Birinin resmine bakıyorsunuz.
O; şimdi O’nu düşünüyor olduğunuzu bilmiyor.
Hasretinizin kuşları kanatlanıyor göğsünüzden.
İlle de onun omzuna konup kalmak istiyor.
Zor oluyor tekerlekleri kırılmış bir çek-çekle yokuş yukarı tırmanmak.
Zor oluyor, tek kanatla kalmışken özlem dağlarını aşmak.
Onu en özlediğiniz zamanda,
aklınız bir komutan olup, emir veriyor korku adlı askerlerine:
’sessizlik nöbetinizi aksatmayın’ diye.
Resmine bakıyorsunuz…
Özlemişsiniz besbelli ama aklınıza karşı gelin de, çıkın karşısına kolaysa…
Deyin ki; ‘’ÖZLEDİM İŞTE SENİ. İstediğim resmin değil ki…'’
Diyemiyorsunuz…
Konusamayacak kadar aciz; dilsiz, elsiz, kolsuz bir hayalet gibi dolanıyorsunuz
hükmünüzün geçmediği dünyasında.
Kucak dolusu anı ve hayal işte size, neyinize yetmiyor?
Dilerseniz geçmişe pişmanlık duymak serbest.
İsyanlar içinizde kaldığı sürece serbest.
Ağlamalar serbest.
Not : Ama ağlarken sessiz olun çünkü gece boyu resmine baktığınız kişi şu anda uyuyor olabilir…
Alıntı