Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20-02-2007, 10:56   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Paleolitik Çağ

PALEOLİTİK ÇAĞ
Tarihöncesi uygarlığının gelişme sürecinde, kültürel evrelerin en uzunu ve buzul çağlarının kültürel karşılığı olan; insanlığın ilk ortaya çıkışından, MÖ yaklaşık 10.000 yıl öncesine kadar süren arkeolojik çağ. Bu çağda çaytaşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaç gibi doğal maddelerden yapılan ilk aletlerin kullanılmaya başlandığı ve insanların mağara, kaya sığınağı gibi yerlerde "büyük gruplar"/"kalabalık aileler" biçiminde yaşadıkları bilinmektedir. Paleolitik insan, besinini avcılık ve toplayıcılık yoluyla tüketime hazır olarak sağlamakta; kendisi besin üretmemekteydi. Ateş, bu çağda bulunmuş ve çiğ yenemeyen besinleri pişirmeye, ısınmaya, yırtıcı hayvanlardan korunmaya yaramıştır. Mağara ve kaya sığınaklarının duvarlarına çizilen resimler yine bu çağın belirgin özelliklerindendir. Paleolitik Alt, Orta ve Üst olmak üzere üç alt döneme ayrılmaktadır. Epipaleolitik Çağ ise, doğayı denetimi altına almaya başlayan insanın, besi üretimine geçişinin hemen öncesinde yer alan çağdır. Anadolu ve Trakya için ise, bugüne kadar bilinen 212 Paleolitik/Epipaleolitik yerleşme arasında Yarımburgaz (İstanbul) ve Karain (Antalya) mağaraları, bu çağı en iyi yansıtan yerleşmelerdir.


NEOLİTİK ÇAĞ (M.Ö 8000–5500)
Son buzul çağının bitişiyle iklimde meydana gelen değişim daha ılıman ortamda yaşayan bitki ve hayvan türlerinin çoğalmasına olanak vermiş, günümüzdekine benzer doğal bir ortam oluşmuştur. Arpa, buğday gibi bitkilerle koyun, keçi ve domuz gibi hayvanların yabani ataları bu ılıman ortamın flora ve faunasının arasına girmiştir. Bu olumlu değişimin sonucunda insanlık tarihinin ilk büyük devrimi olarak kabul edilen NEOLİTİK DEVRİM yaşanmıştır. Neolitik devrim insan topluluklarının binlerce yıl boyunca geçimini sağladığı avcılık ve toplayıcılık yerine üretime başlaması yani tarım ve hayvancılığı öğrenmesidir. Neolitik devrim elbette ki dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan değişik insan guruplarınca aynı anda yaşanabilmiş değildir. Elde edilen arkeolojik verilere göre, bu devrim ilk kez Ortadoğu’da ve M.Ö. 9000–7000 yılları arasında uzun bir süreç sonunda gerçekleşmiştir.
Bu dönemde Anadolu’nun güney kesimlerinin uygun şartlara sahip olması ve sözü edilen bitki ve hayvan türlerinin doğal yaşama alanı olması nedeniyle Neolitik Çağın ilk kez burada başladığı düşünülmekte ve bu düşünce de arkeolojik verilerle sürekli olarak desteklenmektedir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:56   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İnsan topluluklarının bu dönemde üretime geçmesi bir dizi gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Artık beslenmek için av hayvanlarının peşinde göç etmeye veya tükenen bitkilerin yerine yenilerini aramaya gerek kalmamış, aksine ekilen tohumların yetişmesini, üreyen hayvanların büyümesini uzun süre bir yerde bekleme gereği doğmuştur. Bunun sonucu olarak da insanlar göçebe hayat tarzından yerleşik düzene geçmeye başlamışlar, ilk köy toplumları da böylece yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. Güneşte kuruyan çamurun sertleşmesinin öğrenilmesiyle ilk evler, daha sonra da kilin pişirilmesiyle çanak çömlek yapımı gelişmiştir.
Neolitik Çağın ilk evresinde insanoğlu ilk yerleşimleri kurmuş olmasına rağmen henüz topraktan çanak çömlek yapma aşamasına gelememiştir. Bu ihtiyacını ahşap ve taşları oyarak biçimlendirdiği kap kaçaklarla sağlamışlardır. Bu nedenle bu döneme ASERAMİK NEOLİTİK DÖNEM adı verilir. Bu dönemin başlıca merkezleri Çayönü, Nevala Çori, Aşıklı höyük, Cafer höyük olarak sayılabilir.


