Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28-02-2007, 12:34   #19
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ABD emperyalizminin gerçek planı, Asya’nın, Afrika’nın, Orta Doğu’nun ve Latin Amerika’nın çok daha aşırı sömürülmesidir. Amerika’nın, Japonya’nın ve Batı Avrupa’nın uygarlığı ve “demokrasisi”, dünya nüfusunun yarısını iki dolara veya daha az bir miktara mahkûm etmiş bu köleliğe hiç de azımsanmayacak ölçüde bağlıdır. Fakat bu, eski sömürge ülkelerdeki yeni devrimci yükselişlere çıkarılmış bir davetiyedir. Patlamalar her yerde hazırlanıyor. Devrimci gelişmelerin potansiyeli eski sömürge ülkelerin hepsinde görülüyor; Ekvator, Kolombiya, Peru, Venezuela, Arjantin, İran, Endonezya, Filistin, Güney Kore, Zimbabwe, Cezayir ve hatta Suudi Arabistan’da.
Yeni karışıklıklar çıkması kaçınılmazdır. SSCB’nin çöküşünden sonra tüm Orta Asya son derece istikrarsız hale gelmiştir. Afganistan’a beceriksiz bir şekilde müdahalede bulunan Amerikan emperyalizmi bu istikrarsızlığı daha da artırmıştır. 30/10/2001 tarihli Financial Times, Orta Asya’yı, yoksulluktan, daha da kötüye giden sağlık ve sosyal hizmetlerden, ciddi çevresel tahribatlardan ve otoriter hükümetlerden mustarip bir bölge olarak tanımlıyordu.
Her yerde patlamalı çelişkiler mevcut. Bunlar gelecekteki savaşların ve çatışmaların tohumlarıdır. Özbekistan diktatörü İslam Kerimov, otoriter, yozlaşmış ve hiç sevilmeyen bir liderdir. Muhalif Özbekistan İslami Hareketinin, gerilla kamplarının üslendiği Afganistan’la bağları vardır. Fakat Amerikalılar Kerimov’u destekleyerek iç çelişkileri daha artırmışlardır. Kerimov’un bölgeye hakim olma planları vardır. Orta Asya’nın toplam 57 milyonluk nüfusunun 25 milyonunu Özbekler oluşturmaktadır.
Özellikle Özbekistan ve Tacikistan arasında Afganistan’a da yansıyan gerilimler mevcuttur. Bu gerilimler, son savaşta bile karşı karşıya gelen Kuzey İttifakı içindeki Dostum ve Tacikler arasında süren çatışmalar şeklinde su üstüne çıkmaktadır. Orta Asya ve Hazar’ın petrolüne ve gazına sahip olmak isteyen emperyalistlerin açgözlülüğüyle birlikte, bu son derece patlayıcı bir karışımdır.
Baktığınız her yerde aynı hikâyeyi görürsünüz. Afrika, Sahra’dan Capetown’a kadar kargaşa içindedir. Birçok ulus, farklı emperyalist ülkelere yaslanarak, tarım ve maden kaynaklarını kontrol etmek için birbirleriyle savaşıyor. Son birkaç senedir, Ruanda ve Brundi’deki katliamlar, Kongo’nun kaos içine düşmesi, on yıldan fazla bir süre boyunca Sierre Lieone, Liberya ve Gana arasındaki üçgende süren savaşlar gibi çalkantılı olaylara tanık olduk. Nijerya’da sürekli etnik ve dini çatışmalar var. Barbarlık, her yerde insanlığı içine çekmekle tehdit etmektedir.
  Alıntı ile Cevapla