|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
12-02-2007, 10:02 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
AMAZONLAR Mitolojide Amazonlar, mitoloji kahramanlarına denk savaşcı kadınlardır. Savaş aletleri ok, yay, kargı ve "labrys" denilen, Anadolu'da özellikle Hititler'de, Karya'da ve Girit'de rastlanan iki ağızlı baltadır. Halikarnas Balıkçısına göre iki ağızlı balta Anadolu'nun simgesidir. Resim ve kabartmaların çoğunda Amazonların elinde hep bu balta bulunmaktadır. Söylenceye göre Amazonlar Anadolu'da yaşamışlar ve birçok kent kurmuşlardır. Amazonlar'ın kurduğu kabul edilen kentler; Ephesos/Selçuk, Smyrna/İzmir, Kyme, Gryneion, Pitane, Ege bölgesindeki kentlere ilaveten Midilli adasındaki Mytilana, Marmara ve Karadeniz yörelerinde ki Myrleia, Sinope/Sinop'tur.Bunlara yine Ege bölgesindeki Elaia, Anaia, Latori kentlerinde de eklememiz gerekmektedir. Ephesos'da ki Artemis tapınağı da Amazonlar tarafından başlatılmıştır. Ephesos'da ki kazılar savaşcı kadınlara ait, tanrıça Artemis'e hizmet eden heykelcikler de ele geçirilmiştir. | ||
|
12-02-2007, 10:03 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Anadolu mitolojisine göre tamamen kadınlar tarafından kurulmuş, ilk ve son devlet. Sinop ve Samsun bölgesini içine alan bölgede yaşadıkları sanılır. Amazon'un Ermenice deki anlamı "Ay Kadın", Yunancadaki anlamı "Memesiz" idi. Sol göğüslerini kestikleri söylenir. Tam olarak aydınlanmamışsa da Ma adlı bir savaş tanrıçasına kendilerini adamış silahlı rahibeler oldukları sanılmaktadır. Aslında Amazonlar üzerine söylenen pek çok efsane vardır.Bunlardan biri Skythlerle ilgili olandır. Thermodon Savaşı’nı kazanan Yunanlılar,savaş sonrası canlı yakaladıkları Amazonları gemilere koyup denize açılırlar.Amazonlar bir anda askerleri döve döve öldürüp yönetimi alırlar.Gemi kullanmayı bilmediklerinden tekneyi rüzgarın akışına bırakırlar ve Dikbayır’da karaya vururlar.Burası Skythler’in yurdudur. Burada atları evcilleştirip etrafı yağmalamaya başlarlar.Skythler savaştıkları insanların kadın olduğunu anlayınca çok şaşırırlar ve kadın oldukları için Amazonları bir daha öldürmeme kararı alırlar.Hatta onlarla dost olup gençleri Amazonlarla evlendirip sağlıklı bir ırka sahip olmayı düşünürler.Skythler Amazonlar’dan normal kadınlar gibi ev işleri ,yemek yapıp çocuklarla ilgilenmelerini isteyince Amazonlar bunu redderler.Gençlere , Amazon töresinin onların dövüşmesini,bir savaşçı gibi yaşamalarını emrettiğini,eğer kendileriyle yaşmak isterlerse onlarla kalmaları gerektiğini söylerler. Bunu kabul eden Skyth’li gençler Skyth topraklarından Tanais’e yerleşirler. | ||
12-02-2007, 10:03 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ayrıca Herakles ile Theseus da Amazonlarla savaşmışlardır. Amazonlar öç almak için Attika’ya sefer yapmıştır.Troya savaşında da Amazonlar Troyalılar’ın yardımına koştular. MARMARA BÖLGESİ İLE İLGİLİ EFSANELER Söz antik çağlardan açıldığında, “Mysia’nın kuzey bölümüyle Troas ve Bithynia ‘nın tamamı bu bölge içinde yer alıyor. Çanakkale ve İstanbul boğazları ise bölgenin girişleri ve de kapıları.”