EŞİME KÜFREDENLERİ NEDEN ALKIŞLADIM “Yıldırım’la nişanlanmadan önce futbolla hiç ilgilenmez, takım bile tutmazdım. Ama şimdi iyi bir Beşiktaşlıyım. Kulüple resmi hiçbir bağım yok. Kocamı verdim daha ne yapayım?
ONLAR hep perde arkasında durur. Hemen hiç ön plana çıkmazlar. Çoğunun isimlerini dahi bilmeyiz. Kulüp başkanlarının eşlerinden söz ediyoruz... Spor kulübü yönetmek ne kadar zorlu bir görevse, başkan eşi olmanın da bir o kadar sabır ve fedakarlık gerektirdiğini tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek. Bunun nasıl bir duygu olduğunu anlatması için Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Revna Demirören’le konuştuk. Revna Hanım hem sorularımızı yanıtladı hem de eşinin de başkan adayı olduğu Beşiktaş Kulübü kongresi ile ilgili düşüncelerini anlattı.
Başkan eşi olmak nasıl bir duygu? Kendinizi ekstra bir sorumluluk altında hissediyor musunuz?
Ben öncelikle Yıldırım Demirören’in eşiyim. Ama onun ‘başkanlık’ sıfatıyla ayrıca gurur duyuyorum. Biz aile olarak da geçmişten beri göz önünde olan bir aileydik. Ama şu anda arkamızda çok büyük bir camia var. Eşim çok büyük bir kulübü temsil ediyor. Beşiktaşlılara örnek olmak gibi bir tavrımız elbette olamaz. Ben bir eş olarak elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Başkan eşi olmanızın dışında Beşiktaş Kulübü ile ne kadar ilgilisiniz? Kongre üyesi oldunuz mu?
Hayır. Benim Beşiktaş ile resmi hiçbir bağım yok. Ben sadece kulübün gönüllü işlerinde görev alıyorum. Beşiktaş’a kocamı verdim daha ne yapayım (gülüyor)!
Gerçekten çok güzel bir kadınsınız. Yıldırım bey sizi kıskanır mı?
Çok teşekkür ederim. Ancak eşimle aramızda bugüne kadar hiç kıskançlık mevzusu geçmedi. Ne o bana böyle bir şey hissettirdi, ne de ben onun beni kıskanmasına mahal verecek bir durum yarattım.
Evlenmeden önce hangi takımı tutuyordunuz?
Ne yalan söyleyeyim takım falan tutmazdım. Çünkü futbolla ilgilenmezdim. Benim futbol izleyiciliğim Yıldırım’ın hayatıma girmesi ile başladı. Biz nişanlıyken benim Beşiktaşlı olmamı istemişti. O gün bugündür iyi bir Beşiktaşlı’yım.
Peki siz de başka bir takımın fanatik taraftarı olsaydınız, Yıldırım Bey için takımınızı değiştirirmiydiniz?
Fanatik olmak ne demektir pek anlayamıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim ki, evlilik üzerinde bir spor kulübünün etkili olacağını sanmıyorum.
İhtiyacı olan her vakfa kapımız açık
Sizi sosyal sorumluluk projelerinde de hep ön saflarda görüyoruz. Şu anki yönetici eşleriyle çok güzel işlere imza attınız. Yeni yönetici eşleriyle de aynı projelerde yer alacak mısınız?
Yeni yöneticilerin eşleri ile bu konuyu konuşacağım. Elbette kimseyi zorlayamam, sadece katılmalarını rica ederim. Tüm günlerini buna ayırsınlar demiyorum. Bir ucundan tutmaları yeterli. Örneğin ben geçen gün ailemle beraber engelli basketbol takımının maçına gittim. İnsan her şeyini vermek istiyor neredeyse.O gün bana bir plaket verdiler, sonra da bir röpörtaj yapmak istediler ama öyle duygulanmıştım ki konuşamadım.
Engelliler dışında ihtiyacı olan insanlara da yardım ediyor musunuz?
Evet. Şehit Polis Aileleri Vakfı’yla da çalışıyorum.Daha önceleri çocuk yetiştirip okutuyorduk . Şu an birçok burslu öğrencimiz var. Hangi vakıftan kim yardım isterse hazırız. Mesela futbolcuların sırtlarındaki Kızılay ve Mehmetçik Vakfı amb-lemleri de Yıldırım’ın fikridir. Ailecek bu konularda ülkemize faydalı olduğumuzu düşünüyorum.
Beşiktaş kaybetti diye yas tutmam
Maçları izlerken ne hissediyorsunuz? Kazandığınız zaman çok sevinir misiniz ya da kaybettiğinizde çok üzülür müsünüz?
Kazanınca elbette çok mutlu oluyorum. Ama kaybedince de yas tutmuyorum. Bu konularda biraz mantıklı düşünmek gerek. Kupa bir tane, şampiyonluk bir tane.
Peki siz takıma, hakeme ya da taraftarlara sinirlendiğiniz zaman küfür eder misiniz?
Hayır, asla. Tepki elbette gösterebilirim ama bu küfür değildir. Belki sitem ederim, o kadar.
Kaybedince yas tutmam
Futbolcu eşleriyle aranız nasıl?
Sık görüşmüyorum. Futbolcular sakatlandığı zaman içim gidiyor maçlarda. Biz fazla duygusal bir aileyiz. Örneğin İbrahim Toraman’ın burnu kırıldığında kızım çok ağladı.
Yıldırım Bey Beşiktaş Başkanı olduktan sonra sanıyorum size ve evine ayrıdığı zaman da çok kısıtlanmıştır....
Elbette... Beşiktaş’ın bizden aldığı zaman çok. Ama bunun önemi yok. Biz ailecek Yıldırım’a yardımcı oluyoruz. İyisiyle kötüsüyle hep arkasındayız.
İnadına Denizli maçına gittim
İlk yarıdaki Denizli maçında eşinize küfür edildi. Siz de yanındaydınız ve alkışla tepki gösterdiniz. O anı anlatırmısınız?
Alkış içgüdüsel olarak çıktı. Etki-tepki meselesi de diyebiliriz. 2 ay önce kazanılmış iki kupa ve yeni başlamış bir lig var. Ama bu kupaları kazanan takımın başkanına küfür ediliyor. Ben bunun altında art niyet ararım. Zaten o maç öncesinde eve bu tür olaylar yaşanacağına dair telefonlar geliyordu. Yıldırım’a “Sakın ailenizi götürmeyin” şeklinde uyarılarda bulundular. Yıldırım da, “İstersen sen gelme” dedi. Ama iki kişi aradı diye korkup kendimizi eve kapatacak halimiz yok. Biz maça gittik. Ve ben o gün ilk defa eşimin yanına oturdum. Şimdiye kadar hiçbir kadın şeref tribününde eşiyle yan yana oturmamıştı.
Ama çok talihsiz bir günde eşinizle yan yanaydınız.
Evet. Onlar güzel organize olmuş bir gruptu. Hatta o sırada Tabata gol attı, kimse farketmedi bile. Çünkü adamlar Beşiktaş’ı desteklemeye değil Yıldırım’a küfretmeye gelmişler. Tam o sırada suratımı ekranda gördüm; yüzüm asık, Yıldırım kıpkırmızı... Kendi kendime; “Onlar küfrediyorsa ben de alkışlarım” dedim. Bir başkan eşi olarak başka türde bir tepki göstermek bana yakışmaz. Ve bir anda kendimi alkışlarken buldum. O sırada Divan Kurulu Başkanı Yalçın Karadeniz arkamdaydı ve, “Yapma kızım” dedi. Ben de “Hayır! Onlar küfrediyorsa ben de alkışlayacağım” dedim.
Daha sonra eşinizden başkanlığı bırakmasını istediniz mi?
Eğer bırakmasını istersem o organize grubun istediğini yapmış olurum. Yıldırım böyle olaylar yüzünden pes edebilecek bir başkan değil.
Yıldırım’ın kıymetini gidince anlayacaklar
Pazar günü eşiniz yeniden başkan seçilmezse ne yapmayı planlıyorsunuz? Kafanızda bir şeyler tasarladınız mı?
Her zaman nasıl yanındaysam o gün de öyle olacak. Ekstra çaba gösterilecek bir durum yok ortada. Her şeyin hayırlısı olmasını diliyorum. Burada önemli olan tek şey var o da Beşiktaş. Ama ben şuna inanıyorum ki; bir gün Yıldırım Beşiktaş Başkanlığı’ndan ayrılırsa Beşiktaş onun değerini daha iyi anlayacak.
Transferlerde hayli cömert olan eşinizin evdeki harcamaları nasıl?
Transferlerdekini bilemem ama Yıldırım’ın eli her zaman çok açıktır.
Çocuklarınızı bir Beşiktaşlı olarak yetiştiriyorsunuz sanırım. Ya içlerinden birisi Fenerbahçeli ya da Galatasaraylı olmak isterse?
Onlar doğuştan Beşiktaşlı. Biliyorsunuz, Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur!
Bilmediğim pozisyonları oğlum Erdoğan’a soruyorum
Futbolla, evlendikten sonra ilgilenmeye başlamışsınız. Ofsayt kuralını öğrendiniz mi?
R.D.: (Gülüyor) Zor öğrendim ama öğrendim. Ama ofsayt olduğunu düşündüğüm zaman yine de sessizce oğlum Erdoğan’a soruyorum, “Evet” derse sesli olarak söylüyorum. Tutturamadığım zamanlar da oluyor. Ama hakemler bile yanılıyor ben yanılmışım çok mu? Sizlerin ekranlarda yaptığı gibi çizgi çekip incelemiyorum ben. O sırada ne görüyorsam o.
Bizim rızamızı almadan seçime girmez
Bu yoğun zamanlarda hiç eşinizle daha fazla zaman geçirebileceğiniz daha mütevazı bir hayat hayal ettiğiniz oluyor mu?
Artık dönüp bunu düşünmek bana çok doğru gelmiyor. Çünkü Yıldırım bir görev aldı. “Keşke” kelimesini hayatımın hiçbir aşamasında kullanmadım, kullanmayı da istemem. Bizim yaklaşık 10 yıldır böyle bir hayatımız var. Beşiktaş ile beraber yaşıyoruz. Zaten Yıldırım her seçim öncesi önce babasıyla, sonra erkek kardeşiyle ve benimle konuşur. Bizim rızamızı almadan asla seçime girmez.
Bütün yöneticiler eşlerini maça götürmeli
Futbol Federasyonu’nun eski başkanı merhum Hasan Doğan’ın eşi 2008 Avrupa Şampiyonası’nda sevincini eşinin boynuna sarılarak göstermişti.
İşte bu çok büyük bir doğallık. Kadın kocasının yanında. Ben onları ekranda izlerken gözyaşlarımı tutamamıştım. Biz de öyleyiz. Bütün yeni yöneticilerden de eşlerini maça getirmelerini rica ediyorum. Çünkü bu bir sosyal ortam.
Beşiktaş’ın kaybettiği maç sonrasında evdeki hava nasıl?
Yıldırım maç sonrası eve gelir gelmez karşılaşmayı tekrar izler ve hataları bulmaya çalışır. Bunları daha sonra yönetimle, teknik heyetle ve futbolcularla paylaşır. Ama asla ahkam kesmez. Sadece kendi görüş ve tespitlerini bildirir. Tabii ki yenilgi sonrası üzülüyoruz. Ama her hafta maç var. Bu durumu aile içine yansıtırsak
olmaz. |