Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-09-2009, 10:33   #7
Constantin
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

REFET BEY'LE HABERLEŞMELER

Efendiler. 3' üncü Kolordu'dan, bu münasebetle Refet ve S a lâhattin Bey'lerden yeniden söz etmek gerekiyor. İlgisi şudur : İngilizler Sivas'a bir tabur gönderecekleri söylentisini yaydılar. Her ihtimale karşı Sivas'a gelen çeşitli yönlerde askerî tedbirler aldırmak ge rekmişti. Bu münasebetle Amasya'da bulunan 5' inci Tümen Komutanlı ğı'na 18 Temmuz 1919 tarihinde verdiğim bir emir metninde, daha o sı rada Amasya'da bulunan R e f e t B e y 'e ait de şu cümleler vardı : Durum hakkında R e f e t B e y 'in önemle dikkati çekildi. Belki R e f e t B e y böyle bir durumu dikkate alarak şimdilik Amasya'da kalma yı da tercih eder.
5' inci Tümen Komutanı'nın 19 Temmuz 1919'da verdiği cevapta dikkate değer şu cümleler yer alıyor du :
"S e l â h a t t i n B e y halen Samsun'dadır. Şimdiye kadar kendi si ile temas edemediğim gibi hiçbir ciddî ve önemli haberleşme de ya pılmamış olduğundan, adı geçen komutanın düşünce ve inancının ne merkezde olduğunu bilemiyorum."
Ankara R e f e t B e y gerektiğinde İngilizlere karşı koyacak ka dar cesaret gösteremeyeceğini hissettirmişti."
"R e f e t B e y 18 Temmuz 1919'da Sivas'a hareket etti"(Belge : 35).
Bunun üzerine R e f e t B e y' e şu şifreyi verdirdim : Kişiye özel 19.7.19l9 Sayı : 115

Amasya'da 5' inci Tümen Komutanlığına, Sivas'ta 3'üncü Ordu Sıhhiye Müfettişi Albay İbrahim Tali Beyefendi'ye,
R e f e t B e y' edir S a 1 â h a t t i n B e y ' e telgrafımı verdiniz mi? Bu arkadaşımızın kesin kanaatlarının mutlaka tespit edilmesi ve kararsızlık yahut iki taraflı idare gibi felâket doğuracak bir duruma hiç bir şekilde tahammül ve rıza gösterilmemesi bir vatan görevi olduğundan, bu hususta evet veya hayır şeklinde kendisinden söz alınması ve ona göre bir karar verilmesi zarurîdir. Sizin bıraktığınız noktadan başlamak kendileri için en uygun programdır, Şimdiye ka dar hemen bir hafta geçtiği halde hiç bir kesin bilgi alınamaması, İstanbul'dan ge len bir haberde kendisi hakkında sağlam bir kanaat gösterilmemesi ve hareketin den önce Sa d ı k B e y ' le gizli bir görüşme yaptığından ve dostluğundan söz edilerek şikâyet edilmesi bu telgrafımın yazılmasına yol açmıştır. Bu durumu ve sonuçlannı özellikle sizin takdir etmeniz ve çözmeniz gerekir. Zira, herhangi biz halk topluluğunda söyleyeceği yanlış ve millî gayeye aykırı bir tek sözün bile ya ratacağı tepkiyi ve bunun duracağı durumu şimdiden düşünmek yeterlidir (Mus tafa Kemal).
3' üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Albay Kâzım
Yalnız bu telgrafımıza değil, çok şeye cevap olan R e f e t B e y 'in şu telgrafını olduğu gibi bilginize sunacağım :
Güvenlikle ilgili ve çok ivedi l828 Sivas, 22.7.1919

Erzurum'da 3' üncü Ordu Müfettişliği Vekili Kâzım Karabekir Paşa Hazretleri'ne
1-M u s t a f a K e m a l P a ş a Hazretleri'ne: Telgra fınızı S a l â h a t t i n B e y 'den ayrıldıktan sonra aldığım için kendisine veremedim. S a l a h a t t i n B e y' i herkes gibi siz de çok iyi tanırsınız. Kararsız tabiatlı bir zattır. Bu bölgede on günden fazla kalmamak niyetiyle gelmiş. Az kalsın, komutayı almadan geri kaçacaktı. Kendisine güven duygusu vererek ve inandırarak vatanî görevini hatırlattım. Memleketini herhalde sever. Ancak, vakitsiz iş görmeye gelemez. Aşağı yukarı R e ş i t P a ş a' dan biraz daha iyi. 13' üncü Kolordu'dan geçen silahlardan haberi olduğu gibi, bu işi hallet mek üzere İstanbul'da da çalışmış ve başarılı olmuş. Buraya, C e v a t P a ş a tarafından seçilerek gönderilmiş. Bu bakımdan gayeye zararlı olamaz ve hiçbir halk topluluğunda gayeye aykırı tek bir söz söylemez. Aksine, millî gayeye uygun olarak fakat sessiz bir şekilde çalışacağına söz verdi. S a d ı k B e y ' le ilişkisi hakkında verilen bilgilere inanmıyorum. Zaten aldığımız haberi iyice kontrol et meden ve belirli bir program yapmadan çalışmak, kuvvetlerin kaybına yol açı yor. Doğu'nun durumu hakkında bana verdiğiniz bilgilerde, aldığınız abartılmış haberlere kapılmamış olsaydınız, belki de ben durumu daha iyi idare eder ve ko mutayı terke mecbur kalmazdım. Tek başına karar verecek insanların, gerçek durumu bilmeleri gereğini siz de takdir buyurursunuz. O halde, S a l â h a t t i n B e y' i boşu boşuna ürkütmek ve hayır dedirtmekle ne çıkacak? Zaten o kaç maya hazır. Yerine acaba kim gelecek? Emirlerinizin kısa ve açık olmasını rica ederim. S â l a h a t t i n B e y ' le ilgili telgrafınızı lûtfen bir daha okuyunuz. Fırtına ile başlayıp sukûnetle biten bu telgraftan kesin olarak ne demek isten diğini çıkaramadım. Bununla birlikte, birkaç güne kadar S a l â h a t t i n B e y Samsun'dan dönüyor. Kendisiyle görüşeceğim: Şüphesiz kendisini uygun bir tarzda ve amaca hizmet yolunda idare için gerekli tedbirleri alıyorum.
2 - Samsun'a çıkarılan taburun, buradaki Hintli Müslümanları değiştir mekle birlikte, asıl Sivas'ta bulunduğunuzu zannettikleri zatıâlilerine karşı bir gözdağı vermek maksadıyla çıkarıldığını, İngilizlerle temasımda anladım. Beni İstanbul'a gitmeye razı etmek için, Kavak'ta bulunduğum zaman bir İngiliz bin başısı geldi. İngilizlere karşı gösterdiğim direnmeyi fırsat bilerek fakat aslında zâtıâlîlerini yıpratmak için beni görevden aldırdıklarını açıkça söyledi. Zâtıâlîlerinin öteki dayanağı K â z ı m K a r a b e k i r P a ş a imiş. Bu bakımdan K â z ı m P a ş a, ellerine, İngilizlerin ısrarına yol açacak bir tutamak verme melidir. F e r i t P a ş a' nın, istifanız üzerine K â z ı m P a ş a' yı komutan vekili olarak tayin etmesi, İstanbul'dakilerden bir kısmının kötü bir niyeti olma dığını gösteriyor. Ancak, İngilizlerin ısrarı karşısında bir şey yapamazlar. K â z ı m P a ş a'nın vekil olarak tayini de S a l â h a t t i n B e y'in S a d ı k B e y hesabına buraya gelmediğini gösterir.
3 - Benim İstanbul'a götürülmem için İngilizlerin İstanbul hükûmetine baskı yapmaları pek muhtemeldir. Çünkü, benimle İngilizlerin arasında. resmî bir ilişki var ( ! ). Bu baskı artarsa S a l â h a t t i n B e y' i güç bir durumda bı rakmamak için izimi kaybettireceğim.
4 - H â m i t B e y' in değiştirileceği söylentisi daha gerçekleşmedi. Onun, yerinde bırakılması için gerek S a l â h a t t in B e y ve gerekse İngilizler İstanbul Hükûmeti'ne başvurdular. Bu zatın değiştirilmesi teşebbüsü Dahiliye Nezareti ile kavga etmesinin sonucudur. S a l â h a t t i n B e y ' in yerine, Konya'ya S e d a t B e y ' in geldiği de doğru değildir, Her ne kadar H a m i t B e y' bütün komutanların değiştirileceğini haber aldığını yazıyorsa da K â z ı m P a ş a'nın vekil olarak tayini bunun aksini gösteriyor.
5 - Sivas Kongresi ile ilgili olarak Sadrazamlıktan doğruca illere tebliğ olunan 20 Temmuz 1919 tarihli telgrafı gördünüz mü? Karahisar'daki tümen ko mutanı bu kongreye temsilci seçilmesi için buralara bildiri yayınlamış. Bu davra nış tarzını uygun buluyor musunuz? Almanya ile yapılan barış anlaşması ve Doğu'daki sessizlik, durumun gelişmesini beklerken bizim de ihtiyatlı bulunma mızı gerektirmiyor mu? Şahsım için hiç bir endişem olmadığını artık anlamış. sınızdır (!). Yalnız, kararsız ve programsız hareketlerle gayeyi çıkmaza sokaca ğız. Ya ihtiyatlı olalım yahut da işi hemen açığa vuralım. Ne var ki, ikisinden birini yapalım. Sivas Kongresi'nden bugün için bir fayda bekliyor musunuz? Bugünkü duruma göre, bu kongrenin Sivas'ta ve açıktan açığa yapılmasını teh likeli bulmuyor musunuz? Güney yönlerinden Sivas'a gelecek bir darbe özellikle bu il halkının kansızlığı yüzünden Anadolu'yu ikiye ayırır ve pek tehlikeli olur. Bunun için bu ilin son ana kadar tarafsızmış gibi görünmesi son derece önemlidir. Bu kongrenin mutlaka toplanması gerekiyorsa, aldığımız haberlere göre, temsilci ler de gelebilecekler ise, acaba bunun Doğu'da başka bir yerde toplanması daha uygun düşmez mi?
6 - Sivas ve Amasya şehirlerinin halkı pek bayağı; ilçelerde, köylerde halk bunlara bakarak çok daha iyi. Bundan sonra, çalışmalarımı ona göre ayarlaya cağım.
7 - İstanbul'dan aldığım haberde, buradaki Millî Mücadele'nin hiçbir parti veyahut bir şahsın kendi özel emellerini gerçekleştirmek maksadına dayanmayıp sırf milletin selâmet ve istiklâlini kurtarmak gayesine dayandığı konusunda, zâtı âlîleri tarafından bir bildiri yayınlanarak İngilizlerin yatıştırılması tavsiye olu nuyor. Buna gerek görüldüğü takdirde, ben, bunun zâtıâlîniz tarafından bir bil diri şeklinde değil, belki Erzurum Kongresi'nin kararlarına sokularak yayınlan masının uygun olacağını zannediyorum.
8 - Ajanslar Meclis-i Meb'usan seçimlerinden bahsediyorlar. Bu hususta ne düşünüyorsunuz? (Refet)
Bu telgrafa verdiğimiz cevabı da olduğu gibi aktarmakla yetineceğim: Şifre Subay eliyle çekilmesi 23.7.1919 İvedi 171
Sivas'ta 3'üncü Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey'e
Refet Beyefendi'ye:
1- S a l â h a t t in B e y hakkındaki telgrafı bir defa daha okumak üzere aradım. Fakat, bulunamıyor. Hatırladığıma göre, bu zat için söz konusu olan hususlar İstanbul'dan bildirilmişti. Her alınan haberin doğruluğunu istenil diği gibi kontrol edebilmek nadiren mümkündür. Doğu'nun durumu hakkında aldığımız bilgiler, abartmadan uzak olmamakla birlikte, bize yanlış bir adım at tırmış değildir, kanısındayım. Mukadderatımızda, yalnız Doğu'daki olayların ge lişmesine bağlı kalınmakla yetinilmiş değildir. Millî teşkilâtı genişlik ve canlılık kazandırarak kökleştirmek, kongrelerle millî dâvâyı benimsetmek, ordunun millî teşkilâta destek ve yardımını sağlamak, millî dâvânın kaybına meydan vermemek için, komuta ve silâh meseleleri ile gereken kesin kararı verme hususlarında, şim diye kadar yapıldığından başka türlü ve daha ihtiyatlı davranmak, acaba bugünkü verimli sonucu sağlayabilir miydi? Her halde şimdiki durum, herkesi sevindire cek derecededir.
