Kur’an-ı Kerimde, ‘hikâyelerin en güzeli ‘ olarak adlandırılan Yusuf suresinde Yusuf a.s. hayatı anlatılır. Kur’anın 12. suresi olup 111 ayettir. Yusuf, Yakup Peygamber’in oğludur. Soyu Hz. İbrahim’e ulaşır. Yakup Peygamber’in 12 oğlundan biridir. Anlatılan hikâyeye göre Filistin de (Ken’an elinde) doğan Yusuf (a.s.) birçok bela ve musibetlerle imtihan edilir ve sonun da Mısır da hükmeden bir peygamber olur. “Andolsun ki, Yusuf ve kardeşlerinin olayında soranlara nice ibretler vardır.” (Yusuf. Su.7.ayet) Yusuf Peygamber’in hikâyesi M.Ö. 1700- 1600 yılları arasında Mısır’ı istila eden Asyalı kavimler topluluğundan olan “Hiksoslar” dönemini hatırlatır. Zamanındaki hükümdar (melik) Yusuf tabi olur ve devlet işlerini ona bırakır. Yusuf baba ve kardeşlerini Mısır’a çağırır. Yakup ve oğulları Mısır’a yerleşirler. Yakup 17 sene yaşadıktan sonra vefat eder. Babası öldüğünde Yusuf Peygamber 56 yaşındadır. 110 yaşında vefat ettiği ve Kudüs yakınlarında Hz. İbrahim’in de defnedildiği söylenen “Halilü-r Rahman” kasabasına defnedilir. Yusuf Peygamber vefatından önce, “Rabbim bana hükümranlık verdin, rüyaların tabirini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı, dünya ve ahiret de koruyanım sensin. Benim canımı Müslüman olarak al ve iyilere kat” diye dua eder.
Şöyle bir hikâye de anlatılır. Yusuf Peygamber’in çok sevdiği ve kendisini çok seven bir çocukluk arkadaşı vardır. Yusuf’un Mısır’da sultan olduğunu duyunca arkadaşını ziyarete gider. Yusuf (a.s.) arkadaşını çok iyi karşılar ve ona ikramlarda bulunur. Sohbet sırasında arkadaşına, “Bana hediye olarak ne getirdin?” der. Arkadaşı “Sana ne getireyim diye çok düşündüm. Dünyalık olarak her ne getirsem sende daha iyisi ve kıymetlisi var. Öyle bir şey getirmeliydim ki bir benzeri olmamalıydı. Sonunda sana hediye olarak ayna getirdim. O aynaya baktığında, hiç benzeri olmayan güzel yüzünü görürsün” der. Bu cevap Yusuf (a.s.) çok sevindirir. Bu hikâyeden ilham alan tasavvuf düşünürleri “Ayna, seven kişinin kalbidir. O kalpte sevgiliden başkası görünmez” derler.
Hak ve hakikat yolunda yürüyen yolcunun amacı, gönlünü kirlerden temizlemek, haktan gayrisini gönül’e koymamak, varsa çıkarıp atarak onu saflaştırmak olmalıdır. Aynanın yüzü temiz olmadıkça bakanın yüzünü göstermez. Gönül de Hakk’ın gayrisinden temizlenmeyince Hak cemaline ayna olamaz.
Bayezıd – i Bestami’ye sormuşlar.
— Siz bunca bilgi ve kemalatı elde etmek için ne yaptınız?
— On sene kapıcılık, on sene çöpçülük, on sene demircilik yaptım.
— Efendim bizler sizi hiç bu işleri yaparken görmedik.
— Ben on sene gönül kapıma kapıcılık yaptım o kapıdan içeriye kötü düşünceleri, nefsanî duyguları sokmadım. On sene süresince de çöpçülük yaptım, bilerek veya bilmeyerek gönlüme koyduğum ama oraya yakışmayan şeylerden onu temizledim. On sene de bir demirci gibi çekicimi elden bırakmadan iyi şeyler yapmaya çabaladım. Bu uğraşım neticesinde kalbim saflaştı da bilgi ve kemale ulaştım.
Bu konuda Şems-i Tebrizi hazretlerinin
Gönül ayinesin sofi
Eğer eder isen safi
Açılır sana bir kapı
Ayan olur Cemalullah
Beyti bizlere ışık tutmaktadır. Kalbimizi ayna gibi saf yaptığımızda onda gözümüze Yusuf (a.s.) hikâyesinde olduğu gibi sevdiğimiz rehberimiz gözükür. Artık hayat koçumuz kendi içimizdedir. O ne söylerse öyle yaparız.
Merdivenköy Bektaşi tekkesinin dedelerinden Hilmi Dede de bu gerçeği şöyle dile getirir:
Aynaya baktım yüzüme Ali göründü gözüme
Nazar eyledim özüme Ali göründü gözüme
Gönül aynanızın saf olması uğraşında Allah yar ve yardımcınız olsun.
__________________ Besiktasforum.NET KayıpKentinYakışıklısı.
Konu Mehmet tarafından (30-06-2009 Saat 04:31 ) değiştirilmiştir..
|