|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
12-02-2007, 11:13 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
EL-FARABİ: (870–950) Türk-İslam düşünürü, İslam disiplini içinde yetişmiş Türk düşünürlerinin en büyüğüdür. Aristoteles mantığına dayanan usçu bir metafizik oluşturmuştur. Amacı, Aristoteles'i, biraz da Plotinos'un yardımıyla, İslam diniyle uzlaştırmaktı. Bununla da yetinmemiş, İslam dinini de bilimle uzlaştırmaya çalışmıştır. İbni Sina ve İbni Rüşd, onun manevi öğrencileridir, ama Farabi'nin ünü onlar kadar yayılamamıştır. Farabi'nin felsefesi özetle şudur: İslam felsefesine zihinciliği getirmekle kalmamış, bu felsefenin ilk kez kapılarını açan da kendisi olmuştur. O, metafiziğe mantık yoluyla ulaşmış, İslam diniyle felsefe arasında sıkı bir ilişki kurmuştur. Farabi "Hiç bir şey kendi kendisinin nedeni olamaz. Çünkü nedenin kendisi, oluşandan öncedir." "Hiç bir şey kendiliğinden yok olmaz, böyle olsaydı, var olmazdı." "Erdemlerin en büyüğü bilimdir." "İnsan, bazen bir tesadüfle güzel işler yapar. Bazen de bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böyle yapılan işler, mutluluk getirmez." El-Farabi'nin Hayatı, Felsefi ve Sosyo-Politik Görüşleri:Farabi ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklayan felsefeci ve musiki üstadı. İsmi, Muhammed bin Turhan bin Uzluğ bin Turhan et-Türkî el-Farabi olup, künyesi Ebu Nasr'dır. Yaklaşık olarak 873 (H.259) senesinde Türkistan'ın Farab şehrinde doğdu. Doğduğu yere nisbetle Farabi denildi. Aslen Türk olup, babası, orduda kumandandı. Batı felsefe aleminde Alfarabius adı ile bilinir. İlk tahsilini Farab'da gördü. Babasının tavsiyesi ile Bağdat'a ilim öğrenmeye gitti. Burada Hıristiyan filozof Ebu Bişr Metta bin Yunus'tan felsefe alanında ders aldı. Bu arada; Arapça, Farsça, Grekçe ve Latinceyi çok iyi derecede öğrenerek, Aristo ve Eflatun'un eserlerini defalarca okudu. Derinden derine bunların tesiri altına girdi. Ebu Bekr Serrac'dan gramer ve mantık okudu. Daha sonra kendini tamamen felsefeye verdi ve Yuhanna bin Haylan’la birlikte çalıştı. Bir ara Şam'a ve Mısır'a gitti. 941 senesinde Haleb'e giden Farabi, orada hüküm süren Hamdanoğullarından Seyfüddevle Ali adlı Türk beyini tesiri altına aldı ve himaye görerek Haleb'e yerleşti. Vaktini felsefi düşüncelerini kaleme almakla geçirdi. Kitaplarını Arapça yazdı. | ||
|
12-02-2007, 11:13 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yakın ve ortadoğunun ilerici düşünürleri, Aristo’ya büyük bir saygı ile davrandılar. İslâm skolâstiği, büyük Yunan filozoflarının metinlerini yanlış anladı. Öyle ki yeni Plâtoncuların ruhunda, yalnızca mantık yorumlandı. Bartold şöyle yazar : “Platon ve Aristo’nun öğretisi (yeni Plâtonculukta sonraki gelişmesiyle) açık fark tamamen oluşmadı; Aristo tarafından gerçekte Platon’un öğretisini tekrar eden teoloji yazıldı.” El-Farabi, gerçek Aristo’yu tanıdı ve felsefenin gelişme yolunu Aristotelesçilik tarafına çevirmeyi amaç edindi. Onun çeşitli yorumcular tarafından ileri sürülen mistik katmanlardan Yunan düşünürlerin öğretisini serbest bırakmayı başardığını söylemek gerekir. Ona henüz hayattayken ortadoğuda “İkinci Aristo” adını vermeleri bir tesadüf değildir. El-Farabi’nin mirası son derece büyük ve çeşitliydi. O zamanlar tanınmış bütün bilimadamlarının yanısıra ahlâk, politika, psikoloji, doğa ve müziği öğrendi. Ama ilk sırada felsefe ve özellikle mantık vardı. Onun mantık alanındaki çalışmaları, kendisine yakındoğunun bütün ülkelerinde geniş bir ün kazandırdı. El-Farabi, henüz bazılarını tanıdığımız doğa bilimleri ve felsefe tarihi alanında yaklaşık 100 eser yazdı. Felsefi çalışmalarının önemli bir kısmı, Aristo felsefesinin öğrenimiyle bağlantılıdır. Yeni Plâtoncu Porfiri’nin “İsagog”unun yorumu da ona aittir. Bütün bu çalışmalar, El-Farabi’nin dikkatini Platon ve yeni Plâtoncuların idealizmine değil, Aristo’nun ansiklopedik mirasına ayırmasıyla oluşur. Ama El-Farabi’nin hareketleri, yalnızca yorumla sınırlanmadı; çok sayıda orijinal çalışmalar da yaptı. En ünlüsü, onun öğretisinin bütün özünü kısa bir biçimde anlatan “Aklın İnci Tanesi” adlı küçük tezidir. Platon’un devlet hakkındaki çalışmalarını etkisiz kılmayan “Namuslu Şehrin Yerlilerinin Görüşleri” adlı tezi de büyük ilgi uyandırır. Bunda yazar, devletin oluşumu ve sosyal eşitsizliğin nedenleri gibi önemli sorulara cevap vermeye çalışır. El-Farabi, “Gökyüzünün Hareketi” adlı çalışmasını ve psikoloji alanında “Ruh Hakkında”, “Ruhun Gücü Hakkında”, “Çokluk ve Teklik Hakkında”, “Akıl ve Bilinç” tezlerini de yazdı. Bu eserlerin bir kısmı Latinceye çevrildi ve XVII. yy.a kadar geldi. El-Farabi, yakındoğuda ünlü olan müzik eserleri de verdi. | ||
12-02-2007, 11:13 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| El-Farabi’nin felsefi görüşlerinin analizi için, onun biliminin bölümlerini incelemek gerekir. El-Farabi şöyle yazar : “Bütün bilimlerin başı olarak eşyalara isim veren, yani cevher kazandıran dilbiliminin olduğunu iddia ediyorum. İkinci bilim gramerdir: O, belirtilen eşyalara nasıl isim verileceğini, konuşma ve sözün nasıl oluşacağını, cevher durumunun ve bu sonuçtan çıkan aksanın nasıl ifade edileceğini öğretir. Üçüncü bilim mantıktır: O, mantık figürlerine göre bilinmeyeni bilmemiz ve neyin gerçek, neyin yalan olduğunu anlamamız sayesinde onlardan yargı çıkarmak için hikâye cümlelerinin nasıl kullanılacağını öğretir. Dördüncü bilim şiirdir.” Sonra El-Farabi öğretim bilimlerini sayar: Sayı bilimleri (teorik ve pratik), Geometri, Seyir bilimi, Astroloji, Ağırlık bilimi. Beşinci bilim, fiziksel cisimler ve olayların (fiziksel cisimler gök, toprak ve onların arasında bitkiler ve hayvanlardır) bilimi olan fiziktir. Onda doğal ahengini sürdüren 7 kısım vardır: Gök, toprak, ölüm, mineraller, bitkiler, hayvanlar ve ruh. Altıncı bilim, üç kısımdan oluşan metafiziktir: Gerçek eşyalarla oluşan gerçek dünyanın incelenmesi, Özel teorik bilimlerde kanıt prensiplerinin incelenmesi, Cisimden oluşmayan ve cisimde son bulmayan gerçek nesnelerin incelenmesi. Yedinci bilim, çeşitli hareket tiplerini ve insan isteklerinin hareketlerini, hareketi oluşturan ve gelenekleri kullanan belirli amaçları inceleyen devlet bilimidir. Bu bilim iki kısımdan oluşur: a) Mutluluğun belirlenmesi, b) Karakter özelliklerinin, hayat ve hareket yapısının belirlenmesi. Sekizinci bilim Müslümanlık hakkı ve dokuzuncu bilim de ilahiyattır.” El-Farabi’nin ileri sürdüğü bilimlerin sınıflandırılması, Aristo’nun incelediği tarzın aynısıdır. Aristo’nun bilim sınıflandırmasını güçlü bir şekilde destekleyen El-Farabi, tarihi duruma göre Müslümanlık ve ilahiyat bilimlerini içine alır. Bu, en şiddetli fikir savaşı halini alanların çevresinde felsefi problemler içinde, Yunan okullarında doğa bilimleri örneğinde temelde çözümlenen, yakın ve ortadoğu ülkelerinde de İslâm dinine göre çözümlenen tek ve genel problem olmasıyla açıklanır. El-Farabi, her varlığı iki tipe ayırmıştır. Şöyle yazar : “Varlıklar, iki tipten oluşur. Birinci tipe, varlıkları gereksiz olmayan özden çıkan maddeler aittir. Bu tip maddeler «olası gerçek» adını alırlar. Diğer tipe, daima ve gerekli varlıkları ortaya çıkan özden oluşan maddeler aittir. Bu tip maddeler «gerekli gerçek» adını alır.” | ||
12-02-2007, 11:13 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Üstün bir zekâ ve kabiliyete sahib olduğu binen Farabi, tam bir felsefeciydi. Yunan felsefesini en ince ayrıntılarına kadar inceleyerek, Aristo ve Eflatun'un eserlerinde öne sürülen düşünce ve fikirleri birbirine uydurmaya çalıştı. Sonrada batı aleminde bilhassa bu çalışmaları ile tanınan eserlerine büyük itibar gösterildi ve Aristo'dan sonra gelen bir felsefeci olarak kabul edildi. Eskiyi yeni felsefeye ustalıkla aktardı. Böylece madde, hayat, kainat, ölüm ve sonrası gibi temel konularda, İslamiyet’in bildirdikleri karşısında tam bir acziyet ve şaşkınlığa düşen batı alemine, eski Yunan filozoflarını hatırlatarak onların fikirlerini öğretti. Batılı filozoflar, Farabi'nin eserlerinin tesirinde kaldılar. İslam dünyasında ve İslam alimleri yanında din ile felsefeyi birleştirmek arzusu, peygamberlerle eski Yunan filozoflarını bir tutmak ve bazı konularda filozofları öne geçirmek isteği yüzünden hiç itibar görmedi. Farabi'nin eserleri, İslam alimleri tarafından didik didik edilerek düştüğü yanlışlar ve bozuk sözleri, en ufak ayrıntılarına varıncaya kadar gösterildi ve isbat edildi. Farabi; eserlerinde öne sürdüğü idealler nazariyesi, akıllar nazariyesi, akl-ı faal nazariyesi nübüvvet yani peygamberlik hakkındaki görüşleri, devlet ve siyaset nazariyeleri ile meşhur oldu. Farabi hakkında çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Bunlardan batı kaynaklı olanlarda methedilmiş, İslam alimlerinin eserlerinde ise, fikirlerinin yan1ış ve bozuk yerleri teşhir ve isbat edilmiştir. Bunun temeli, felsefe ile din arasındaki ayrılıktır. Farabi, Pek çok düşünce ve görüşleriyle Kura’n-ı kerim ve hadis-i şerifler ile bildirilen iman esaslarından ayrılmıştır. Bunlar arasında en önemlileri: Peygamberliği çalışmakla ele geçebilir sanması filozofları peygamberlere denk ve hatta onlardan üstün bilmesi, maddenin ezeli olduğuna inanması, dine yeni şeyler eklemek ve bazı şeyleri çıkartmak istemesidir. Bu görüş ve inanışların sahibini imansızlığa ve sapıklığa götürdüğü, İslam dininin temel kitaplarının hepsinde yazılıdır. Bu eserlerde İslam alimleri, maddenin ezeli olmayıp “yok” iken sonradan Allahü teala tarafından yaratıldığını ve yine "yok" edileceğini, Peygamberliğin çok çalışmakla, ilim tahsil etmek, çok ibadet etmek ve iyi işler yapmakla ele geçemeyeceğini, bunun Allahü tealanın bir lütfu ve ihsanı olduğunu, her peygamberin peygamberliğinin ezelde takdir edildiğini, dünyaya peygamber olarak geldiğini ve zamanı gelince peygamberliğinin kendisine bildirildiğini ve hiçbir insanın ne kadar yükselirse yükselsin, peygamberlerin derecesine ulaşamayacağını, dinin her bakımdan (iman, ibadetler ve ahlak) tamam olduğu, bu hususlarda yapılacak en küçük bir ilave veya çıkarmanın dini bozmak olacağı çok açık ve kesin bir dille belirtilmektedir. | ||
12-02-2007, 11:13 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Görüş ve fikirlerindeki yanlışlık ve bozukluklar bilhassa İmam-ı Gazali ve Imam-ı Rabbani gibi büyük İslam alimlerinin kitaplarında çok açık bir şekilde izah ve isbat edilmiştir. Farabi'nin talebelerinden başlıcaları, .Zekeriyya bin Adiy ve Süleyman-ı Sicistani'dir. İbni-i Rüşd, İbni-i Hazım ve İbni-i Sina da, Farabi'nin eserlerinin tesirinde kalarak yetişmişlerdir. ESERLERİ: Farabi; mantık, felsefe, matematik, tıp ve musiki sahalarında kitaplar yazmıştır. Başlıcaları şunlardır: 1) Ta’lim-üs-Sani, 2) İksa-ül-Ulum vet-Ta'rif bi Ağradiha. 3) Kitabu Füsus-il-Hikem, 4) Kitabus-Siyaset-il-Medeniyye, 5) Kitab-üs-Saade, 6) Er-Risale fi Ehl-il Medeniyyet-il-Fadıla, 7) Er-Risale fi İsbat-il-Müfarekat, 8) Kitab-ül-Musiki-il-Kebir, 9) Kitab-ül-Muğni fil-Edviyet-ül-Müfrede. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |