|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
28-02-2007, 13:11 | #1 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 |
Rıfat ILGAZ Rıfat ILGAZ 1940'ların toplumcu-gerçekçi şairlerinin başta gelenlerindendir. 1911 yılında Cide'de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27.07.1927'de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu. Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 'da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Hasan TANRIKURT, Sabahattin KUDRET AKSAL, Salah BİRSEL'le tanıştı. Ömer FARUK TOPRAK ile 9 Eylül 1942'de Yürüyüş Dergisi'ni çıkardılar. Bu dergide Orhan KEMAL, Sait FAİK, Cahit IRGAT, A.Kadir, Nâzım HİKMET (İbrahim SABRİ) ile birlikte çalıştılar. 1943'te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944'de "Sınıf"adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. Pertev Naili Boratav "Sınıf" için : "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat ILGAZ'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak birşey yoktur" diye yazdı. 1945'te Gün Dergisi çıktı. Ilgaz bu dergide sekreterdi. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz NESİN'in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı.1946'da Esat ADİL, Sabahattin ALİ ve Aziz NESİN ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisini'ni Esat Adil MÜSTEÇAPLIOĞLU ve Adil YAĞCI ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947'de Sabahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ'un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. İmzasız yazılar yazdı. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler. 1952-1960'da Tan Gazetesi'nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan SELÇUK ve İlhan SELÇUK'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul'da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı'nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne"(Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953'te "Devam" adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. 1958 de Semih Balcıoğlu'nun çıkardığı "Taş" dergisinde Rıfat Ilgaz (!) imzasıyla yazılar yazdı. 1959 "Büyük Gazete" adında çıkan yeni bir dergiye yönetici oldu. Aynı yıl arkadaşı Suavi ile birlikte "Gar Yayınları"nı kurdu. 1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz, Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi. Sınıf Yayınları'nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı. 1974'te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide'ye (Kastomonu) yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve 1 aydan fazla gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul'da, oğlu Aydın ILGAZ ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Birlikte Çınar Yayınları'nı kurdular. 1982 yılında Yıldız Karayel romanıyla "Orhan Kemal Roman Armağanı"nı ve "Madaralı Roman Ödülü"nü" aldı. 6 Aralık 1982 de İstanbul Şan Müzikholü'nde "55. Sanat ve70. Yaş Günü" çok sayıda sanatçı ve sevenlerinin katıdığı görkemli bir törenle kutlandı. 1987 de Ocak Katırı Alagöz kitabıyla" Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü aldı. Onu hepimiz Hababam Sınıfı'nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir. 1993 yılında Tüyap Onur Yazarı ödülününe layık görüldü. Ne yazık ödülünü alamadan öldü. Yıllarca bizden kendisini uzaklaştırmaya çalışan yönetimlerden sonra, demokrasi yolunda ülkemizdeki gelişmeler Rıfat ILGAZ adını yeniden yücelttiyse de, Sivas Olaylarının acısına dayanamayan duyarlılığı 7 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılmasına neden oldu.
__________________ Besiktas JK . | ||
|
28-02-2007, 13:11 | #2 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | ALİŞİM Kasnağından fırlayan kayışa kaptırdın mı kolunu Alişim! Daha dün öğle paydosundan önce Zilelinin gitti ayakları, Yazıldı onun da raporu: "ihmalden!" Gidenler gitti Alişim, Boş kaldı ceketin sağ kolu... Hadi köyüne döndün diyelim, tek elle sabanı kavrasan bile Sarı öküz gün görmüştür, Anlar işin iç yüzünü! üzülme Alişim, sabana geçmezse hükmün Ağanın davarlarına geçer... Kim görecek kepenek altında eksiğini kapılanırsın boğaz tokluğuna. Varsın duvarda asılı kalsın bağlaman beklesin mızrabını. Sağ yanın yastık ister Alişim sol yanın sevdiğini. Kızlarda emektar sazın gibi Çifte kol ister saracak! Rıfat ILGAZ
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:11 | #3 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİLMEYECEKLER Geride kalanlara ne bırakacağım, Çocuklarıma, Onların da çocuklarına? Olsa olsa Karadeniz'den payıma düşeni… Beş on evlek yer gökyüzünden. Ne vermek istedimse sağlığımda, Ne veremedimse, Gizlenip kaçışlardan. Biliyorum bu yüzden Yokluğumu çekmeyecekler, Hep yaşıyormuşum gibi gelecek onlara Biraz ötelerde, uzaklarda. Babamız diyecekler, dedemiz, Dur durak bilmezdi, Dert nedir, tasa nedir bilmezdi… Neyi bildiğimi bilmeyecekler. Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 Rıfat ILGAZ
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:11 | #4 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİR KOZADA Geç kalmadık tam zamanı İş başlamaktaydı başladık Örüyoruz kozamızı birlikte Zaman da bir kozadır ipek böceğim Her solukta örülen Bir dışındayız bir içinde Bir gün bizim de dokunacak Atlasımız çalışkan ellerde Gül yaprağı inceliğinde duru Sabahların eridiği mavilikte Mekikler söyleyecek türkümüzü En güzeli bu değil mi övgünün En sürüp gideni ipekte İlk yağışla başladı diriliş Özsuyla buğulandı dalların ucu Yaprağa durdu dipten doruğa Bahçedeki dut ağacı (1970) Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:12 | #5 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİR SINAVSA EĞER Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır Kapımı çalanlar gece yarılarında Okunan kararlar yüzüme karşı Korkmuyorum duygusal bitişlerden Tükenen kurşun kalemler tanığımdır Ölümle burun buruna bir gençlik boyu Sıtmasında vereminde Anadolu'nun Dönülmez bekleme kamplarında Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda Elimde hep böyle tükenen bardak Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde Ölümün anlamı değişti birden Eskiden yataklarda beklerdik Ders mi sınav mı görev mi belli değil Gelecekse ayakta bulsun dimdik Açılan bir sorumsuz yaylım ateş Bir top karanfildir göğsümüzde (1971) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1971
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:12 | #6 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİRAZ DAHA SABIR Gözünü yıldırmasın karakış, Altında sağlama yatağın, Hastanede sıran var. Ne kaldı ki şurada, Ekim, Kasım, derken Aralık Sabrın tükenmezse eğer, Heybelide'sin bahara doğru. Bilirsin can boğazdan gelir, Senin neyine şu bakır mangal, Çıksın çadırcılara... Bilmem işine yarar mı artık, Şu duvardaki palto, Yok işte çalışmaya dermanın! Hele otursun şu barış yerine, Sık dişini! Her şey düzelecek yakında, Her şey yoluna girecek; Doktor kapına gelecek, İlaçlar ayağına. Bakma kesildiğine terkosun Şerbet akacak çeşmelerden! Bu sıcağa kar mı dayanır, Dirilirsin bayrama varmadan, Kalkarsın ayağa. Sıtmalı kızının Doya doya öpersin yanaklarını. Biraz daha sabır, aslanım, Biraz daha sabır!
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:12 | #7 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİZ DAR GEÇİT BEKÇİLERİ Yaşam durur mu biz yerimizde saysak bile Hele bunalımlı bir döneme girdik mi Oluşturur çocuklarımızı mevsiminden önce Kapatır gerekirse arayı yaşamdır o Durmuş oturmuş adam çıkarır bir çocuktan Ya da bir delikanlı başında kavak yelleri Yaşam mı yapar bilemezsin yoksa biz mi Biz dar boğaz bekçileri yaşlılar Dalından koparır da sarsak ellerimizle Sıyırır kabuğundan cascavlak bırakırız İsteriz ki ezilmesinler ayak altında Çetin ceviz olsun evlatlarımız Süreriz önlerine tekel kitaplarını Sayfaları kırmızı kalemlerle çizilmiş Ders isteriz çalışsınlar ha babam ha Bir tıkaç kulaklarına öğütlerimizden Büyüsünler dizlerimizin dibinde Burun kemerlerimizde emekli gözlüğü Bir mandıra düşlerken yeni tasarılarda Geçip karşılarına azşekerlimizi içeriz Bir bakarız uyumuşlar büyümüşler Başlarına buyruk çetin ceviz olmuşlar Kara kara düşünür kaşırız ensemizi Düşünen bir babayızdır bir babahindi Ne beklemiştik önce ahlâk değil mi Biraz da saygı kendimiz için Erdemli olmalarını istemedik mi Mutlulukları değil miydi tek dileğimiz Hani şu ömür boyu beklediğimiz mutluluk Bekleyip de erişemediğimiz Bir ömür boyu da siz bekleyin demedik mi (1972) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1970
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:13 | #8 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİZ TAŞRA MEMURLARI Kamyondan indiğim gün, Tanıttılar kahve arkadaşlarımı, İlk çayı kaymakamdan içtim İlk sigarayı tapucudan Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diye, O akşam oynadık ilk prafayı, Kapıgı beş kuruştan Yemekten sonra çalındı En güzel plak şerefime! Dert yanarken gazetelerden Dört günlük diye en yenisi, Almaz oluverdik elimize. Bir kasabanın da bulunur kendine göre Taze havadisi; Akşama doğru, Selami Efendiyi dinle yetişir! Çok geçmeden bizim de karıştı Dedikoduya adımız Benim de merhabasını kolladıklarım oluyor Yer gösterip kahve ısmarladıklarım. Bile bile yenildiğim de oluyor Bizim muhasebeciye; Maaşımız vilayet bütçesinden, Pamuk ipliğine bağlı mesken bedelimiz Geçinmeye geldik ! Girince İhsan Efendi, Şöyle bir doğrulacaksın ister istemez Biz seçmezsek de mutemedizdir. Defter açmışız dükkânında O bilir tutarını maaşımızın, Başkandır yüzde yüz bu seçimde Arkası dağ gibi kaymakama dayalı. Kapı bir komşumuzdur, Kurtarır bizim sokağı çamurdan Hiç olmazsa köşe başına İki fener olsun astırır Kaymakam hoş sohbet adam İyi bektaşi fıkraları bilir. Hoşlanmasak da güldürür bizi, Karışmaz girdisine çıktısına kimsenin, Bayılır horoz dövüşüne Cami avlusunda kazanılmış Ne ünlü dövüşler biliriz! Kendi havasında Burhan Bey Dayanamaz peynirli pideye; Kimin yoğurdu kaymaklı Kimin yağı kekik kokar, Ona sor! İşinin ehli adamdır severiz Esnafa yıkım olmadan, Ayırır akla karayı... Şunun şurasında kaç kişiyiz ki, İste geldik gidiyoruz, Ne çıkar kötülükten! Gördün mü sorgu hakimini, Dünya umurunda değil, Nesine gerek elin beş keçisi. Piket tam meslek oyunu Kim demiş dut yemiş bülbül diye İste çözüldü dilinin bağı, Yüzlük kağıt var elinde... Bu kahvede geldi Bekir Efendi'nin Emeklilik emri... Çok iş var daha onda. Kim ne derse desin, aznifte yok üstüne Bayılır dört koluna bu oyunun. Nargilenin marpuçu bir elinde, İşte öbüründe domino taşları Sor, eliyle koymuş gibi bilir, Düşeş kimdedir... Hele bak, bir domuzluğu var, Hem dübeşe yirmi beş yazdıracak. Hem bağlayacak dört başı Kolayına mı usta oldu Tavlada ormancımız; Altınla ödedi her pulunu teker teker, Kendi kapısından iyi bilir, Se-yek kapısını Plaka tutmasına Hesab-ı cariden fazla yatar aklı Banka müdürü'nün. Hani Veznedar da yabana atılmaz Bakma para sayarken İki de bir süngere yapıştığına, Sen hüneri kağıt düzerken gör!.. Kahveden yönetir nüfusçu'muz Doğumla ölümü. Can ciğerdir Doktor'la; Şüphelidir yediklerinin ayrı gittiği. Başkâtibin çayı kıtlamadır, Kaymakam'ın gözünün önünde, Çay bardağında çeker konyağı, Yudum yudum çaktırmadan; Küçük yer söz olur! Hacizde olsa gerek icracı, Bugünde bulunmadı yoklamada, Hesabına çek iki çizgi daha, Kaldırır Köylere çıkmış olacak, Havalar da soğudu Hayvanı çift heybelidir, Benzinsiz çıkılmaz yola. Hele dönsün, bir âlem yaparız Komutan'ın evinde; Yeni plaklarımız da var. Heybeler boş dönecek değil ya, Kızarmış iki tavuk olsun bulunur, Arpalıktan dönüyor!
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:14 | #9 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BİZİM KASABAMIZ Ortasındayız memleketin, Uzak değiliz Ankara'dan Yakınız yakın olmasına; Gelen olmaz, Halimizi gören olmaz. Asfaltmış yolları boydan boya, Lambalar yanarmış dizi dizi. Büyük laflar eden Büyük adamları varmış. Dayalı döşeli apartmanlarında Seçme insanlar yaşarmış, Yasarmış yaşamasına. Ama sokaklarında bizim kasabanın İdare lambası yanmaz, Göz gözü görmez, tozdan dumandan Oysa ki belediyemiz vardır Kavga dövüş seçtiğimiz Belediyesinde meclisimiz vardır, Vardır var olmasına. Kerpiçtir evlerimiz, Yatarız ahir sekisinde Bir yanımızda karımız, çocuğumuz Bir yanımızda çiftimiz, çubuğumuz Tezek yakarız **** yerine; Saç üstüne saman yakarız, Gaz yerine. Düğün olur, dernek olur, Kazım'ın gırnatasında aynı hava: "Ankara'nın taşına bak" ... Bir toprağımız vardır bize dost İki ağız buğday verir, Ama ne buğday Ambarlar almaz, gömeriz. Yıl olur tohumluk kalmaz elimizde, Tarla gider tapu gider. Uğraş didin altımızda hasır yok, Sen gel de işin çık içinden: "Tarla mı kesekli, biz mi kaçamıyok?" Fakili'ya tren gelir Kayseri'den, Biner gider işsiz kalan köylümüz. Bulgur gider, pekmez gider elimizden, Ankara'dan emir gelir, Nutuk gelir. "Nevürek, hemşerim, nevürek. Ağlayak da gözden mi olak, Dövünek de dizden mi olak."
__________________ Besiktas JK . | ||
28-02-2007, 13:14 | #10 | ||
Üyelik tarihi: Mar 2006
Mesajlar: 17.217
Tecrübe Puanı: 37 | BU DA BİR ÖZGÜRLÜK ŞİİRİ 1944 yılındasın yanlışın yok, Kıştı girdiğin, temmuz ortasındasın. Emirle de olsa açıldı ya İşte demir kapılar ardına kadar, Dışardasın! Tepende ne zamandır unuttuğun güneş, Liman bildiğin gibi yerli yerinde Hazır Karadeniz seferine şu vapur, Şu mavna Haliç'ten geliyor. Poyrazdır bir uçtan bir uca esen Çekebilirsin ciğerlerine! Bu ses fren gıcırtısıdır, Durdu Beşiktaş tramvayı durakta. Gidemezsin elinde değil; Emrindesin insanı hiçe sayanların. Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin Kırk mahkûmun sürüklediği zincire. Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak, Kitaplar suç ortağınız! 1944 yılındasın yanlışın yok, Doğrudur dağıldığı esir pazarlarının, Tek forsa kalmadı kalyonlara çakılı, Roma sirklerinde atılmıyor köleler Aç aslanların ağzına, Çoktan yerle bir ettiler Bastil'i Kenar mahalleliler. Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında. Ne Taif'tesin, ne Magosa zindanında Yalnız namı kalmıştır kaleme alanın "Vatan Kasidesi"ni. Seviyoruz her zamandan fazla Fikret'i Yeni anlaşıldı manâsı "Millet Şarkısı"nın, Aynı "Sis"tir memleketin üzerindeki. Bugün de vaktinde çıktı gazeteler Geçti ilk sayfalara Beşiktaş cinayeti; Ismarlama yazıları üstât kalemlerin Taksim'deki ziyafetten resimler… Çeyrek saat uzaktasın çok değil, O meşhur Babıali'den. Tek satır yok sayfalarda Bu zincirleme tutsaklık üstüne. Çekildi dış kapıdan demir sürgüler, Tuttu süngülüler yolları Topyekûn himayesindeyiz zincirlerin.(*) Yaşadıkca adlı şiir kitabından 1948
__________________ Besiktas JK . | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |