Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23-01-2007, 09:00   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

T.C. YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI

ESAS :1996/5334
KARAR :1996/5952
KONU :Ayıplı mal

Taraflar arasındaki 4077 Sayılı tüketicin korunması yasasına aykırılık davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddinde yönelik olarak verilen hükmüm süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.

KARAR
Davacı, 18.9.1995 tarihinde beden eğitimi derslerinde kullanmak üzere oğluna davalının Siperko marka 44 numaralı ayakkabı satın aldığını, hemen iki gün sonra 20.9.1995 tarihinde beden eğitimi dersinde ayakkabının altından açıldığını, davalıya götürüldüğünde, davalının yenisi ile değiştirmeyip altını yapıştırıp iade ettiğini, fakat yeniden söküldüğünü, davalıya yine müracaat etmesi üzerine bu defa altının dikişle tutturulduğunu buna rağmen yeniden sökülüp parçalandığını, yenisinin verilmesi veya bedelinin iadesi için davalıya başvurulduğunda kovulduğundu, Çankırı Sanayi ve Ticaret Müdürlüğüne 10.11.1995 tarihinde yaptığı girişim sonucunda Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından ayakkabının aynı marka ve kalitede yenisi ile değiştirilmesine karar verildiğini davalının bu karara da uymadığını öne sürerek ayakkabının aynı model ve kalitede yenisi ile değiştirilmesini istemiştir. Davalı, ayakkabıyı kendisinin davacıya sattığını iki defa tamir ettiğini savunmuş, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddinde karar verilmiştir, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-8.3.1995 tarihli resmi gazetede yayınlanan ve 8.9.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde “bu kanunun amacı, ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, Zaralarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” sözlerine yer verildikten hemen sonra “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde “bu kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü hukuki işlemi kapsar” denilerek anılan yasanın kapsamı belirlenmiş, 3. maddesinde de “bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişiye tüketici “Kamu Kurum ve Kuruluşları da dahil olmak üzere tüketiciye mal ve hizmet sunan gerçek veya tüzel kişiye de satıcı” tanımlaması yapılmış “ayıplı mal ve hizmetler” başlıklı 4. maddesinde ise “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik veya niceliğe aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değeri veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak açıkça kabul edilmiştir. Yine satılan malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde; tüketici, malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirimi veya ücretsiz tamirini talep edebilir. Tüketici bu taleplerden herhangi birisini tercihte serbesttir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirtmekle yükümlüdür….” Hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca “tüketici mahkemeleri” başlıklı 23. maddede “bu konunun uygulanması ile ilgili olarak çıkarılacak her türlü ihtilaflara Tüketici Mahkemesinde bakılır. Tüketici Mahkemelerinin Yargı Çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak davalar her türlü resim ve harçtan muaftır. Tüketici Mahkemelerinde görülecek davalar HUMK.nun yedinci babı, dördüncü faslı hükümlerine göre yürütülür” şeklinde görev belirlemesi de düzenlenmiştir. Aynı yasanın geçici 1. maddesi hükmü uyarınca Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu 22.6.1995 gün ve 437 sayılı kararı ile, Tüketici Mahkemeleri kuruluncaya kadar, Tüketici Mahkemelerinin görevine giren işlere bakacak Mahkemeleri tespit etmiş ve Adli Teşkilata duyurmuştur. Somut olay; değerlendirildiğinde az yukarda açıklanan yasa maddelerinin kapsamı içinde düşünülmesi gereken tüketici davacı ile davalı satıcı arasında ayıplı mal satımından kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunduğunun kabulü kaçınılmazdır. Taraflar arasındaki satış ilişkisinin yasanın yürürlüğe girmesinden sonra kurulmuş olması nedeniyle uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Hükümleri çerçevesinde çözümleneceği çok açıktır. Hal böyle sözü edilen yasanın 23. maddesi uyarınca davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekir. Görev sorunu Mahkemece doğrudan gözetilmelidir. Çankırı ilinde henüz Tüketici Mahkemesi kurulmadığı için Tüketici Mahkemesi görevi de Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca Çankırı Asliye Hukuk Mahkemesine tevdi edilmiştir. O nedenle Mahkemece bir ara kararı alınarak Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davanın yürütülmesine karar verilmelidir.
2- Tüketici tarafından açılan bu dava her türlü harç ve resimden dolayısıyla Yargı harcından muaf olduğu halde harç alınması da isabetsizdir.
3- 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22/4 maddesinde “Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin vereceği kararlar Tüketici Mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilir” hükmüyle hakem heyetlerinin alacağı kararların taraflar yönünden kuvvetli bir delil oluşturacağının amaçlandığında kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Davacının müracaat ettiği Çankırı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti taraflar arasındaki soruna ilişkin olarak “Ayakkabının 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4/2 maddesine göre değiştirilerek aynı marka ve kalitede yenisi ile değiştirilmesine” karar vermiştir. Davacı davasında bu karara delil olarak dayanmıştır. Oysa davalı davaya usulüne uygun olarak cevap vermediği gibi, davacının dayandığı bu delili hüküm ve kuvvetten düşürecek güçte başka bir delil sunmamış, dahası Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararı ve eki belgeler kendisine okunduğunda bir diyeceğinin olmadığını da açıkça beyan etmiştir. Bu durumda davacının davasını ispatladığı kabul edilmelidir. Mahkemece davada dayanılan maddi olgulara uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamakta ve delillerin taktirinde hataya düşülerek davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir. Öte yandan Tüketici Sorunları Hakem Heyet Kararının gerçek dayanağını teşkil eden raportör Ömer Erik tarafından 27.11.1995 tarihinde düzenlenen rapor ile Mahkemece görevlendirilen bilirkişi görüşleri arasında çok açık çelişki giderilmeksizin sonuca kavuşturulması kabul şekli bakımından bozma nedenidir. SOONUÇ: Yukarıda 1,2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle mahkeme kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 11.6.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.



T.C. YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI

ESAS :1996/8477
KARAR :1997/3196
KONU :Ayıplı mal

Tafralar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerde dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişi. Belli günde davacı vekili Av. Ahmet Kılıçoğlu ile davalı vekili Av. Zeki Beyter’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.


KARAR
Davacı vekili, taraflar arasında imzalana 31.1.1995 tarihli sözleşmeye göre davalının 586.000 kg Granola, 9000 kg İlana, 3250 kg Sandra türü tohumluk patatesi Mersin Limanında teslim etmeyi üstlendiğini, satış bedelinin akreditif açılmak suretiyle ödendiğini, davalı tarafından gönderilen patateslerin 13.3.1995 tarihinde Mersin Limanına geldiğini, Mersin Zirai Karantina Müdürlüğünce yapılan kontrolde 586 ton Granola patateslerinde PS bakteriyel hastalığı saptandığını, bu nedenle Türkiye’ye girişine izin verilmediğini, diğer patateslerde hastalığa rastlanmadığından teslim alındığını, davalının iade edilen patateslerde hastalık bulunmadığını, 259.76.20. DM. Bedelle başkalarına satıldığını bildirerek 249.660.90 DM. Gönderdiğini, müvekkiline 412.426 DM. Daha ödemesini gerektiğini ileri sürerek bu miktarın yasal faizle birlikte aynen, mümkün olmaması halinde fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası olarak ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, sözleşmenin Ankara’da imzalandığını, müvekkilinin ticari ikametgahının Almanya’da Hamburg şehri olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, patateslerin C+F olarak satıldığını, Mersin Limanının teslim yeri değil, varma limanı olduğunu, bu satış şeklinde satıcının malı yükleme limanında gemiye yüklenmesinden sonra malın alıcıya teslim edildiğinin kabulü gerektiğini, bu andan sonra malda meydana gelecek her türlü hasar ve tüm rizikoların alıcı tarafa geçtiğini, tohumların daha sonra Almanya ve Fransa’da Devlet Enstitülerinde yapılan testlerde hastalık bulunmadığının saptandığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve toplanan deliller göre dava konusu patateslerin sözleşmenin 10. maddesi uyarınca T.C Tarım ve Köy İşleri Bankalığınca istenen tüm sıhhi şartları taşıyacağı, sözleşmede belirtilen hastalık ve mikroptan arındırılmış olması gerektiği, Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu gereğince yapılan kontrolde patateslerde Türkiye’ye ithalini engelleyen PS. Hastalığının tespit edildiği, sözleşmede ve 6968 Sayılı Kanunun 10. maddesine göre Türkiye’de yapılan incelemeye itibar edilmesi gerektiğini, ayıplı malların davalı tarafça geri alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki satış sözleşmesinde satışa konu olan malların fiyatı C+F Mersin Limanı olarak belirlenmiş, malların T.C. Ziraat ve Köy İşleri Bakanlığının Fito-Saniter şartlarına uygun olacağı belirtilmiştir. Gönderilen mallardan Granola tipi patates tohumlarının ayıplı olduğu Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü raporu ve İçel Karantina Müdürlüğünün 22.3.1995 tarihli yazısından anlaşılmaktadır. Bu nedenle iade edilen malların önceden ödenilen bedelinin davacıya iade edilmesi gerekmektedir. Davacı bu bedelin tahsilini talep ettiğine göre uyuşmazlık bir miktar para borcuna ilişkin bulunduğundan HUMK. nun 10 ve B.K.nun 73. maddesi uyarınca davacı alacaklının ikamet ettiği Ankara Mahkemeleri yetkilidir. Mahkemece yetki itirazının reddine, sözleşme uyarınca ayıplı malın iade edilmeyen bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesine bir isabetsizlik bulunmamaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir olunan 9.000.000 TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 27.3.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.



T.C. YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI

ESAS :1998/6654
KARAR :1998/8835
KONU :Ayıplı mal-garanti

Taraflar arsındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı ve vekili avukat Zeynep Çamcı gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.


KARAR
Davacı, davalıdan satın aldığı otomobilin arızalarının giderilmemesi üzerine yenisi ile değiştirilmesini istediğini, davalının bu haklı talebini kabul etmediğini, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararına da uymadığını öne sürerek aracın yenisi ile değiştirilmesine ve fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla aracı kullanamamaktan doğan 250.000.000 TL. maddi zararının en yüksek reeskont faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı,davacının onarım yönünde tercih hakkını kullandığını, artık yenisi ile değiştirilmesini isteyemeyeceğini, olayda aynı arızanın 2 den fazla veya farklı arızanın 4 den fazla ortaya çıkması ve aracı kullanamamasının süreklilik kazanması koşulunun da gerçekleşmediğini, ufak tefek arızaların bertaraf ederek yeni araç istemesinin hakkın kötüye kullanımı sayılacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya konu otomobilin 6.2.1996 tarihinde davacıya teslim edildiği, satım ilişkisinin 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunduğu, satım konusunun garanti belgeli bir mal olduğu, garanti süresi içerisinde arızalandığı, davacının onarım tercih hakkını kullanarak onarımın yapılması için davalının yetkili servisine başvurduğu iddia savunma ve toplanan delillerden anlaşılmıştır. Esasen yanlar arasında bu konulara ilişkin davada çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık seçim hakkını onarı yönünde kullanan tüketicinin bundan dönerek yenisi ile değiştirme hakkını kullanıp kullanılamayacağını, kullanabilecek idiyse kullanabilme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konularında toplanmaktadır.
4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinde ayıplı mal tanımı yapıldıktan sonra, malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde tüketicinin süresinde ayıbı ihbar etmek suretiyle satıcıdan malın yenisi ile değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelinden indirimini ya da ücretsiz tamirini isteyebileceği hükmüne bağlanmıştır. Tüketici bu haklardan istediği birini seçmekte hürdür. Satıcı tüketicinin bu konudaki talebini yerine getirmekle yükümlüdür. Kural olarak belirtilen seçimlilik haklarından birini kullanan tüketici sonradan bundan dönerek diğer seçimlilik haklarından birisini kullanamaz. Kural böyle olmakla birlikte anılan yasanın 13. maddesiyle “garanti belgeli mallar” yönünden tercih hakkını onarım yönünde kullanan tüketiciye malın yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkı, belirli koşulların gerçekleşmesi durumunda ayrıca verilmiştir.
Yasanın 13. maddesi hükümleri ile yine yasanın verdiği yetkiye dayalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yayımlanan “Garanti Belgesi ile Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunun Uygulama Esaslarına Dair Tebliğ(TRKGM-95/116-117) hükümlerine göre satıcı, malın garanti süresi içinde gerek malzeme ve işçilik, gerekse montaj hatalarından dolayı arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin, malın onarım için teslim edildiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde tamir etmekle yükümlüdür. Satıcı, bu yükümlülüğünü süresi içinde gereği gibi yerine getirmez veya tamir süresini uzatır veyahut ta onarım yapılmakla birlikte aynı arızanın ikiden fazla veya farklı türden arızaların dörtten fazla ortaya çıkması ve malı kullanmamanın süreklilik kazanması ya da malın onarımının mümkün olmadığı tespit edilmesi hallerinde tüketici başlangıçta onarım hakkını kullanmış olsa bile yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkı doğar.
Yeri gelmiş iken hemen belirtelim ki, tüketicinin genel tercih haklarından birini ya da 13. maddeden kaynaklanan yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkını kullanabilmesi, satın aldığı malın iadesi ön koşuluna bağlanmamıştır. Yasadaki(…tüketici malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde firmaya geri vererek…) sözleri alıcının iade borcuna işaret eden, ayıp ihbarı için gerekli süreyi belirleyen bir düzenleme olarak değerlendirilmelidir. Aksine bir düşünce, Borçlar Kanunu hükümlerine tabi bir alıcı için öngörülmeyen bu nitelikteki ağır bir koşulun, amacı tüketiciyi korumak ve kollamak olan Tüketicin Korunması Hakkındaki Kanunla geliştirilmiş olduğu kabul etmek olur.bununda benimsenmesi mümkün değildir. Tüketicinin iade borcu Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca, satıcının borcu ile aynı anda ve karşılıklı olarak yerine getirilecektir.
Somut olayda: Davacı tüketicinin satın aldığı motordan sesler geldiğini, vites değişikliğinde sarsıntı ve titremelerin olduğunu aracın kendisine teslimi tarihinden itibaren 15 gün içerisinde öğrendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı, 15 günlük süre içinde ayıbı tespit ile yetinip, ayıbı satıcı firmaya ihbar ederek aracın yenisi ile değiştirilmesini isteyebilecekken aracın onarımına izin vermekle ve süresinde de ihbar yapmamakla garanti kapsamında tercih hakkını onarım yönünde kullanmış olduğunu kabulü gerekir. Öyle ise yasanın amacına uygun olarak davacının bu halde aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkının doğup doğmadığını irdelemesi gerekir.
Davacı aracı sarsında ve ses şikayeti ile ilk defa davalı satıcı servisine 26.2.1996 tarihinde teslim etmiş serviste bir kısım parça değişikliği yapılmış parçalarla ilgili aynı tarihli bir fatura düzenlenmiştir. Ancak buna rağmen sarsıntı ve titremeler devam ettiği sonraki bir kısım fatura içerikleri ile Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararına mesnet bilirkişi raporu ile anlaşılmaktadır. Öyle ki, aynı arızanın mahkemece düşüncesine başvurulan bilirkişi kurulunun 27.3.1997 tarihli ön raporunda da devam etmekle olduğu, ancak bu bilirkişi kurulu tarafından yapılan öneri ve verilen talimat doğrultusunda mevcut arızanın davanın açılmasından dahi çok sonra 4.6.1997 tarihinde giderildiği görülmektedir.
Davalı satıcı, onarım servis istasyonları eliyle yapmaktadır. Davalının onarım yükümlüğü, salt servis istasyonları açmakla ortadan kalkmaz. Malın arızalanması durumunda süresi içinde maldaki arızayı tamamen giderip bu süre içinde arızasız ve ayıptan ari olarak malı tüketiciye iade etmesi gerekmektedir. Diğer taraftan davalı aynı zamanda servis istasyonlarında, satılan malın teknik özellikleri itibariyle arıza ve ayıbı doğru ve tam olarak teşhis edebilecek, mümkün olan en kısa sürede bu ayıp ve arızayı giderebilecek yeteneklere sahip eleman da bulundurmak zorundadır. 14.8.1997 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunun 4. maddesinde işaret edildiği gibi deneme-yanılma yoluyla arıza belirlemeye ve parça değiştirmeye kalkışan ve bu şekliyle arızayı gideremeyen elemanların serviste bulundurulmasının sonuçları hiçbir zaman tüketiciye mal edilemez. Davalının titreşim ve sarsıntılı arızasını dava tarihinde bile gideremediği sabittir. Aracın servise girip, arıza giderilmeden çıkarılması onarımın süresinde yapıldığını göstermez. Öyle ise onarım için gerekli sürenin aşıldığı bu koşulun davacı tüketici lehine gerçekleştiği böylece davacının dava tarihi ve Tüketici Sorunları Hakem Heyeti başvuru tarihinde aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkının doğmuş bulunduğunun kabulü gerekir. Onarımın davadan sonra mahkemece düşüncesine başvurulan bilirkişi kurulunun verdiği talimat doğrultusunda davalı servisince yapılmış olması davacının yasal olarak doğan hakkını ortadan kaldırmaz. Öte yandan arıza titreşim ve sarsıntı gereği gibi giderilmediği için aynı arızadan ikiden fazla veya farklı arızanın 4 kereden fazla tekrarlanması koşulu bu dava araştırmasına da gerek bulunmamaktadır.
Öyle ise mahkemece yapılacak iş, davacının aracının yenisi ile değiştirilmesini isteme hakkının doğmuş bulunduğunu kabul ile bu kabulün sonucuna uygun bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile mevcut delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna göre aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz olunan mahkeme kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.000.000 lira duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 9.11.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI

ESAS :1997/9164
KARAR :1997/10305
KONU :Ayıplı mal

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda ilamda yazılı edenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı şirket ve Oteks Tekstil Sanayi avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi ve gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, davalı Mais Motorlu Araçlar İmal ve Satış AŞ. Hakkında açtığı davada; 5.2.1996 tarihli fatura ile Renault MAİS AŞ.’nden aracı firma Oteks AŞ. Firması marifeti ile Renault 19 1.8:RTI; HD/AC/AB (Airbag-hava yastığı) metalik kristal renkli otomobil satın aldığını, tarafına teslim edilen otomobilin fatura belirtilen özellikleri taşıması gerekirken daha düşük vasıflı hava yastığı (Airbag/AB) olmayan nitelikteki bir otomobil teslim edildiğini, ayıplı malın değiştirilmesi hususunda davalıya yaptığı müracaatların sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine İstanbul İli Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına kendisine teslim edilen otomobilin, faturada belirtilen nitelikteki araçla değiştirilmesi talebi ile müracaat ettiğini, Hakem Heyeti Başkanlığı şikayet ve yapmış olduğu talebi doğrulusunda ayıplı malın değiştirilmesi hususunda karar verdiğini, ancak bu karara rağmen davalı tarafından aracın değiştirilmediğini öne sürerek kendisine teslim edilmiş bulunan ayıplı otonun geri alınarak faturada özellikleri belirtilen Renault 19 1.8: RTI; HD/AC: AB (Airbag- hava yastığı) metalik kristal renkli yeni (0 kilometre) otomobil ile değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, olayda ayıplı malın satışının söz konusu olmadığını, davacının aracı Orteks AŞ.’nden satın aldığını, kendilerine husumet düşmeyeceğini, davacının aracı halen kullandığını savunmuş, davanın reddini dilemiştir.
Davalı MAİS AŞ. 24.12.1996 tarihli dilekçesi ile satıcı şirket olan Orteks Tekstil San. AŞ. Ne davayı ihbar etmiştir.
Mahkemece; davanın aynen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı şirket ve dava kendisine ihbar olunana Orteks Tekstil Sanayi AŞ. Tarafından temyiz edilmiştir.
1- Kararı temyiz eden Orteks Tekstil Sanayi AŞ. Davada taraf değildir. Harcını vererek davaya asli müdahil olarak da katılmamıştır. Bu nedenle mahkemem kararı temyiz etmeye hakkı yoktur.
Temyiz dilekçesi istenmeksizin reddi gerekir.
2- Uyuşmazlık satılan malın ayıplı olmasından dolayı 4077 Sayılı Tüketicin Korunması Hakkındaki Kanuna göre açılmış bir davadır. Anılan Kanunun 4. maddesi 2. fıkrası gereğince ayıplı malın satışından dolayı tüketiciye karşı satıcı, bayii acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müştereken sorumludurlar. Davalı MAİS AŞ. İmalatçı üretici ile ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Davalı MAİS AŞ. İmalatçı-üretici firma olarak satıcı ile birlikte meteselsil sorumlu bulunduğundan husumet itirazı yerinde değildir.
4077 sayılı kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası gereğince satıcı tarafından vaad edilen niteliğine aykırı şekilde mal satılmış olması Tüketicinin Hakem Heyetinin ve Mahkemenin de kabul ettiği gibi ayıplı mal olduğu kuşkusuzdur. Tüketici satılan malın ayıplı olduğunu anladığına göre malın teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini veya ödediği bedelin iadesini veya ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirilmesini ya da ücretsiz olarak tamirini talep edebilir. Alıcı bu seçimlilik haklarından ayıpsız çeşidiyle değiştirilmesini istemiştir. Davalı davacının tercihini yerine getirmekle yükümlüdür. (TKHK 4/II) Onu bir başka seçeneği tercih etmeye doğrudan ya da dolaylı olarak zorlayamaz. Ancak davacının bu seçimlilik hakkını bildirip ayıplı malın 15 gün içinde davalı tarafa iade etmesi gerekirken iade etmemiştir, veya davalı tarafın aracı geri almaktan imtina etmesi nedeni ileri sürülerek davacı mahkemeden tevdi mahalli tayini talep ederek 4077 sayılı TKHK’ da kararlaştırılan iade borcundan kurtulmamıştır. Davacı aracı dava süresince kullanmaya devam etmiştir. Davacının seçimlilik hak olarak talep ettiği aracın değiştirilmesini talep edebilmesi için ayıplı malın iade edilmesi zorunludur. Bu şart davacı tarafından yerine getirilmediğine göre artık aracın ayıpsızı ile değiştirilmesi talebinde bulunamaz. Bu durumda davacı artık yalnızca ayıp oranında satış bedelinde indirim yapılmasını isteyebilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden ayıplı malın kullanıldıktan sonra yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. SONUÇ: 1. Bent gereğince dava kendisine ihbar edilen Oteks Tekstil Sanayi AŞ. Nın temyiz dilekçesinin reddine, temyiz olunan kararın 2. bentte açıklanan nedenle davalı MİS AŞ. Yararına BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 11.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.








Kaynaklar


ASLAN, İ. Yılmaz, Tüketici Hukuku, 1. Baskı, Ekin Kitapevi Yayınları, BURSA, 1996
ATASOY, Ömer Adil, Tüketiciyi Koruma Hukuku (ilgili mevzuat ve Yargıtay kararları), Yargı Yayınevi
TANDOĞAN, Haluk, Borçlar Hukuku özel borç ilişkileri, Cilt I/1, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, ANKARA
ZEVKLİLER, Aydın, Açıklamalı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, 2. Bası, Seçkin Yayınevi, ANKARA, 2001
http://www.adalet.org
  Alıntı ile Cevapla