Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Dünyadan Spor Gelişmeleri > Türkiye Ligleri > Turkcell Super Lig

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07-03-2007, 14:36   #1
Kıdemli Kartal
 
özgür_1903 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Çerçilikten Milli Takım'a

Çerçilikten Milli Takım'a06.03.2007 Click the image to open in full size.18 yaşında küstüğü futboldan iki yıl ayrı kaldı. O dönemde kamyonla köy köy dolaşıp halı ve fırın sattı. Dönüşü amatör kümeye oldu. Aydın Toscalı Süper Lig'le tanıştığında 25 yaşındaydı. Kayserispor'daki 1.5 sezonluk performansının ardından 26 yaşında A Milli Takım kadrosuna alındı ve Gürcistan'a karşı oynadı. Özel hayatında son derece sakin olduğunu söylüyor, saha içindeki agresifliğini ise stoper mevkiinin gereklerine bağlıyor. Tribünler tarafından "psikopat" diye çağırılıyor ama buna ne kendisi ne de onu yakından tanıyanlar anlam verebiliyor.
Seni iki sezondur Kayserispor'da izliyoruz ama futbol hayatımıza birdenbire girdin. Bize biraz kendinden söz eder misin? Futbolla tanışman nasıl oldu?

1980 yılında Aydın'ın Nazilli ilçesinde doğdum. İki çocuklu bir ailenin oğluyum. Babam inşaat taşeronu. Futbola 16 yaşında Nazillispor'da başladım. Genç takımla Türkiye sekizincisi olduk. O dönemde beni izleyen Erol Keretli aracılığıyla Çanakkale Dardanelspor'a transferim gündeme geldi ama bu transfer gerçekleşmedi. Yol gösteren biri olmayınca futbola ara verdim ve 2 yıl oynamadım. Futbola küstüm yani. O dönemde kendime başka uğraşlar buldum. Kamyonla köy köy dolaşıp halı ve fırın sattım. Panayırlara, fuarlara katıldım. Bir ağabeyim kamyonu kullanıyor, ben de hoparlörle anons yapıyordum. Bu arada babamın inşaat işlerine yardım ediyordum.

Peki, futbola dönüşün nasıl oldu?

İki seneyi böyle geçirdim. Sonra Aydın Belediyespor'dan bir teklif aldım ve amatör kümede oynamaya başladım. İki sezon sonra Muğlaspor'a transfer oldum. O sezon 3.Lig'de şampiyon olduk ve 2.Lig'e çıktık. Göztepe ve İzmirspor'a transferim gündeme geldi ama bonservis problemi nedeniyle gerçekleşmedi. O dönemde Tarsus İdmanyurdu'na transfer oldum ve 3 sezon oynadım.

Seni Kayserispor'da stoper mevkiinde tanıdık. Futbola bu mevkide mi başlamıştın?

Başlangıçta libero oynuyordum. Aydın Belediyespor'da ve Muğlaspor'da ön libero oynadım. Tarsus İdmanyurdu'nda da ilk sezonumda ön libero oynadıktan sonra Mustafa Çapanoğlu Hocam bana savunma tandeminde görev verdi.

Kayserispor'a 25 yaşında geldin, 26 yaşında da Milli Takım'a seçildin. Türkiye'de futbolcu keşfetme konusunda bir gecikme mi var?

Tarsus İdmanyurdu'daki antrenörüm Levent Devrim bana "Sen geç keşfedilmişsin. Yerin buraları değil. İki sezon önce bu takıma gelseydin şimdi çok farklı noktalarda olabilirdin" diyordu. Dediği de çıktı. Kayserispor'a transfer oldum ve bugün de Milli Takım'dayım. Ama birçok yetenekli arkadaşımızın keşfedilmeden körelip gittiğini düşünüyorum.

Milli Takım'a kadar yükselmeni sağlayan özelliklerini sıralayabilir misin?

İki ayağımı da kullanabiliyorum, hava toplarında da başarılı olduğumu düşünüyorum. Oyuna katılmamda ise biraz problemim var. Ama daha önce orta sahada görev yaptığım için bunu atlatabileceğimi düşünüyorum. Bu konudaki çekingenliğimi yavaş yavaş üzerimden atıyorum.

