Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 12-02-2007, 11:06   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Eğitim ve Atatürk

GENEL ANLAMIYLA EĞİTİM

Eğitimden bahsedildiğinde, genellikle, eğitim işine eğitimci ve öğrenci olarak katılanlar; öğretmenler ve öğrenciler, çocuklar ve gençler, anaokulu öğretmen ve bakıcıları, çıraklar ve ustalar, anne-babalar ve okul yöneticileri vs. akla gelir. Yâni eğitim deyince ilk akla gelen,eğitici ile eğitilenler arasındaki kişisel ilişkilerdir. Daha açık bir söyleyişle; öğretmen ile öğrenci arasındaki karşılıklı ilişkilerin şekli ve izleri, çocuk gelişiminin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar, eğitsel ilişkinin meydana geldiği okul ve çevre ortamı, eğitime etki eden çevre faktörleri, çocukların tecrübe kazanmaları ve yetenekleri, eğiticinin pedagojik hedefleri, kullanılan eğitim araç ve metodları ile ilgileniriz.
Eğitim, toplumun sosyal kurumlarından bir tanesidir. Her çocuk belirli bir aile içinde doğar, belirli bir sosyal tabakanın dilini ve görgü kurallarını öğrenir, bir köy veya şehir ortamında büyür, ilkokulda ve öğretim sisteminin diğer okullarında okur. Küçük çocukluk yaşlarından itibaren çeşitli arkadaş çevreleri içine girerek oyunlarını bu çevreler içinde oynar, sohbet eder, bu gruplarla bütünleşir. Kitap, gazete, dergi okur; sinemaya, tiyatroya gider, radyo dinler, televizyon seyreder... Bütün bunlar insanların ve özellikle yeni yetişen nesillerin içinde yaşadıkları toplumdan etkilenme yollarından bazılarıdır. İçinde yaşanılan bu ortamlar, çocukları ve gençleri hayatın amacı, önyargılar ve değer hükümleri, tutumlar, vaziyet alışlar, bütün düşünce ve davranış yönlerinden etkiler, yönlendirir ve kalıplaştırır. İşte burada kısaca değinilmeye çalışılan toplum ile eğitsel yetiştirme arasındaki karşılıklı ilişkileri, bağlantıları ve etkilemeleri inceleyen bilim dalına Eğitim Sosyolojisi denir.
Eğitim, toplum içinde cereyan eden bir sosyalleşme olgusu olarak ele alındığında, okullar ve diğer eğitim-öğretim birimleri de bu toplumsal olguyu organize ettiğinden eğitim de bir sosyal olay olarak ele alınmakta; eğitim olgusuna sosyal yönden yapılan yaklaşım ve incelemeler de Eğitim Sosyolojisi adı altında toplanmaktadır
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:06   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Eğitim Sosyolojisinin kurucu Emile Durkheim'dır. Durkheim'a göre her sosyal düzen, onu meydana getiren fertlerin dışında bağımsız olarak var olan ve kişilerin değişmelerine bakmadan devam eden bir gerçekliktir. Sosyal kurumlar birer kalıp, birer nehir yatağıdır; çocuklar ve gençler onun içinde şekillenir, oradan akıp giderler. Sosyal şekiller, bireyleri kendi istediği biçimde şekillendirmek için baskı ve zor kullanır; bu baskı ve zorlama bazı konularda ve bazı dönemlerde çok sert hissedildiği gibi, bazen de hemen hiç hissedilmeyecek kadar hafif kalır. Sosyal kurumların güçleri özellikle bu kurumların içinde geçerli olan kurallardan saptığımızda kendisini belli etmektedir…
BAŞÖĞRETMEN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Yeni Türkiye’nin kurulması eğitime dayanır. En önemli ve en onurlu görevimiz eğitim işleridir. Ulusal eğitim işlerinde kesinlikle yengin olacağız.
Bağımsızlık Savaşı’nı kazandıktan sonra, ne yapmak istediğini soranlara, Atatürk’ün yanıtı, “Ulusal Eğitim Bakanı olmak” olmuştu. Türkiye’nin geleceğini eğitime dayandırması, bunu en önemli ve onurlu görev bilmesi, yenginlikle (utku, zafer) bu yolda bulunacağını vurgulaması da, eğitime-öğretime verdiği değerin göstergeleri olmaktadır.