NEOLİTİK DÖNEM
Aseramik Neolitik dönemden sonra insanlar yavaş yavaş kilin özelliklerini keşfetmeye başladılar. Kilin şekillendirilip ateşte pişirilmesiyle seramikli dönem başlamış oldu. Bu dönem seramikleri monokrom olarak yapılmıştır. Acemice pişirme teknikleri yüzünden genellikle dışları siyah, içleri ise kırmızı kalmaktaydı. Seramikli Neolitik Erken ve Geç Neolitik olmak üzere iki evrede incelenmektedir.


ERKEN NEOLİTİK DÖNEM
Bu dönem yerleşmeleri daha çok Anadolu’nun güney yörelerinde yoğunlaşmışlardır. Çatalhöyük binden fazla konut ve 6000’e ulaşan nüfusu ile Yakın Doğunun en büyük Neolitik yerleşmesi olarak kabul edilmektedir. Biri doğuda diğeri batıda olmak üzere iki höyükten oluştuğu için bu adı almıştır. Erken Neolitik tabakaları doğu höyüktedir. M.Ö.6250–5400 yıllarına tarihlenen Çatalhöyük Konya Ovasının en verimli yerine kurulmuştur. Hasan Dağı kaynaklı zengin obsidyen yataklarına da yakın olan Çatalhöyük bu avantajı hem obsidyen işlemede hem de obsidyen ticaretinde iyi kullanmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:57   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çatalhöyük evleri taş temeller üzerine kerpiçten, tek katlı ve düz damlı olarak inşa edilmişlerdi. Evler birbirlerine bitişik olarak yapıldıkları için aralarında sokaklar bulunmuyordu. Fakat evler arasında yer yer büyük avlular bulunmaktaydı. Ulaşım düz damlar üzerinden sağlanmaktaydı. Evlerde kapı pencere gibi oluşumlar bulunmamaktadır. Evlere giriş dam üzerindeki bir açıklıktan sağlanmakta ve bu açıklık aynı zamanda baca görevini görmekteydi. Evlerin içlerinde ocak, fırın, küçük depolar ve oturma yatma gibi işlevleri olan sekiler bulunmaktaydı. Ölüler bu sekilerin altına bacaklar karına çekik (hoker) durumda ve sepetler içerisinde gömülmekteydi. 20–25 metrekare genişliğindeki dikdörtgen planlı bu evlerin yanı sıra daha büyük ve daha özel yapıldıkları fark edilen binalar bulunmaktaydı. Sayıları 63’ü bulan bu yapıların duvarları beyaz kille sıvanmış daha sonra da av, tapınma ve daha birçok konudaki renkli fresklerle bezenmişlerdir. Tapınak olarak nitelenen bu yapılardan ele geçen pişmiş topraktan yapılmış kadın figürinleri bir Ana tanrıça inancının varlığına işaret etmektedir. Yine bu yapılarda Ana tanrıçanın doğa üzerindeki egemenliğini simgeleyen aslan, boğa, geyik gibi vahşi hayvan figürün ve kabartmalarına da rastlanmıştır.
Avcılığın önemi sürmesine rağmen tarım ve hayvancılık oldukça ilerlemiştir. Buğday, arpa, mercimek, bezelye gibi ürünler tarıma alınmıştı. Önce büyük baş hayvanlar daha sonra da koyun ve keçi evcilleştirilmiştir. Seramikler elde biçimlendirilip tek renkli olarak, kalın çeperli, ağır ve basit şekillerde yapılmışlardır. Seramiklerin yanında dokumacılık ve sepetçiliğin varlığı mezar buluntularından anlaşılmaktadır.
Bu dönemin diğer önemli merkezleri arasında Köşk höyük(Niğde), Erbaba (Beyşehir), Kuruçay höyük (Burdur), Yümük tepe(Mersin), Gözlü kule (Tarsus) sayılabilir.


GEÇ NEOLİTİK DÖNEM
Bu dönem ekonomisinde avcılığın yeri oldukça azalmış, bunun yerine kuru tarım yaygınlaşmıştır. Çanak çömlek yapımı da iyice yaygınlaşmış, elde biçimlendirmenin devam etmesine rağmen daha ince çeperli, daha iyi pişirilmiş, kahve, gri, devetüyü renklerinde seramikler yapılmıştır. Oldukça az sayıda krem astar üzerine kımızı bezemeli kaplara da rastlanmıştır. İlk olarak insan başı ve hayvan biçimli kaplara da bu dönemde rastlanır. Yaşama biçiminin değişimiyle birlikte inanç sisteminde de değişiklikler ortaya çıkmıştır. Av ile ilgili sahneler unutulmuş yerine üreme, çoğalma kaygısı ile ilgili olarak Ana tanrıça inancı yaygınlaşmıştır. Kadının doğurganlığı ön plana çıkmış, avcılıkla birlikte doğumdaki rolü henüz bilinmeyen erkek ikinci plana itilmiştir. Ortak kutsal alanlarda azalmış, ölüleri yerleşme dışına gömme geleneği başlamıştır.
Çatalhöyük, Hacılar, Can Hasan, Kuru çay, Gözlü kule, Yümük tepe, Fikir tepe bu dönemin önemli yerleşmelerindendir. Geç Neolitik dönemin sonlarında Konya Ovası ve Göller Yöresi yerleşmeleri nedeni bilinmeyen birtakım yıkıcı felaketten olumsuz olarak etkilenmişlerdir. Birçok yerleşme yeri büyük yangınlardan sonra terk edilmiş, batıya taşınan Çatalhöyük gibi kimileri de yer değiştirmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:57   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ÇATALHÖYÜK
Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, ilçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sıfatını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J. Mellaart tarafından keşfedilmiş, 1961–1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan araştırmalar neticesinde, 13 yapı katı açığa çıkarılmıştır. En erken yerleşim katı (1) ise M.Ö. 5500 yıllarına tarihlenmektedir. Stil kritiği yolu ile yapılan bu tarihleme, C 14 metodu ile de doğrulanmış bulunmaktadır. İlk yerleşme, ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir.
Çatalhöyük'teki yerleşimin, yani şehirciliğin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlardadır. Dörtgen duvarlı evlerin duvarları birbirine bitişiktir. Ortak duvar yoktur, her evin kendi müstakil duvarı vardır. Evler ayrı ayrı planlanmış ve ihtiyaç duyulunca yanına başka bir ev yapılmıştır. Evlerin bitişik duvarları nedeniyle şehirde sokaklar mevcut değildir. Ulaşım düz damlar üzerinden olmaktadır. Şehri sınırlayan ve koruyan sur duvarları niteliğinde herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır. Bina yapımında kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır. Evlerin temel derinlikleri azdır. Duvarlar arasında ağaç dikmeler vardır. Bu dikmeler üzerine gelen kirişler düz tavanı taşımaktadır. Tavan üst örtüsü kamış üzerine sıkıştırılmış kil topraktır. Evler tek katlı olup, eve giriş damda açılan bir delikten merdivenle olmaktadır. Her ev bir oda ve bir depodan oluşur. Odaların içinde dörtgen ocaklar, duvarların ön kısımlarında taban döşemesinden yüksekliği 10- 30 cm. arasında değişen sekiler ve duvar içinde dörtgen nişler bulunmaktadır. Duvarlar sıvalıdır, sıva üzeri beyaza boyandıktan sonra sarı, kırmızı ve siyah tonlarda resimler yapılmıştır. Kutsal odalar diğer odalara nazaran daha büyüktür. Bu evlerin içindeki duvar resimleri yanında ise orijinal boğa başı, koçbaşı ve geyik başlarının sıkıştırılmış kil ile konserve edilmiş trofeleri duvarlara aplike edilmiştir. Bunların yanında rölyef halinde insan figürleri ile hayvan figürleri de görünmektedir. Çatalhöyük'te duvar resimleri en erken 10. en geç 11. tabakada bulunmuştur. En güzel ve gelişmişleri ise 7. ve 5. tabakalara aittir. Bu resimler paleolitik insanın mağara duvarlarına yaptığı resimlerin bir gelenek olarak devamıdır. İnanç olarak avın bereketi için yapılan resimlerdir. Geç döneme doğru duvar resimlerinde ev sahnelerinin azaldığı ve kuş motifleri ile geometrik desenlerin ortaya çıktığı görülür.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:57   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Duvarlara resmedilmiş olan akbabalar tarafından parçalanan başsız insan figürlerinin ölü gömme adetleri ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Akbabalar tarafından et kısmı yenerek temizlenen kemikler toparlanarak hasırlardan yapılmış bir örtüye sarılır ve ev içindeki şekillerin altına gömülürdü. Şekiller altında yapılan araştırmalarda çok sayıda iskelet ortaya çıkarılmıştır. Ölü hediyesi olarak kemikten yapılmış aletler, renkli taşlar, kesici aletlerden taştan baltalar, deniz kabuğundan yapılmış boncuklar konmuştur. Çatalhöyük kazısında ele geçen heykelcikler bize ana tanrıça kültürünün (tapınma) başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün bilgiler vermektedir. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasında değişen büyüklüktedir. Şişman, iri göğüslü, büyük kalçalı ve zaman zaman doğum yapar vaziyette tasvir edilmişlerdir. Bu özellikleri bolluk ve bereketi temsil etmeleri nedeniyledir. Çatalhöyük'te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taş, pişmiş toprak, baltalar, sığ tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrıçası motifleri ile süs eşyası olarak kullanılan bilezik ve kolyelerdir. Pişmiş topraktan iri taneli hamura sahip, çarksız siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuştur. Ayrıca ana tanrıça ve mukaddes hayvan figürü de pişmiş topraktan yapılmıştır. Kemikten yapılmış kesici ve delici aletler ile obsidyenden yapılmış mızrak ve ok uçları Çatalhöyük'te kullanılan en önemli malzemelerdir.
Çatalhöyük'te 1996 yılına kadar kazı yapılmamış; bu yıldan itibaren İngiliz Arkeoloji Enstitüsü tarafından Ian Hodder başkanlığında kazılara devam edilmiştir. Kazı buluntuları Konya Arkeoloji Müzesi'ndedir. Bunların bir kısmı teşhir edilmiş, diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.


ÇAYÖNÜ
M.Ö.7300–6750 yılları arasında yerleşmeye sahne olan Çayönü özellikle mimarisiyle dikkat çeker. Aseramik Neolitik döneme ait üç yapı katında ızgara ve hücre planlı iki değişik mimari yapılanmaya rastlanmıştır. Erken döneme ait olan ızgara planlı yapılarda evlerin tabanı taş ızgaralar üzerine oturtulmuş, dallarla örtülen ızgaralar daha sonra çamur ile sıvanmıştır. Bu şekilde yaratılan hava akımı sayesinde nemden korunma olanağı sağlanmıştır. Daha geç dönem tabakalarında rastlanan hücre planlı yapılar ise birbirinden ayrı olarak bir meydan etrafına inşa edilmişlerdir. İçinde dikili taşların bulunduğu böyle bir meydana ilk kez Çayönü’nde rastlanmıştır. Meydanı çevreleyen binalardan ilk sıradakiler diğerlerinden daha büyük ve özel olarak muhtemelen törensel amaçlarla inşa edilmiştir. Bu iki yapı türü arasında bir de ilginç olarak bir Ata Kültünün varlığını gösteren kesik kafataslarının bulunduğu yine dinsel amaçlı bir yapıya rastlanmıştır. Bu yapının avlusunda bulunan sunak niteliğindeki bir taş insan ve hayvanların kurban edildiğini düşündürmektedir.
Çayönü’nde ilk olarak buğdayın tarıma alındığı ve köpeğin evcilleştirildiği bilinmektedir. Avcılık da üretimin yanında önemli bir şekilde yer almıştır. Aletlerini yapmakta obsidyen ve çakmaktaşının yanı sıra kemikten de yararlanmışlardır. Ayrıca çevrelerinde buldukları bakırı da basit yöntemlerle işleyip kullanmışlardır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:57   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

NEVALA ÇORİ
Üç yapı katına rastlanan yerleşmede 8–10 odalı ve hücre planlı yapılara rastlanmıştır. Üzerinde kol kabartmalarının bulunduğu 3m yüksekliğindeki dikilitaşların ve bir insan yontusunun bulunduğu yuvarlak yapılı ve törensel işlevi olduğu düşünülen yapı dikkat çekicidir.