[1]Mitolojinin en ünlü öyküleri Çanakkale’de yaratılmış.Dünyanın en ünlü destanı İlyada’nın konusu burada geçmiştir.Efsanelerimize Çanakkale’nin kuruluş efsanesiyle başlayalım. A. BOĞAZİÇİ EFSANELERİ I. BOSPHORUS Karadeniz Boğazının adı Bosfor(Bosphorus) ,şu efsaneden alınmıştır: Tanrılar tanrısı Zeus,Argos Kralının kızı İo’ya aşık olur.Zeus, kıskanç karısı Tanrıça Hera’ya görünmemek için kendisini ve İo’yu kara bir bulutun içine saklayıp dolaşır.Ama çok geçmeden Hera aldatıldığını anlar ve bulutu üfleyerek gökyüzünün uçsuz boşluğuna göndermek ister. Zeus hemen İo’yu buzağı şekline sokar.Bu oyunu da anlayan Hera ak buzağıyı çok sevdiğini söyleyerek kocasından ister.Zeus da vermek zorunda kalır. Hera buzağıyı alınca hemen yüz gözlü sığırtmaç Argos’a teslim eder ve kesinlikle kaybetmemesi için emir verir.Argos iki gözüyle uyuyup diğer gözleriyle de buzağıyı gözetler. Sevgilisinin çektiği acılara dayanamayan Zeus,oğlu Hermes’i Argos’un yanına gönderir ve buzağıyı kurtarmasını ister.Hermes bir çoban kılığına girer ve kavalıyla ninni çalıp uzun uzun masallar anlatarak Argos’un yüz gözünü de uyutup kapattıktan sonra onu öldürür.Daha sonra Argos’un yüz gözünü de alıp kuyruklu tavuskuşunun kuyruğuna serper. | ||
12-02-2007, 10:03 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ama Hera yine durumu öğrenir ve zavallı buzağının başına bu kez de ısırıcı bir atsineği dolar. Zavallı İo nereye gitse atsineği onu bırakmaz.Yemek yerken,uyurken hep rahatsız eder.İo rahatsızlığından yerinde duramaz, durmadan oradan oraya koşturur.Hera’nın da asıl amacı İo’yu Olimpus’dan uzaklaştırıp kocası Zeus’un ondan uzaklaşmasını sağlamaktı. Sonunda bu atsineği Hera’nın istediğini gerçekleştirir.İo’yu o kadar çok rahatsız eder ki, zavallı buzağı kurtuluşu kaçmakta bulur.Diyar diyar kaçarken Boğaziçi’nden geçer. Bu nedenle de Boğaziçi’ne BUZAĞI GEÇİDİ anlamına gelen “BOSPHORUS” adı verilmiştir. II. KAVAK KAYALARI: Boğaziçi’ne ait ikinci efsane ise “Kavaklar”a ait. Küçük İason, amcası Pelias’tan kendine ait krallık tacını alabilmek için Kokhis’teki Altınpost’u getirmek üzere Argo adlı bir gemiyle yola çıkar.Altınpost kahramanları Boğaziçi’den Karadeniz’e çıkacakları zaman Boğaz’ın iki yanındaki kayaların bir insan ağzı gibi açılıp kapandıklarını görürler. Daha önce de buradan geçen gemilerin kayalara sıkışıp parçalandıklarını duyduklarından kendilerine bir çıkış yolu aramaya başlarlar.Önce kayaların arasından bir kumru uçururlar.Kumru geçebilirse kendilerinin de kolalıkla geçebileceklerine inanırlar. Kumru kuyruğunun en uç tüylerini kayaların arasında bırakarak geçer.Onlar da kumrunun yolunu izleyerek o zamanki adı Hoyrat Denizi olan Karadeniz’e hem kaylardan sakınarak, hem de kuzeyde oturan Amazonlara gözükmeden bir gece vakti karanlıkta çıkarlar.bu geçiş hem zor hem de uzun sürer. | ||
12-02-2007, 10:03 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Argo gemisi, kumruyu izleyerek kayalara geldiğinde gemini kaptanlığını Trakyalı ozan Orpheus yapmaktadır.Geminin kahramanları var güçleriyle kürek çekerken Orpheus da elinde liriyle onlara destek veren melodiler çalar.Çaldığı müzikle kahramanların yüreklerine sevinç,kollarına kuvvet gelir.Kahramanlar kavga edecekleri zaman bile Orpheus’un müziği yüreklere barış getirir. Şarkılarıyla gemicileri büyüleyip yanlarına çağıran deniz kızları(Siren)yla karşılaştıkları an yine Orpheus lirini çıkarır ve sirenlerin türküsünü yenmekle kalmayıp lirinin sesiyle sirenleri öyle bir büyüler ki Kavalar’daki kayaların bile ağzı açık kalır.Kahramanlarımız da Kavaklar’ı kolayca geçerek Karadeniz’e açılır.Boğaz’ın o kayaları bu efsanede Symplegad Kayaları adını alır.Bu olaydan sonra o kayalar uslanır ve yerlerine oturur. B. ÇANAKKALE EFSANELERİ Mitolojinin en ünlü ve içli öyküleri Çanakkale’de yaratılmış.Ünlü ozan Homeros,”İlyada” adlı ölümsüz yapıtını Çanakkale yöresi için yaratmıştı.İlyada bu şehrin destanıdır. “…Anadolulu Homeros, burada on yıl süren o kanlı savaşları anlatmaz yalnızca.Sözü döndürür,dolaştırır,sonra da bir yolunu yordamını bulup başlar tanrıların ve ölümlülerin başka başka yerlerdeki öykülerini de anlatmaya.Bu nedenle de Yunan Mitolojisi denen efsaneler bütünü Çanakkale yöresinde yaratılmış demektir bir bakıma.”[1] Bu yöreyle ilgili ilk efsanemiz buranın kuruluş efsanesidir. | ||
12-02-2007, 10:03 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| I. ÇANAKKALE’NİN KURUCUSU DARDANOS (Çanakkale’nin adı da Dardanos’tan Dardanel olur.) Titan İapetos oğlu Atlas’ın sonradan birer yıldıza dönüşen “Pleiades”ler denilen yedi kızı vardır.Çapkın Zeus bu kızların en güzeli olan Elekta’ya aşık olur ve ondan Dardanos,İasion ve Harmonia adlı üç çocuğu olur.Elektra Dardanos’u Yunanistan’daki Arkadia’da dünyaya getirir.ada sular altında kalınca Dardanos hemen karşıdaki Anadolu kıyılarına geçer. Daha sonra Troas bölgesine gelir ve buranın kralı Teukros’un kızıyla evlenir. Burada Dardanie adlı bir kent kurar. Daha sonra oğlu Tros o bölgeye Troad ve halkına da Troyalı adlarını verir.Onun oğlu İlus da kente kendi adını koyar ve kent ondan sonra İlium diye anılır.(Homeros’un İlyada destanı bu addandır). Dardanos kral soyu böylece sürüp gider. II. HERO İLE LEANDROS Bu öykü Çanakkale’nin Abydos kentiyle Gelibolu kıyısındaki Sestos kentleri arasında geçer.Abydos,Çanakkale’nin Anadolu kıyısında Nara Burnunda eski bir kentti.Abydos’un karşısında, Gelibolu kıyısında Miletlilerin kurduğu Sestos kenti vardı. | ||
12-02-2007, 10:04 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sestos’ta berrak ve temiz sevginin,masum güzelliğin Tanrıçası Aphrodite’in genç ve güzel rahibelerinden Hero yaşardı. Abydos’ta ise Leandros adlı bir delikanlı yaşardı.bir dinsel ayinde Leandros her tarafı çiçekle donanmış olan Hero’yu görür.Hero o kadar beyaz ve iç açıcıdır ki öbür beyazlar Leandros’a kapkara görünür. O günden sonra iki genç birbirlerine aşık olurlar.Ama Hero, bir Afrodit rahibesi olduğundan delikanlı onunla evlenemez. İki genç bu soruna bir çare bulmak için her gece buluşurlar.Leandros her gece dalgadan çıkan beyaz köpükler biçimine girerek bir kulenin tepesinden kendisine ışıkla yol gösteren Hero’ya gider. Havanın çok kötü olduğu fırtınalı bir gece büyük dalgalara aldırmayan Leandros Hero’nun yaktığı meşaleye doğru yüzmeye başlar. İşte tam o sırada Hero’un meşalesi rüzgardan söner.yolunu şaşıran Leandros akıntıya doğru yüzmeye başlar.Hero sabaha kadar onu bekler. Ama Leandros Abydos’a gelmez.Ertesi sabah balıkçılar kıyıda Leandros’un ölüsünü bulurlar.Olayı duyan Hero da kendisini Abydos kulesinin üzerinden atar ve yaşamına son verir. | ||
12-02-2007, 10:04 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu efsane Homeros’an önce yaşamış Musaios adlı bir ozan tarafından yazılmıştır. Ayrıca Leandros’un o gece geçemediği Boğaz’ı, yıllar sonra Lord Byron,topal ayağıyla yüzerek geçmiş ve bu efsanede söylenen Boğaz’ın yüzülerek geçilemeyeceği inancını da yıkmak istemiştir. III. TROYA SAVAŞI Troya bölgesi Ege’nin kuzeyinde ince ve uzun Gelibolu Yarımadasının karşısında,dörtgen biçiminde denize uzanır. “Dünyada hiçbir konu için-Çanakkale’nin küçük bir köşeciğini kaplayan-bu Troya üstüne yazılanlar kadar çok yazı yazılmış değildir.Bu efsane Peleponez’den(Mora Yarımadasından) gelen Akhalar ile Troya halkı arasında ticaret ve çıkar kaygılarıyla yapılmış olan gerçek bir savaştan doğmadır… Homeros’un İlyada’sına göre bu savaş Troya kralı ihtiyar Priamus’un oğlu Paris tarafından Troya’ya kaçırılan dünya güzeli Helene’yi geri almak için Akhalar tarafından yapılmıştır.[1] [1] Halikarnas Balıkçısı.Anadolu Efsaneleri.(Bilgi yayınları, 2001) sayfa 52 | ||
12-02-2007, 10:04 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tanrıça Thetis ile ölümlü Peleus’un evliliklerinden birçok çocukla beraber Yunan mitolojisinin en tanınmış kahramanlarından Akhilleus da dünyaya gelecektir. Aslında tanrıça Thetis bir ölümlü ile evlendirilmiş olmaktan dolayı son derecede mutsuzdur. Bu ruh hali içinde Thetis, çocuklarını da kendisi gibi ölümsüz kılmak için geceleri kalkar ve gövdelerindeki ölümlülük tohumlarını yok etmek için onları ateşe tutar. Birçok çocuğu da bu şekilde yanarak ölür. Bir gece yedinci çocuğu bebek Akhilleus’u aynı amaçla sağ topuğundan kavrayıp ateşe tutarken kocası tarafından yakalar ve evinden kovar. Thetis bundan sonra denizlerdeki yurduna döner ve bir daha kocasının yanına gelmez. Ancak tanrıçanın amacı da gerçekleşir, Akhilleus’un, elle tutulduğu için ateşten etkilenmeyen sağ topuğu dışında kalan vücudunun diğer kısımları ölümsüzlük özelliği kazanır. Bir başka rivayete göre de Thetis, bebek Akhilleus’u, ona ölümsüzlük özelliği kazandırmak için ayaklarından tutup kutsal yeraltı ırmağı Styks’in sularına daldırır. Styks Irmağı’nın sularında yıkanan insanların vücuduna silah işlemez. Tabii bu sefer de Akhilleus’un topukları ıslanmaz. Akhilleus, büyüyüp delikanlı olduktan sonra Akhalar’ın yanında Troya savaşına katılacak ve bu savaşta pek çok Troyalı savaşçının kanına girecektir. | ||
12-02-2007, 10:04 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Şimdi yine savaşa giden yolda kaldığımız yerden devam edelim : Paris ödülünü almak için bir vesile yaratıp Sparta’ya gelir, o sırada kral Menelaos Mısır’a gitmiştir. Tanrıça Aphrodite’nin yardımıyla Paris, kraliçe Helena’nın aklını çelip onu Troya’ya getirir. Yunanlılar böylesine büyük bir hakareti içlerine sindiremezler ve aralarında toplanarak bir donanmayla Troya’ya saldırmaya karar verirler. O çağlarda Yunanistan, mahalli derebeylerinin yönetimindeki bölgelerden oluşmaktaydı ve bu derebeylerin en güçlüsü Argos ( Mykenai ) kralı Agamemnon’dur. Menelaos’un ağabeyi olan Agamemnon krallar kralıdır. Troya’ya saldıracak olan orduların başına Agamemnon getirilir. Akha ordusunun Troya’ya varması on yıllık bir gecikmeyle gerçekleşir. Bu sürenin bir kısmı gemilerin bir liman kenti olan Aulis’te toplanabilmesi için geçecektir. Donanma oluştuktan sonra da uzun süre uygun rüzgar beklenirken kahinlerden öğrenilir ki tanrıça Artemis, bir vakitler, kendisine adanmış kutsal bir geyiği öldürdüğü için Agamemnon’a karşı kin duymakta ve bu nedenle rüzgarların esmesini engellemektedir. Ancak Agamemnon kızı İphigeneia’yı kendisine kurban verirse Tanrıça’nın öfkesi dinecek ve Akha donanması yola çıkabilecektir. Agamemnon çok sarsılır ve önce bu çözüme yanaşmak istemezse de bir diğer Akha beyi İthaka kralı Odysseus’un ve Sparta kralı Menelaos’un ısrarları üzerine Akhalar’ın çıkarları uğruna istemeye istemeye kızını kurban etmeye karar verir. Argos’a haberci gönderek karısı Klytaimnestra’ya, İphigeneia’yı alıp gelmesini, zira kızı Akhilleus’la evlendirmeye karar verdiğini bildirir. Karısı bu habere çok sevinir, ancak Aulis’te gerçeği öğrendikten sonra yıkılır, kocasına müthiş bir öfke ve kin duymaya başlar. Kraliçe bu olayı hiçbir zaman unutmaz ve on yıl sonra Troya’yı yakıp yıkarak yurduna dönen muzaffer Agamemnon’u aşığı Aigisthos’un yardımıyla öldürür. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |