Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-02-2010, 21:19   #1
Gokhan
Gogo
 
Gokhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Yeşil... Sarı... En büyük United taraftarı

Manchester United maçlarını izliyor musunuz? Evlerinde oynadıkları maçlarda tribünlerde Yeşil-Sarı atkılar ve pankartlar çığ gibi çoğalmakta... Oysa United’ın renkleri kırmızı-beyaz-siyah... Yeşil-Sarı ise 1878’de kurulmuş Newton Heath takımının renkleri... Kulüp 1902’de mali zorluklar içine girince el değiştiriyor ve Manchester United adını alarak devam ediyor hayatına... İngiltere Ligi’ni yakından izleyenler, farklı renkli deplasman formaları çıkalı beri United’ın zaman zaman Yeşil-Sarı giydiğini hatırlar.
Şimdi bu renkler, Manchester United’ın sahibi Amerikalı Glazer ailesini protesto hareketinin simgesi haline geldi. Yani köklerine dönüyor taraftar... İki hafta önce Burnley maçında ortaya çıktı bu atkılar... O maçta açılan ‘Hate Glazer, Love United-United’ı Seviyorum, Glazer’dan Nefret Ediyorum’ pankartı alel acele toplatılmıştı. Ne ki, son Portsmouth maçında ‘Glazer Arkanı Kolla’dan başlayan, “Glazer Dışarı”ya uzanan yüzlerce pankarta engel olunamadı. Bu maçta Yeşil-Sarı atkılar yok sattı ayrıca. ‘Malcolm Glazer Yeeteer’in İngilizcesi ‘We Want Glazer Out, We want Glazer Out’ tezahüratıyla inledi Old Trafford’ her golden sonra.

Nereden çıktı bu protesto?
Yanlış okumadınız, Manchester United’ta oluyor bunlar. İki yıl önce Şampiyonlar Ligi’ni kazanmış, geçen yıl final oynamış Manchester United’ta! Ay sonunda Lig Kupası finali için Wembley’e çıkacaklar. Üst üste dördüncü şampiyonluğa gidiyorlar. Ligi kazanırlarsa toplamda Liverpool’un rekorunu kıracaklar.
Sportif başarı fesadına uğradı da ondan mı ‘Glazer Dışarı’ kampanyası yapıyor taraftarlar? Yo hayır. Kimilerinin ‘Düşler Tiyatrosu’, Roy Keane’in ise ‘Sıkıntılar Tiyatrosu’ dediği, benim de ne yalan söyleyeyim, pek sakin bulduğum Old Trafford tribünleri bu protesto ile birlikte birden canlanıverdi. Bir dakika durmuyorlar. Bir yandan takımlarını destekliyorlar öte yandan da yönetime ‘Yeter’ demekten geri kalmıyorlar.
Bizde olduğu gibi, taraftarlık ruhundan nasibini almamışlar ekranlarda, “Olur mu canım, taraftar kayıtsız şartsız takımı desteklemeli. Örneğin taraftar yönetime ‘yeter’ dediği için Beşiktaş şampiyonluğu kaçırabilir” diye buyurmuyor... Tersine herkes bu protestoyu anlamaya çalışıyor. Taraftarın en temel hakkı olarak görüyor... Deneyimli futbolcu Neville, “Tribünleri canlı görmek bizi olumlu etkiliyor” diyor. Taraftar Derneği’nin, Glazer’ı protesto etmek amacıyla sembolik istifaya çağırdığı, Sosyalist eğilimleriyle bilinen Alex Ferguson da Maç Günü Dergisi’ndeki yazısında taraftardan sempatiyle söz ediyor.

Pekiyi taraftarın zoru ne?
Efendim, Glazer ailesi 2005 Mayıs’ında Manchester United’ın çoğunluk hisselerini aldı. Sonra da öteki hisseleri toplayıp kulübü borsadan çekti, aile şirketine dönüştürdü. Harcadığı 1 milyon sterlin’i de bankalardan sağladı. Şimdi ise ekonomik krizinin ardından paraya sıkışmış gözüküyor. Kulübün geçen yılki borcu 700 milyon sterlin dolayında gözüküyor. Bu açığı kapatmak için 500 milyon sterlin’lik tahvil çıkartıyorlar. Borç kapamak için kulüpten 20 milyon Sterlin çekmeleri bardağı taşıran son damla oldu.
Taraftar dernekleri ta baştan yıldızlarının barışmadığı Glazer’ları paradan başka bir şey görmemekle ve hesapsızca kulübün içini boşaltmakla suçluyor. Şirket Glazer’ların olabilir ama kulüp taraftarın. United’tan başka gidecek yeri olmayan taraftar demokratik hakkını kullanarak kulüp yönetimine karşı çıkıyor. Kısa adı ‘mutlaka’ anlamına gelen ‘Manchester United Fan Trust’ın (MUST), kulüp taraftarı bir finans uzmanı önderliğinde kulübe aklı başında alıcı bulma girişimi de var.

En büyük küfür
Hemen “Tam da Beşiktaş’taki gibi” demeyin. İş biraz farklı... Burada kulüp bir şirket ve sahibi de Glazer ailesi... Borç onların, sorumluluk onların. Sıkı denetim altındalar.
Beşiktaş’ta ise hiç ihtiyaç olmadığı halde kulüp 2004’ten bu yana aşırı ölçüde borçlandırılmış. Gelecekteki gelirleri çarçur edilmiş. Bütün bunlarla yönetimin yanlış uygulamaları finanse edilmiş.
Harcayan Başkan, borç kulübün.
Yönetimin yetkisi sonsuz, sorumluluğu ‘Sıfır’. İlgili yetkili kurumlar da görevlerini yerine getirip hesap sormuyor. Sonra Başkan’ın babası, “Başkan alacağını niye hibe etsin, Türkiye’de kimse kimseye günahını vermiyor” diyebiliyor.
Burada babalar, orada oğullar... Glazer’ın oğlu da bir internet sitesinde, yeşil-sarı kaşkol takanlara “Ahmaklar” demişti. Ne var ki Manchester United’da taraftarın protestosu zaman zaman belden aşağı inse de kimse çıkıp, “Küfüre izin veremem, tribünleri temizleyeceğim” diye polisliğe soyunmuyor. “Dışarı” lafını küfürden saymıyor.
Biz de ise herhalde Türkçe epey değişti. Baksanıza Beşiktaş Başkanı’na göre en büyük küfür “Yeter” sözcüğü... Zaten kendisinin küfürle bir garip ilişkisi var. Beşiktaş Başkanı olarak alenen küfür ettiği görüntülerle sabit. Üstelik kendisine en ağır hakaretleri yapanları yönetim kurulu üyelikleriyle ve yüksek maaşlı profesyonel yöneticilikle ödüllendirdi.
Demirören bir istisna değil. Genellikle kulüp yöneticilerinin küfürle hastalıklı bir ilişkisi var. Kendileri bol bol küfürlü konuşurlar. Kadını aşağılayan cinsiyetçi futbol kültürüne ses çıkarmazlar, hatta bu kültürü sürekli körüklerler. Kendi beceriksizliklerini kapatmak için rakip takım ve taraftarı kışkırtıcı, küçümsemeyici laflar ederler... Sonra taraftarın protestosu kendilerine dokunduğunda ahlak zabıtası havalarında küfüre karşı çıkarlar. Protestoları küfüre bağlayıp “Küfürle gitmem” diye pişkinliklerine kılıf ararlar.

Gülünüz güldürünüz
Her şey bir yana bir kulübü büyük yapan iki büyük güç var: Tarihi ve taraftarı... Milyarlar dökseniz bunları yaratmazsınız... Beşiktaş’ın koca koca Yönetim Kurulu Başkanı, Divan Kurulu Başkanı, vesaire başkanı falan var. Ama hepsi, 13 Ocak 1910’da Beşiktaş’ın ilk tescil edilen spor kulübü olduğunu atladı. Kongre hesapları içinde bu çok önemli yüzüncü yılı unuttu. Tarihini unutanların o kulübü temsil etmeye hakkı yok.
Gelelim taraftara... Taraftarın kulübü üzerindeki söz hakkını kullanmasını engellerseniz meşruiyetinizi kaybedersiniz. United taraftarı “Glazer Out”, Beşiktaş taraftarı “Yeter” protestolarıyla aslında kulüp içi demokrasi kavgası veriyor bir yandan... Sonra çıkıp Beşiktaş Yönetim Kurulu sözcüsü, “Yeter sloganlarını tribün mizahının parçası sayıyor, gülüyoruz” diyor.
Vallahi biz buna değil ama 6 milyon dolar değer biçildikten sonra uyduruk ‘çürük raporu’ ile sözleşmesi askıya alınmaya çalışılan ‘Delgado Olayı’na gülüyoruz. Oynamasın diye bir futbolcuya ilk altı ay için 1.2 milyon avro, ikinci altı ay için de 1.2 milyon avro veriliyor. Herhalde böyle bir şey futbol tarihinde ilk kez oluyor...
Gülüyoruz ağlanacak halimize....

İbrahim Altınsay
__________________
Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.





Gökhan
Gokhan Ofline   Alıntı ile Cevapla