İnsanımızın yok olma konumunu varoluşa dönüştüren, güç yaşam koşullarını gönence (bolluk, refah) çeviren, dağılmış, parçalanmışlığı birlikteliğe, bütünleşmeye yönlendiren, “Sayrı (hasta) Adam”ı sağlığına kavuşturan Atatürk, ulusuna, halkına olan güvenini, “Silahıyla olduğu gibi, beyniyle de savaşım zorunda olan ulusumuzun, birincisinde gösterdiği gücü, ikincisinde de göstereceğinden kesinlikle kuşkum yoktur” sözleriyle vurgulaması, “düşün, bilinç savaşımı” nı ne denli önemsediğini göstermesi adına oldukça önemlidir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:06   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

“Bilinçlenme süreci” nin anlamını derinden kavrayarak şöyle demiştir: “Hedefe yalnızca çocukları yetiştirmekle ulaşamayız. Çocuklar geleceğindir. Ne var ki geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler, hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları, bu ulusa ve memlekete görev yapabilecek, yararlı olabilecek biçimde yetiştirilsin. Hiç olmazsa yetiştirmenin gerekliliğine inansınlar.
Atatürk’ün “yetiştirme” kavramıyla dile getirmek istediği olgu “eğitim-öğretim” dir. Çocukları, gençleri önemsediği denli, günümüzde üzerinde yoğunlaşılan “anne-baba eğitimi”ni yıllar öncesinde önemseme ileri görüşlülüğünü göstermiştir. Eğitim-öğretim olgusunun önemini algılamak, bu bağlam doğrultusunda bilinçlenmek ve bunu yaşama geçirmek, işlevselleştirmek, gelecek kuşakların sağlıklı, yapıcı, olumlu bir konumda oluşmasının koşuludur Atatürk’e göre. Bağımsız bir Türkiye, gönençli bir ulus için koşul yine aynıdır: “Eğitimdir ki, bir ulusu özgür, bağımsız, ünlü ve yüksek bir toplum konumunda yaşatır; ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa bırakır.


“Okulun sağlayacağı bilim ve teknikle Türk ulusu, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ve edebiyatı bütün güzellikleriyle belirip gelişecektir” sözleriyle, Atatürk’ün eğitim-öğretim olgusuna ne denli kapsamlı yaklaştığı açık – seçik ortaya konulmaktadır. “Okul” un önemi ve değeri, eğitim-öğretimle koşut bir gelişimi içermektedir. Gelecek kuşakların çağdaş donanımla yaşama atılmasında, önce okul ortamının, bilgilenme sürecinin sağlıklı gerçekleşmesi söz konusudur. Bu süreç, salt bilgilerin ardışıklığıyla, öğrencilere aktarılmasıyla değil, bilimle, teknikle, sanatla, ekonomiyle, yazınla (edebiyat) iç içe yaşayarak olabilmektedir. Birey olabilmek, ekin (kültür) insanı olarak yaşamak, ilerici, çağdaş bir konumu içselleştirmektir. Bilgiyle sevginin bileşkesini, birlikteliğini sağlayan kişi, yaşama, doğaya, insana daha duyarlı yaklaşan, incelen, paylaşımcı olan bir konuma ulaşacaktır. Atatürk’ün üzerinde durduğu okul ortamı, böylesi düşünceleri taşımaktadır. Bu düşünceler ne denli uygulamaya geçerse, anlamlaşırsa, Türkiye’nin, Türk ulusunun da geleceği o denli aydınlık, o denli güzel ve verimli olacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:06   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Atatürk’ün “Düşünce”ye, “Sanat”a, “Bilim”e verdiği değer, bireyin ekin insanı olmasını önemsediğini gösterirken, “Beden” sağlığına, “Spor” eğitimine verdiği değer de, iç-dış, eşdeyişle düşün-beden birlikteliğini ne denli önemsediğinin göstergesidir: “Düşüncenin gelişmesine olduğu denli vücudun / bedeni gelişmesine önem vermek ve özellikle ulusal karakteri, derin tarihimizden esinlenerek yüksek düzeylere çıkarmak gerekir.”
Tarihsel gelişimimizi düşünce ve beden eğitimimizi içerir biçimde irdeleyen Atatürk, ulusal eğitimimizin olmazsa olmaz öğesi olarak gördüğü spor etkinlikleri üzerine şöyle demiştir: “Her çeşit spor etkinliklerini Türk gençliğinin ulusal eğitiminde başlıca öğelerden saymak gerekir.”
Okulun işlevine derinlemesine irdeleyen, açımlayan, Başöğretmeni şu sözleri de üzerinde durulması,düşünülmesi gereken sözlerdendir: “Kurtuluş, toplumsal yapıdaki sayrılığı (hastalığı) bulmak ve iyileştirmeye çalışmakla elde edilir; ve bu, ancak bilimsel yolla olursa, iyileşme olabilir. Yoksa sayrılık yerleşir, iyi edilemez bir duruma gelir. Bir toplumun sayrılığı ne olabilir? Ulusu ulus yapan, ilerleten ve yükselten güçler vardır: Düşünce güçleri, toplumsal güçler. Düşünceler, anlamsız, temelsiz, uydurmalarla dolu olursa, o düşünceler sayrılıklıdır. Bunu gibi toplumsal yaşam, us (akıl) ve mantıktan yoksun, yararsız, zararlı bir takım inançlar ve geleneklerle dopdolu olursa kötürüm olur. Önce düşünce ve toplum güçlerinin kaynaklarını temizlemekle işe başlamak gerekir. Ülkeyi, ulusu kurtarmak isteyenler için coşkulu bir yurt sevgisi ve iyi niyet ve özveri en gerekli niteliklerdendir. Ne var ki bir toplumdaki sayrılığı görmek, onu iyileştirmek ve toplumu çağımızın gereklerine göre ilerletebilmek için bu nitelikler yeterli değildir. Bunların yanında bilim ve teknik gereklidir. Bilim ve teknik, fen yolundaki girişimleri etkinliği de okuldur. Onun için
okul gereklidir. Okul adını hep birlikte saygıyla, yücelterek analım. Okul, gençlere, insanlara saygıyı, ulus ve ülkeyi sevmeyi, bağımsızlık onurunu öğretir. Bağımsızlık tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en sağlam yolu belirtir”.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bağımsızlık, özgürlük, gönenç içinde yaşayan ve ilerleyen bir ulusu yaratmak, bunu yüzyıllar boyu geliştirerek anlamlaştırmak, Atatürk’e göre eğitim-öğretimle olabilir ancak. Aydınlık yarınların, bilinçli bir yaşamın sağlanabilmesi için eğitim-öğretimin anlamı oldukça derindir Atatürk’e göre.
Halkın içinden gelen, insanını derinlemesine tanıyan, Bağımsızlık Savaşı’nı onlarla omuz omuza veren önderimiz, “İnsanlar, ancak, erekleri, düşünceleri tanınarak gönderilip ve yönetilebilir” düşüncesiyle, insanımızın sorunlarını bilmenin, yarından beklentilerini saptamanın ve ona göre bir yönlendirmenin/yönetmenin sağlanabilmesinin önemini belirtmektedir. O’na göre halkın sorunlarının, beklentilerinin gerçek çözüm yolu eğitim-öğretimden geçmektedir. Başarının yolunun eğitim-öğretimle sağlanabilmesiniyse düzen bağına (disiplin, sıkıdüzen) bağlanmalıdır: “Yaşamın her çalışma aşamasında/ evresinde olduğu gibi, özellikle öğretim yaşamında sıkıdüzen başarının koşuludur. Yöneticiler ve öğretim kadroları sıkıdüzen sağlamaya, öğrenciyse sıkıdüzene uymaya zorunludur.
Eğitim-öğretim olgusunun ne denli önemli olduğunu vurgulayan “Başöğretmen”, aynı oranda sıkıdüzene olan gereksinimi de vurgularken, öğretmenler denli öğrencilere de yoğun bir sorumluluk yüklemektedir. Öğretmenlere, özellikle “Yalınlık” ve “Törel Bilinç (vicdan)”i, en az sıkıdüzen denli salık vermektedir: “Hiçbir yengiyle benzetme onamayan (kabul etmek) bir başarının coşkusu içindeyiz. Vatandaşlarımızı bilgisizlikten kurtaracak bir yalın öğretmenliğin törel bilinçli mutluluğu, bütün varlığımızı sarmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Atatürk’e göre eğitim-öğretim, böylesi bir yalınlığı içerdiği denli, süssüzlüğü, baskısızlığı da içermelidir: “Eğitim ve öğretimde uygulanacak yöntem, bilgiyi insan için fazla bir süs, bir baskı aracı ya da bir uygarlık beğenisinden (zevk) çok, yaşamda başarıya ulaşmayı sağlayan, uygulanan ve kullanılabilen bir araç konumuna getirmektir.” Bu bağlamda üzerinde durulması gereken kavram “Başarıdır.” Başarılması istenense, daha çağdaş, daha insanca, daha ilerici, daha aydın bir ulus içerisinde yaşamak. Böylesi bir yaşamı sağlamak amaçsa, eğitim-öğretim, bu yoldaki uygulanması gereken araç olmaktadır. Bu aracın içeriğindeyse bilgi, bilinç ve özgürlük yer almaktadır.
Bir yeni araç da “Bilimler Yurdu” dur. Atatürk, ilk ve orta öğretimle yetinmenin yetersizliğini, bunu aşmanın gerekliliğini şöyle ortaya koymuştur: “Arkadaşlar, Türk Ulusu yeni bir amaca doğru yürüyor. Memleketimizde uygarlığın simgesi Bilimler Yurdu (Üniversite, Darulfünun) olacaktır."
Atatürk, bu sözü söyleme konumuna uzunca bir uğraştan sonra gelmiştir. Önce Latin kökünden gelen Türk harflerinin Türk diline uygunluğunu sağlama uğraşını vermiştir. Bu sözleriyse şunlardır: “Bizim uyumlu, varsıl (zengin) dilimiz, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardır kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bu gerekliliği anlamak zorundayız. Bunu anladığımızın belirtilerini yakın zamanda bütün dünya görmüş olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bütün dünyanın bu gelişmişliği, bu değişimi görmesi demek, uygar dünyanın yanında olduğumuzun göstergesi olmaktadır Atatürk’e göre: “Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Her yurttaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseverlik görevi biliniz. Bu görevi yerine getirirken düşününüz ki, bir ulusun, bir toplumun yüzde onu okuma yazma bilirse, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bundan insan olanlar utanmalıdır. En çok bir yıl, iki yıl içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğrenecektir. Ulusumuz yazısıyla, kafasıyla bütün uygar dünyanın yanında olduğunu gösterecektir.
Atatürk, bir başka zaman diliminde, düşüncesini şu sözleriyle sürdürür: “Her şeyden önce her gelişmenin ilk yapı taşı olan soruna değinmek isterim. Her araçtan önce büyük Türk ulusuna, onun bütün emeklerini kısırlaştıran çorak yol dışında, kolay bir okuma-yazma açkısı (anahtar) vermek gerekir. Büyük Türk ulusu bilgisizlikten az emekle, kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline uyan bir araçla sıyrılabilir. Bu okuma – yazma açkısı, ancak Latin kökünden alınan Türk abecesidir (alfabe). Sıradan bir deneme, Latin kökünden gelen Türk harflerinin Türk diline ne denli uygun olduğunu kentte, köyde yaşı ilerlemiş Türk yurttaşlarının ne denli okuyup yazdıklarını güneş gibi ortaya çıkarmıştır.
Uygar Türkiye’nin oluşmasında ve bugünlere gelmesinde alınan yol, Türk abecesinden bilimler yurduna (üniversite) dek süren zorlu uğraşın, yolculuğun güneş gibi aydınlığıyla anlamlaşmaktadır. Bu yolculukta "Bilim" ve "Teknik” in işlevi yadsınamaz bir gerçektir Atatürk’e göre: “Ulusumuzun, siyasal ve toplumsal yaşamında, ulusumuzun düşünce eğitiminde kılavuzumuz bilim ve teknik olacaktır. Türk ulusunun yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, olumlu bilimdir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bilimin yanı sıra “Ekin (Kültür)”i de çokça önemsemektedir Atatürk: “Yüzyıllarca süren bir dönemde yönetim savsaklamasının, devlet yapısında açtığı yaraları iyileştirmek için harcanan çabaların en büyüğünü, hiç kuşku yok ki, bilim ve ekin yolunda göstermemiz gerekecektir.
“Bilim” , “Ekin”, Atatürk’te ne denli önemli olgularsa, “Felsefe” de o denli önemlidir. İlerlemenin, bağımsızlığın koşuludur O’na göre usa uygun bir yaşam; eşdeyişle; felsefe: “Usa uygun hiçbir kanıta dayanmayan, bir takım geleneklerin korunmasında direnen ulusların ilerlemesi çok güç olur, belki de hiç olmaz. İlerleme yolunda sınırlama ve koşulları aşamayan uluslar, yaşamı usa uygun ve uygulamalı olarak göremezler. Yaşam felsefelerini geniş çapta olan ulusların egemenliği altına girmekten, onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar.”
“Asker Ordusu” vatanın yaşamını kurtarıp, Bağımsızlık Savaşı’ndan utkuyla çıkmış olsa da, bir başka orduya daha gereksinim vardır Atatürk’e göre: “Ekin (Kültür) Ordusu”na.
