Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27-07-2009, 03:19   #1
Mehmet
 
Mehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Unutulmayanlar

Hayatını futbola adamış; sadece bir meşin yuvarlağın üzerinde yükselmek için belli kalıplar içerisinde yaşamış; zevkleri, istekleri dizginlenmiş, hedeflerine ulaşmak için büyük fedakarlıklar yapmış ve sonunda zafere ulaşmış ufku geniş futbolcuların milyonların gözü önünde hayatları olan futbola nokta koymaları belki de kaderin bir oyundur.
Futbol sevgisiyle yüreği çarpan Luis Figo, Marcelo Salas, Pavel Nedved, Paola Maldini ve Tugay Kerimoğlu bir daha bir kaleciyle karşı karşıya kalmamak, hakem ile tartışmamak, ofsayta düşmemek ve fantastik goller atmamak üzere profesyonel futbol yaşamlarına nokta koydu.
Zaman durmadığı sürece onlar yine futbol sektörünün içerisinde bulunacak. Kimileri, bu sefer taktik alan değil taktik veren; kimileri eleştirilen değil eleştiren sınıfına dahil olacak. Ancak her ne olursa olsun şüphesiz, biz bu futbol ikonlarını her zaman çok özleyeceğiz...
Futbola anlam katan, tabuları yıkan ve "futbolda anlayış" kavramını her zaman romantik futbol tutkunlarına sorgulatan bu beş önemli futbol figürünü Sporx.com editörlerinden Fatih ŞAMLIOĞLU sizler için kaleme aldı...
LUIS FİGO:

Tam adı; Luis Filipe Madeira Caeiro "Figo" olan yıldız futbolcu 4 Kasım 1972'de Lizbon'da doğdu ve 37 yaşında futbol hayatına nokta koydu. Kariyerinde kazanmadığı ödül, neredeyse kaldırmadığı kupa kalmayan Figo futbol hayatına Sporting Lizbon'da başladı. 1989-1995 yılları arasında Portekiz temsilcisinin formasını terleten deneyimli futbolcu, 1994 yılında "Portekiz Altın Top" ödülünü alarak kariyerindeki ilk önemli atılımını gerçekleştirdi.

17 YAŞINDA PARLADI
Henüz 17 yaşında, Portekiz Ümit Milli Takımı'nda gösterdiği olaganüstü performansla geleceğin en büyük futbolcularından biri olacağının sinyallerini veren, zamanın Portekiz basını tarafından "Altın Çocuk" lakabıyla nitelendirilen Figo, kariyerindeki ilk transferini 1995 yılında dünya devi Barcelona'ya yaptı. Katalan devinde oynadığı futbolla tüm dünyayı kendisine hayran bırakan Figo, Nou Camp'ta geçen beş sezonun ardından Barcelona'nın ezeli rakibi olan Real Madrid'e transfer oldu. Click the image to open in full size.
ÖZEL JETLE İDMANDAN KAÇTI
Ama ne transfer... Yer yerinden oynadı, herkes birbirine düşman kesildi İspanya'da... El Classico biraz daha anlam kazandı, biraz daha farklı yönlerden değerlendirilmeye başlandı. Barcelona'nın antrenman yaptığı saatlerde özel jetiyle Madrid'e uçan ve başkan Florentino Perez ile 6 yıllık sözleşme karşılığında 55 milyon dolara imza atan Figo, artık tüm Avrupa'nın en pahalı futbolcusu unvanını da ele geçirmişti. Perez, başkanlık seçimlerinde Figo'nun Real Madrid forması giyeceği sözünü vermiş, aksi takdirde Real Madrid taraftarlarının almış olduğu tüm kombine biletlerin bedelini ödeyeceğini de duyurmuştu.
Sonuç olarak hem Perez'in rüyası gerçekleşti hem de Figo'nun kasası biraz daha kabardı... Real Madrid'de geçen beş sezonun ardından Inter'e transfer olan deneyimli futbolcu, İtalyan devinde arka arkaya dört şampiyonluk yaşadı ve 2009 yılında Atalanta ile oynanan karşılaşmada binlerce taraftarın alkışları eşliğinde futbola veda etti...
Biz onu, Real Madrid formasıyla ilk kez Nou Camp'a çıktığı maçta, gazetecilerin "Kendini Real Madrid'li gibi hissediyor musun?" sorusuna "Ben Portekizliyim" cevabını vermesiyle hatırlayacağız...
PAVEL NEDVED:

30 Ağustos 1972 yılında Çekoslavakya'da dünyaya gelen Pavel Nedved, Çek Cumhuriyeti'nin futbol efsaneleri arasındaki yerini garantiledi. Gerek Milli Takım bazında yaptıkları, gerekse Avrupa'da Çek futbolunun tanıtımında oynadığı aktif rol, Nedved'i Çekoslavakyalılar tarafından değerli kılan sadece birkaç neden arasında gösterilebilir. Futbol oynamaya henüz 5 yaşında başlayan yıldız futbolcu, 13 yaşına kadar Çek Cumhuriyeti'nin yerel amatör takımlarında oynamaya başladı. Henüz o dönemlerde parıldayan Nedved, Slavia Prag ve Dugla Prag gibi zamanın efsane takımlarının dikkatini çekmeyi başardı.

PRAG'DA DOĞAN GÜNEŞ!
Babasının kadim dostunun altyapı sorumluğunu üstlendiği Dugla Prag takımında futbol kariyerindeki ilk ciddi atılımını gerçekleştiren Pavel, yıllar sonra Sparta Prag'a transfer olarak profesyonel futbol hayatına start verdi. Sparta Prag'da oynadığı olağanüstü futbolla kalitesini ispat eden ve özellikle Türk futbolseverlerin Galatasaray-Sparta Prag maçlarında aklına kazınan Nedved, Türk spor basının da uzun yıllar ana malzemesi oldu. Spor basının malzeme bulamadığı zamanlar, sarılacağı ilk adamdı Nedved... Click the image to open in full size.
ÇİZME'DE YÜKSELEN DEĞER
1992-1996 yılları arasında Sparta Prag'da forma giyen "Altın Ayak", 1996 yılında İtalyan devi Lazio'ya transfer oldu. Lazio'da geçen 5 sezonda tarihi başarılara imza atan ve bir de Serie A şampiyonluğu kupasını kaldıran Nedved, 2001 yılında 41.2 milyon avro gibi rekor bir ücretle Juventus'a transfer oldu. 2003 yılında “Avrupa'da Yılın Futbolcusu” seçilen yıldız futbolcu, Juve'de geçen 8 sezonda iki kez Serie A şampiyonluğu yaşadı.
VEFA = PAVEL NEDVED
Juventus'un şike yaptığı gerekçesiyle Serie B'ye düşürüldüğü 2006 yılında takımdan ayrılmayarak siyah-beyazlı taraftarların sevgilisi haline gelen Nedved, 2009 yılında Juventus'un, Lazio ile oynadığı karşılaşmada futbol hayatına nokta koydu.
Şu anda futbola yeniden döneceği konuşulan Nedven’in kariyerine Amerika’da devam edeceği iddia ediliyor. Şu anda büyük bir belirsizlik hakim... Ancak her ne olursa olsun, biz Nedved’i de yaptığı açıklamaları da göz önüne alarak bu listeye dahil etmeye karar verdik. Çek futbolcu gün olur Amerika’ya giderse, biz de bir başka incelemede bu kez Nedved’in 37 yaşında yaptığı transferi değerlendiririz.
Biz onu, 2003 yılında Real Madrid'e karşı oynadığı Şampiyonlar Ligi yarı final maçında gördüğü sarı kartla cezalı duruma düşerek ve hayali olan Devler Ligi finalini kaçırmasından hatırlayacağız...
MARCELO SALAS:
Güney Amerika futbolunun dünya futbol piyasasına sunduğu süper yeteneklerden biri de şüphesiz Marcelo Salas. Salas denince akla Zamarano gelir, Zamarano deyince Salas. Bu ikili bir bütünün ayrılmaz iki parçası gibidir adeta...

O BİR GOL MAKİNESİ
1974 yılında Şili'de dünyaya gelen Salas, futbol kariyerine Universidad de Chile takımında başladı. Şili'nin en büyük takımları arasında gösterilen Universidad de Chile'de 3 sezon boyunca forma giyen ve oynadığı 75 maçta 50 gole imza atan “mikser” lakaplı Salas, 1996 yılında Arjantin Ligi takımlarından River Plate’e transfer oldu. Enzo Francescoli sonrası Monumental tribünleri tarafından "efsaneleşen" tek Arjantinli olmayan futbolcu konumuna yükselen Salas, iki sezon formasıni giydiği River Plate'de 53 maçta 24 golü rakip filelere bıraktı. Click the image to open in full size.
FRANSA 98'DE TAVAN YAPTI!
Fransa 98'de gösterdiği olaganüstü performansla dikkatleri üzerine çeken Salas, 'her Güney Amerikalının hayalinde olduğu gibi' 1998 yılında Avrupa defterini açtı. 20 milyon dolar gibi astronomik bir ücret karşılığında Lazio'ya transfer olan golcü futbolcu, oynadığı futbol ve attığı gollerle kulübüne büyük bir katkı sağladı. Lazio, Salas'ın büyük katkıları sonucunda müzesine bir Kupa Galipleri şampiyonluğu bir de İtalya Serie A şampiyonluğu götürdü. Lazio'nun efsaneleşen yıllardaki kadrosunda bulunan oyuncuların her biri çeşitli takımlara transfer olurken, Salas'ın da yeni durağı Juventus oldu.
EVE DÖNÜŞ
Juventus'ta Lazio'da olduğu kadar kendisini gösteremeyen ve uyum sorunu yaşayan golcü oyuncu buna rağmen iki sezon kaldığı Torino'da iki kupa birden kucakladı. 2003 yılında yeniden River Plate'in yolunu tutan Salas, iki sezon da Arjantin'de kaldıktan sonra 2005 yılında ilk göz ağrısı Universidad de Chile'ye geri döndü. Futbol kariyerinin son baharını Şili'de geçiren yıldız futbolcu, 2009 Haziran ayında futbol hayatına veda etti.
Biz onu, 60 bin kişinin izlediği muhteşem jubile maçında attığı üç mükemmel golle hatırlayacağız...
PAOLO MALDINI:

Aileden futbolcu olan Maldini, futbola başladığı ilk yıllarda babasının 'Cesare Maldini' olması avantajını neredeyse hiç kullanamadı. 1980’li yıllarda herkes, Maldini'nin babasının sayesinde Milan'ın kapısından içeri girdiğini ve 'torpil' yaptırdığını savunuyordu. Ancak geçen zaman bu eleştirileri haksız çıkardı. Henüz 16 yaşında AC Milan'ın A Takımı'nda forma giymeye başlayan yıldız futbolcu, U21 İtalya Milli Takımı'nda da gösterdiği performans ve 21 maçta attığı 5 golle kendisini ispat etme şansı yakaladı. Click the image to open in full size.
DOĞUŞTAN MİLANLI
Doğuştan Milanlı” olan Maldini, gönül verdiği takımla ilk ciddi sınavını 20 Ocak 1985'te takımının Udinese ile yaptığı maçla verdi. 20 yılı aşkın Milan kariyerine yedi Serie A şampiyonluğunun yanında dört de Avrupa Kupası zaferi sığdıran Paolo Maldini, dünya futbol tarihine adını başarıyla kazıdı. 901 kez Milan formasını giyme başarısı gösteren de, İtalya Milli Takımı'nda da 126 kez oynayarak bu alanda kırılması zor bir rekora imza attı.
VEDASI YAKIŞMADI!
Yıllarını Milan'a adamış Paolo Maldini'nin, 2009 Mayıs'ta Giuseppe Meazza Stadı'nda Roma ile oynanan karşılaşmada Curva Sud isimli taraftar grubu tarafından protesto edilerek saha dışına yollanması romantik futbol tutkunları hayal kırıklığına uğratsa da, yıldız futbolcunun kariyeri boyunca giydiği 3 numaralı formanın, Milan'ın müzesine kaldırılması yapılabilecek en büyük jest olsa gerek. O efsane 3 numaralı forma, o müzeden tek şartla çıkacak; o da Maldini'nin iki erkek çocuğu Danielle ve Christian’dan biri Milan forması giyerse...
Biz onu, 2005 yılında İstanbul'da düzenlenen unutulmaz Şampiyonlar Ligi Finali maçında henüz 51. saniyesinde Liverpool'a attığı golle hatırlayacağız...
TUGAY KERİMOĞLU:
Türk futbolunda mentalite kavramını her defasında bir kez daha sorgulatan Tugay Kerimoğlu, 'bitti' denilen anda adeta yeniden doğdu. 24 Ağustos 1970 yılında Trabzon'da dünyaya gelen Tugay Kerimoğlu, 1987 yılında Galatasaray'da profesyonel futbol yaşantısına ilk adımını attı. Galatasaray'da 12 sezon geçiren ve hepsinde de birbirinden önemli başarılar yakalayan Tugay'ın belki de en büyük şansızlığı 2000 yılında o çok sevdiği Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanması oldu... Tugay, o efsane kadroda o tarihi başarıda yoktu! Belki de en çok ona yakışırdı o UEFA Kupası...

HERKES BIRAKSIN DEDİ...
12 yıl oynadığı Galatasaray'da 282 maça çıkan Tugay, Türkiye'deki kariyerinin son döneminde spor kamuoyu tarafından büyük eleştirilere maruz kaldı. "Tugay’ın artık futbolu bırakması lazım" yorumlarının yapıldığı dönemde radikal bir karar alarak İskoçya Ligi takımlarından Glasgow Rangers'a transfer olan tecrübeli futbolcu, gösterdiği başarılı performansla takımının İskoçya Ligi ve Kupası şampiyonluğunda büyük bir pay sahibi oldu. Ada'ya giriş vizesini ilk önce İskoçya'da alan Tugay, 2001 yılında futbolun kalbi; İngiltere'den içeri adımını attı. Click the image to open in full size.

SOUNESS NEREYE, TUGAY ORAYA

Galatasaray'dan eski hocası Graeme Souness'ı takip eden yıldız futbolcunun bu seferki durağı Blackburn Rovers oldu. İngiliz medyası o dönemde bu transfere bir anlam veremezken, Türk basını şaşkınlıktan adeta küçük dilini yuttu. 1999 yılında yapılan ağır eleştiriler bu kez yerine övgü dolu başlıklara bıraktı. Yerden yere vurulan Tugay, artık övünç kaynağı haline geldi Türkiye'de... İngiltere'de 2003-2004 sezonunda Blackburn Rovers'ın en iyi futbolcusu seçilen tecrübeli oyuncu, İngiliz medyası tarafından da büyük bir takdir topladı. 38 yaşına kadar profesyonel futbol oynayan Tugay, Blackburn Rovers'ta 8 sezon boyunda forma giydi ve Lucas Neill'ın West Ham United'a transferinden sonra takım kaptanı olarak yeşil sahalara çıktı.
BÖYLE VEDA GÖRÜLMEDİ
Manchester United teknik direktörü Sir Alex Ferguson'ın, ''10 yaş daha genç olsa kaçırmazdım'' sözleriyle övdüğü Tugay, 2009 Mayıs'ında Blackburn Rovers'ın, West Bromwich Albion ile oynadığı sezonun son karşılaşmasında profesyonel futbol hayatına noktayı koydu. Karşılaşmanın 85. dakikasında oyundan çıkan Tugay, 8 yıldır formasını ıslattığı Blacburn Rovers'ın maçı 0-0 tamamlamasından 5 dakika sonra kızı Melisa ile el ele sahaya çıktı ve tribünleri dolduaran binlerce coskulu taraftara veda etti.
Biz onu, UNUTMAYACAĞIZ...
__________________
Besiktasforum.NET

KayıpKentinYakışıklısı.
Mehmet Ofline   Alıntı ile Cevapla