AŞIKLI HÖYÜK
M.Ö 7. binin ilk yarısına ait yerleşmelerin bulunduğu höyük Aseramik Neolitik Dönemin ilginç yerleşmelerinden biridir. Henüz üretime geçilmediği halde yerleşik düzene planlı bir şekilde geçilmiştir. Bu durum buraya yerleşenlerin daha önce başka bir yerleşim kurduklarını göstermektedir. Ayrıca yapı malzemesi olarak çevrenin özgün malzemesi olan taş yerine yapay olarak elde edilen kerpicin kullanılması da bu düşünceyi desteklemektedir. Aşıklı höyük’de evler gruplar halinde tek, iki veya üç gözlü olarak inşa edilmiş olup aralarında sokaklara rastlanmıştır. Yakınlarında bulunan Melendiz Dağı kaynaklı Çiftlik yöresi obsidyenini işlemişler ve önemli ölçüde ticaretini yapmışlardır. Ticaretten elde ettikleri gelir ve çevrelerinde bulunan av hayvanlarının bolluğu nedeniyle üretimle uğraşmadıkları düşünülmektedir.


KALKOLİTİK ÇAĞ (M.Ö 5500–3000)
Adini taşın yani sıra bakir kullanımından da alan Kalkolitik Çağ, kültür tarihinde ilk ön kent kültürlerinin başladığı dönem olarak bilinir. Yeni veriler, madenin ilk islenmesinin Neolitik Çağ’ın Çanak Çömleksiz evresinde başladığını ortaya koymuşsa da, kullanımının çeşitlenmesi ve yaygınlaşması bu dönemde gerçekleşmiştir. MÖ yaklaşık 5.000–3.000 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik Çağ, İlk, Orta ve Son olmak üzere üç aşamada incelenir. Gelişkin tarım ve hayvancılık, insanin sosyal yapısındaki değişimleri giderek çabuklaştırmıştır. Yöneticiler, din adamları, çeşitli zanaatçılar gibi farklı grupların yani sıra anıtsal mimari, savunma ve sulama sistemleri, uzak mesafe ticareti ile lüks/prestij maddelerinin ticareti gelişmiştir. Bu gelişim sonucu, Anadolu'da, söz konusu çağ yerleşme yerlerinin şayisinin 852'ye ulaştığı görülür. Önemli merkezler arasında, batıdan doğuya, Bakla Tepe (İzmir), Liman Tepe (İzmir), Hacılar (Burdur), Beycesultan (Denizli), İkiz tepe (Samsun), Alisar (Yozgat), Domuz tepe (Adana), Yumuk tepe (İçel) Arslantepe (Malatya), Degirmentepe (Malatya), Girikihaciyan (Diyarbakır) sayılabilir.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:57   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ERKEN KALKOLİTİK ÇAĞ
Geç Neolitik dönemde yaşanan yangınlardan sonra ileri üretici dönem denen Kalkolitik dönem başlamıştır. Bu dönemin en önemli özelliği taş aletlerin yanı sıra bakırın da kullanılmaya başlamasıdır. İkinci belirgin özellik ise özgün bezemeli kaplardır. Kalkolitik Çağın ilk evresi olan Erken Kalkolitik’te nüfus artışıyla birlikte yerleşim yerlerinde de bir artış görülmektedir. Önemli yerleşim yerleri arasında Hacılar, Kuru çay, Can Hasan, Köşk höyük, Yümük tepe, Tülin tepe, Norşun tepe, Korucu tepe, Samsat ve Tilki tepe sayılabilir.
Bu dönemin en önemli yerleşim merkezini oluşturan Hacılar, Geç Neolitik’te geçirdiği yangından sonra tekrar kurulmuştur. Oldukça kalın kerpiç duvarlardan oluşan dikdörtgen planlı evler ilk kez kapı ve pencerelere sahiptir. Duvarları bezemeli, nişli, içinde dikili taşlar bulunan ortak kutsal mekânlar tekrar ortaya çıkmıştır. Yerleşme dışı gömülere rağmen ev içi gömülerin son temsilcilerine de yine burada rastlanmaktadır. Tüm cesetler hoker durumunda gömülmüştür. Gerçek anlamdaki mezar hediyelerine de bu gömülerde rastlanmıştır. Hacılara ait en karakteristik özellik açık renk zemin üzerine yapılan kahve ya da kırmızı renkli geometrik desenlerle bezenmiş kaplardır. Bu seramikler tüm Yakın Doğu ve Ege’nin en özgün sanatının ürünüdür.


