[OutKast]

işte Güntekin Onay röportajının ikinci bölümü :
Haber1903- Sevgili Güntekin, bütün okurlarımızın sana çok selamları ve sevgileri var, herhalde medyada sürekli takip ettiğimiz tek isim sensin. Mesela 1997 yılında Şampiyonlar Ligi finalini kim oynadı, sol beki kimdi? Nasıl bunları aklında tutabiliyorsun, yetenek mi? Çok çalışmanın ürünü mü?
GO- Bu bir yaşam biçimi, bunu bir iş veya görev olarak görürseniz zaten başarılı olmanız mümkün olamaz, sevmeniz lazım. Ben sadece futbol değil hemen hemen bütün spor branşlarını bütün dünya medyasından hergün takip ederim. İngiliz,İtalyan ve İspanyol medyasını günlük takip ederim, günümüzde bilgiye ulaşmak eskisinden daha kolay. İnternet bu açıdan hayatımızı çok kolaylaştırdı. Eskiden yabancı gazete ve dergi almak için Taksim`e giderdik, şimdi cep telefonundan tek tıkla ulaşabiliyoruz, artık herşey çok daha kolay.
Haber 1903: Peki Güntekin Onay hiç Haber 1903 okuyor musun?
Sadece Haber 1903 değil buna benzer bir çok siteyi mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum, buda futbolseverlerin nabzını tutmak için bir gereksinim.
Haber 1903: Şampiyonlar Ligi"ne gelecek olursak, bu sezon Beşiktaş"ın şansını nasıl görüyorsunuz?
GO- Bir kere şunu kabul edelim ki Şampiyonlar Ligi futbol dünyasındaki en zorlu ve en prestijli vitrin. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası da buna dahil. Çünkü tüm dünyanın Güney Amerikalısından Avrupalısına, Asyalısından Afrikalısına en iyi futbolcuları Şampiyonlar Ligi`nde boy gösteriyor. Ekonomik getiri açısından da kulüpler için büyük kazanç kapısı.
Aynı zamanda da kulüp olarak isminizi duyurabilmek ve prestij elde edebilmek için en önemli yol. Bu bağlamda ülke içinde elde edilen domestik başarılar sadece bir araç.
Şampiyonlar Ligi`nde Beşiktaş`ın şansına gelince, burada başarılı olabilmeniz için herşeyden önce atletik, dengeli ve yetenekli bir futbol takımına sahip olmanız şart. Kura ve fikstür şansınızda çok önemli.
4.torbadan ve özellikle de 2.torbadan hangi takımın geleceği çok önemli. Bu takımlarla ne zaman oynayacağınız da çok önemli. Ama yinede sanırım en önemli şey iyi bir futbol takımı olmaktan geçiyor. 2-3 yıldızla olacak bir iş değil.
Tecrübe, taktik disiplin, strateji gibi faktörler de ön plana çıkıyor. Türkiye`deki genel inanış Beşiktaş`ın kadrosunun Şampiyonlar Ligi`nde başarılı olamayacağı yönünde.
Bu düşünceyi yaratansa Beşiktaş`ın tarihine kara bir leke olarak geçen 8-0`lık Liverpool hezimetinin payı çok büyük. Ancak unutmamalı ki o akşam Anfield`da Ertuğrul Sağlam`ın sahaya sürdüğü orta sahada Mehmet Sedef, Serdar Özkan ve Delgado gibi fiziki açıdan son derece yetersiz ve özgüveni olmayan oyuncuların varlığı bu tabloyu yarattı. O akşam kalede oynayan Hakan Arıkan da o günkü koşullar içinde hem şanssızdı hem de deneyimsizdi.
O acı tablo o günkü dinamikler içerisinde bile Beşiktaş`ın gerçeğini yansıtmıyordu.
Mehmet Sedefli, Delgadolu ve Serdar Özkanlı orta saha yarın yine Anfield`a çıksa yine Liverpool`un fizik gücüyle ve temposu ile boy ölçüşmesi imkansız olan deneyimsiz o takım Türk futbolunun ve Beşiktaş`ın gerçek gücünü yansıtmıyordu.
Şampiyonlar Ligi`nde maç kazanabilmek için o maçın oynanacağı günkü form durumu, konsantrasyon ve disiplini çok önemli.
Birinci torbadan gelecek olan elit takımların o günkü puan ihtiyacı ve maç konsantrasyonu da değişiklik gösterebiliyor. Açıkcası bu da göz ardı edilmeyecek bir unsur.
Geçmişte bunun örneklerini yaşadık. Gruptan çıkmayı garantilemiş, 6.maçta İstanbul`a yedekleri ile gelen bir dünya devinin maça bakışıyla henüz grubu garantileyememiş ve puan ihtiyacı olan bir devin maça yaklaşımı farklı. O yüzden kura ve fikstür çekilmeden önce bir öngörüde bulunmak yanlış olur.