2 - K â z ı m P a ş a'nın komutan vekilliğine tayini pek yerinde ol muştur. Ellerine İngilizlerin ısrarına yol açacak görünürde bir sebep vermemeye çalışıyor. Ancak, silâh konusunda ve Trabzon'a asker çıkarılmasını önleme husu sunda hoşgörülü davranamayacağımız aşikardır. Halbuki, ileri sürülen bu sebep ler İngilizlerin hiç de hoşuna gitmeyecektir.
3 - İngilizler, benim İstanbul'a götürülmem için pek çok ısrar ettiler ve hükûmete ağır baskı yaptılar. Hükûmet ve Padişah ile makine başında günlerce devam eden görüşmeler sırasında bu nokta açıkça bildirildi. Bu konuşmaların metinleri, görüştüğümüzde sizin tarafınızdan da görülecektir. Yalnız şu var ki, meslekten ayrılınca ısrar son buldu. Bu bakımdan sizin için de istifadan sonra büyük bir ısrar olacağını sanmıyorum. Bununla birlikte ve aksi halde, izinizi kaybettirmektense, S a l â h a t t i n B e y 'in güç duruma girmesini tercih ederim, Burada H â l i t B e y hakkında, hükûmet ve İngilizler K â z ı m P a ş a ' ya çok ısrar ettiler. K â z ı m P a ş a bir şey yapılamayacağını söyle mekte direndiği içindir ki, bugün H â l i t B e y, resmen olmasa bile, yine tü meninin başında bulunuyor.
4 - H â m i t B e y, son telgrafıyla hepimizden daha çabuk hareket etme isteğini gösteriyor. Şimdilik yumuşatıldı.
5 - Sivas Kongresi ile ilgili telgrafı henüz görmedim. Gerçekten de bazı yerlerde olumlu bazı yerlerde olumsuz yönde aşırılıklar görülüyor. Şüphesiz du ruma göre ve verimli hareketlerde bulunabilecek şekilde ihtiyatlı davranma taraf lısıyım. Herkesi ilgilendiren bu açık ve kesin program, bugün toplanmaya başla yan Erzurum Kongresi görüşmelerinden çıkacaktır.
Sivas Kongresi'nden pek çok yarar beklerim. Bugün değil, Sivas Kongresi ilk defa söz konusu edildiği gün bile, her yönden ve özellikle güneyden bir darbe gelebileceğini büyük bir ihtimal dahilinde gördüğümü ve bundan dolayı da sa vunma tedbirleri alınması için ricada bulunduğunu hatırlarsınız. Bununla bir likte, Erzurum Kongresi toplandıktan sonra, Sivas'a gelecek temsilcilerin sayısına ve Erzurum Kongresi'nin yapacağı etkilerden doğacak duruma göre daha pratik ve güvenilir bir şekil de düşünülür.
6 - Siz kardeşimin, çalışmaları düzenleme konusundaki düşüncesi pek ye rindedir. Ancak, şehirlileri de millî duygu ve etki altında tutmaktan uzak kalınmayacağını ümit ederim.
7- Milli Mücadele'nin gaye ve hedefi kongre tarafından yayınlanacak bildi rilerle tasavvur buyurduğunuz şekilde duyurulacaktır.
8 - Meclis-i Mebusan toplanmalıdır. Fakat İstanbul'da değil, Anadolu'da. Bu konu kongrede görüşüldükten sonra teşebbüse geçilecektir. Hepimiz gözleri nizden öperiz kardeşim. (Mustafa Kemal)
3' üncü Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Albay Kazım

ERZURUMLULARIN YARDIMLARI

Efendiler, askerlikten ayrıldıktan sonra, bütün Erzurum halkının ve Vilayat-ı Şarkiye Mühafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin Erzurum şubesinin bana karşı pek açık olarak gösterdikleri güven ve yakınlığın bende bıraktığı unutulmaz hâtırayı burada açıkça belirtmeyi görev sayarım.
Cemiyetin Erzurum şubesinden aldığım 10 Temmuz 1919 tarihli yazıda Cemiyetin başına geçerek Yönetim Kurulu Başkanlığını kabul etmemi teklif ediyorlar ve birlikte çalışmak üzere seçtikleri beş kişinin adlarını bildiriyorlardı.
Bu beş kişi, Raif Efendi, emekli Binbaşı Süleyman Bey, emekli Binbaşı Kâzım Bey, Albayrak gazetesi müdürü Necati Bey, Dursun Beyzâde Cevat Bey idi. Sözünü ettiğim yazıda Rauf Bey' in de Yönetim Kurulu İkinci Başkanlığı'na seçildiği bildiriliyordu.
Bu tarihlerde, Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Raif Efendi, üyeler Hacı Hafız Efendi, Süleyman Bey, Maksut Bey, Mes'ut Bey, Necati Bey, Ahmet Bey, Kâzım Bey ve sekreter Cevat Bey idi.
Erzurum şubesi, İstanbul'daki Genel Merkez Başkanlığı'na ulaştırmaya çalıştıkları bir telgrafla Genel Merkez adına karar verme ve söz söyleme yetkisinin bana verildiğinin telgrafla bildirilmesinide rica ettiler.
Bundan başka, bizim Erzurum Kongresi'ne katılmamızı kolaylaştırmak için, Kongre Erzurum temsilcisi olarak seçilmiş bulunan emekli Binbaşı Kâzım ve Dursun Beyzade Cevat Beyler temsilcilikten istifa ettiler.


ERZURUM KONGRESİ

Efendiler, yüksek malûmunuz olduğu üzere, Erzurum Kongresi 1919 yılı Temmuz'unun 23'üncü günü, pek gösterişsiz bir okul salonunda toplandı. İlk günü, beni başkanlığa seçtiler. Kongre üyelerini, durum ve bir dereceye kadar da tutulan yol hakkında aydınlatınak için yaptığım konuşmada :
Tarihin ve olayların zoru ile, doğrudan doğruya içine düştüğümüz kanlı ve kara tehlikeleri göstermeyecek ve bundan irkilmeyecek hiçbir vatanseverin tasavvur edilemeyeceğine işaret ettim. Ateşkes Anlaşması hükümlerine aykırı olarak yapılan saldırı ve işgallerden bahsettim.
Tarihin, bir milletin varlığını ve hakkını hiçbir zaman inkâr edemeyeceğini, bu itibarla vatanımız, milletimiz aleyhinde verilen hükümlerin ergeç iflâsa mahkûm olduğunu söyledim.
Vatan ve milletin kutsal varhklarını kurtarmak ve korumak hususunda son sözü söyleyecek ve bunun gereğini yerine getirecek gücün, bütün vatanda bir elektrik ağı haline gelmiş olan míllî akımın kahramanlık ruhu olduğunu ifade ettim.
Maneviyatın kuvvetlendirilmesine yardımcı olmak üzere de, yeryüzündeki bilinen bütün milletlerin milli gayelerine ulaşmak için içinde bulunduğumuz tarihteki mücadeleleri ile ilgili mevcut bazı bilgileri özetledim.
Ve milletin mukadderatına hâkim bir milli iradenin, ancak Anadolu'dan doğabileceğini belirttim. Milli iradeye dayanan bir Millet Meclisi'nin meydana getirilmesini ve gücünü milli iradeden alacak bir hükûmetin kurulmasını, kongre çalışmalarının ilk hedefi olarak gösterdim.


ERZURUM KONGRE'SİNİN BİLDİRİSİ VE KARARLARI

Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün sürdü. Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve bu tüzükteki hükümleri ilân eden bildiri maddelerinden ibarettir.
Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve ortamın gerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecede düşünce ve görüşler atlanarak incelenirse, birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara varmış oluruz.
Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin ve kararların bence, daha o zaman, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim :
1 - Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz ( Bildiri, madde 6; Tüzük madde 3'ün açıklaması : Tüzük ve bildiri'nin 1'inci maddeleri lütfen okunup incelensin...)
2 - Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti'nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir. ( Tüzük madde 2 ve 3; Bildiri, madde 3 )
3 - İstanbul Hükümeti vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır. (Tüzük,madde 4; Bildiri, madde 4)
4 - Kuva-yı Milliye'yi tek kuvvet olarak tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır (Bildiri, madde 3).
5 - Hristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez ( Bildiri, madde 4 ).
6 - Manda ve Himaye kabul olunamaz (Bildiri, madde 7).
7 - Millî Meclis'in derhal toplanmasını ve hükûmetin yaptığı işlerin meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.(Bildiri, madde 8).
Bu ilkeler ve bu kararlar çeşitli şekillerde yorumlanmışsa da, gerçek niteliklerini hiç değiştirmeden uygulanma imkânı bulabilmişlerdir.
Efendiler, biz Kongre'de özetlediğim bu kararları ve bu ilkeleri ortaya koymaya çalışırken, Sadrazam Ferit Paşa da basında birtakım demeçler yayınlıyordu. Bu demeçlere, Sadrazamın milli jurnalı dense yeridir. 23 Temmuz 1919 tarihli basın, dünyaya şunu ilan ediyordu :
"Anadolu'da karışıklık çıktı. Kanun-ı Esasî'ye aykırı olarak Meclis-i Meb'usan adı altında toplantılar yapılıyor. Bu hareketin askerî ve sivil memurlar tarafından önlenmesi gerekir."
Buna karşı gereken tedbirler alındı ve Meclis-i Meb'usan'ın toplantıya çağrılması istendi.
Ağustos'un yedinci günü, Kongre, toplantısına son verirken üyelerine :
"Önemli kararlar alındığını, bütün dünyaya milletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini" söyledim ve "tarih, bu kongremizi ender görülen büyük bir eser olarak kaydedecektir" dedim.
Sözlerimde isabetsizlik olmadığını zaman ve olayların ispatlamış olduğuna inanıyorum, Efendiler.
Erzurum Kongresi, tüzüğü gereğince bir Hey'et-i Temsiliye seçmişti.
Dernekler Kanunu'na göre, dilekçe yerine geçmek üzere, Erzurum Valiliği'ne verilen 24 Ağustos 1919 tarihli yazıda, Heyet-i Temsiliye üyelerinin adları ve kimlikleri şu şekilde gösterilmiştir :
Mustafa Kemal Eski 3' üncü Ordu Müfettişi, askerlikten ayrılmış
Rauf Bey Eski Bahriye Nâzırı.
Raif Efendi Eski Erzurum Milletvekili.
İzzet Bey Eski Trabzon Milletvekili.
Servet Bey Eski Trabzon Milletvekili.
Şeyh Fevzi Efendi Erzincan'da Nakşî Şeyhi.
Bekir Sami Bey Eski Beyrut Valisi
Sadullah Efendi Eski Bitlis Milletvekili.
Hacı Musa Bey Mutki Aşiret Bey'i
Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim ki, bu kimseler hiçbir vakit bir araya gelip birlikte çalışmış değillerdir. Bunlardan İzzet, Servet ve Hacı Musa Bey'ler ile Sadullah Efendi hiç gelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi Efendiler Sivas Kongresi'ne katılmışlar fakat ondan sonra biri Erzurum'a öteki Erzincan'a dönerek bir daha Hey'et-i Temsiliye'de bulunmamışlardır. Rauf Bey ve Sivas Kongresi'nde aramıza katılan Bekir Sami Bey İstanbul'da Meclis-i Meb'usan'a gidinceye kadar, bizimle birlikte bulunmuşlardır.


ERZURUM KONGRESİ'NDE GÖRÜLEN KARASIZLIKLAR

Efendiler, hâtıra olarak küçük bir noktaya da işaret etmek isterim. Benim bu Erzurum Kongresi'ne üye olarak girip girmemekliğim, üzerinde düşünülmeye değer bulunduğu gibi, Kongre'ye katıldıktan sonra da başkan olup olmamaklığım konusunda kararsızlık gösterenler olmuştur. Bu kararsızlığı gösterenlerden bir kısmının düşüncelerini iyi niyet ve içtenliklerine vermek mümkün ise de, diğer bazı kimselerin bu hususta tamamen samimiyetten uzak, aksine mel'unca bir maksadın peşine düştüklerine daha o zaman şüphem kalmamıştı. Söz gelişi, düşman casusu olup her nasılsa Trabzon ilinde bir yerden kendisini kongreye temsilci seçtirerek gelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi. Bu zatın hainliği, sonradan Trabzon'da ve oradan kaçtıktan sonra da İstanbul'daki faaliyet ve hareketleri ile sabit olmuştur. Kongrenin bitiminden iki üç gün önce başka bir tartışma da söz konusu olmaya başlamıştı. Bazı yakın arkadaşlarım benim Hey et-i Temsiliye'ye girerek açıkça faaliyet göstermemi sakıncalı buluyorlardı. Görüşleri şu noktalarda özetlenebilir : Millî teşebbüs ve faaliyetlerin bütün anlamıyla milletten doğduğunu, gerçekten millî olduğunu göstermek lâzımdır. Bu takdirde, yapılacak teşebbüsler daha güçlü olur ve kimsenin kötü yorumuna ve özellikle yabancıların olumsuz düşüncelerine fırsat vermez. Fakat tanınmış ve hele İstanbul Hükûmeti'ne Hilafet ve Saltanat makamına karşı asi duruma düşmüş, hücumların hedef noktası haline gelmiş olan benim gibi bir adamın bütün bu millî teşebbüslerin başında bulunduğu görülürse, faaliyetin millî gayelere dayanmaktan çok, şahsî emellerin gerçekleştirilmesi maksadına dayandığı inancı uyanır. Bu bakımdan Hey'et-i Temsiliye'yi illerin ve müstakil sancakların seçeceği kimseler oluşturmalıdır. Ancak, bu şekilde millî bir güç gösterilebilir.
Bu görüşlerin ne dereceye kadar yerinde olup olmadığını araştıracak değilim. Yalnız benim de bu görüşlere karşı olan düşüncelerimi ve bunları dayandırdığım noktalardan bazılarını sayayım : Özellikle, ben mutlaka kongreye katılmalı ve onu idare etmeliydim. Çünkü, zaman geçirmeksizin milli iradenin faaliyete geçirilmesini ve milletin doğrudan doğruya fiilî ve silâhlı olarak tedbirler almaya başlamasını sağlamak zaruretine inanıyordum. Bu esaslı noktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için, kongrede aydınlatmak, yol göstermek ve bizzat idare etmek suretiyle çalışmamı zarurî görüyordum. Nitekim öyle oldu. Erzurum Kongresi'nin daha önce açıkladığım ilke ve kararlarını, herhangi bir temsilciler hey'etinin uygulama alanına sokturabileceğime henüz güvencim olmadığını itiraf ederim.
Nitekim zaman ve olaylar beni doğrulamıştır. Bundan başka, daha Amasya'da iken karar verilip de bütün millete her türlü vasıta ile tebliğ ettirdiğim Sivas Genel Kongresi'nin toplanmasını sağlamak, bütün milleti ve memleketi yalnız bir hey'etle temsil etmek, ayrıca yalnız Doğu illerini değil, vatanın her köşesini aynı dikkat ve duyarlıkla savunma ve kurtarma çarelerini bulmaya çalışmak hususlarını herhangi bir heyetin gerçekleştirebileceğine inanmadığımı açıkça ifade etmek zorundayım. Çünkü, bende böyle bir kanaat var olsaydı, benim işbaşına geçtiğim güne kadar teşebbüs ve faaliyette bulunanların çalışmalarının sonuçlarını bekler ve istifa etmemek yolunu tutardım. Hükûmet'e, Padişah ve Halife'ye karşı isyan gereğini duymazdım. Aksine, ben de bazı iki yüzlü ve iki taraflı oynayanlar gibi görünüşte pek şatafatlı ve gösterişli olan, o günün Ordu Müfettişliği görevini ve Padişah Hazretleri'nin Yaveri sıfatını taşımakta devam ederdim. Gerçi, benim açıkça ortaya atılmamda ve bütün millî ve askerî hareketlerin başına geçmemde elbette sakınca vardı. Ancak, o sakınca, başarısızlık halinde herkesten önce ve herkesten çok benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilecek miydi? Oysa, bütün vatanın ve koskaca bir milletin ölüm kalım dâvâsı söz konusu olurken vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşüncelerinin yeri varmıydı ?
Efendiler, ben, bazı arkadaşlarca ileri sürülen düşünce ve kuruntulara uymuş olsaydım, iki bakımdan büyük sakıncalar ortaya çıkacaktı.Birincisi; düşüncelerimde, kararlarımda ve bütün kişiliğimde yetersizlik ve güçsüzlük olduğunu itiraf etmek ki, bu husus, benim, vicdanımın emrine uyarak yüklendiğim görev bakımından düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olurdu.
Efendiler, tarih, itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır ki, büyük dâvâlarda başarı için sarsılmaz bir kabiliyet ve kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır. Bütün devlet adamlarının ümitsizlik ve beceriksizlik içinde bütün milletin başsız olarak karanlıklar içinde kaldığı bir sırada, her vatanseverim diyen binbir çeşit insanın, binbir hareket ve görüş tarzı ortaya attığı ve her şeyin allak bullak olduğu bir dönemde, danışmalar yolu ile, birçok hatırlı ve nüfuzlu kimselere bel bağlama gereğine inanmakla, güvenli ve kararlı bir şekilde ve özellikle sür'atle yol almak ve en sonunda çok çetin olan hedefe ulaşmak mümkün müdür? Tarihte, bu tarzda başarıya ulaşmış bir toplum gösterebilir mi? İkincisi Efendiler; millet, memleket, siyaset ve ordu yönetimi ile hiçbir ilgi ve ilişkileri bulunmamış, bu alanda başarıları görülmemiş ve denenmemiş olan gelişigüzel kimselerden, söz gelişi Erzincanlı bir Nakşî Şeyhi ve Mutki'li bir aşiret reisi gibi zavallılardan da kurulması ihtimalden uzak olmayan herhangi bir temsilciler hey'etine, söz konusu durum ve görev emanet edilebilir miydi? Edildiği takdirde, memleket ve milleti kurtaracağız dediğimiz zaman, milleti ve kendimizi aldatmış olmak gibi bir yanılgıya düşmeyecek miydik?
Bu nitelikteki bir hey'ete perde arkasından yardım edilebileceği söz konusu olsa bile, bu tarz güvenli bir yol sayılabilir miydi?
Bu söylediklerimin, o günlerde değilse bile, artık bugün bütün dünyaca inkâr edilemeyecek gerçekler olarak kabul edildiğine asla şüphe yoktur. Bununla birlikte, ben burada bu söylediklerimi geçmiş günlere ait bazı hâtıra ve belgeler ile bir kere daha belirtmeyi, gelecek nesillerin siyasî ve sosyal ahlâk terbiyesi açısından bir görev sayarım.
Bu dakikaya kadar olduğu gibi bundan sonra da üzerinde duracağım olaylar dolayısıyla, bu husus, kendiliğinden aydınlığa kavuşacaktır.
Efendiler, Erzurum Kongresi'nin bitiminde, Ferit Paşa'dan sonra Harbiye Nezareti'ne yeni geldiği anlaşılan bir Nazım Paşa imzasıyla, 15' inci Kolordu Komutanlığı'na 30 Temmuz 1919 tarihli şöyle bir emir geldi.
Mustafa Kemal Paşa ile Refet Bey'in hükûmetin kararlarına aykırı faaliyet ve hareketlerinden dolayı hemen yakalanarak İstanbul'a gönderilmeleri Bâbıâlî'ce uygun görülüp o bölgedeki memurlara emirler verildiğinden, Kolordu'ca gereken yardımda bulunulması ve sonucundan bilgi verilmesi rica olunur.
Bu emre Kolordu Komutanlığı tarafından lâyık olduğu şekilde cevap verildi. Bu cevabı öteki komutanlara da verdirerek dikkatlerini çektirdim.
Kongre bildirisi, memleket içinde her yere ve yabancı devlet temsilcilerine çeşitli vasıtalarla gönderildi. Tüzük de komutanlara ve öteki güvenilir makamlara kısım kısım şifre ile verilerek, oralarda basılmasının ve çoğaltılıp dağıtılmasının sağlanmasına çalışıldı. Bu durum tabiatıyla günlerce devam etti. Bu münasebetle Sivas'ta 3' üncü Kolordu Komutanı Salâhattin Bey 'den aldığım 22 Ağustos 1919 tarihli bir telgrafta : "Tüzüğün ikinci ve dördüncü maddelerinin yayınlanmasını sakıncalı bulduğu, bir kere daha incelenmesi gereği" bildiriliyordu.
İkinci madde Topyekûn savunma ve direnme esasının kabul edildiği
Dördüncü madde Geçici bir idare kurulabileceği hususundaki maddelerdir.
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla