'Geçtiğimiz pazar günü telefonum hiç durmadı. Uzun süreden bu yana görmediğim dostlarla beraberdim ve ben buna rağmen saatlerce telefon kulağımdaydı. Dostlar, sürekli çalan ve benim uzun uzun konuşmamdan rahatsız oldular. Gelen telefonların hemen hemen hepsi Beşiktaş üzerineydi. İşin ilginç yanı arayanlardan bazıları Beşiktaşlı futbolculardı...' Kartalhaber.com yazarı Erce Kaftan yazdı;
Şimdi ne yapılmalı?
Geçtiğimiz pazar günü telefonum hiç durmadı. Uzun süreden bu yana görmediğim dostlarla beraberdim ve ben buna rağmen saatlerce telefon kulağımdaydı. Dostlar, sürekli çalan ve benim uzun uzun konuşmamdan rahatsız oldular. Gelen telefonların hemen hemen hepsi Beşiktaş üzerineydi. İşin ilginç yanı arayanlardan bazıları Beşiktaşlı futbolculardı.. İlginç yanı diyorum çünkü ikisiyle bugüne kadar hep telefonda konuştuk. Hani bir yerde karşılaşsak selam vermese "Neden selam vermiyorsun kardeş?" bile diyemeyeceğim.
Beşiktaş'ta durum kötü... Yöneticiler üzgün, futbolcular belki herkesten daha fazla üzgün. Taraftar ise yenilgiden daha fazla maçtan sonra çıkan olaylara kahrolmuş durumda. Yöneticisi, futbolcusu ve taraftarla konuştuktan sonra pazartesi ve salı günü durum değerlendirmesi yapmaya çalıştım. Hep şu soruyu sordum kendime; "Yönetici,
futbolcu veya taraftar olsaydım ne gibi tepki vermem gerekirdi?"
Doğrusu Beşiktaş-Sivasspor maçını izlerken izlerken futbolcuları ayıplamıştım. Her ne olursa olsun Beşiktaş'ı bu kadar bu kadar kötü temsil etmemelilerdi. Ama şu da vardı sorumluluk almak cesaret işiydi. "Neden kendinize güvenmiyorsunuz?" soruma
takımın genç oyuncularından biri sihirli soruyu bana sordu; "Allah aşkına benim yaşımda ne yapıyordun?" O Beşiktaş'ın genç yıldızıydı. Türkiye'nin tanıdığı isimdi. Kısaca yolda yürürken imza dağıtan genç arkadaşa "Nasıl yani" derken ben zaman kazanıyordum. Ne mi yapıyordum? Ben onun yaşında öğrenciydim. Futbol maçlarına gitmek için sabahın kör saatlerinde stadın kapısında yerimizi alıyorduk. Onun yaşında mıydım yoksa daha mı büyüktüm hatırlayamıyorum ama Akaretler yokuşunda o dönem Beşiktaş'ın yıldızı Feyyaz'ı görmüştüm. Çok heyecanlanmıştım, Okula gittiğimde arkadaşlarıma anlatmıştım; "Düşünebiliyor musun Feyyaz Uçar'ın yanından geçtim". O olaydan sonra Rıdvan'ı görmüştük Ortaköy'de. yanımdaki arkadaşımın kan şekeri düşmüştü. Ben ve arkadaşlarım o yaşlarda ünlü bir futbolcuyu yakından görmenin gururunu yaşarken o genç arkadaş Türkiye'nin en önemli takımlarından birinde top koşturuyordu. Bu yazdıklarıma şöyle bir karşılık verebilirsiniz; "Peki ya, Emre Belözoğlu, Nihat veya Arda genç yaşta nasıl bu kadar başarılı olmdular, kendilerini kanıtladılar" Bu soruya benim cevabım, "Beşiktaşlı genç futbolculardan hiç biri Emre, Nihat ve Arda gibi yetenekli değil.Evet değil ama çok gençler ve geleceğin oyuncuları... Nihat formayı giydiği ilk günlerde Şifo Mehmet ve Ertuğrul ona güven aşılıyordu. Emre 16 yaşında ilk sahaya çıkarken Hagi onunla uzun uzun konuşmuş ve Emre'nin ayakkabılarını bağlamıştı. Takımda sadece bir Sergen olsa o bile yeterdi.
Bu yazııyı yazmadan önce Beşiktaşlı futbolcuların kaç yaşında olduklarını bir yere not ettim. Serdar ve Mehmet Sedef 19, Burak, Bobo ve Gökhan Güleç 21,
Ýbrahim Akın 22... Ve işin ilginç tarafı bu oyuncuların hepsi de Beşiktaş'ın en önemli silahları olarak gösterilmeleri.
Ben genç futbolculara her zaman sempati ile bakanlardanım. Dünya futbolunda artık
13-14 yaşında çok önemli transferlerin yapıldığını da gözlemliyorum ama bu
kadar genç arakadaşın aynýıanda Beşiktaş'ı başarıya taşıyacağına inanmanın hayal perestlik olduğunu da biliyorum. Bir sene önce İnönü Stadı'nın önünden geçerken heyecanlanan birçok gencin Beşiktaş forması giymesi tabii çok güzel ama hepsini aynı anda arenaya sürmek de o kadar da akıl dışı bir uygulamadır. Maalesef o gençler şimdi o yükün altında ezilme tehlikesiyle karşı karşıya. Unutmamak lazım 23 Nisan törenlerinde Millet Meclisi'nde temsili oturan çocuğun yaşı da 21'di. Yani meclisimize göre Beşiktaşlı birçok futbolcu daha çocuk...
Şu durumda ne yapılabilir? Keşke bu geçiş dönemi yavaş yavaş sindirilerek yapılsaydı. Ama keşkeler zamanı geri getiremiyor.
Tigana'nın Beşiktaş'taki hatası kendisini Arsenal'i çalıştıran Wenger edasıyla takımı yönetmeye kalkmasıdır. Sanki 10 yıl bu takımın başında kalacak gibi futbolcularıyla hiç diyaloğa girmiyor ve basına top yekün saldırıya geçti. Futbolcularını kaybedilen puanlarda suçlu ilan etti. Tigana istediği kadar suçlu olsa bile gönderilmeli mi? Bence hayır... Ne dersiniz deyin Fransız teknik adam geleecğe yatırım yaptı. En azından sezon sonuna kadar takımın başında kalmalı. Eğer giderse yerine büyük ihtimalle Mustafa Denizli gelecek. Denizii çalıştırdığı takımlarda bol transferler yaparak başarıya ulaştı. Denizli'nin göreve geldiği andan itibaren transfer isteyecek.
İşin en kötüsü aslında bu gençlere destek vermesi gerekenlerin kendi çıkarları için kampanyalar yaparak şu aşamada bir fırsatını bulup camiaya zarar vermek istemeleri. Özellikle birkaç grubun Beşiktaş'ın Fenerbahçe'ye yenilmesi için kampanlyaya bayrak açması affedilir bir davranış değil. Bu kişilere bakarsınız onlardaki Beşiktaşlılık ruhu kimsede yok. Bir zamanlar Beşiktaş başkanlarını küfürle kovanlar bugünlerde yönetimde yer almak için yine pazarlıklarla koltuk kapmanın peşine düşmüş olması çok acı. Başkan Demirören en doğrusunu yaparak bu kişilerin yeniden kulübe sızmalarını engelledi. Onlar da ilginç ve kendilerinin sonunu hazırlayan kampanyaya başladılar. Ben bu filmi daha önce görmüştüm. Ümit ediyorum bu sefer sonu daha değişik olacak. Çünkü taraftar artık oyuna gelmez. Fenerbahçe maçı Beşiktaş için sezonun en önemli maçlarıdır. Ben gerçek Beşiktaşlı taraftarların bu hafta takımlarına sahip çıkacağına inanıyorum. Daha doğrusu sahip çıkmak zorunda. Fenerbahçe'ye yenilse bile! Çünkü Beşiktaş'ın bugün huzura ihtiyacı var.