GEÇ KALKOLİTİK ÇAĞ
İkinci evreyi oluşturan geç kalkolitik dönem kabaca M.Ö. 4. bine tarihlenir. Anadolu bu dönemde büyük olasılıkla Boğazlar üzerinden gelen göçlere sahne olmuştur. Buna bağlı olarak nüfus artmış ve yeni yerleşim yerleri ortaya çıkmıştır. Artık Anadolu’nun bütününde homojen bir kültürden söz etmek söz konusu değildir. Göçlerle gelen etkiler sonucu eski ince kap formlarının yanında onlardan tümüyle farklı, siyah zemin üzerine beyaz boya ile yapılmış çizgilerle bezenmiş yeni kap çeşitleri ortaya çıkmıştır. Daha önceki gerçekçi Ana tanrıça figürinlerinin aksine son derece soyut, fakat yine Ana tanrıçayı ifade eden, mermerden yapılma idoller yaygınlaşmıştır.
Küçük kutsal alanlardan başka ortak tapınaklar bulunmamaktadır. Genel olarak sadece bebekler ev içlerine gömülmüştür. Yetişkinler ise yerleşim dışına gömülmektedir. Halk tarım ve hayvancılıkla yaşamını sürdürmekte, zaman zaman avcılık ve balıkçılıkta yapmaktadır. Maden kullanımıyla ilgili olarak ticaret oldukça yaygınlaşmıştır.



  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:58   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ALACAHÖYÜK
Alacahöyük, Çorum'un 45 km. güneyinde, Alaca İlçesi'nin 17 km. kuzeybatısında yer almakta olup, Boğazköy'e 34, Ankara'ya ise 210 km. uzaklıktaki Alacahöyük Köyü yerleşim alanı içerisindedir.
Höyük, bilim alemine ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtılmış olup, bu yıllardan itibaren höyük Orta Anadolu'yu ziyaret eden bilginlerin uğrak yeri olmuştur. 1861 yılında ise G. Perrot Anadolu gezisi sırasında höyüğe gelmiş ve kapının sağ ve solundaki dört köşe kulenin planı ile orthostatlardan birini açığa çıkarmıştır.
Perrot bu çalışmadan sonra bu kabartmaların Hitit dönemine ait olduğunu da ilk olarak ileri süren kişi olmuştur. Anadolu'nun tarihi coğrafyasında emeği büyük olan W. Ramsey de Wilson ile birlikte 1881 yılında höyüğü inceleyerek birkaç yeni kabartmayı daha önce bilinenlere eklemişlerdir. 1893 yılında ise E. Chantre Anadolu'ya geldiğinde ilk olarak höyüğe gelmiş ve o da sfenkslerin arasındaki dört köşe dehlizi ve onun gerisindeki ikinci kapıyı ve kapının sövelerini ortaya çıkarmıştır. Kabartmaların mulâjını alan Chantre, kabartmaların konularına bakarak, Perrot gibi burasının bir saraydan ziyade mabet kapısı olabileceğini ileri sürmüştür. Sfenksli kapının güneyindeki aslanları da inceleyen Chantre bu kapılardan biri üzerinde yer alan yazının Frig yazısı olduğu görüşünü Ramsey'in yazısından sonra daha da kuvvetlendirmiştir. Daha sonra 1906 yılından beri Boğazköy'de çalışan H. Winckler, Makridi Bey ve İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Ethem Bey'in teklifi üzerine Höyük'te araştırma yapmaya karar vermişlerdir. 1907 yılında Makridi Bey sfenksli kapıda yaklaşık 15 gün süren bir çalışma yapmış, bu çalışma sonucunda kapı önünde birkaç yeni orthostat daha bulmuştur. Höyüğün birkaç yerinde sondaj çalışması yaptıktan sonra, höyüğün kuzey eteğindeki poterni (girişi) görerek bunu Boğazköy'deki poternle karşılaştırmıştır. Höyük'te gerçek anlamda ilk sistemli kazılar, Cumhuriyet Döneminde Atatürk tarafından başlatılmıştır. 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık ve Mahmut Akok gerçekleştirdiği ilk kazı çalışmaları 1983 yılına kadar sürdürülmüştür. Bu tarihten itibaren ara verilen kazılara 1997 yılında Prof. Dr. Aykut Çınar oğlu tarafından tekrar başlanmıştır. Kalkolitik Dönemi takip eden ve 4 yapı katı ile temsil edilen Eski Tunç Çağı Alacahöyük'te 13 kral mezarı ile önem kazanmıştır. 5. ve 7. kata ait olduğu ileri sürülen mezarlar şehrin özel bir alanında yer almaktadır. Bunlar biçimleri bakımından Anadolu'nun ve hatta Ön Asya’nın eşsiz mezar örnekleri olarak nitelenebilir. Mezarlar yetişkin erkek ve kadınlara aittir. Bu mezarlara çocuk ve bebek gömülmemiştir. Ayrıca bu mezarlarda birden fazla gömüye de rastlanmamıştır. Orta Anadolu'daki diğer mezar tiplerinin aksine Alacahöyük'te hem mezarların hem de ölülerin istikametinde bir birlik vardır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:58   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ölü hediyeleri Eski Tunç Çağında Ege ve Ön Asya’da bilinenlerin en zengini ve çeşitlisidir. Bunların arasında bugüne kadar benzerlerine diğer kültür bölgelerinde rastlanmayan güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, süs eşyaları, kama, kılıç, balta gibi savaş aletleri ile pişmiş toprak, taş, altın, gümüş, tunç, bakır ve elektrondan yapılmış eserler de vardır. Eski Tunç Çağında Alacahöyük'ün mimari sistemi, Anadolu'nun özgün yapı tekniğine dayanmaktadır; bu tekniğe göre yapılan taş temelli, kerpiç duvarlı, düz tavanlı, sıvalı taban ve toprak çatılıdır. Alacahöyük'ün şu an görülebilir kısmını oluşturan Hitit tabakaları üç yapı katından oluşmaktadır. Bu dönemde, 250 m. çapında daireye yakın şekildeki höyüğün kenarında bir savunma sistemi oluşturulmuş olup, savunma sistemi üzerinde şehre girişi sağlayan iki ana kapının varlığı tespit edilmiştir.
Bunlardan biri güneydoğudaki sfenksli kapı, diğeri höyüğün batısındaki kapıdır. Höyük'te olası şehrin dinsel kapısını oluşturan güneydoğudaki sfenksli kapıda, iki sfenks yer almaktadır. İki metreden yüksek olan ve monolit taş lentolar üzerine yontulmuş olan sfenks protomlarında başlar dikkati çekmektedir. Dışarı taşkın şişkin gövdeli sfenksler ayrık ve kısa bacaklar üzerinde durmaktadır. Doğu tarafındaki sfenksin iç yüzünde pençelerinde tavşan taşıyan çift başlı kartal bulunmaktadır. Sfenksli kapının doğu ve batısında yer alan kulelerin altında bulunan kabartmalar alçak kabartma tekniğiyle işlenmiş, ayrıntılar plastik olarak verilmiştir.
Batı kulesi orthostatlarının hemen hemen hepsi tüm bir friz olarak izlenir. Bu kısımda altta kült-libasyon konularının ve üst sırada ise av sahnelerinin betimlendiği görülmektedir. Fırtına tanrısı onuruna kutlanan ve Hitit dini metinlerinden de bilinen bayram törenlerinde başrahip ve rahibesi olan kral ve kraliçe burada boğa karşısında dua pozisyonunda gösterilmiş, bunu izleyen kabartmalarda ise törenin diğer bölümleri betimlenmiştir. Doğu kulesindeki kabartmalarda oturan tanrıça önünde dua eden şahıslar yer almaktadır; bunlar kült törenlerinin devam ettiğini göstermektedirler. Sfenksli kapıdan içeri girip, giriş kompleksini geçtikten sonra sağ tarafta "Mabet-Saray" olarak adlandırılan büyük bir Hitit yapısının temelleri görülmektedir. Bu yapı, çeşitli depo odaları ve diğer komplekslerden oluşmaktadır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 10:58   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

TUNÇ ÇAĞI (M.Ö 3000–1200)
Bu yeni dönem, önceki çağların tarım hayvancılık, dokumacılık, çömlekçilik gibi buluşlarına, daha güçlü silahların üretilmesine, daha ince süs eşyalarının yapılmasına olanak veren bakır ve kalay alaşımı olan tuncun keşfini eklemiştir. Besin üretimi alanında olduğu gibi, metal işleme alanında da teknolojik gelişmeler her bölgede eş zamanlı olarak yaşanmamıştır. Tunç Çağına Anadolu'da M.Ö. 3000, Girit, Ege Adaları ve Yunanistan'da M.Ö. 2500, Avrupa'da ise M.Ö. 2000 yıllarında ulaşılabilmiştir. Anadolu'da M.Ö. 3000–1200 yılları arasında ele alınan Tunç Çağı kazılarında bulunan çanak çömleğin yapısına, üretimde ve mimaride kullanılan teknolojinin düzeyine göre Erken, Orta ve Geç Tunç olmak üzere üç evrede incelenir.


Erken Tunç Çağı (M.Ö. 3000–2500)
Erken Tunç I, II, III olarak incelenen bu evrenin ilk döneminde daha çok, Kalkolitik dönemin tarıma dayalı köy kültürü sürdürülmektedir. Bronz alet kullanımı çok yaygın değildir. Mezopotamya ve Mısır'da M.Ö. 4. binin sonlarından itibaren yazının kullanılmasına rağmen Anadolu henüz bu aşamaya ulaşamamıştır. Çömlekçi çarkı da henüz kullanıma girmemiş olmasına rağmen daha gelişmiş koyu renkli ve iyi açkılı seramikler yapılmıştır. Yapılar yine taş temeller üzerine kerpiçten megaron planlı olarak inşa edilmiş olup, bazı yerleşim alanlarının etrafı bir surla çevrilmeye başlanmıştır. Ölüler artık yerleşim alanı dışına, ölü armağanlarıyla birlikte ve bacaklar karına çekik (hoker) durumda gömülmektedir (Extramural). Çağın inanışlarındaki bir başka özellik de daha çok Batı Anadolu'da rastlanan keman biçimli mermer idollerdir. Ana tanrıça’yı temsil eden bu idoller eski dönemin gerçekçi figürinlerinin aksine tümüyle soyutlaşmışlardır. Bu dönemin en önemli teknolojik buluşu kağnı biçimindeki dört tekerlekli arabadır. Bu evrede Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan en önemli yerleşim yerleri Troia I, Demirci höyük, Sema höyük, Beycesultan, Tarsus, Alişar, Alacahöyük, Karaoğlan, İkiz tepe, Kültepe ve Norşun tepe olarak sayılabilir.
Erken Tunç II, Orta Anadolu'da güçlü beyliklerin ortaya çıktığı bir dönemdir. Batı Anadolu'daki Troia II'nin yanı sıra Kızılırmak batısında, Ankara yakınlarında Karaoğlan, Ahlatlı bel, Eti yokuşu, Polatlı, Kızılırmak doğusunda ise Ali şar ve Alacahöyük bu dönemin en önemli yerleşimleri olmuştur. Bunlar içinde Alacahöyük'ün özel bir yeri vardır. Dönemin sonlarında zengin ve etkin bir beyliğin merkezi gibi görünen Alacahöyük'ün en önemli özelliği Kral Mezarları olarak adlandırılan 13 gömüdür. Yerleşme alanı yamaçlarında bulunan bu mezarlıktaki gömülerin dönemin derebeyleri ve eşlerine ait olduğu düşünülmektedir. Gömülerin kimileri 3–8 m. uzunluğunda, 2–5 m. genişliğinde ve 1m. Kadar derinliğinde dikdörtgen planlı çukurlara yapılmıştır. Çevresi ağaç ve taşlarla sınırlandırılan mezar çukurlarına, ayakları karına çekik durumdaki ceset zengin armağanlarla birlikte yerleştirilmiş, sonra üzeri ağaç, çamur ve toprakla örtülmüştür. Gömü işlemi bitirildikten sonra mezar üzerinde bir ölü yemeği yenmiş; yemekten geri kalan öküz kafaları ve bacak kemikleri de sıralar halinde bırakılmıştır. Bu mezar armağanları Troia hazineleriyle çağdaş olup benzer nitelikte altın, gümüş, elektrom, tunç ve demirdendir. Bu mezar hediyelerinin en ilginçlerini hatalı olarak " Hitit Güneş Kursları" diye adlandırılan geyik ve boğa motifli, son derece karmaşık ve gelişmiş dökme ve dövme teknikleriyle yapılmış tunç diskler oluşturmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 20:30 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580