Bunun için Atatürk diyor ki: “Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gereksinim vardır; biri, vatanın yaşamını kurtaran asker ordusu, öteki, ulusun geleceğini yoğuran ekin ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de değerlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Yalnız, ekin ordusu üyeleri, sizler, vatan için öldüren, vatan için ölen, birinci orduya, niçin öldürüp, niçin öldüğünü öğreten ordunun bireylerisiniz. Ordularımızın kazandığı utku, sizin ve sizin ordularınızın kazandığı utku için yalnız olanak hazırladı. Gerçek utkuyu siz kazanacaksınız ve siz koruyacaksınız.” Ve ekliyor ardından: “Dünyanın her yerinde öğretmenler, insan topluluğunun en özverili ve en saygıdeğer unsurudur. Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Eğitim-öğretim ordusunun değerini, işlevini usunda, yüreğinde bulup duyan, “Ulusal Eğitim Bakanı” olmayı isteyen, Türkiye’nin geleceğini eğitim-öğretimde gören, “Cumhuriyet, öğretmenlerden, düşüncesi özgür, törel bilinci özgür, seziş ve anlayışı özgür kuşaklar yetiştirmesini ister” diyen Mustafa Kemal Atatürk, 21. Yüzyılda da daha çağdaş, daha ilerici, daha bilinçli, daha erdemli, daha çalışkan, daha üretici, daha paylaşımcı, daha uygar ve eğitimin-öğretimin anlamını derinden kavrayan daha bilgi ve sevgi dolu kuşaklarla aydınlanan bir Türkiye’nin her zaman önderi, her zaman “Başöğretmen”i olarak yaşayacak ve yaşatacaktır.

ATATÜRK , EĞİTİM VE ÖĞRETMEN
Doç.Dr.Tayyip DUMAN
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi / ANKARA
Bundan tam 80 yıl önce 29 Ekim 1923’de, kişi özgürlüğü ve millet egemenliğine dayanan bir yönetim biçimi olan Cumhuriyeti ilân ederek Türk toplumunun siyasî, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına yeni bir şekil ve ruh verenler, bu yeni yapıyı koruyarak geliştirecek olan yeni nesilleri yetiştirecek millî, çağdaş, lâik ve demokratik bir eğitim sistemi kurmayı da ihmal etmemişlerdir.
Kurtuluş Savaşının lideri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin temel dayanağı olan millî egemenliğin millî birlikten geçtiğini, millî birliğin ise millî kültürle sağlanacağını, bunun da ancak millî eğitimle mümkün olabileceğini çok iyi biliyor ve görüyordu. Bunun içindir ki Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Türk ulusunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak olan millî ve çağdaş bir eğitim sistemini oluşturma ve bu kapsamda eğitimi yenileştirme çalışmalarına, daha vatanımızın düşmanlardan temizlenmeye çalışıldığı Kurtuluş Savaşı yıllarında başlamışlardır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 12-02-2007, 11:07   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi yalnızca bir meşru müdafaa meclisi değildi. Bu meclis millî mücadeleyi örgütlemesi yanında, toplum yapısında köklü bir reforma ihtiyaç bulunduğunu gören bir meclisti. Savaşın yanında halkın içinde bulunduğu sefaleti gidermeyi, halkın mutluluğunu sağlayacak vasıtaları temin etmeyi temel prensip olarak kabul etmişti. Bunun için başta eğitim olmak üzere toprak, maliye ve ekonomi alanlarında yenilikler yapmaya karar vermişti. Nitekim Büyük Millet Meclisi’nin oluşturduğu, aralarında Maarif Vekilinin de yer aldığı İcra Vekilleri Heyeti’nin programında eğitime de geniş yer verilmişti.
9 Mayıs 1920’de Mecliste okunan ilk programda eğitim alanında yapılmak istenenler açıklanırken, eğitim kurumlarının bilimsel ve modern esaslara göre yeniden düzenleneceği, millî mizacımıza, tarihî, coğrafî ve sosyal özelliklerimize uygun yeni, bilimsel ders kitapları hazırlanacağı belirtilmektedir. Ancak programı okuyan Maarif Vekilinin de belirttiği gibi, o yıllarda mevcut okulları iyi idare etmekten başka yapılacak bir şey yoktur. Nitekim uygulamada öyle olmuş, bunda bile bin türlü güçlükle karşılaşılmıştır. Fakat Mustafa Kemal Paşa, eğitim meselelerinin ele alındığı toplantıların düzenlenmesini sağlamış, bu ve benzeri toplantılarda yaptığı konuşmalarda, kurmayı düşündüğü eğitim sisteminin ilkelerini tek tek açıklamıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 06:27 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580