Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 21-04-2008, 11:38   #1
hüngürella
 
HandaN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Yavuz ve Midilli Kruvazörleri

GİRİŞ

Adına en çok efsane anlatılan “Şanlı Yavuz” gemisi ve Midilli...

Bu iki muharebe kruvazörü, Osmanlı halkının İngilizlere karşı öfkesinden yararlanarak birden bire ortaya çıkmışlar ve gelişleriyle bir çığır açmışlardır. Ama Doğu ve Ortadoğu da yaşayanlara şimdiye kadar hiçbir geminin pusulasında yer almamış ölçüde çok ölüm, sefalet ve felaket taşı*****. Gerçekten de bu gemiler, Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti’nin katılmasına en büyük sebeptir. Tarafsızlığını ilan etmiş olan Osmanlı Devleti, daha ne olduğunu bile anlayamadan kendisini savaşın ortasında bulmuştur. Yine bu iki gemi sayesinde, denizlerde üstünlüğü ele geçirmiş olan İngiltere ve Fransa karşısında başarılar kaydedilmiştir. Bunda da en büyük etken Alman generallerinin kurnaz zekası olmuştur. Zaten bu kurnazlık değimli ki, İngilizlerin takibi altındaki gemileri İstanbul Boğazına kadar sokmayı başaran...

GOEBEN VE BRESLAU’IN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
1900’lü yıllarda gemiler ulusların yazgılarını belirleyen en önemli unsurlar olmuşlardır. Uçakların henüz geliştirilemediği, kara yollarının yetersiz olduğu bir dönemde “Savaş gemileri” çok önemli bir konumdaydı. Adı türkülerde söylenen, resimleri köy kahvelerine kadar bütün evlerin duvarlarını süsleyen “Şanlı Yavuz”; genç , yaşlı, çoluk – çocuk tüm Türk milletinin tanıdığı, bildiği, hakkında efsaneleşmiş öyküler anlattığı bir savaş gemisidir.

“Hamburg’da Blom – Und – Woss tezgahlarında yapılan, 1911 yılında denize indirilmiş olan, Goeben muharebe kruvazörü, 23 bin ton su çekiyor, 152 bin beygir gücünde itim türbin makineleri ile 28 mil sürat yapabiliyordu. Silahları, 10 tane 28cm’lik, 12 tane 15cm’lik, 12 tane 8cm’lik Krop topu ve sualtında, birkaç torpido kovanından oluşuyordu. Personeli binden fazla idi. Breslau hafif kruvazörü de, yine 1911 senesinde Stettin’de yapılmıştı . 4550 ton su çekiyor, kömür kazanlarından güç alan 25500 beygir gücünde türbin makineleri ile 27 mil sürat yapabiliyordu. Silahları 12 tane 10.5cm’lik Krop topuyla, birkaç torpidoydu”

Akdeniz de görevlendirilen bu iki gemi, 1912 senesi ilkbaharında Wilhelmshoven limanından hareket etmişler, ortalama 21mil süratle, 8 günlük bir yolculuktan sonra, balkan harbinin Çataka muharebeleri sonucunda ilk kez İstanbul’a gelmişlerdi. Strateji bakımından bu gemilerin görevi, kuzey Afrikadan Fransa’ya kıta sevkini önlemekti, bir savaş durumunda, Pola’da Avusturya Donanması ile birleşeceklerdi. Özellikle İtalyan hükümeti tarafsızlığını ilan ettikten sonra, bu Alman Kruvazörleri güç durumda kaldılar.


I. BÖLÜM
1. AKDENİZ’DEKİ HAREKAT
Haziran 1914 başlangıcında, Goeben Hayfa’da, Breslau, Arnavutluk tahtına seçilmiş olan Alman prenslerinden David’i desteklemek amacı ile, öteki büyük Avrupa Devletleri ile birlikte, Dranç limanında bulunuyordu. Avusturya veliahdının öldürülmesi ile siyasal durumun gerginleşmesi üzerine Goeben Pola limanına gitti. Orada görevini Moltke muharebe kruvazörüne devredecekti ancak şartlar elvermedi. Breslau ile Brindizi açıklarında buluştu, İtalya’nın Messina limanına girdi. Geoben Albay Akerman, Breslau ise Yarbay Kefler’in komutasında idi. Bu iki gemiye Amiral Souchan komuta ediyordu.



Amiral Souchon ve Türk subaylar

Amiral Souchan Messina Boğazından gizlice çıkarak, Korsika ile Sardunya
arasındaki Bonifacio Boğazına yol verdi. Her an Fransa ile harbin başladığı haberini bekliyordu. Beklenen telsiz haberi geldi. Breslau Bon limanını, Goeben Philippeville limanını bombaladılar. Daha sonra iki gemi buluşarak Messina limanına yol verdiler. Messina’dan çıkışı ile Çanakkale Boğazı’na girinceye kadar yapılan harekatı Amiral Souchan kendi anılarında şöyle anlatmaktadır:

"Messina’dan, Çanakkale’ye kadar gelecek zamanı hesap ettim. Düşman, kazanlarımızın durumunu, süratimizi ve seyahat hedefimizi bilmiyordu. İngiliz Amirali’ne bütün kuvvetini toplamak fırsatını vermek, benim için uygundu. Ancak, buna karşın bende kendisine bana tesadüf etme fırsatını vermemeliydim. Fransızları hesaba katmak hatırıma bile gelmiyordu. Dolunay vardı ve etraf gece olduğu halde çok güzel görülüyordu. Bu nedenle İngiliz Filotillası’nın gece yapacağı bir baskından korkmuyordum. Artık diğer görüşleri bir tarafa bıraktım. Buradan İngilizlerin arasına atlayıp geçecek ve izimi kayıp ettirerek buluşma noktasında kömürümü aldıktan sonra, hedefe yönelecektim.

Hareket planım oldukça sade idi. Goeben 17.00’de 17 mil süratle hareket edecek ve Breslau’da, 5 mil süratle hareket edecek ve Breslau’da, 5 mil uzaktan Goeben’i takip edecekti. Amacım, düşmanı Adriyatik’e gideceğimi inandırmak ve gece rotayı değiştirerek, Mataban Burnu’na gitmek idi.

İngilizler Goeben’i iyi tanıyorlardı ve bir süreden beri onun tüm hareketlerini izliyorlardı. Çünkü savaş başladığı zaman onun, Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya asker taşıyan Fransız nakliye gemilerine saldıracağından korkmaktaydılar. Gemi sayısı yönünden üstün oldukları halde, denizlerde egemenlik İngilizlerin elinde değildi. Bu yüzden de Fransızlar’a yardım etmek, Avusturyalıları Adriyatik’te kıstırmak ve Goeben’i bulup hücum etmek gibi birbirleriyle çelişen birçok görevin yerine getirilmesi gerekiyordu."

İngilizler, Alman gemilerinin Adriyatik’e gideceğini zannederek ona göre tertibat almışlardı. İngiliz Amirali Milne, Amiral Troubridge komutasındaki bir filoyu Otranto Kanalına, Glauçester kruvazörünü de Messina güneyine göndermişti. Ancak Amiral Souchan Mataban Burnuna doğru kaçarken fark edildi ve Breslau ile Glauçester arasında açılan ateş sonunda ayrılmak zorunda kalan İngiliz kruvazörü Alman gemilerinin izini kaybetti.

718 Ağustos gecesi donanmasıyla Malta’dan hareket eden İngiliz Amirali Milne, Alman gemilerinin peşine düştü. Üç günlük sürekli bir kovalamacadan sonra avını elden kaçırdı. Alman gemileri 10 Ağustos saat 17:17’de Boğazdan içeri girerek Çanakkale önüne demirlediği halde İngiliz Donanması ancak ertesi sabah Boğaz önüne gelebildi.

4 Ağustos’ta Akdeniz’deki İngiliz Donanma Komutanı, Londra’daki Admiralty’ye şu işareti gönderdi.
- İndomitable ve indefatigable Arz 37,4 Kuzey, Tul 7,56 Doğu noktasında Goeben ve Breslau’ı takip etmektediler.

Admiralty bu şifreye cevap verdi:
- Çok güzel, takibe devam edin. Savaş neredeyse çıkacak.

O akşamüzeri iki İngiliz savaş gemisi, Goeben’in dümen suyundan ayrılmadı.

Çanakkale Boğazı’nı zorlamak... Amiral Milne, Goeben’in Çanakkale Boğazı’na girişinden sonra kendisinin girmesine izin verilmeyince bunu kesin olarak düşünmüştü.

ABD Büyük Elçisi Morgenthau anılarında şöyle yazar: “Bazı tesadüfleri şöyle düşündüm, Goeben ve Breslau’ı Çanakkale Boğazı’na kadar takip eden İngiliz ağır kruvazörleri içeri girselerdi uluslar arası kuralları bozmuş olurlardı. Tasavvur edelim ki, onlar Çanakkale Boğazı’nı zorla geçerek düşmanlarına Marmara Denizi’nde taarruz ettiler ve batırdılar. Onlar elbette böyle hareket edebilirlerdi, bugün bildiğimiz her şeye göre bu hareket doğru olurdu. Bu gemilerin tahrip edilmesinin Türkiye’nin savaşa girmesine engel olması muhtemeldi... Bu savaşı ve sorunlarını inceleyecek tarafsız bir tarihçi, bu Alman gemilerinin Çanakkale Boğazı’ndan geçişlerinin Türkiye’nin kaderini Almanya’nın kaderine bağladığını ve Türk imparatorluğu’nun akıbetini tayin ettiğini kabul edeceğine eminim.”


2- SAVAŞ ÖNCESİ (AĞUSTOS – EYLÜL 1914)

A. ALMANYA – TÜRKİYE SAVAŞ ANTLAŞMASI
Türkiye o sırada hala tarafsız olduğunu ilan ettiği için İtilaf Devletleri Türkiye’yi Almanya ve Avusturya – Macaristan’dan oluşan iki ittifak devletleriyle birleşmeye itmemek için çok dikkat göstermek zorundaydılar. 1908 Temmuzu’nda Jön Türklerin darbesi sonunda Türkiye’deki siyasal iktidar, ittihat ve Terakki Partisi’ne ve özellikle de partinin başlıca iki lideri İçişleri Nazırı Talat Bey ile Harbiye Hazırı Enver Paşa’ya geçmişti. Jön Türkler’in çoğu darbelerden sonra Türkiye ile eski müttefiki İngiltere arasında güçlü bağlar gelişeceğini ummuşlardı.

Ancak vaat edilen anayasal reform yapılmayınca İngilizler’de bir soğukluk baş göstedi. Buna karşılık Almanya, Türkiye’yi doğuya doğru yayılma amaçları için yararlı bir müttefik olarak gördü ve Jön Türklerin liderleri ve özellikle de bir zamanlar Berlin’de askeri ateşelik yapmış olan Enver Paşa ile güçlü bir yakınlık kurdu. Ancak, Türk ordusu üzerindeki İngiliz ve Alman etkisi kurnazca bir dengeye oturtulmuştu.

“1912’de Tümamiral Arthur Limpus önderliğinde bir İngiliz denizcilik heyeti ve ertesi yılda General Otto Liman Von Sanders önderliğinde bir Alman askeri heyeti atandı. 2 Ağustos 1914’te Türkiye ile Almanya arasında, sadece Talat Paşa ve Enver Paşa ile Sadrazam ve Hariciye Nazırı Mehmed Said Halim Paşa’nın bildikleri bir gizli anlaşma imzalandı ve Rusya’dan yönelecek herhangi bir tehdide karşı Türklere Alman korunması sağlandı.” 8

Gizli olarak yapılan bu Osmanlı – Alman İttifak Antlaşması barış yapılmasından sonra da resmen yayınlanmadı.

B. İNGİLİZ TEZGAHLARINA ISMARLANAN GEMİLER

O tarihlerde modern bir zırhlının çok büyük bir değer taşıdığı ve savaşın kaderini etkilediği unutulmamalıdır. Örneğin, Yavuz yalnız başına, Karadeniz Rus donanmasının ve Ege’deki müttefik donanmasının korkulu rüyası olmuş,

Karadeniz’de deniz üstünlüğünün ele geçirilmesi onun sayesinde gerçekleştirilmişti. Üç yıl önce Averoff zırhlısının yine yalnız başına, Türk donanmasının başına, Türk donanmasının başına nasıl bir bela kesildiğini unutulmamıştı. İşte bu sebepten Donanma Cemiyeti kurulmuş ve İngiltere’ye gemi siparişi verilmişti.

İki yıl önce bazı girişimcilerin gayretiyle kurulan Donanma Cemiyeti eliyle, fakir – zengin halkın katkısıyla toplanan paralar, altın olarak İngiliz hükümetine peşin yatırılmış ve İngiltere’ye büyük ve modern bir zırhlı ısmarlanmıştı: “Reşadiye”.. Brezilya’nın, aynı tersanede yaptırmakta olduğu bir zırhlıyı parası çıkışmadığından almaktan vazgeçmesiyle Reşadiye’ye ikinci bir gemi daha eklenmişti: “Sultan Osman”..

İki gemi 7.500.000 İngiliz lirasına mal olmuştu. Para haktan toplandığı için Türk halkı kendisinin de bir katkısı olduğunu düşünüyor ve Yunanlıların “İdaho” ve “Mississipi” ile estirdikleri tehdit havasının kesinlikle ortadan kalkacağına inanıyordu. Oysa İngilizler una kulak tıkadılar ve gemilerin Kraliyet donanmasında daha çok işe yarayacağını düşünmeye başladılar.

Winston Churchill “Büyük Savaş Tarihi” adlı kitabında üstü kapalı olarak aslında Türklerin Yunanistan’a değil, Rusya’ya saldırmayı tasarladığını söz konusu edecektir. Yani iki gemisine el konmadan önce, Türkiye, Rusya’ya saldırmayı tasarlıyordu. Bu tür planlar Churchill tarafından biliniyordu ve işin garip yanı bunları ondan başka bilen bir ikinci kişi de yoktu.”