Rakibinin düşüncesini okumak zorundasın

Her mevkiin kendine göre zorlukları var. Stoper oyuncusu için bu zorluklar neler?

Sürekli mücadele içindesin ve fizik olarak daima diri kalmak zorundasın. Bir de devamlı önündeki adamın ne yapacağını düşünmeye ve hissetmeye mecbursun. Adeta onun düşüncesini okuman gerekiyor. Çünkü topa rakibinden önce müdahale etmen lazım.

Birileri futbol oynamaya ve pozitif yönde bir şeyler üretmeye uğraşıyor, defans oyuncusu ise bunu bozmaya çalışıyor. Elbette futbol iki yönlü bir oyun ama defans oyuncusu sanki oyunun "kötü adamı" rolünü üstleniyor.

Kesinlikle öyle. Taraftar da zaten hücum oyuncularına daha büyük sempati duyuyor. Düşünsenize, forvet oyuncusu gol atmaya gidiyor, siz onu bir türlü engellemeye çalışıyorsunuz ve bazen de faul yaparak durduruyorsunuz. Ama bu defans oyuncusunun kaderi. Yine de futbolseverlerin forvet-defans oyuncusu mücadelesinden de keyif almayı bilmesi lazım.

Defans oyuncusunun da oyunu güzelleştirme şansı var aslında. Mesela bir Beckenbauer oyuna pozitif yönde yaptığı katıyla en az forvet oyuncuları kadar sevilen ve popüler olabilen bir oyuncuydu.

Elbette defans oyuncusu bunu yapabilir. Ama risk bölgesinde yer alıyorsunuz. Kaptıracağınız bir top kalenizde gol görmenize yol açabiliyor. Günümüz futbolunda her takım savunmasını forvetten başlatıyor ve defans oyuncularının üzerinde sürekli bir baskı kuruyor. Böyle bir ortamda siz de risk almadan oynamak zorunda kalıyorsunuz.

Beğendiğin ve kendine örnek aldığın oyuncular var mı?

Bülent Korkmaz'ın hırsı, Luciano'nun tekniği ve gol bölgelerindeki etkinliği beni etkilemiştir. Fenerbahçe'nin Luciano'nun yokluğunu halen aradığını düşünüyorum. Onun top tekniği ve oyuna katılışını çok beğeniyordum. Türkiye dışından ise John Terry, Nesta ve Cannavaro beğendiğim savunma oyuncuları.

Futbol gelişimine katkısı olan hocaları sıralarsan bu noktaya gelmende hangilerinin payını öne alırsın?

Öncelikle Muğlaspor'daki Teknik Direktörüm Zeki Çakır. Amatör takımdan gelmeme rağmen beni 32 maç ön libero oynattı. Üstelik başlangıçta taraftarların kafasında "Amatörden gelmiş bu çocuk nasıl başarılı olacak?" diye bir önyargı da vardı. Tarsus İdmanyurdu'na da beni o götürdü. Ayrıca beni amatör kümeden Muğlaspor'a götüren Bülent Hocam ve Tarsus İdmanyurdu'nda Mustafa Çapanoğlu'nun da üzerimde büyük emekleri var. Bu arada Çaykur Rizespor'u çalıştıran Metin Yıldız'ın benimle ilgili verdiği olumlu referansları unutamam. Son olarak da Kayserispor'da bana şans veren ve bu noktaya gelmemi sağlayan Ertuğrul Sağlam Hocam var elbette.

Mücadele eden kazanıyor

Türk futbolunun kalitesini nasıl değerlendiriyorsun? Bu sezon takımlar sadece puan olarak değil, yedikleri goller açısından da birbirine çok yakın.

Bu sezon çok farklı geçiyor. Futbolcular olarak da buna çok fazla anlam veremiyoruz. En alttaki takım en üsttekinden puan alabiliyor, kafa kafaya oynayabiliyor. Futbol artık teknik ve taktikten çok mücadeleye dayanan bir spor haline dönüştü. Sahada o gün mücadele eden ve benliğini ortaya koyan, ismi ne olursa olsun kazanabiliyor.

Rekabet artıyor ama kalitede buna paralel bir yükselme var mı sence? Avrupa liglerinden da maçlar izliyoruz. Aynı lezzeti bizim ligimizde bulabilmek mümkün oluyor mu?

İngiltere ve İspanya'ya baktığımız zaman aynı kalitedeki futbolu bizim ligimizde göremiyoruz. Aslında futbolcu kalitesi olarak arada büyük farklar olduğunu düşünmüyorum. O zaman akla şu soru geliyor, "Acaba bizdeki çalışmalar mı daha az?" Fakat bakıldığı zaman herkes çok yoğun bir biçimde çalışıyor.

Yetenek var, çalışma var, o zaman eksik olan ne? Saha içi organizasyonunda mı problem yaşıyoruz?

Bu galiba altyapıdan gelen bir problem. Mesela devre arasında Antalya'da kampta olduğumuz dönemde aynı otelde kaldığımız bir Rus takımı vardı. Adamların bir kere koştuğunu görmedim. Ne zaman izlesem ya tenis ya da futbol toplarıyla oynuyorlar. Saha antrenmanlarında ya kanat organizasyonları yapıyorlar ya da ikiye birlerle haşır-neşir oluyorlar. Futbolu futbol yapan top olduğuna göre onlar da sürekli topla ilgileniyor. Belki de bizde eksik olan bu.

Tek santrfora karşı oynamak kolay

Şimdi bir tek santrfor modası var. Santrforlarla konuştuğumda bu sistemden pek memnun değiller. Siz savunma oyuncuları olarak memnun musunuz bu sistemden? Çift santrfor yerine tek santrforla mücadele ediyorsunuz.

Bizim için biraz daha rahat tabii. Tandemde birimiz rakip santrforla mücadele ederken diğerimiz sarkıyor. Defans oyuncusu açısından tek santrforla mücadele etmek daha kolay.

Bu sistemde rakip santrforun arkasında bir de üçlü forvet organizasyonu var. Onlar da yüzü dönük olarak üzerinize geliyor. Bu durum sizi rahatsız etmiyor mu?

Tandemdeki ikili tek santrforla mücadele ederken, beklerimiz de içeriye doğru sıkışıyor. Ön liberolar da ortayı kapatıyor. Dolayısıyla savunmalar açısından daha rahat bir ortam çıkıyor ortaya.

O halde gol ortalamasının düşüşünü savunma oyuncularının bireysel başarısından çok takımların önceliği defansif futbola vermesine bağlayabilir miyiz?

Her takım önceliği "Ben savunmamı garanti altına alayım, nasıl olsa bir gol atarım" düşüncesine veriyor. Dolayısıyla da maçlar genellikle 1-0 gibi skorlarla bitiyor. Eskisi gibi 4, 5 gol atılan maçlara sık rastlayamıyorsunuz.

Galatasaray'la oynadığınız son maçta Ümit Karan'la aranda bir tartışma yaşandı. Ümit'in röveşata yaptığı bir pozisyonda sen de topa kafanı uzattın ve yerde kaldın. Ümit de yanına gelip sana bir şeyler söyledi. Ne oldu orada?

O pozisyonda koluma bir şey değdi. Acaba kafama da darbe geldi mi diye tedirgin oldum. O sırada Ümit ağabey yanıma geldi ve bana "Sana temas yok, ayağa kalk" dedi. Ben de "Bir temas var ama nereme geldiğini anlamadım" cevabını verdim.

Yani o pozisyonda "numara" yapmadın.

Hayır, kesinlikle. Zaten öyle bir huyum da yoktur. Hakemi aldatmaya çalışmak gibi yollara başvurmam.

Haksız kazanılan puan beni rahatsız eder

Sözü oraya getirmek istiyorum. Bazı oyuncular vardır, hakemi aldatıp takımlarına penaltı kazandırır ve o penaltıdan atılan golle mutlu olur. Yani onlar açısından "kazanmak için her şey mubah"tır. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Böyle kazanılmış bir maç benim hoşuma gitmez açıkçası. Mesela bir Denizlispor maçı vardı. Top defans oyuncusunun burnuna çarptı ama hakem koluna çarpmış gibi gördü ve penaltıya hükmetti. Ben de maç sırasında penaltı olduğunu düşünmüştüm. Ama pozisyonu televizyonda izleyince kendimi çok kötü hissettim. "Keşke böyle bir penaltı olmasaydı ve maç berabere bitseydi" dedim. Müthiş bir rahatsızlık duydum. Haksız kazanılmış bir galibiyetti. Sonuçta rakibiniz de puan ve ekmek parası kazanmak için ter döküyor.

Defans oyuncuları genellikle Alex'ten çekiniyor. "Topla birlikte üzerimize gelirken ne yapacağını kestirmek mümkün değil" diyorlar. Senin de çekindiğin o tip oyuncular var mı?

Ricardinho var. Beşiktaş'la oynadığımız son maçta attığı bir gol pasıyla skoru değiştirdi. Üzerinize gelirken ister istemez rahatsız oluyorsunuz. Alex'le ise bir kez karşı karşıya oynadım. 1-0 yenmiştik ve Alex o derece etkili değildi. Ama Ricardinho'nun attığı o gol pası hâlâ aklımda.

Geçtiğimiz sezon başında ligden düşecek ilk takım gözüyle bakılan Kayserispor iki sezondur üst sıralarda. Bu çıkışı neye bağlıyorsun?

Öncelikle takımın başına iyi bir teknik direktör geldi. Takım olmamızı sağlayan Ertuğrul Hoca'dır. Ayrıca takımdaki arkadaşlık inanılmaz düzeyde. Galatasaray'dan gelen Uğur ve Özgürcan buradaki ortamı gördüklerinde adeta şaşkına döndüler, "Biz hayatımızda böyle sıcak bir hava görmedik" dediler.

Nasıl sağlıyorsunuz bu havayı? Başka takımlarda olmayıp da sizde olan fazlalık ne?

Bir kere başımızda çok iyi bir kaptan var. İnsan gibi bir insan. Takım içinde o ne derse o olur. Bize verdiği özgüven, yaptığı ağabeylik bu güzel havayı oluşturuyor. Maddi-manevi, her konuda bize büyük destek sağlıyor.

Bir kaptan takım için bu kadar önemli midir?

Elbette önemlidir. Daha önce de birçok takımda oynadım. Böyle bir kaptan görmedim. Arkanızda her konuda güvenebileceğiniz bir insanın bulunması inanılmaz bir rahatlık sağlıyor.

Bunun dışında sizin maddi açıdan da problemleriniz yok sanırım. Kayserispor, bir futbolcunun aradığı ideal ortamı sağlamış görünüyor.

Kesinlikle. Bir kere kafa olarak rahatsınız, huzurlusunuz. Bir futbolcunun aradığı her şey var Kayserispor'da.

O zaman şöyle bir soru geliyor akla. Birçok şartı yerine getirmiş Kayserispor çemberi kırıp şampiyon olabilir mi?

Bunun için gerçekten çok uğraşıyoruz, mücadele ediyoruz. Sezon başında Intertoto Kupası'na katılacağımız için tüm takımlardan iki hafta önce toplandık. Çok fazla çalıştık ve halen yüksek tempomuzu sürdürüyoruz. İkinci sezonumuzda bu noktalara gelirken çok emek harcadık. Herkes tatil yaparken biz çalışıyorduk. Devre arasında herkes tatile çıkarken biz üç gün daha antrenman yaptık. 9 günlük izne polar saatlerimizle çıktık ve koşu yapmayı sürdürdük. Bu noktaya çok çalışarak ve emek vererek geldiğimizi düşünüyorum.

Herkes tatil yaparken çalışmak sizi rahatsız etmiyor mu?

Biz genç bir takımız ve herkesin hedefleri, idealleri var. Hepimiz bu hedeflere ulaşmak için çalışması gerektiğini biliyor. Bu çalışmanın bize mutlaka geri döneceğinin farkındayız. Hocamız da böyle bir grupla çalışmaktan çok mutlu olduğunu sık sık dile getiriyor.

Hayal âleminde gibiyim

İlk defa milli oldun. Daha önce hiçbir kategoride forma giymeden direkt A Milli Takım'da oynadın. Bu nasıl bir duygu?

Hayal gibi geliyor bana. Hayranlık duyduğum futbolcularla bir aradayım. Milli Takım'a çağrıldığım haberini kampta aldım. Odamda oturuyordum. İlhan Parlak koşa koşa geldi ve "Müjdemi isterim, Milli Takım'a alındın" dedi. İnanamadım. İnternete girdi ve kadroda ismimi gösterdi. Çok tuhaf duygular yaşadım. Sevinçle şaşkınlık arasında gidip geldim. Arkadaşlarımın hepsi tebrik etti. O anda utandım ve kızardım. Milli Takım kampına geldiğimde üzerimde bir tedirginlik ve çekingenlik vardı. Ama bu endişelerimi çabuk atlattım. Zaten Fatih Hocam da ilk karşılaşmamızda bana çok sıcak davrandı ve tedirginliğimden kurtulmamı istedi.

Elbette Milli Takım'da kalıcı olmak istersin, bunun dışındaki hedeflerin neler?

Her futbolcu gibi ben de üç büyüklerde oynamak isterim. Kayserispor'la sözleşmem devam ediyor ve burada mutluyum. Günün geldiğinde ve bir teklif aldığımda Kayserispor'da kalma şıkkını da göz önünde bulunduracağım.

Bekâr bir futbolcusun ve Kayseri'de yalnız yaşıyorsun. Bunun zorlukları olmuyor mu?

Yalnızlığımızı arkadaş ortamıyla üzerimizden atıyoruz. Sinemaya ya da yemeğe hep grup halinde gidiyoruz. Hiç kimse odasında yalnız oturmaz. Her ortamda arkadaş grubuyla birlikteyiz ve bu nedenle yalnızlık çekmiyoruz. Arkadaşlarımızla yakındaki turistik yerleri geziyoruz, Erciyes'e çıkıyoruz.

Kafanda Avrupa'da futbol oynamak gibi düşünceler var mı? Sonuçta Avrupa takımlarına karşı oynadın ve oradaki futbolcuların kalitesini de gördün?

Avrupa'da oynayan futbolcuların bizden çok kaliteli olduğuna inanmıyorum. Futbol bir ekip işi. Türkiye'de yeni yeni bir yerlere geliyorum. İleride elbette ben de Avrupa'da oynamak isterim. İspanya'yı kendi futbol stilime daha yakın görüyorum.

Kendini insan olarak tanımlarsan nasıl birisisin? Nelere kızar, nelere sevinir, nelere üzülürsün?

Sert bir mizacım yok. Arkadaşlarımla ilişkilerim gayet iyi. Kolay kolay bir şeye sinirlenmem. Ama saha içinde agresif olurum. Bu da sanırım oynadığım mevkiin özelliğinden kaynaklanıyor. Orada biraz hırçın olmak ve mücadele etmek zorundasın. Tribündeki insanlar bana "Psikopat Aydın" diyor ama bunun sebebini anlamış değilim. Arkadaşlarım da bu lakaba bir anlam veremiyor, "Sana neden psikopat diyorlar?" diye soruyor. Beni yakından tanıyanlar bu lakaba şaşırıyor. Ama yapacak bir şey yok, seyirci öyle değerlendiriyor demek ki.

Röportaj: Mazlum Uluç
__________________
iLk ÇıĞLıĞıM SoN NeFeSiM TeK AşKıM BEŞİKTAŞ'ım....
HeRşEyİn BiR sOnU vAr AmA BEŞİKTAŞ SeVgİsİnİn AsLa...!
özgür_1903 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2007, 12:58   #2
 
-FReeDoM- - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

hayirli olsun
__________________
Click the image to open in full size.
-FReeDoM- Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 09-03-2007, 14:55   #3
Yardımcı Admin
 
Meric - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

güzel bir hayat öyküsü
__________________


http://img81.imageshack.us/img81/9771/topmain8dd3mg5.jpg
Meric Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 09:00 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580