[Gokhan]

Beşiktaş geçen yılın çifte Kupalı takımıydı, Fenerbahçe geçen yıl eli boş kalmanın itişiyle yerli yerinde transferler yapıp güçlendirilmiş bir takımdı. İkisi de yandaşlarına güven ve umut verebiliyordu.
Futbol değeri, maçın ‘Süper Kupa’ kimliğinden daha yukarıda idi. Önce Beşiktaş ağırlığını koydu, giderek iki takım birden yoruldu, Beşiktaş hücuma ağırlık verirken çabuk dönüşleri aksatınca sona iyi varan Fenerbahçe oldu. Tribüne zaman zaman futbol tadı veren bir mücadele izlendi. Aynı hareketleri sahanın farklı yerlerinde farklı değerlendiren hakemin ölçme dengesizlikleri bile bu tadı kaçırmadı.
Takımların havaları yerindeydi, ancak maçın havası o çizgide değildi. Olması da zordu. Sponsorlar yatırım yapmış itiyordu, takımların adları büyüktü itiyordu... Ama gene de ruhu yoktu maçın.
Olamazdı...
Süper Kupa, Süper Lig ile Türkiye Kupası’nı kazanmış takımların, yani ‘iki büyük yarışmayı kazananların’ kapışması temeline dayanıyor.
Süper oluşunu, coşkusunu buradan alıyor.
Beşiktaş ligde 34 maç oynayıp Fenerbahçe’ye 10 puan fark yapmış; kupada 10 maç oynamış, finalde Fenerbahçe’ye 4 gol atarak Türkiye Kupasını almıştı.
Yani?
Beşiktaş Süper Kupa’yı çoktan kazanmıştı.
Oysa ne yapılıyor? İki yarışın galibi, iki yarışı da yitirmiş olanın karşısına çıkarılıyor. Hem de iki ay sonra! İki takımın da yapılarının değişmesinin ardından!
Bir takımın başarılarına karşı saygısızlık bu!
Böyle durumlarda Süper Kupa’yı önce iki yarışı birden kazanana vermeli; sonra da o maçı kazanana (yakışıklı, yaraşır bir ad koyarak) bir başka ödül sunmalı...
Ve de maçı ait olduğu dönemin sonunda sıcağı sıcağına oynatmalı. Yıllık program buna göre yapılmalı... ‘Süperlik’ kavramı o zaman yerine oturur ve kazanana yakışır.
Yoksa bu maçlar giderek sponsorun parasını alma zorlaması ile oynanmaktan öte bir heyecan yaratmayacak. Zaten böyle giderse sponsorlar da elini çekiverir.
Futbolu ekonomik bir değer olarak kullanırken, o değeri oluşturanın, sevenlerin duyguları olduğunu unutur, yapay zorlamalarla heyecanlarının kaybolmasına neden olursanız, bindiğiniz dalı kesersiniz.

Güven Taner