İngiltere, henüz hiçbir devletle harbe girmemiş olduğu halde, 14 Temmuz 1914 günü bu gemilere el koydu. Bu gemilere el konulması, gemilerin bedelinin büyük kısmını iane olarak bağışlamış bulunan halk arasında, İngiltere’ye karşı büyük bir tepki oluştu. Alman İmparatoru Wilhelm, İstanbul’daki Büyükelçisi Baran Von Wangenheim’in uyarıları ile, bu tepkiden yararlanmak istedi. Türkiye’ye sığınmış bulunan ve durumları çok kritik olan Goeben ve Breslau Osmanlı Devleti’ne hibe olarak verdiğini bildirdi. Kamuoyunda çok olumlu bir etki yapan bu bağış, Almanya – Türkiye ittifak Antlaşması’nda etkili oldu.

C- GOEBEN VE BRESLAU İSTANBUL’DA

Tüm bu olup bitenlerin yanında bir de Yunanlılar’ın ABD’den oldukça eski fakat deniz kuvvetlerinin en kuvvetlilerini teşkil eden ve Türkiye’de bunlara eş değerle bulunmayan iki zırhlı satın alınca İstanbul’un öfkesi çok kuvvetli oldu. Daha önce anlaşmalarla bağlı olan Sadrazam, Goeben ve Breslau’ın Osmanlı sularına girmelerine mani olamadı.

“Karar alınır alınmaz, Fransa ve İngiltere Büyük Elçileri 9 Ağustos’ta Sait Halim’e protestoda bulundular ve bunu ertesi gün yenilediler. Fakat Baron de Wangenheim ustaca bir kurnazlık düşünmüştü. Sadrazam, iki Alman gemisinin Türkiye satıldıklarını, Sultan Selim ve Midilli adını aldıklarını, İstanbul’a gelir gelmez Amiral Limpus’un emrine gireceklerini bildirdi. Sadrazam, bunların Yunanistan’a baskı yapmak ve haksız olarak işgal ettikleri adaları geri almak amacıyla satın alındığını, Türkiye’nin Rusya, İngiltere ve Fransa hakkında hiçbir
düşmanca düşüncesi olmadığını ilave ediyordu.”

16 Ağustos 1914 günü Goeben gemisi “Yavuz Sultan Selim”, Breslau, “Midilli” adını alarak Türk bayrağı çektiler ve Alman mürettebat balarına birer kırmızı fes giydiler. Boğazlardan geçmek isteyen Fransız ve İngiliz ticaret gemileri durdurularak, Kilitbahir ve Çimenlik arasına demirletildiler. Böylece Osmanlı Savaş Gemileri Alman Amirali Souchon’un yönetimine teslim edildi. Bu tarihlerde, alman ordularının Doğu ve Batı Cephelerinde başarısızlığa uğraması, Almanların, Türkiye’yi biran önce harbe sürüklemek için, gittikçe artan ısrarlarına neden oluyordu.

D- OSMANLI DONANMASI KARADENİZ’E ÇIKIYOR
Amiral Souchan, 1 Ekim’de Başkumandanlığa bir rapor vererek, filonun eğitimi için toplu ve bir bütün halinde Karadeniz’e çıkarak keşif ve atış tatbikatı yapılmasının gerekli olduğunu bildirmiştir. Nihayet 25 Ekim 1914 günü, Başkumandan Enver Paşa tarafından Amiral Souchan’a atıyor talimi için Karadeniz’e çıkmaya izin verilmiştir. Karadeniz’de Türk – Alman filosunun Osmanlı’yı savaşa sokmak için kışkırtmaya çalıştığı gittikçe daha muhtemel
görülüyordu.

20 Eylül’de Breslau ve üç torpidobot İstanbul Boğazı’nı geçtiler. Amiral Souchan komutasındaki tüm filo, Marmara Denizi’nde yapılması mümkün olmayan atışları yapmak bahanesi ile gerçekte Rus savaş gemilerine rastlamak ümidi ile Anadolu’nun kuzey kıyısına gittiler.

Daha önceden Çanakkale Boğazı komutanı alman Albayı Weber Paşa, boğazda her türlü deniz ulaşımını yasaklamış, Fransa ve İngiliz Büyük Elçileri bu olayı Sadrazama protesto etmişlerdi. Toplanan Osmanlı Bakanlar Kurulu ise eğer müttefik donanması uzaklaşıp Limni Adası’na doğru çekilirse, Çanakkale Boğazı’nı ticaret gemilerine açacağına söz vermişti. Fakat Alman subayları ve mürettebatı Türk sularında kaldıkça ve Türk donanmasını sevk ve idare ettiği sürece bu isteğin kabul edilmeyeceğini bildirmişlerdi. Rusya ve batılı müttefikleri tarafından silah ve cephane yardımı yapılamayacağı ve muhtaç olduğu buğday ve petrolü alamayacağı için çok zor durumda kalmıştı.

“Bir yüzyıldan beri Boğazlar konusunda pek hassas olan Rusya, Akdeniz’e açılma fırsatını kaçırmıştı; şimdi elindeki tek liman, yılın yarısında buzlarla örtülü olan Arhangelsk ile cepheden 8.000 mil uzaklıktaki Viladivostok’tu. İhracat ve İthalatı adeta sıfıra inmişti. Bundan böyle müttefikleriyle bağlantıları da kesilmiş oluyordu.”

Yavuz ve Midilli, Rusya’nın Sivastopol, Odesa ve Theodosia şehirlerini top ateşine tuttular.

29 Ekim’de bir telsiz haberi Osmanlı bakanlarına, Karadeniz’de tatbikat yapan Türk - Alman Deniz Kuvvetlerine Rus filosunun alçakça taarruz ettiğini ve buna misilleme olarak bazı limanların bombalandığını haber vermişti. Karadeniz çatışması üzerine Amiral Suşan’dan Bahriye Nezareti’ne gönderilen 29 Ekim tarihli telsiz raporunun arkasına Cemal Paşa kendi el yazısı ile şunları yazmıştı:
"...Karadeniz olayı için yarın basında resmi bir bildiri yayınlanması uygun olur. Herhalde Rusları en evvel saldırgan göstermek pekala olur. Ve yarın büyük devletlere Rusların bu harekatını protesto etmek üzere resmi yazı dahi gönderilmelidir. Yarın gene görüşürüz. Yine geri çevrilmek üzere Başkomutan Paşa hazretlerine takdim.” (AHMET CEMAL)

Osmanlı devleti böylece ister istemez savaşın içine sürüklenmişti. Öç alma kızgınlığı içindeki Rusya, 4 Kasım’da savaş ilan etti. Bir gün sonra İngiltere ve Fransa da onu izlediler.

II. BÖLÜM
“Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, iki yanın diplomatlarının da kazandıkları ilk zaferdi. Balkanlar sorunu artık çok daha nazikleşmişti. Burada yer alan devletler stratejik yönden büyük önem taşıyan toprakların ve değerli bir çok kaynağın sahibiydi. Bu yüzden aralarında tam bir dostluk kurulamıyordu. İkinci Balkan Savaşı’nın yarattığı gergin ve karışık politik durum hala kendini belli etmekteydi. Çarpışan çıkarlar ve dikkatle yönetilen kıskançlıklar sonunda Balkan Ülkeleri’nin, savaşanlardan irinin yanında hep birlikte yer almalarını
imkansızlaştırmıştı. Her ülke kendi sınırlarını genişletmek istiyor, anlaşma yapmak için ağır şartlar ileri sürüyordu. Birinin isteklerini yerine getirmek, öbürlerinin çıkarlarını baltalamak demekti. Bu ülkelerle anlaşmaya varmak için yapılan her deneme, karmakarışık, yorucu ve dolambaçlı diplomatik ilişkilerle birlikte hile, entrika ve rüşvet gibi anlaşmazlıkları da gerektiriyordu.”

Yavuz ve Midilli’nin 1914 – 1918 yılları arasındaki faaliyetleri de kısaca şöyledir:

9 Şubat 1915
Midilli’nin Yalta’yı bombardımanı
10 Mayıs 1915
9 Mayıs 1915 günü bir Rus kruvazörünün Ereğli’yi bombardıman ettiği haberi alındı. Yavuz derhal harekete hazırlandı ve saat 13.00’te Karadeniz’e çıktı. Rus kruvazörü kısa bir bombardımandan sonra Ereğli’den ayrıldığı için Rus gemilerine rastlamadı. Yavuz geceyi e Ereğli önlerinde geçirdi ve 10 Mayıs sabahı düşman gemilerinin Boğaz yakınlarında bulunduğu hakkında bir mesaj aldı. Derhal düşmanın rapor edildiği mevkie hareket etti. Saat 07;15’te beş Rus zırhlısını gördü. 1600m’den bu gemilere ateş açtı. Ruslar karşılıkta bulundular. Yavuz’a iki adet 30-5 cm’lik Rus mermisi isabet etti. Bunlardan biri 15cm’likbir topta hasar yaptı ise de, personel kaybı olmadı. Telsiz muharebatından diğer Türk gemilerinin de denizde olduğunu anlayan Ruslar ateşi keserek sahadan ayrıldılar ve Sivastopol’a döndüler. Ruslar çekildikten sonra Yavuz da Boğaz’a döndü.
10 Aralık 1915
Yavuz’un Batum’u bombardıman etmesi.
8 Ocak 1916
Yavuz – İmparatoriçe Marya muharebe gemisi arasında muharebe
27 Şubat 1916
Midilli’nin, Trabzon’a silah, mühimmat ve uçak bombası götürmesi.
2 Mart 1916
Rus filosunun Trabzon’u bombardıman etmesi.
11 Mart 1916
Midilli’nin Trabzon’a asker, silah ve mühimmat götürmesi
4 Nisan 1916
Midilli – İmparatoriçe Marya karşılaşması
27 Nisan 1916
Midilli asker ve cephane yüküyle Samsun’da
4 Temmuz 1916
Yavuz’un Tuopse’yi bombardıman etmesi.
22 Temmuz 1916
Midilli – Rus filosu muharebesi.
27 Temmuz 1916
Midilli için Almanya’dan 1916 modeli sekiz adet 150 mm’lik krupp topunun gelmesi.
24 Haziran 1917
Middili’nin Tuna ağzını mayınlaması.
1 Eylül 1917
Harpten sonra Yavuz, Midilli, 12 muhrip ve 12 denizaltının Türkiye’ye satılması hakkında Berlin’de bir sözleşmenin imzalanması.
2 Kasım 1918
Yavuz’un Türk bahriyesine devredilmesi. Alman deniz personelinin Korkovada vapuruyla Odesa’ya denizatlılarının Sivastopol’a gitmeleri.
1. 1918 YILI OLAYLARI
A. İMROZ BASKINI VE MİDİLLİ’NİN BATMASI
Amiral Souchan, 30 Eylül 1917’e Kuzey Denizi 4. Kruvazör Filosu Komutanlığı’na atandı v eyerine Koramiral Von Rebeur Pashwitz gönderildi. “Çanakkale Kara muharebelerinin devamınca Türk Deniz Kuvvetleri Karadeniz’de de faaliyette bulunmak suretiyle, iki cephede çalışmıştır. Böyle de olmasa donanmamız, iki büyük denizci devletin Çanakkale önündeki filolarıyla karşılaşabilecek kudrette değildi. Şu hale göre yapılacak iş, müsait fırsatlar zuhurunda küçük taarruzi hareketlerde bulunmaktır.”

Amiral Paschwitz, kendisinden önceki başarılı harekatı aratmamak için İmroz’a baskın düzenlemeyi düşündü. Yavuz, 14 Ocak 1918 günü, Zonguldak’a giderek kömürlerini doldurdu. 19 Ocak günü Marmara’da Prens Adaları’nın arkasında Yavuz, Midilli, Muaveneti Milliye, Numune-i Hamiyet, Basra ve Samsun muhripleri birleştiler e Çanakkale’ye hareket ettiler.

Boğaz’a girilince sürat arttırıldı ve süratli hareket edemeyen muhripler Boğaz önünde bırakıldı. Boğazdan çıktıktan az sonra Yavuz iskele tarafından ir mayına çarptı ancak fazla hasara yol açmadı. Midilli önde Kefalo Burnu dönüldü ve Kuzu Limanı’nda bulunması umulan gemiler üzerine Midilli gönderildi. Yavuz’da Keflo’daki telsiz istasyonuna ateş açtı ve 2.000 tonluk nakliyeyi batırdı. Depo gemilerini tahrip etti. Midilli karadaki uçak ve telsiz istasyonlarını da tahrip ettikten sonra, iki gemi buluştu.

Paschwitz’in planına göre; Yavuz, aşırtma atış ile Mondros Limanı’nı bombardıman ederken, Midilli kruvazörü de, limanın güney tarafında yer alacak ve çıkmak isteyecek düşman gemilerine ateş edecekti.

Yavuz önde, Limni’ye yol verildi. Tigris ve Lizard İngiliz muhripleri, uzak mesafeden takip ediyorlardı. Midilli onlara ateş açtı ise de etkisi olmadı. İmroz uçak üssünden havalanan düşman uçakları görüldü. Yavuz’un uçak-savar toplarını kullanabilmesi için, Paschwitz, Midilli’ye pruvada yer almasını işaret etti. Midilli emri yerine getirirken sancak tarafında bir mayına çarptı.dümen ve makine kullanılamaz hale geldi e gemi hareket edemedi. Yavuz, yedeğine almak istedi ancak arada mayın olduğu görüldü.

Bu sırada, Yavuz iskele tarafından bir mayına çarptı ve ustaca manevralar ile bu mayın tarlasından çıktı .Midilli ise, birinci mayının patlamasından sonra sular ve rüzgarın etkisiyle sürüklenerek ikinci mayına çarpı. Daha sonra üçüncü ve dördüncü mayınlar patladı ve beşinci bir mayını da çarpınca gemiyi terk emri erildi. Yavuz tehlikeli bölgeden uzaklaşmak için kuzeye yol verdi ve Midilli personelinin kurtarılması işini, Boğaz önlerinde bekleyen muhriplere bıraktı. Kurtulanlar 172 kişiden ibaretti. Geminin Türk subaylarından topçu subayı yüzbaşı Hüsamettin ve Çarkçı binbaşı Hüsamettin kendi arzuları ile gemide kalarak Midilli ile birlikte batmışlardı. Komutan Van Higel,ikinci komutan yarbay Hemayer de gemiyi terk etmemişlerdi. 475 kişi olan gemi mevcudundan yaklaşık 300’ü kaybolmuştu. Bunlar arasında 38 Türk subay ve eri vardı.

B. YAVUZ NARA SIĞLIĞINDA
Kilitbahir’i geçtikten sonra Nara sığlığı işaret şamandırasını mayın ağlarının şamandırası zanneden gemi komutanının emri ile sancağa gelen Yavuz, Nara sığlığına indirdi. Gemiyi kurtarmak için uğraşıldıysa da, yararı olmadı. Giresun nakliye gemisinin de yardım çabaları sonu vermeyince Yavuz’da bulunan Kurmay Başkanı Sıtkı Bey’in önerisiyle, İstanbul’dan Turgut Reis zırhlısı, Alemdar römorkörü ve İntibah mayın gemisi çağrıldı. Ancak bunlarda yararlı olmadı. Yavuz’un yanında bir kanal açtılar .altı gün süren çalışma neticesinde 26 Ocak 1918 günü öğleden sonra, Yavuz yerinden oynadı ve kanala düşerek sığlıktan kurtuldu.

YAVUZ’UN SAVAŞ SONRASI DURUMU
“Mondros Mütarekesinden (30 Ekim 1918) sonra Osmanlı donanmasının öteki gemileriyle birlikte müsadere edildi. Uzun süre Tuzla’da yatan “Yavuz” Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Bebek, Büyükada v son olarak da İzmit’e çekildi ve eğitim gemisi olarak kullanıldı. 1925 – 30 arasında büyük çapta onarım gördü, donanma komutanının gemisi olarak yeniden sefere çıktı ve 1950’de kadro dışı olana değin bu amaçla kullanıldı. 1950’den sonra Gölcük yakınındaki Kavaklı’ya çekilen Yavuz, 7 Haziran 1973’te Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na devredilerek Seymen mevkine çekildi ve parçalandı.

“Yavuz’un pervanelerinden biri ile muharebe yedek idare mevkii ve on beşlik toplarından biri de Beşiktaş’taki deniz Müzesine getirilmiş ve direği de Heybeliada’daki Deniz Harp Okulu rıhtımına dikilmiştir. Sökülen koca Yavuz’dan kalan son parçalardan yapılan bir küçük Maket de 1976 yılında Türkiye’ye gelen Alman Savunma Bakanına armağan edildi.


YAVUZ (I) GEMİSİ NİTELİKLERİ



Tipi : Muharebe Kruvazörü
Adı : Yavuz Sultan Selim (I) (Eski adı Goeben) Sonradan Yavuz (I)
Tezgaha Konması : Ağustos 1999
Denize İnişi : 22 Mart 1911
Hizmete Girişi : Temmuz 1912
Türkiye’ye Devri : Ağustos 1914
İnşa Tezgahı : Blohom and Voss, Hamburg Almanya
Tonajı : 23 580 ton
Boyu : 186, 1 m.
Eni : 29,53 m.
Çektiği Su (Azami) : 8 m.
Tam Yükseklik : 14,08 m.
Mürettebat : 1013
Silahı : 10 adet 28 / 50 Top, ikili beş Taret, 10 adet 15/45 Top, 12 adet 8,8 / 45 Top 4 adet Makineli Tüfek 3 adet 53,3 S/M lik torpido tüyübü (biri başta, ikisi baş omuzluklarında)
Zırhı : 26,7 – 12,7 S/M Zırh Kuşak
Taretler : 20-22,7 S/M
Zırh Kule : 20 S/M
Orta Batarya : 12,7 S/M
Zırh Güverte: 2,5 – 7,5 S/M
Bölme Adedi : 15 su geçirmez bölme
Güverte Adedi : 7
Makinesi : Parsons turbin
Pervanesi : 4 Adet
Baca : 2 Adet
Kazanları : 24 adet Schuls Tornieroft, German Marine Type
Aldığı Kömür : 10 000 Ton normal 3018 Ton azami
Aldığı Su : Kazan Suyu 522 Ton, Kullanma Suyu 365 Ton, İçme Suyu 87 Ton
Makine Beygir Gücü : 86 000 SHP.
Sürati : 28,6 mil (17 Mart 1930 sürat denemelerinde 26,8 ve 4 saat 27,1 mil yapmıştır.)
Seyir Siası : 5350 Mil (10 mil ile) 2370 Mil (23 mil ile)


SONUÇ
Osmanlı Devletini, Seferberliğini tamamlamadan I. Dünya Savaşı’na katılmasına neden olan Yavuz ve Midilli, Rusların Karadeniz’deki egemenliklerini zayıflatmış, varlıkları ile itilaf Devletlerinin Çanakkale’yi geçmek üzere giriştikleri savaşlar sırasında bu devletlerle, her zaman da Rusların Karadeniz Boğazı’na çıkarma yapmalarına engel olmuşlardır. Böylece de İstanbul Boğazı’nın savunulması için yüz binlerce şehit verilmesinin önüne geçmişlerdir.

Özellikle bir dönemlerin Şanlı gemisi Yavuz, şarkılara isim vermiş, deniz subaylarının rüyalarına girmiş, düşman donanmasının korkulu düşü olmuş heybetli gemi, 1950’den sonra ise martılara yuvalık etmiştir.

“Gemi sökücülerinin hırslı soluğunu, her an duymakta olan gemiyi 1972 yılının Temmuz ayında ziyaret eden tarihi Peter Liddle, O’nu “karaya vurmuş, soluyan bir balina gibi üzüntü verici ölüme terk edilmişliği içinde, yine de ihtişamlı olarak tanımladı!..”

Kahraman geminin Türk Donanmasındaki hizmetleri hiçbir zaman unutulamaz. Dünya Deniz Tarihinin ölümsüzleştireceği Yavuz adı nesilden nesile aktarılarak ve hiçbir zamanda unutulmayacaktır...

Şanlı geminin ruhu şimdi nerelerde dolaşıyor bilinmez ki...



Hazırlayan : Müşerref DOKUMACI, Çanakkale, Ocak – 2003


BİBLİYOGRAFYA
- ANA BRİTANNİCA, “Yavuz Zırhlısı”, c. 22, s.325

- ARTUÇ, İbrahim, “1915 Çanakkale Savaşı”, Kastaş Yayınları, Zafer Matbaası, Ocak, 1992¹

- BARGUT, Şemsettin, “Birinci Dünya Harbinde ve Kurtuluş Savaşında Türk Deniz Harekatı”, Çev: Emil VEDEL, Dz. K. K. Merkez daire Başkanlığı Basımevi, İstanbul – Matbaa –i Amire, 1332

- BESBELLİ, Saim, “Çanakkale’de Türk Bahriyesi”, T.C. Deniz Basımevi, 1959.

- “BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE Türk HARBİ”, Genel Kurmay harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları Genel Kurmay Basımevi ,Ankara 1970

- CASSAR, George H., “Çanakkale ve Fransızlar”, Çev: Nejat DALAY, Milliyet Yayınları, Aralık 1974¹

- ÇELEBİCAN, Tahsin, “Çanakkale’de Nasıl Kazandık”, Vakit (Gazete – Matbaa – Kütüphane), İstanbul, 1937

- MOOREHEAD, Alan, “Çanakkale Geçilmez ¨GALLIPOLI¨”, Çev: Günay Salman, Milliyet Yayınları Baha Matbaası, Tarih Kitapları Dizisi, 17 Mart 1972¹

- MÜTERCİMLER, Erol, “Destanlaşan Gemiler”, Kastaş Yayınları, İstanbul, Şubat 1987¹

- NUTKU, Emrullah, “Denizci Gözüyle Çanakkale’nin Şanlı Tarihine Bir Bakış”, Özyurt basımevi.

- STELL, Nigel – HART Peter, “Gelibolu Yenilgisinin Destanı”, Çev: Mehmet HARMANCI; Acar Matbaa, İstanbul, Haziran 1997

-THOMAZİ, e. Albay, “Çanakkale Deniz Savaşı”, Çev: E Korgeneral Hüseyin Işık, Genel Kurmay Basımevi, Ankara 1997

- WOLDER, David, “Çanakkale Olayı”, Çev: M. Ali Kayabalı Milliyet Yayınları, Tarih Kitapları Dizisi - I


Çanakkale Onsekiz Mart Ünv. sitesinden alınmıştır.
__________________
Click the image to open in full size.
HandaN Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 00:17 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580