Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-09-2009, 10:54   #36
Constantin
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

MİLLETE YAYINLADIĞIM BİLDİRİ

Efendiler, aynı günde millete de şu bildiriyi yayın ladım : Bütün komutanlara, vali ve mutasarrıflara, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine, Belediye Başkanlıklarına ve Basın Derneğine
İtilâf Devletleri'nin şimdiye kadar memleketimizi paylaşmaya yol bulmakiçin başvurdukları çeşitli tedbirler bülnınektedir. t5nce, Ferit Paşa ile anlaşarak ve milleti savunmasız bırakarak yabancı idaresine esir etmek ve memleketin birçok önemli yerlerini galip devletlerin sömürgeleri arasına katmak düşünülmüştü. Kuva-yı Milliye'nin, bütün bir milletin desteği ile bağımsızlığı savunma konusunda gösterdiği azim ve kararlılık, bu tasavvuru altüst etti. İkincisi,Kuva-yı Milliye'yi aldatmak ve onun müsaadesi ile Doğu'da bir üstünlük sağlamasiyaseti gütmek için Hey'et-i Temsiliye'ye başvuruldu. Heyet, milletin bağımsızlığıve vatanın bütünlüğü garanti edilmedikçe ve özellikle işgal bölgelerinin boşaltılmasına teşebbüs edilmedikçe, herhangi bir görüşmeye yanaşmadı. Üçüncüsü,Kuva-yı Milliye ile işbirliği yapan hükûmetlerin çalışmalarına karışmak suretiylemillî birliği sarsznak, haince muhalefetleri teşvik etmek ve cür'etlerini artırmakyolu benimsendi. Ne var ki, milli birliğin yarattığı kuvvet ve dayanışma karşısında bu saldırılar da eridi. Dördüncüsü, vatanın kaderi ile ilgili kaygı verici kararlar alındığından söz edilerek, kamuoyuna baskı yapılmaya başlandı. Namusunuve yurdunu savunma uğrunda her fedakarlığı göze almış olan Osmanlı milletininazim ve iradesi önünde, bu gözdağının da bir yararı olmadı. Nihayet bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle, Osmanlı Devleti'nin yedi yüz yıllık hayat vehakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, yaşamave bağımsız kalma hakkının ve bütün bir geleceğinin savunulmasına çağrıldı. İnsanlık dünyasının takdirlerini kazanmak ve İslâm dünyasının kurtuluş emellerinigerçekleştirmek, Hilâfet makamının yabancı etkilerden kurtarılmasına ve millîbağımsızlığın şanlı geçmişimize yaraşır bir imanla savunulup kazanılmasına bağlıdır. Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede Tanrı'nın yardım ve koruyuculuğu bizimledir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa3 Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
Efendiler, aynı zamanda bütün İslâm dünyasına da seslenilerek 266yapılan saldırı, bir bildiride etraflı şekilde anlatılarak çeşitli vasıtalarlailân edildi.
Efendiler, olay üzerinde fazla bilgi almayı beklemeksizin, telgrafçı,Manastırlı Hamdi Efendi'nin verdiği bilgilerden ve işgalkuwetlerinin bu bilgileri doğrulayan bildirisinden, durumun içyüzünüanlayarak gerekli bulduğum ve derhal alınmasında zaruret gördüğümtedbirleri, açıklandığı gibi hemen işgal günü aldım ve uyguladım. İstanbul'un işgal şekli ve tutuklamalar hakkında çeşitli kaynaklardan biribirini tutmaz abartılmış bilgiler gelmeye başladı. Biz de çeşitli yollarlaaraştırma ve soruşturmalarımıza devam ettik. Yasama görevinin yerinegetirilmesine imkân göremeyerek dağılan milletvekillerinin ve bazı şahısların İstanbul'dan kaçarak Ankara'ya gelmekte oldukları anlaşıldı.Yolculuklarını kolaylaştırmak için, geçecekleri yerlerdeki ilgililere gereken emirleri verdim.



CELALETTİN ARİF BEY MECLİS-İ MEBUSAN BAŞKANLIĞI'NI BIRAKMIYOR

Celâlettin Arif Bey, bildirimizi incele dikten sonra içindekilerin, düşündüğü esaslara ge nellikle uygun oldugunu söylemekle birlikte, bu esas ları destekler nitelikte bir bildiri yazıp ilân etzıziyor.Bunu Ankara'ya geldikten ve görüşmeler yaptıktan sonraya bırakıyor. Efendiler, Celâl Arif Bey, Ankara'ya geldikten sonra,kendisiyle ve diğer bazı hukukçularla bu konu üzerinde uzun süren görüşmeler ve tartışmalar yapıldı. Fakat aldanmıyorsam, CelâlettinArif Bey, hiçbir vakit benim Büyük Millet Meclisi'nin nitelik ve yetkisi hakkındaki görüşüme katılmamıştır. O, daima toplanmış olan hey'etinesas görevini, İstanbul Meclis-i Meb'usan'ının toplanmasını sağlamaktanibaret olarak görmüş ve kendisini de daima İstanbul',daki Meclis-i Meb'usan'ın Başkanı saymıştır. Bu kanaatta yanılmadığımı gösteren ufak birhâtıramı müsaade ederseniz bilginlze sunayım.
Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve kendisi İkinci Başkan bulunduğu sırada, bir gün, Başkanlık Divanı toplantısında, Celâlettin Arif Bey'in, ödenek meselesini açtığını ve kendisininMeclis-i Meb'usan Başkanı olması dolayısıyla o makama ait ödenek isteğinde bulunduğunu, o tarihte Meclis Genel Sekreteri olarak bulunanRecep Bey anlattı. Yüksek malûmlarınızdır ki, o devirde MeclisBaşkanı ve İkinci Başkanı ile diğer başkanlar ve Meclis üyelerinin ödenekleri arasında fark yoktu. C eIâlettin Arif Bey, Meclis-iMeb'usan Başkanı sıfatıyla yalnız kendisini ayrı tutarak, fazla ödenek almanın kanunî hakkı olduğundan bahsediyordu. Ben Başkanlık Divanı'nınbu meselenin çözümünde yetkili olmadığını, kendisi bu istek ve iddiadaısrar ederse, konuyu Meclis Genel Kurulu'na sunarak, alınacak kararagöre hareket edilebileceğini ileri sürdüm. Celâlettin Arif BeyMeclis önüne çıkmayı uygun bulmayarak isteğinden vazgeçti.


SEÇİMLER SIRASINDA BAZI YERLERDEKİ BÜYÜK HÜKÜMET MEMURLARININ ÇIKARDIKLARI GÜÇLÜKLER

Saygıdeğer Efendiler, 19 Mart 1920 tarihli talimat gereğince, memleketin her tarafında seçimler, sür' atle ve ciddiyetle vapılmaya başlandı. Yalnız, bazı yerlerde kararsızlık ve direnmeler görüldü. Bunlar dan bazıları kısa, bazıları uzunca bir süre bu kararsızlık ve direnmelerinde ısrar ettiler. Ancak sonunda, bütün seçim bölgelerinin milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi'nde, bütün milletin ve memleketin temsilcisi olarak hazır bulundular.Kararsızlık ve direnme gösterenbazı yerler şunlardı : Dersim, Malatya, Elâzığ, Konya, Diyarbakır, Trabzon... Efendiler,gerçek durumu belirtmiş olmak için şunu da açıklamalıyım ki, kararsızlik ve direniş gösteren bu seçim hölgelerinin halkı değildir. Belki o tarihte, o bölgelerde bulunan sivil idare âmirleridir. Halk, gerçeği anlaranlamaz, derhal milletin ortak isteğine katılmakta asla kararsızlık göstermemiştir. Şimdi Efendiler, yeniden inkılâbın tabiî sonuçlarından sayılan olaylardan bazılarına temas edelim :



SAMSUN'DAKİ SUBAYLAR ARASINDA SÖZDE PADİŞAH TARAFTARLIĞI VARMIŞ

3'ncü Kolordu Komutanı Selâhattin Bey' den aldığım 29 Mart 1920 tarihli bir şifrede, "Sam sun'da bulunan 15' inci Tümen'in maneviyatının bo zuk olduğundan ve sözde, subaylar arasında Padişahtaraftarlığı bulunduğundan" söz ediliyordu. "Subaylar, Padişâh aleyhindeverilecek emirleri yerine getirmeyeceklerini komutanlarına bildirmişler.Baskı yapılırsa, görevlerini terketmeleri ihtimali varmış. İstanbul'dan gelen yolculardan ve gazebelerden, işgalin ikinci günü, elkonmuş olan binaların hepsinin boşaltıldığı, Salih Paşa' nın yerinde olduğu, ÂyânMeclisi'nin görevine devam ettiği ve son cuma selâmlığında, Harbiye veBahriye Nâzırları da hazır bulunarak, gerekli törenin eskiden olduğu gibiyapıldığı anlaşılmış..." "Şu duruma göre, İstanbul'da bir hükûmet varken, bu hükûmetin haberi olmadan yapılan işler nedir?" diyorlarmış.Subayların bu düşünce ve davra nışlarını bildiren 15' inci Tümen Komutanışu görüşleri ileri sürüyordu : "Burada bir subayı hapsetmenin olağanüstübir durum yaratması düşünülemez. Ancak, bundan yararlanarak Anadoluüzerine yürümek gibi olaylar meydana gelecektir. İzmir cephesinde Kuvayı Milliye'ye nasıl hizmet gördürüldüğünü bilemiyorum.Zannederim, bunlar para ile çalıştırılmaktaymış. Bir savaş çıktığında, bütün halka maaşverilemeyeceği meydanda olduğundan, Kııva-yı Milliye adı altındaki mevcut kuvvetten orada da hiçbir kuvvet kalmayacağına eminim. Ordu birliklerine gelince, şimdiden firar olayları başlamıştır. Parasızlık böyle devamettikçe ve İstanbul'da merkezî hükûmet bulundukça subaylardan bileşüphe ederim." Bundan başka, 3' üncü Kolordu Komutanı SellattinBey, vermiş olduğumuz talimat gereğince, Amasya'ya gelen kontrol memuru Forbes adındaki yüzbaşıyı tutuklamış. Samsun'a bir İngilizteınsilcisi yüzbaşı gelmiş. Sellahattin Beye, Yüzbaşı Forbes'in bir dakika bile geçirilmeden Samsun'a gönderilmesini yazmış; aksitakdirde, Selâhattin Beyin sorulu olacağını ilâve etmiş. Bukonudaki düşüncemi soran Selâhattin Beye, vereceği cevap hakkın.da şu tavsiyede bulundum : " Forbesi tutuklayan ben değilim;hükûmet merkezleri, Ateşkes Anlaşması'na ve insanlığa aykırı olarakişgal adilen millettir. Bu bakımdan serbest bırakılmasını da ancak millet yapabilir . " Buna rağmen, bu Forbes memleketten çıkarılmaklayetinilmiş, tutuklanmamıştır. Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey'in 9 Nisan 1920 tarihli kısa birşifresinden, Adapazarı ile Hendek arasında bulunan ve Çatalköprü denilen yerdeki köprülerle Mudurnu Suyu köprüsünün Kuva-yı Milliye'ninaleyhinde olanlar tarafından tahrip edildiği anlaşıldı.
Bolu ve dolaylarının Komutanı Mahmut Nedim Beyin,Düzce'den yazdığı 9 Nisan 1920 tarihli şifresindeıı de, 8 Nisanda Adapazarı'nda Kuva-yı Milliye aleyhine gösteriler yapıldığı, Hendek ile Adapazarı arasında telgraf ve telefon hatlarının kesildiği, Düzce Abazalarındantarafsız kalanların da muhaliflere katılmak üzere hareket ettikleri anlaşıldı. Hendek ile Adapazarı arasında, Mudurnu Suyu üzerindeki büyükköpri,inün tahribi dolayısıyla ulaşımın kesilmiş oLduğu da anlaşılıyordu.Bu bilgiler üzerine, Gevye'de bulunan 24' üncü Tümen Komutanı M a h m u t B e y'in dikkati çekildi.
Nevşehir'de de, Nevşehir Kaymakamı Nedim Bey'in başkanlığında Teâlî-i İslâm Cemiyeti'nin bir şubesi kurulmuş. Verilen rapordacemiyetin en bozguncu üyelerinden sekiz kişinin Niğde'ye gönderildiğibildiriliyordu. Bu cemiyetin üyeleri, "Padişah'tan başka hiçbir kuwet tanımayız. Kuva-yı Milliye'yi dağıtmak için mal ve can bakımından bütünkuvvetlerimizi feda etmeye yemin ettik" diyorlarmış. Her gece toplantıyapıyorlarmış. İleri gelenleri, Niğde'deki Tümen Koınutanı'nın gönderdiğibir müfreze ile tutuklanmış.
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla