Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21-05-2010, 09:45   #1
gozde_
Dişi Kartal
 
gozde_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
F.Bahçe neden sevilmiyor?

Halkın takımından antipati krallığına...

Bursaspor’un şampiyonluğu gösterdi ki F.Bahçe taraflı-tarafsız halkın kalbinden uzaklaşıyor. Peki neden F.Bahçe bu kadar sevilmiyor?

Geçen ay spor basınının pek de ilgi göstermediği bir haberi Hürriyet Gazetesi yayınladı. A&G araştırma şirketinin yaptığı ‘taraftar anketi’nde en ilginç madde ise ‘en hoşlanmadığınız takım hangisi’ydi . Cevap mı? Türkiye’nin en sevilmeyen takımı yüzde 68.5 ile F.Bahçe, yani sarı-lacivert renklere gönül verenler dışındaki her futbolsever. Bir ay sonra Bursa şampiyon oluyor ve ülke bayram yerine dönüyordu. Yani bir zamanlar F.Bahçe’nin şampiyonluklarının yurdun dört köşesinde kutlanması gibi...

G.Saray ve Beşiktaş taraftarı ezeli rakipleri yerine Bursaspor’un şampiyonluğuna sevindiler. Evet, doğru..

Anadolu kulüplerinin taraftarları Bursaspor’u kendi takımlarıyla özdeşleştirdi. Evet, doğru..

Bazı F.Bahçeliler ise şunu diyor; “F.Bahçe sadece futbolda değil basketbol, voleybol, boks, atletizm, yüzme, kürek gibi her branşta şampiyon veya şampiyonluğun en büyük adayı o yüzden sevilmiyor...”

Fakat bu görüşler yeterli değil ve bunların arkasında yatan bambaşka F.Bahçe antipatisi var.

1- Aziz Yıldırım ve söylemleri

Aziz Yıldırım, başarılı mıdır? Evet! Aziz Yıldırım’la birlikte başlayan tesisleşme, kurumsallaşma, maddi büyüme ve sportif başarılar... Bunlar, diğer kulüp yöneticilerinin örnek alması gereken faktörler. Öte yandan Aziz Yıldırım’ın söylemleri nefret tohumlarını saçan etkenlerin başında geliyor. “G.Saray’ın UEFA kupası tesadüftür”, “Futbolun sadece sahada kazanılmadığını öğrendim”, “F.Bahçe tektir, diğer 17 takıma karşı mücadele ediyor”, “Bir gün herkes F.Bahçeli olacak” ve “Herkes bize düşman” gibi daha birçok açıklama F.Bahçe’yi daha da karşı tarafa itti. “F.Bahçe, halkın takımıdır” geleneği değişerek kulüp sadece sarı-lacivert taraftarın takımı haline getirildi.

2- Futbol takımı kendi taraftarından bile izole edildi...

Kupa maçı öncesi F. Bahçe, D.Bakır Havalimanı’na indiğinde takımını görmek isteyen binlerce taraftarı ve futbolseverden kaçırılıyordu. Tellerin arkasındaki bir baba ise kucağındaki 6 yaşındaki oğluyla birlikte ağlarken beddua ediyordu; “Oğlumu 200 km. öteden sadece Alex’i görmesi için getirdim. 28 senedir kupa alamıyoruz. Bir 28 sene daha almayalım”... Bu serzeniş kimeydi ve bir ilk miydi? Tabii ki ilk değildi... Yurtdışı hazırlık programlarında veya sezon açılışlarındaki taraftarla kucaklaşma yıllardır sağlanamıyor. Adeta futbolcular birer tarihi eser gibi hem halktan hem de kendi taraftarından saklanıyor. Dereağzı’ndaki idmanlar bile taraftar desteğiyle yapılırken basının bile içeri alınmadığı Samandıra’ya geçilmesi takımı sevgiden izole etmiş durumda...

3- Acımasız basın dışarı

Aziz Yıldırım, kulübün kendi görsel ve yazılı medyasını kurarken bir devrim yaptı. Fakat bu devrim ulusal basınla ortak çalışmayarak hatta ulusal basını dışlayarak faaliyet gösterdi. Hiçbir F.Bahçe muhabiri yoktur ki başkanın hışmına uğramasın. Takımla ilgili ulusal basında çıkan son röportaj Tayfun Bayındır’ın 8 ay önce yaptığı Lugano röportajıydı. Kavgacı Lugano bir anda G.Saray maçındaki olaylardan dolayı tüm futbol severlerden ve rakiplerinden özür dileyerek herkesin gözüne girdi. Ama bu tekti. Halkın sevgilisi, genç neslin idolü olacak Türk futbolculara ise sürekli konuşma yasağı getirildi.

4 - Antipatik teknik adamlar ve futbolcular

ZIco hariç Daum, Aragones, Lorant ve diğer teknik direktörlerin antipatik tavır ve sözleri F.Bahçe’nin kendi taraftarını bile çileden çıkardı. Buna eklenen Güiza, Kezman, Colin Kazım, Volkan Demirel, Bilica, Maldonado ve daha birçok futbolcu hiçbir zaman ne içeride ne de deplasmanda sevildi...

5- Efsane futbolcu çıkaramadı...

F.Bahçe marşında “Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler” diye bir satır vardır. Bu futbolcular Türk halkının sevgilisiydi. Fanatik bir G.Saraylı bile Can Bartu’yu görünce elini öpmek istiyor. Kulüp Rıdvan, Oğuz, Aykut gibi efsanelerden sonra 2000’li yıllarda taraflı tarafsız herkesin gönlünü kazanacak tek bir yıldız yaratamadı. Biraz Tuncay, az da Semih ortaya çıkarken kulüp kendi çocuklarını elleriyle yok etti...

6- Kalplerden cüzdana bir aşk hikâyesi...

Türkiye’nin en zengin, Avrupa’nın maddi yönden en büyük 20 kulübünden biri F.Bahçe.. Bu maddi üstünlüğe ulaşmak ise büyük başarı... F.Bahçe bu başarıya taraftarı sayesinde geldi. Sonra taraftarın kalbi unutuldu, cicili bicili formalar satın alması için taraftarın cebine bakıldı. Bu maddi büyüklük diğer kulüpleri kıskandırsa da parayı hep göze sokmak, “Param var istediğimi alırım, istediğimi yaparım” demekse hiç sevilmedi. Türkiye’de zenginlik mütevazilikle birleştiğinde takdir görür. Yoksa, nice toprak ağasının mahalle arasında domates sattığını söylemeye gerek yok. Ve basın toplantılarında hâlâ “F.Bahçe milyonlarca dolarlık bir kulüptür” demek yakışık almıyor.

Sonuç olarak F.Bahçe sevilmiyor. Bunda başta Aziz Yıldırım ve uyguladığı politikaların büyük payı olsa da yönetim, kongre üyeleri ve taraftarının da büyük payı var. Bir aile olmak fikrinden yola çıkarak, misafirperver olmayan bir aile kurmak, kendi taraftarıyla bile barışık olmamak, halkla ilişkileri unutmak, sempatikliği bebek gülümsemesi sanmak, medyayı suçlamak ve iyi kullanamamak, halka açılmayı sadece borsada hisse satmak olarak algılamanın sonucu F.Bahçe’nin başarısızlığı Türkiye’nin yüzde 70’ini mutlu ediyor


Murat Nedim

Alındı: Gazetevatan
__________________
"Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz ya da dünyamıza inecek ölüm"
gozde_ Ofline   Alıntı ile Cevapla