Kuralar çekildiği zaman Helsinki’nin güçlü bir rakip olduğunu söyleyenlere sinirlenmiş ve “Ayıp yahu, Beşiktaş eğer bu takımı elemeyecekse ne işi var Avrupa kupalarında” demiştim...
Dediğimde de haklı ve ısrarlıyım...
PAOK gibi, Young Boys gibi, Karpaty gibi gibi takımları eleyemiyorsanız ne işiniz var sizin Avrupa’da...
Büyük takımız diyorsanız, büyük olacaksanız, büyük düşüneceksiniz...
Başkan Demirören, bu sezon büyük hedefler peşinde olduğunu Guti ve Quaresma transferleri ile gösterdi...
Helsinki ve ondan önce oynanan iki maçtaki takımlar da Beşiktaş için rakip değildi... Nitekim öyle de oldu.
Şimdi gruplara kaldı.
Asıl savaş bundan sonra başlıyor.
Guti ve Quaresma’yı tartışmaya gerek var mı?..
Ancak diğer oyuncuların bu yıldızlara ayak uydurması lazım.
Quaresma’nın attığı golü ayakta alkışladık...
Zira Guti’yi de...
Ancak Ferrari’yi, İsmail’i, Ekrem’i ve Bobo’yu tutuk gördük... Ernst ve Hilbert’i ise çalışkan... Ancak söylemeden geçemeyeceğim, Hilbert ayarında Türkiye’de yüzlerce futbolcu varken yabancı kontenjanını onunla doldurmak hata.
Cenk ise Rüştü’ye de, Hakan’a da meydan okur, kaleyi de kolay kolay bırakmaz. Bir notum Necip’e: Bak koçum; Aurelio’lar, Ernst’ler, Tabata’lar gelip geçici. Bu takımın gururu sen olacaksın... Çalış, sakın pes etme... Seni avuçlarımız patlayana kadar alkışlamak istiyoruz.
Bundan sonra ne olur derseniz...
Ben umutlu olmak istiyorum...
Eğer Schuster, her maça farklı bir kadro çıkarmaz, macera aramazsa gruplardan da bu takım çıkar.
Halis GÜLER
__________________ İstanbul |