasaktı. Ulufe alırlar, 45 yaşında emekliye ayrıldıktan sonra bile üniformalarıyla dolaşır, isterlerse kışlalarında yaşarlardı. Profesyonel askerler olan yeniçeriler, tüfek kullanmayı kabul ederek bunu saldırı silahı olarak benimsediler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:14   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeniçeriler sultana bağlı kul konumundaydı. Kuramsal olarak yalnızca acemi oğlanlar arasından seçilirlerdi. Bu gelenek XVII.yüzyılda acemi oğlanı kalmayana kadar sürmüştü. Yeniçeri ortasının komutanına çorbacı denir, rütbesini gururla taşıdığı fakat hiçbir zaman kullanmadığı görülür. Yeniçeri Ağası vardı.Yeniçeri Ağası Süleymaniye Külliyesi ile Haliç arasında, Tekeli Köşk adıyla anılan ahşap bir konakta kalırdı. Yeniçeriler merasimlerde başlarına kırmızı ya da beyaz keçeden Hacı Bektaşı Velinin cüppesinin kolunu simgeleyen börk giyerlerdi.[1]

Yeniçeriler sarayda ya da saraya bağlı okullarda eğitilip pekiştirilir ve giderek gelişen bir geleneğe sadakatle katılmanın gururunu taşırdı. Bu kuruluş etkin bir topluluktu ve giderek hem sivil hem de askeri alanda otorite kazanıp büyük bir güç olarak ortaya çıktı. Kendilerini halktan ayrı kılan bir düzenin beslediği yeniçeriler, bir süre sonra devlete bile meydan okuyabildiler. Nitekim zaman zaman uygun ortamların oluştuğunu sezdiklerinde bile herhangi bir çıkarcı komutanın buyruğu altına girmeyi kolayca kabullenmediler. Sebep oldukları ayaklanmaların çoğu kez felaketlerle sonuçlanması, ileriye yönelik düşüncelerden ve yakıp yıkarak can almanın ötesinde yapıcı bir planlama yeteneğinden yoksun olmalarından kaynaklanıyordu. Yeniçeriler Osmanlıların ilk dönemlerindeki silah arkadaşları gibi özgür kişiler değillerdi. Aksine devlet yapısının ayrılmaz bir parçası olarak bu ağın içinde yer aldılar. Öyle ki bu yapının yıkılması kendilerinin de sonu demekti. Dolayısıyla uyguladıkları politikalar hiçbir zaman küçük çaptaki kişisel çıkarlarının boyutlarını aşamadı. Öte yanda iş başına gelen hükümetler de, asilerin elebaşlarına görkemli ünvanlar verip onları maddi yönden memnun ederek etkisiz kılmaya çalıştılar. Ancak bunlar kıskanılır bir yaşam sürerken, giderek artan bir kayıtsızlık içinde sedirlerine yayılıp kendilerine destekleyen kitlelerden koptular. O zamanda yeniçerileri bu unvanlarından sıyırıp canlarını almak kolaylaştı. Oysa kendi kişisel çıkarlarına hizmet ettikleri ölçüde topluma da hizmet vermeyi amaç edinmiş olsalardı, saltanat yıkılıp giderdi. Ancak böyle yapmadılar, çünkü o niteliğe sahip değillerdi.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:15   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeniçeri, Hristiyan tebadan devşirilmiş askerdir. Karmaşık ve çok protokollü olan yeniçeri teşkilatı, Batılılara pek cazip görünmüştür. Hemen hemen bütün ihtilalleri onlar yapmışlardır. Onlar vezir öldürmüş, padişah şehid etmişlerdir. Zirâ tek büyük merkezleri İstanbul’dur. Bir bakıma padişah kendi kapıkulunun esiri olmuştur. Onun için devamlı hadise çıkaran, hiç olmazsa hadiselerin devamlı içinde olan yeniçeriler, tarih sayfalarını çok işgal etmişlerdir.

Kapıkulu askeri I.Murat’la başlamakla beraber, onun icadı değildir. Selçuklular’dan kalmıştır. “Kul”, “köle” gibi Türkçe bir kelimedir ve manası açıktır. “Kapı” ise, devlet veya saray (padişah) kapısı manasındadır. Bu asker, padişah namına devrilip padişahın kulu olarak hizmet etmek görevinde bulundukları için bu adı almışlardır. “Çeri” ise Türkçe’de asker demektir. I.Murat, yeni bir sınıf oluşturduğu, kendisine babadan kalan yaya (piyade) ve atlı (süvari) askerlerinin yanında yeni bir askeri sınıf ortaya çıkardığı için bu zümreye “yeni çeri” denilmiş ve kelime “yeniçeri” şeklinde kaynaşmıştır. Sonra acemi oğlanları bir piyade sınıfı olan yeniçerilikten gayrı sınıflara da verildiği için, bütün devşirme sınıflar “Kapıkulu Ocakları” adı altında toplanmıştır.[1]

Ocak 1362’de I.Murad tarafından kurulmuş, 463 yıl sonra 1826’da II.Mahmud tarafından kaldırılmıştır. Ocağın kaldırılmasına “Vak’a-i Hayriyye = Hayırlı Olay” denilmiştir. Cumhuriyet rejimi hariç, Türkiye tarihinin reform asırlarının en radikal inkılabıdır. Tanzimat’ı, Meşrutiyet’i, Cumhuriyet’i, Demokrasi’yi hep Vaka-i Hayriyye sağlamıştır. Bütün radikal inkılaplar Vaka-i Hayriyye’nin gerçekleştirilebilmesi sayesinde mümkün olabilmiştir. Vaka-i Hayriyye, çok kanlı bir şehir muharebesinden sonra gerçekleşebilmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:15   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

II. BÖLÜM


I. YENİÇERİ OCAĞININ ÜYELERİ (KUMANDANLARI, AĞALARI)

A. YENİÇERİ AĞASI

Yeniçeri ocağının en büyük kumandanı Yeniçeri Ağası olup bundan sonra sırasıyla Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası ve Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Seksoncubaşı, Turnacıbaşı, Başçavuş ve Muhzır Ağa ocağın en büyük ağalarıydı. Bunlardan Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 senesine kadar ocaktan tayin edilirken bu tarihten sonra sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte bu kanun daha sonra değiştirilmiş ve tamamen ocak dışından kişiler ağa tayin edilmiştir.[1]

Yeniçeri Ağası Yeniçeri Ocağıyla Acemi Ocağı işlerinden sorumlu bulunmaktaydı. Ayrıca İstanbul’un asayişi ile de ilgilenir, beraberinde bulunan bir heyetle dolaşıp asayişi sağlardı. Bu bakımdan hükümdarlar bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına özen gösterilmişlerdir.

Kanunnâmelere göre Yeniçeri Ağasına önceleri dörtyüz elli akçe yevmiye verilmişken, daha sonra bu beşyüz akçeye çıkarılmıştır. Ayrıca her yıl Koyun Emini’nden sekiz bin kuruş geliri vardı. Bunun haricinde arpalık olarak Tuna yalısında ellibin akçelik bir de serbest zeamet bağlanmıştı. Yeniçeri hazinesinin üçte biride ağanın gelirleri arasındaydı. Öte yandan üç sene de bir padişahın has ahırında bir at verilmesi kanundu. Eğer Yeniçeri Ağası sancağa çıkacak olursa dörtyüz otuz bin akça verilmesi gerekiyordu.

Yeniçeri Ağası padişahın cuma namazına çıkışında maiyyetinde yeniçerilerle beraber selâmlıkta bulunurlardı. Sefer sırasında da padişahın koruyucusu ve has askeriydiler. Sefere ağalığa alt iki tuğ ile beyaz bir sancakla katılırdı. Kendisi seferdeyken yerine sekbanbaşı bakardı. Bununla birlikte bazen ağalardan biri de vekalet ederdi.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 06:45 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580