Konu: Efes
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15-11-2006, 21:10   #3
OnuR
 
OnuR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeni Artemision:

Herostratos adlı bir şöhret düşkünü Büyük İskender’in doğduğu yılda M.Ö. 356’da tapınağı ateşe vermiştir. Ahşap çatı kısmı böylece yanmıştır. İskender M.Ö. 334 yılında Persler’in üzerine yürümeden önce Artemision’un yıkıntısının ortasında kurban sunmuş ve tapınağı tekrar inşa ettirmek istediğini belirtmiştir. Strabon’a göre Ephesoslular, onun bu önerisine övgü dolu sözlerle karşı çıkmışlar; “ bir tanrının tapınağını inşa ettirmek bir tanrıya yakışmazdı”. Bunun üzerine Ephesos halkı Artemision’un yeniden eski plana göre inşaasına karar vermiştir. Yeni yapının eskisine göre en önemli ayrıcalıklarından biri 2,68 m. yüksekliğinde 13 basamaklı bir podium üzerinde yer almasıdır. Tabanının bataklık oluşu böyle yüksek bir kaidenin yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Bu konuda mimar herhalde Pytheos’un Maussoleion yapısından etkilenmiş olmalıdır. Ayrıca yeni Artemision’da bir opithodomosun bulunduğunu varsayarsak, bu eleman da Pytheos’un etkisini ortaya koyacaktır. Sutunların ölçü ve oranları da Priene’deki Athena Tapınağı’nın sütunlarına uymaktadır. Plinius yeni Artemision’daki sutunların 60 ayak, 17,65 m. boyunda olduğunu belirtmektedir ki bu, sütun alt çapının 9,6 katı idi. Böylece bunlar Arkaik Artemision’un sütunlarından daha dolgun ve daha basıktırlar.

Her ne kadar sutun kaideleri Arkaik örneklerinin kopyaları iseler de yeni columna caelataların üzerindeki kabartmaların stili Klasik dönem sanatındaki en son eğilimleri göstermektedir. Tapınağın üst yapısı Arkaik Dönem yapısındakinin bir benzeridir. Ancak yeni tapınağın simasında aslan başlı çörtenler dışında, figürlü kabartmaların yerine sadece anthemion bezemeleri görülmektedir. Paralar üzerindeki tasvirlerden anlaşıldığına göre, yeni Artemision’un dar yüzlerinde birer alınlığı vardı ve yapı semerdam şeklinde örtülü idi. Alınlıklar üzerinde ortada birer büyük kapı ile iki yanda büyük birer pencere görülmektedir. Bu boşluklar alınlığın yükünü hafiletmek amacı ile açılmışlardır. Yapı, M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında tamamlanmış durumda idi ve görkemli sütun sıraları etkileyici bir görünüm vermekte idi.

1965 yılında Artemision’da yapılan çalışmalar sunağın varlığını ortaya koymuştur. Sunak plan itibariyle at nalı şeklindedir. Sunağın çevresinde birçok su kanalı bulunmaktadır. Kazılar sırasında 33 cm. yüksekliğinde bir korniş parçası ele geçmiştir. Bu parça yardımı ile 1901 yılında Efes tiyatrosunun yanındaki caddenin mermer kaldırımları arasında bulunan ve halen Viyana Müzesi’nde korunan Berlin-Lansdown-Sciarra tipindeki Amazon kabartmasının Artemision’un sunağına ait olduğu anlaşılmıştır. A. Bammer, tiyatroda ve İsa Bey Camii’nde kullanılmış olan meander motifi ile bezenmiş mermer firizlerin de sunağa ait olduğunu saptamıştır. Bununla birlikte burada yapılan kazılardan bir at heykelinin gövdesi ile daha birçok heykel parçaları da ele geçmiştir. Böylece, sunağın kabartma ve heykellerle süslenmiş olduğu anlaşılmaktadır.

TİCARET AGORASI

Ephesos Kenti’nin Ticaret Agora’sı Hellenistik Dönem’de kurulmuştur. Agoranın İon düzenindeki batı kapısından ele geçen mimari parçalar, Hellenistik Dönem stil özelliği göstermektedirler. Bununla birlikte 110x110 m. ölçüsündeki dört kenarı stoalar ile çevrili agoranın, Augustus ve Neron zamanında yapılan eklerle genişletildiği, ayrıca Karakalla Dönemi’nde de büyük ölçülerde restore edildiği anlaşılmaktadır. Agoranın doğusunu oluşturan Dor düzenindeki iki katlı çift katlı stoa, Neron’un (M.S. 54-68) imparatorluğu zamanında inşa edilmiştir. Pazar yerinin güney doğu kapısı ise M.Ö. 4. ya da 3. yılında yapılmıştır. Yanyana üç kemerli geçit biçimindeki kapının attikasında Latince ve Grekçe yazıt bulunmaktadır. Yazıtlarda Agrippa’nın özgür kıldığı iki kölesi, Mazaeus Mithridates tarafından yapılankapının, Augustus, karısı Livia, o tarihte ölmüş damadı Agrippa ve kızı Julia adına sunulduğu yazılıdır. 2,52 m. yüksekliğindeki attikanın üzerine yazıtlar altın yaldızlı bronz harfler ile yazılmıştı.

Agoranın ortasında bir horologion yani, bir su ve güneş saati ve bunun çevresinde de yüzlerce heykel bulunmakta idi. Bugün bu heykellerin yalnız kaideleri ele geçmiştir.

Agoranın batısında yapılan sondaj mahiyetindeki kazılar çok önemli bilgiler vermektedir. Bu kazı sonucunda burada yaklaşık olarak -0,20 m. k****da oval planlı bir ev ile karşılaşılmıştır. Bu yapı Geometrik Dönem’e (M.Ö. 8. yüzyıl) tarihlenmektedir. Bu tabaka eski Smyrna olarak adlandırılmaktadır. Bunun üzerindeki katman Erken Arkaik Dönem (M.Ö. 6. yüzyıl) yapılarından oluşmakta ve Geç Arkaik Dönem ile sonuçlanmaktadır. Bunun üzerinde ise Geç klasik ve Hellenistik Dönem yapı katları yer almaktadır. Bu veriler agoranın bulunduğu alanın Geometrik Dönem’den Roma Dönemi’ne kadar kesintisiz yerleşime uğradığını göstermektedir.


SERAPİS TAPINAĞI
Tapınak muhtemelen Mısırlı kolonistler tarafından yaptırılmıştır. Ticaret Agorası’nın batı kapısı doğrultusunda, 24 m. genişliğinde ve 160 m. uzunluğunda bir çeşit stoa biçiminde uzantısı bulunmaktadır. Buradan Serapis Tapınağı’na ulaşılmaktadır. Tapınak üç yanı stoalar ile çevrili bir alanın güney kesimine bitişik, çevreye egemen durumda inşa edilmiştir. Cellanın üzeri taş tonozla örtülmüştür ve önünde 8 Korinth tarzı sütunlu bir portiko bulunmaktadır. 29 m. genişliğindeki cellayı örten ağır tonozu taşıyabilmek için duvarlar çok kalın yapılmıştır. Alt çapları 1,5 m., uzunlukları 14 m. olan monolith taşlardan oluşan sütunlar 57 ton ağırlığındadır.

İki kanatlı kapı aralığı 6 m.dir. Yerde yatan üst yapı parçalarındaki derin oyulmuş mimari süsler, Antoninler Dönemi (M.S. 138-192) Barok stil özelliklerini göstermektedir. Yıkıntılar arasında Mısır granitinden yapılmış bir heykel parçasının bulunması, ayrıca ele geçen bir yazıtın da Serapis dinine girmiş olanlara sunulması nedeniyle, anıtsal ölçüleri ile göze çarpan bu yapının bir Serapis Tapınağı olduğu kabul edilmektedir. Hıristiyanlık Dönemi’nde Serapis Tapınağı bir kilise haline dönüştürülmüştür. Günümüzde, tapınağın doğu köşesinde bir baptisteriumun kalıntıları görülmektedir


TİYATRO
Ephesos’un iyi korunmuş yapılarının en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrodur. Yaklaşık 100 yıl önce kazısı yapılan tiyatronun kazı ve onarım çalışmalarına bir proje kapsamında 1993 yılında tekrar başlanmıştır. Ephesos tiyatrosu, Bergama ve Miletos gibi batıya bakışımlı tiyatrolardandır. Bu özelliği, oturduğu arazinin topografik yapısından kaynaklanmaktadır. Arazi, auditoriumun oturabileceği bütün özelliklere sahip olup Bergama Tiyatrosu gibi çok dik olmasa da, oldukça meyilli bir strüktüre sahiptir. Ancak, kuzey ve güney analemma duvarının üst cavealara ulaşabilmesi için yapay bir dolguya gereksinim olmuştur. Çünkü, arazi uçlarda hemen hemen sıfırlanmaktadır. Bundan başka caveada yer yer ana kayanın varlığına dair izler korunagelmiştir. Böylece, auditoriumun orta kesiminde sağlam bir zemin oturduğu kolayca anlaşılmaktadır.

Ephesos Tiyatrosu’nun auditoriumu, az rastlanan bir şekilde üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar ima, media ve summa cavealardır. Auditorium bütünüyle içbükey bir kesite sahiptir. Bu durum, antik kaynaklar tarafından da bildirilmekte olup amaç, akustik ve optik kusurları gidermektir.

Auditoriumda her birim, daha alt gruplara bölünerek sistematik bir şema oluşturulmuştur. Cavea aralarında iki tane diazoma bulunmakta olup bütün auditorium on iki kerkides, yani basamakla on bir cuneus ya da dilime ayrılmıştır. Ima caveadan sonra, media ve summa caveada kerkideslerin miktarı orantılı olarak artmaktadır; ima caveadaki on iki kerkides’e karşılık, media ve summa cavea da yirmi üç kerkides bulunmaktadır. Tiyatro kendi bünyesi içinde sadece auditoriumda bulunan elli beş bölüme ayrılmıştır. Böyle bir sistemin bir anda yerleşmiş olması beklenmese de tiyatronun, dönemler boyunca yeni isteklere karşılık verecek bir mimari gelişme izlemiş olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ephesos Tiyatrosu’nda Hellenistik Dönem özelliği gösteren bu kaplama yöntemi, tiyatronun daha sonraki kullanımlarında da orijinale sadık kalınarak devam etmiştir. Bunula beraber bu kaplama bloklarına in-situ olarak rastlanılmamıştır. Böyle bir sistemin olabileceği, sadece kazı sırasında ele geçirilen kaplama bloklarının parçalarından sanılmaktadır.

Tiyatroda önceden beri bilinen kuzey analemma duvarı üzerinde yer alan bir yazıt önemli bilgiler vermektedir. Bu yazıt yardımıyla, Roma Dönemi’nde auditorium üzerinde bir velum, yani çadır bezinden yapılmış bir güneşlik bulunduğu öğrenilmektedir.

Geç dönemde summa caveanın oturduğu yamacın üzerine bir Bizans kalesinin inşa edildiğine dair önemli kalıntılar bulunmaktadır.

Hellenistik Dönem’de yapımına başlanan tiyatronun sahne binası, ilk dönemlerde Priene ve Assos tiyatrolarının sahne binasına (scenae) benzeyen basit bir yapıya sahiptir. Bu dönemde sahne binası auditoriumdan bağımsız olarak orkestra dairesine neredeyse teğet olacak biçimde batıya doğru inşa edilmiştir. Roma Dönemi’nde ise yapı, yeni gereksinmelere cevap verecek şekilde tekrar ele alınmıştır. Ancak tiyatro’da Roma Dönemi’ne ait iki farklı inşaat evresi bulunmaktadır. Böylece ince uzun bir yapı gösteren Hellenistik sahne binası, önden ve arkadan yapılan eklemelerle daha geniş bir form kazanmıştır.

Orkestra Hellenistik Dönem’de atnalı biçiminde bir plana sahiptir. Orkestranın tabanı ise ince taneli sıkıştırılmış bir toprak katı ile örtülüdür. Roma Dönemi’nde ise orkestra at nalı şeklini yitirerek yarım daire biçimini almıştır.
__________________




Besiktas JK






.
OnuR Ofline   Alıntı ile Cevapla