Guest | MADDE 18.- Bu Kanunun;
a) 10 uncu maddedeki yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmeyen
elektronik sertifika hizmet sağlayıcısına onmilyar lira,
b ) 15 inci madde hükmüne aykırı hareket edenler hakkında yirmimilyar lira,
idari para cezası Kurum başkanı tarafından verilir. Verilen para cezalarına
dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümlerine göre tebliğ edilir .Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren
en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz,
verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar
kesindir. Bu Kanuna göre verilen idari para cezaları, 21.7.1953 tarihli ve
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
tahsil olunur.
İdari nitelikteki suçların tekrarı ve kapatma
MADDE 19.- 18 inci maddedeki fiilleri işleyenlerin bu fiilleri işledikleri
tarihten itibaren geriye doğru üç yıl içinde ikinci kez işlemeleri halinde
para cezaları iki kat olarak verilir , üçüncü kez işlemeleri halinde ise
Kurum tarafından elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları hakkında kapatma
cezası verilir .
Kapatma cezası verilmesine ilişkin karar 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre
ilgililere tebliğ edilir. Bu karara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç
yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, yetkili
makam tarafından verilen kapatma kararının yerine getirilmesini durdurmaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
MADDE 20.- A) 22.4.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
''Güvenli elektronik imza kağıt üzerindeki imza ile aynı ispat gücünü
haizdir.''
B) 19.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa 295
inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 295/ A maddesi eklenmiştir.
''Madde 295/A- Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan
elektronik veriler senet hükmündedir. Bu veriler aksi ispat edilinceye kadar
kesin delil sayılırlar.
Dava sırasında bir taraf kendisine karşı ileri sürülen ve güvenli elektronik
imza ile oluşturulmuş veriyi inkar ederse, bu Kanunun 308 inci maddesi kıyas
yoluyla uygulanır.''
C) 5.4.1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununun 7 nci maddesinin birinci
fıkrasına aşağıdaki (m) bendi eklenmiş mevcut (m) bendi (n) bendi olarak
teselsül ettirilmiştir.
''m) Elektronik İmzanın Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunla verilen görevleri
yerine getirmek,''
Yönetmelik
MADDE 21.- Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren bir yıl içinde Kurum tarafından çıkarılır.
Yürürlük
MADDE 22.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 23.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
GENEL GEREKÇE
Günümüzde geleneksel ve alışılmış iletişim yöntemlerinden elektronik
iletişim yöntemine doğru hızlı bir değişim ve gelişim yaşanmaktadır .Bilgi
ve iletişim teknolojilerinin bu değişimi ve hızlı gelişimi, ekonomik
faaliyet alanlarında ve sosyal yaşamda yeni olanaklar yaratmaktadır .
Bilgisayar ve Internet'in sosyal ve ekonomik yaşama girmesi, bu alandaki
gelişim ve değişimi hızlandırmıştır .Özellikle elektronik imzanın çeşitli
alanlarda kullanılır olması sonucu bazı düzenlemelerin yapılması ihtiyacı
ortaya çıkmıştır. İnternet kullanımının bir parçasını oluşturan elektronik
imzanın kullanımının sağlanması için uluslararası düzeyde bu konuda
çalışmalar başlatılmış ve sürdürülmektedir. 13 Aralık 1999 tarihli Avrupa
Konseyi Elektronik İmza Direktifi ile Birleşmiş Milletlerin 14 Haziran 1996
tarihli Elektronik Ticarete İlişkin Model Kanunu bu kapsamda sayılabilir.
Diğer yandan çeşitli ülkelerin mevzuatında elektronik imzaya ilişkin yasal
düzenleme yapıldığı bir kısmında ise çalışmaların devam ettiği
görülmektedir. Örneğin, Fransa'da 13 Mart 2000 tarihli ve 2000-230 sayılı
Kanunla elektronik imza Medeni Kanunun 1316-4 üncü maddesinde yer almış
olup, bu maddenin uygulanması amacıyla 30 Mart 2001 tarihli ve 2001-272
sayılı Kararname ile elektronik imza hakkında bir düzenleme yapılarak
yürürlüğe konulmuştur. Avusturya ' da ise 1 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe
giren Elektronik İmza Kanunu ile bu konuda düzenlenme yapılmıştır .Bundan
başka Amerika Birleşik Devletlerinde federal bir kanun olarak ''Küresel ve
Ulusal Ticarette Elektronik İmzalar Kanunu'' yürürlüğe girmiştir. Öte
yandan, birçok Avrupa ülkesinde konuya ilişkin mevzuat hazırlanmış ya da
hazırlanan tasarılar ilgili ülkelerin hukuki yapılarına göre yürütme veya
yasama organları gündeminde bulunmaktadır .
Elektronik ticaretin gelişmesi ve elektronik imzanın kullanıcılar tarafından
benimsenmesi için açık ağ sistemine güven duyulmasının sağlanması gerekir.
Bu güvenin sağlanabilmesi, taraflar arasında karşılıklı olarak iletilen
bilgilerin gizliliğinin ve bütünlüğünün korunması, tarafların kimliklerinin
doğruluğunun güvence altına alınmasına ilişkin hukuki düzenlemelerin
yapılması ile mümkün olabilecektir. Hukuki ve ticari işlemlerde zaman, yer
ve iş gücü tasarrufu sağlaması bakımından, kullanıcıların gelecekte
elektronik imzayı tercih edecekleri daha şimdiden görülmektedir .
Tasarı hazırlanırken elektronik ticaretin bütünü ile düzenlenmesi hedef
alınmamış; elektronik ticaretin alt yapısının aslı unsuru olan elektronik
İmza düzenlenmiştir .Böylece, Tasarının kanunlaşması ile elektronik ticarete
ilişkin diğer kanuni düzenlemelerin önü açılacaktır .Tasarıda hem Kanunun
adı olarak, hem de temel kavram olarak elektronik imza kavramı
benimsenmiştir .Böylece, bir yandan kapsayıcı bir üst kavram kullanılarak
sayısal imza veya biometrik tanımlama yöntemlerinin kullanımına olanak
sağlanmış, öte yandan Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa gibi ülkelerin
kanunlarında ve Avrupa Birliği düzenlemelerinde kullanılan başlık ve temel
kavramlarla uyum sağlanmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle, elektronik imzanın hukuki ve teknik yapısını,
elektronik imzayla ilgili işlemler ile elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının faaliyetlerini düzenlemek amacıyla bu Tasarı
hazırlanmıştır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1. - Kanunun amacı gösterilmiştir.
MADDE 2. - Kanun kapsamı düzenlenmiştir.
MADDE 3. - Maddede, kanunda kullanılan terimlerin tanımlarına yer
verilmiştir.
Elektronik imza, imza sahibi, imza oluşturma verisi, imza oluşturma aracı,
İmza doğrulama verisi, imza doğrulama aracı, zaman damgası ve elektronik
sertifika terimlerinin tanımlanmasında Avrupa Birliğinin 13 .12.1999 tarihli
ve 1999/93/CE sayılı Direktifi ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerden Almanya,
Belçika, Avusturya ve Fransa'nın elektronik imzaya ilişkin mevzuat
düzenlemeleri dikkate alınmıştır.
MADDE 4.- Maddede, güvenli elektronik imzanın özellikleri sayılmıştır.
Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin 13.12.1999 tarihli ve 1999/93/CE sayılı
Direktifinin tanımlar kenar başlıklı 2 nci maddesinde gelişmiş elektronik
imzanın özellikleri sayılmış, ''Elektronik imzanın hukuki etkileri'' kenar
başlıklı 5 nci maddesinde ise Direktifte düzenlenen gelişmiş elektronik imza
ile birlikte bu imzanın nitelikli sertifikaya dayanması ve güvenli
elektronik imza oluşturma aracıyla oluşturulması halinde kağıt üzerine elle
atılan imza ile aynı hukuki değere sahip olduğu hükmü dikkate alınarak
gelişmiş elektronik imzanın nitelikleriyle, nitelikli sertifikaya dayanma ve
güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile oluşturma birleştirilerek
hukuken geçerli sonuç doğuracak güvenli elektronik imza maddede
düzenlenmiştir.
MADDE 5.- Maddede, güvenli elektronik imzanın elle atılan imza ile aynı
hukuki sonucu doğurması düzenlenmiş, elektronik imzaya ilişkin hükümlerin
ise taşınmazlarla ilgili ayni hak değişikliğine yol açan hukuki işlem ve
sözleşmelerde veya kanunların resmi şekil şartı aradığı ya da özel bir
merasime tabi tuttuğu hukuki işlem ve sözleşmelerde uygulanmayacağı hükme
bağlanarak elektronik imzanın uygulama alanının hukuki çerçevesi
oluşturulmuştur .
MADDE 6.- Maddede, güvenli elektronik imza oluşturma araçlarının özellikleri
sayılarak, kendi aralarında bir eşi daha bulunmaması, araç dışına hiçbir
şekilde çıkarılamaması ve gizliliği, üçüncü kişilerce elde edilememesi,
kullanılamaması ve elektronik imzanın sonuna kadar korunmasını, imzalanacak
verinin imza sahibi dışında değiştirilememesi ve bu verinin imza sahibi
tarafından imza oluşturulmasından önce görülebilmesini sağlayacağı
belirtilmiştir .
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların yönetmelikle
düzenleneceği hükmü getirilmiştir.
MADDE 7.- Maddede, güvenli elektronik imza doğrulama araçlarının özellikleri
sayılmış ve elektronik İmza doğrulama araç üreticisi tarafından elektronik
imza doğrulama aracının maddede sayılan özellikleri taşıdığının garanti
edilmesi hükmü düzenlenmiştir.
MADDE 8.- Maddede, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının sertifika,
zaman damgası ve elektronik imza ile ilgili hizmetleri sağlayan gerçek veya
tüzel kişiler olması öngörülerek sertifika çıkartan, zaman damgası hizmeti
sağlayan veya elektronik imza ile ilgili hizmetleri yerine getiren tüm
gerçek veya tüzel kişilerin hukuki sorumluluk ve nitelikleri düzenlenmiştir.
Sertifika hizmet sağlayıcısı dışında kalan ve maddede belirtilen hizmetleri
veren gerçek veya tüzel kişilerin de sertifika hizmet sağlayıcıları gibi
sorumlu olmaları öngörülmüştür .
Avrupa Birliği Direktifinde öngörüldüğü üzere elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının faaliyete geçmeleri konusunda Tasarıda herhangi bir
sınırlama öngörülmemiştir .Ancak elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının faaliyete geçmelerinden itibaren belirli bir süre
denetimsiz kalmaları tehlikesini önlemek ve sertifika hizmet
sağlayıcılarının kamusal denetiminin sağlanabilmesi için bildirim
zorunluluğu getirilmiştir .Bu bildirimle sertifika hizmet sağlayıcılarının
elektronik imza ile ilgili aranılan şartları yerine getirip getirmediğinin
tespit edilmesi ve aranan şartlardan herhangi birinin eksikliği halinde
Kurum tarafından elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının faaliyetine son
verilmesi öngörülmüştür .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının hizmetin gerektirdiği nitelikte
personel istihdam etmesi, güvenli ürün ve sistemleri kullanması, hizmeti
güvenli bir biçimde yürütmesi ve sertifikaların taklit ve değiştirilmesini
önlemekle ilgili her türlü tedbir alma zorunluluğu getirilmiş, 15, 18 ve 19
uncu maddelerde ise düzenleyici Kuruma elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının bu yükümlülükleri yerine getirip getirmediği konusunu
denetlemeleri ve gerekirse idari ve cezai yaptırımlar uygulaması
düzenlenmiştir .
MADDE 9.- Maddede, Avrupa Birliği Direktifi dikkate alınarak nitelikli
elektronik sertifika düzenlenmiştir .Yapılan düzenlemeyle elektronik
sertifikanın nitelikli elektronik sertifika olması için ''nitelikli
elektronik sertifika'' olduğuna dair bir ibarenin bulunması, elektronik
sertifika hizmet sağlayıcısının kimliği ve kurulduğu ülke, imza sahibinin
diğer kişiler tarafından tanınabilmesini sağlayacak kimlik bilgileri,
elektronik imza verisine karşılık olacak ve elektronik imzanın imza sahibine
ait olduğu, elektronik olarak imzalanan metnin içeriğinin doğru olduğunu ve
imzalanmış veride sonradan bir değişiklik yapılıp yapılmadığını gösterecek
imza doğrulama verisi, elektronik sertifikanın üçüncü kişileri koruma
maksadıyla geçerlilik
süresinin başlangıç ve bitiş tarihleri, elektronik sertifikanın elektronik
sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından verilecek seri numarası ve
elektronik sertifikada yer alan bilgilerin doğruluğunu teyit etmek üzere
elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının nitelikli elektronik imzasının da
bulunmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir .
Maddenin (g), (h) ve (i) bentlerinde, sertifika sahibinin üçüncü kişiler
adına hareket etmesi halinde bu yetkisi ile mesleki veya kişisel bilgileri
ve varsa sertifikanın kullanım ve değer kapsamına ilişkin sınırlamaların
elektronik sertifikada bulunacağı belirtilmiştir. Böylelikle elektronik
sertifika sahibi ile hukuki işlem yapan üçüncü kişilerin sertifikanın
kapsamı ve kullanım alanı ile üçüncü kişi adına hareket etmesi halinde bu
kapsam ve sınırlamalara güvenin sağlanması amaçlanmıştır.
MADDE 10.- Maddede, nitelikli elektronik sertifikaların sertifika hizmet
sağlayıcıları tarafından elektronik sertifika sahiplerine verilmesi ile
ilgili düzenlemeler yapılmıştır .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik sertifika verdiği
kişilerin kimliklerini ve elektronik sertifika sahibinin üçüncü kişiler
adına hareket edebilme yetkisi, mesleki veya diğer kişisel bilgilerin
elektronik sertifikada bulunması durumunda bunların resmi belgelere
dayandırılması düzenlenmiş, böylelikle elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının verdikleri elektronik sertifikalarla hukuki işlem yapacak
kişilerin elektronik sertifikalarının üçüncü kişiler tarafından güvenilir
olması amaçlanmıştır .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları imza oluşturma verilerini üretmesi
veya
elektronik sertifika hizmet sağlayıcısına ait binalarda veya onun sağladığı
araçlarla üretilmesi durumunda sertifika hizmet sağlayıcısının bu işlemin
gizliliğinin sağlaması ve bu şekilde üretilen imza oluşturma verisinin bir
kopyasını almaması veya bu veriyi saklamaması düzenlenmiş böylelikle
elektronik imzanın güvenilirliği ve taklit edilememesi teminat altına
alınmıştır.
Maddede ayrıca elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik
sertifika sahibinin izni olmaksızın elektronik sertifikayı üçüncü kişilerin
ulaşamayacağı ortamlarda bulundurması ve elektronik sertifika sahibi veya
elektronik sertifikayı talep eden kişinin kişisel verilerine yetkili
personel dışında ulaşılmasının veya bu verilerde değişiklik yapılmasını
önleyecek tedbirlerin alınması konuları da düzenlenmiştir. Ayrıca elektronik
sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik sertifika sahiplerinin kişisel
nitelikli verilerinin üçüncü kişiler tarafından ele geçirilmesinin ve
bunların kötü amaçlarla kullanılması ya da değiştirilmesi tehlikesine karşı
gerekli tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır .
Maddenin ( d) ve ( e ) bentlerinde ise, elektronik sertifika hizmet
sağlayıcılarının elektronik sertifika alan kişileri elektronik imzanın
hukuki değeri ve bağlayıcılığı konusunda yazılı olarak bilgilendirmesi ve
elektronik sertifikanın sağlıklı olarak kullanılabilmesi ve çeşitli
suiistima1lere sebep olunmaması amacıyla elektronik sertifikada bulunan imza
doğrulama verisine karşılık gelen imza oluşturma verisinin başkasına
kullandırmaması konusunda elektronik sertifika sahibini yazılı olarak
uyarması ve bilgilendirmesi düzenlenmiştir .Maddede ayrıca elektronik
sertifika hizmet sağlayıcısı ile elektronik sertifika sahibi arasında
çıkabilecek uyuşmazlıklarda alternatif uyuşmazlık çözüm yo1larına
başvurabileceklerine ilişkin düzenlemelere de olanak sağlanmıştır .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının faaliyetine son vermesi
halinde, bu durumun en az üç ay önce elektronik sertifika sahibine ve Kuruma
bildirmesi zorunluluğu getirilerek sertifika sahiplerinin zarara uğraması
enge1lenmiştir .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının verdiği hizmetler gereği
tutacağı kayıtlan saklaması hukuki ihtilafların çözümünde önem arz
etmektedir. Bu sebeple sertifika hizmet sağlayıcılarının verdikleri
hizmetlere ilişkin kayıtları saklaması düzenlenmiştir .
Maddenin son fıkrasıyla maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.
MADDE 11. - Maddede, nitelikli elektronik sertifikanın iptal edilmesi
düzenlenmiştir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik sertifika sahibinin
talebi üzerine nitelikli elektronik sertifikayı derhal iptal etmesi
düzenlenmiş, böylelikle elektronik sertifikanın süresi geçtikten sonra
kullanılması önlenmiştir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının sağladıkları nitelikli
elektronik sertifikaya ilişkin bilgi tabanlarında bulunan verilerin sahte
veya yanlış bilgiler içermesi halinde elektronik sertifikanın derhal iptal
edilmesi düzenlenmiştir . Böylelikle elektronik sertifikanın kapsamında
bulunan bilgilerin sahte, yanlış, gerçek dışı olması durumunda üçüncü
kişilerin korunması ve elektronik sertifikayla yapılan hukuki işlemlerin
sağlıklı olması maksadıyla elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarına
kendilerine böyle bir bilgi veya belge ulaşması halinde elektronik
sertifikayı derhal iptal etme yetkisi ve yükümlülüğü yüklenilmiştir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik sertifika sahibinin
fiil ehliyetinin sınırlanması, gaipliği veya ölmesi halinde elektronik
sertifikayı iptal etmesi yetki ve yükümlülüğü düzenlenmiş böylelikle
yapılacak hukuki işlemin geçerli olması sağlanmıştır.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının faaliyetine son vermesi
halinde, o zamana kadar sağlanmış elektronik sertifikaların kullanımının
devamının başka bir elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından
sağlanmaması durumunda, elektronik sertifikaların iptal edilmesi düzenlenmiş
böylelikle elektronik sertifika için gerekli teknik düzenlemelerin
sağlanamaması dolayısıyla işlevsel olmayacak bir elektronik sertifikanın
kullanımının devamı engellenmiştir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının elektronik sertifikaların iptal
edildiği tarih ve saati tam olarak tespit etmesi ve üçüncü kişilerin hızlı
ve güvenli bir biçimde ulaşabileceği bir kayıt oluşturması düzenlenmiştir
.Bu şekilde elektronik sertifika sahibiyle hukuki işlem yapacak üçüncü
kişilerin kendilerine gönderilen ve elektronik olarak imzalanmış belgenin
hukuken geçerli olup olmadığım her zaman kolaylıkla teyit edebilmeleri
sağlanmıştır.
MADDE 12.- Maddede, elektronik sertifika hizmetleri bakımından kişisel
verilerin korunması düzenlenmiştir .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları, elektronik sertifika talep eden
kişilerden sadece elektronik sertifika vermek için gerekli bilgileri
alabilecek ve kişinin rızası dışında bu bilgileri elde edemeyecektir.
Böylelikle elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları elektronik sertifikanın
kapsamında bulunan elektronik sertifika sahibinin kimliği, üçüncü kişiler
adına hareket edebilme yetkisi, mesleki veya diğer kişisel bilgileri ancak
elektronik sertifika talep eden kişinin isteği üzerine sadece kendisinden
alabilecektir. Elektronik sertifika sahibinin isteği dışında bu tip bilgi ve
belgeleri edinemeyecektir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının kişinin rızası olmadan üçüncü
kişilerin elektronik sertifika sahibi hakkındaki kişisel verileri elde
etmesini engellemesi ve bu bilgilerin elektronik sertifika sahibinin onayı
olmaksızın üçüncü kişilere iletememesi ve başka amaçlarla kullanamaması
hükme bağlanmıştır. Bu tür bilgiler sadece elektronik sertifika sahibinin
isteği üzerine elektronik sertifika kapsamında bulunması istenildiği
takdirde üçüncü kişiler tarafından ulaşılabilecektir.
Ancak, Cumhuriyet başsavcılıkları ile mahkemelerden gelen talepler yargısal
faaliyetin amacına uygun olarak bu sınırlamanın dışında tutulmuştur.
Maddenin son fıkrası ile kişisel verilere ilişkin diğer kanunlarda yer alan
hükümler saklı tutulmak suretiyle, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde
kişisel verilerin hukuki ve cezai anlamda korunması amaçlanmıştır.
MADDE 13.- Maddede, elektronik imza sertifika hizmet sağlayıcıları, bu Kanun
ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmelik hükümlerini ihlali suretiyle
nitelikli elektronik sertifikaya güvenen üçüncü kişilere karşı verdiği
zararı tazmin etmekle yükümlü tutulmuş, sertifika hizmet sağlayıcılarının
kusursuzluklarını ispat etmesi halinde sorumluluklarının ortadan kalkması
düzenlenmiş, ayrıca elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının istihdam
ettiği kişiler ile yardımcısı kişilerin sorumluluğundan kaynaklanan
ihlallerde ise Borçlar Kanununun genel düzenlemesinden ayrılmak suretiyle
Borçlar Kanununun 55 nci maddesinde öngörülen türden bir kurtuluş kanıtının
ileri sürü1mesi engellenmiştir. Böylelikle teknik anlamda sıradan
kullanıcılardan daha fazla bilgi ve organizasyon gücüne sahip elektronik
sertifika hizmet sağlayıcıları ile kullanıcıları arasında denge sağlanarak
sertifika hizmet sağlayıcılarının personel seçiminde daha dikkatli
davranması amaçlanmıştır .
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının kullanıcılarla yapacakları
sözleşmelerde sorumluluğu ortadan kaldıran veya sınırlayan şartların
konulması yapılan düzenlemeyle engellenmiştir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının bu Kanundan kaynaklanan
yükümlü1üklerini yerine getirmemesi halinde doğacak zararın boyutlarının
elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının iktisaden yıkımına sebep
olabilecek olması nedeniyle malı sorumluluk sigortası yaptırmaları
yükümlü1üğü yüklenmiştir.
MADDE 14.- Maddede, yabancı elektronik sertifikaların Türkiye'de geçerli
olabilmesi için gerekli koşullar düzenlenmiştir .Buna göre, elektronik
sertifikaların geçerli olabilmesi ve hukuki sonuç doğurabilmesi için aranan
genel kural, milletlerarası antlaşmaların varlığıdır .Ancak yabancı bir
ülkede kurulu elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından verilen
elektronik sertifikaların ülke içinde kurulu bir elektronik sertifika hizmet
sağlayıcısı tarafından garanti edilmesi halinde bu elektronik sertifikaların
da geçerli hukuki sonuç doğuracağı düzenlenmiştir .
MADDE 15.- Maddede, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin faaliyet ve işlemlerinin denetimin esas ve usulleri
düzenlenmiştir.
MADDE 16.- Maddede, elektronik imza oluşturmak amacı ile ilgili kişinin
rızası dışında imza oluşturan veri ve araçları elde eden, üçüncü kişilere
veren, kopyalayan ve bu araçları yeniden yaratanlara para cezası verilmesi,
izinsiz elde edilen imza oluşturma araçları kullanarak izinsiz elektronik
imza yaratanlara hapis cezası verilmesi öngörülmüş, elektronik sertifika
servis sağlayıcılarında çalışanların bu suçları işlemesi ise ağırlaştırıcı
sebep olarak öngörülmüş olup ayrıca bu suçlar nedeniyle oluşan zararın
tazmin ettirilmesi öngörülmüştür.
MADDE 17 .- Maddede, kişisel verilerin haksız olarak elde edilmesi ve
kullanılması halinde söz konusu ihlalin cezalandırılarak elektronik
sertifika sahiplerinin kişilik haklarının korunması amaçlanmıştır.
MADDE 18. - Maddede, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının Kanunla
düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Kurum tarafından
verilecek idari nitelikli para cezalarının miktarı ve şartları tespit
edilmiş, para cezalarının tebliği ve bu para cezalarına karşı itiraz esas ve
usulü ile itiraz mercii düzenlenmiştir.
MADDE 19.- Maddede, elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarına verilen
idari nitelikli para cezalarından sonuncusunun verilmesinden itibaren geriye
doğru üç yıl İçinde verilecek para cezalarının ikincisinde İki kat olarak
verilmesi üçüncü kez işlenmesi halinde İse elektronik sertifika hizmet
sağlayıcısının faaliyetine son verilmesi düzenlenmiştir
MADDE 20. - Maddenin (A) fıkrası ile Borçlar Kanununun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasına yapılan eklemeyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun
senetle ispat zorunluluğuna ilişkin hükümlerin kaynağı olan Fransız Medeni
Kanununun 1316-3. maddesinde yapılan düzenlemeye paralel bir düzenleme
yapılarak sözleşmelerle ilgili temel nitelikte kanun olan Borçlar Kanununda
güvenli elektronik imzanın elle atılan imzayla eşdeğerliğinin sağlanması
amaçlanmıştır.
Maddenin (B) fıkrası ile, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa 295/A maddesi
eklenmek suretiyle güvenli elektronik imzayla oluşturulan elektronik
verilerin senet hükmünde olması ve aksi ispat edilinceye kadar kesin delil
sayılması sağlanmıştır .Böylece, mehaz Fransız Medeni Kanununda olduğu gibi,
güvenli elektronik imza yürürlükteki senetle ispat zorunluluğu hükümleri
içerisine yerleştirilmiş olmaktadır.
Maddenin (C) fıkrası ile, Telsiz Kanununun ''Telekomünikasyon Kurumunun
Görevleri'' kenar başlıklı 7 nci maddesinin birinci fıkrasına yapılan
eklemeyle Elektronik İmza Kanunu ile verilen idari nitelikli görevlerin
Telekomünikasyon Kurumu tarafından yürütülmesi hükme bağlanmıştır.
MADDE 21. - Maddede, Kanunun verdiği görev ve yetkilerinin uygulanmasını
sağlamak üzere öngörülen yönetmeliklerin Kurum tarafından hangi sürede
düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
MADDE 22. - Yürürlükle ilgilidir.
MADDE 23. - Yürütmeyle ilgilidir. YARGI KARARLARI TELEFON HATTINA SAPLAMA YAPMA T.C. Y A R G I T A Y Ceza Genel Kurulu S A Y I Esas Karar Tebliğname 1996/6-151 1996/152 6-55584 Y A R G I T A Y K A R A R I Bozma kararı veren Yargıtay Dairesi : 6.Ceza Dairesi Mahkemesi : Bayındır Asliye Ceza Günü : 26.3.1996 Sayısı : 27-58 Davacı : K.H. Davaya katılan : Ali Ergüven vekilleri Av.Mehmet-Sevilay Kantarcıoğlu Sanık : Ali Okka vekili Av. Kıral Alpat Müştekinin telefonunun frekansına girerek konuşmalar yapan sanık Ali Okka'nın T.C.K.nun 525/b-2. maddesi uyarınca 1 yıl hapis 2.000.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, T.C.K.nun 525/d maddesi uyarınca 6 ay süre ile elektronik alet tamirciliği sanatının yasaklanmasına ilişkin Bayındır Asliye Ceza Mahkemesinden 24.1.1995 gün ve 160/9 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.12.1995 gün ve 13913/13958 sayı ile; "Sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Sanığın telsiz telefonu ile müdahilin frekansına girmek suretiyle konuşma yapma eyleminin T.C.K.nun 491/ilk maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı madde ile hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur. Yerel Mahkeme ise 26.3.1996 gün ve 27/58 sayı ile; "T.C.K.nun 491/ilk maddesi taşınabilir bir malın çalınması hallerini kapsamaktadır. Bilgisayar çağına girilmesi nedeniyle bir takım suçlar T.C.K.ndaki maddelere uymadığından T.C.K.nun 525. maddesine a, b, c, d fıkraları eklenmiştir. Şayet sanık, müştekinin telefon kablosuna bir bağlantı yapmak suretiyle kendi yararına konuşma yapsa idi T.C.K.nun 491/ilk maddesinin uygulanması düşünülebilirdi. Oysa sanık bir çeşit bilgisayar olan telsiz telefonu vasıtasıyla suçu gerçekleştirmiştir. Alelade bir telefonla atılan suçu gerçekleştirmesi olanaksızdır." biçimindeki gerekçeyle önceki kararda direnmiştir. Bu kararın da Yargıtay incelenmesi sanık vekilince süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının 10.6.1996 günlü bozma isteyen tebliğnamesiyle, Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü. CEZA GENEL KURULU KARARI İncelenen dosyaya göre; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığın sabit görülen eyleminin T.C.K.nun 491/ilk maddesindeki hırsızlık suçunu mu, yoksa T.C.K.nun 525/b-2 maddesinde düzenlenen bilişim suçunu mu oluşturduğu, hususundadır. Uyuşmazlığın çözümü için 29 Haziran 1990 gün ve 20563 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, konu ile ilgili, 6.4.1990 tarih ve 2/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına bakıldığında; İ.B. Kararında, herhangi bir kişiye ait telefon hattından saplama yapmak suretiyle hat alıp sanığın kendisine ait telefon makinası ile rıza almaksızın konuşma sağlaması şeklinde ortak özelliği olan olaylar ile sanıkların kendi evlerinde kurdukları özel telefon santrali ile Tarabya santrallerini kullanarak kaçak milletlerarası konuşmalar yapılmasını sağlamaları olayı söz konusu edilerek; "bu olayların Türk Toplumunun değer yargılarına tamamen ters düştüğü, ahlaka ve hukuka aykırı sonuçlar doğurduğu tartışmasızdır. Türk Ceza Kanununun 491. maddesinin ilk fıkrasındaki unsurlar genişletici yoruma tabi tutulduğunda yukarıda özetlenen eylemleri kapsamına aldığının kabulü gerekli görülmüştür. Zira toplumun değer yargıları ve teknolojinin gerisinde kalınamaz.... Buradaki genişletici yorum T.C.K.nun 491. maddesinin dışında kalan bir eylemi madde kapsamına dahil etmek anlamında değil; esasen maddenin içinde mündemiç bulunan ve zamanın teknolojik gelişmeleri ile ekonomik değeri olan her türlü şeyin sahibinin rızası dışında kullanılması eylemlerinin de T.C.K.nun 491. maddesinin kapsamında olduğunu açıklığa kavuşturmaktan ibarettir." biçimindeki gerekçeyle, telefon hizmeti dahil, her ne şekilde olursa olsun, bedelini ödemeden bir hizmetten kaçak yararlanma fiilinin T.C.K.nun 491. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir. İ.B. Kararının gerekçesi ve tüm yargı mercilerini bağlayıcı nitelikteki bu kabulü karşısında; somut olayda sanığın, telsiz telefonuyla müdahilin frekansına girmek suretiyle konuşma yapmak eyleminin "Bilişim alanında suçlar" başlığı altında 3756 Sayılı Yasayla yeniden düzenlenen T.C.K.nun 525. maddesine göre değil, 491/ilk maddesine göre cezalandırılması gerekmektedir. Esasen, T.C.K.nun sonradan değişik biçimde düzenlenmiş 525. maddesinde, telsiz telefon vasıtasıyla yapılan kaçak konuşmaların bu madde metnine dahil edilip yaptırıma tabi tutulduğuna ilişkin bir ibare de mevcut değildir. Bu itibarla; Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler Yerel mahkeme direnme kararının haklı nedenlere dayandığı gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA, 25.6.1996 günü oyçokluğu ile karar verildi. İNTERNETTE WEB SAYFASININ İZİNSİZ KOPYASI ESAS NO: 1998/892 KARAR NO: 2000/141 Türk Ulusu adına yargılama yapmaya ve hüküm vermeye yetkili Ankara Asliye Beşinci Ticaret Mahkemesinin 13.04.2000 günü verdiği; KARAR BAŞKAN : MEHMET KILIÇ 23570 ÜYE : TAYFUR AKÇALI 19410 ÜYE : LEYLA ELEN KÖKSAL 25567 KATİP : MEHMET DÖNER -------------------------------------------------------------------------------- DAVACI : ŞERİF YENEN VEKİLİ : AV. MEHMET AY / Toros Sok. No:11/14 Sıhhıye/ANKARA DAVALI : AYDIN DOĞAN- MURAT GÜZEL VEKİLİ :AV. MUTLUHAN KARAGÖZOĞLU / Çevre Sok. 24/13 Çankaya ANKARA DAVA : TAZMİNAT DAVA TARİHİ: 16.09.1998 KARAR : 13.04.2000 ---------------------------------------------------------------------------------- İDDİA: Davacı vekili, 16.09.1998 tarihinde harcı alınan dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla müvekkilinin 1997 yılında piyasaya çıkarılan (Turkish Odyssey) isimli tanıtım kitabının ve aynı isimli internet veb sitesinin yazarı ve yayıncısı olduğunu, kitabın hemen ilk sayfalarında yer alan kimlik sayfasında ve veb sitesindeki (Copyrigh 1997 Şerif Yenen) ibaresinden de anlaşılacağı üzere kitabın yayın haklarının müvekkiline ait olduğunu ve kendisinden izinsiz olarak bu kitaptan hiçbir şekilde alıntı yapılamayacağını, davalıların yazarı ve sahibi oldukları (pcnet) isimli derginin 1.11.1997 tarihli sayısının 125 vd. Sayfalarında yer alan davalı Murat Güzel imzalı (Dünden bugüne Türkiye’de internet) yazıda görsel malzeme olarak müvekkilinin kitabının 85. sayfasında ve ayrıca veb sitesinde yer alanve müvekkilinin kendi özgün eseri olan turistik Türkiye haritasının internette bulunan veb sayfasından elektronik kopyalama yöntemi ile zinsiz olarak alınıp kullanıldığını, müvekkilinin davalının adresine elektronik posta yolu ile kınama yazısı gönderdiğini, davalılardan Murat Güzel’in aynı yolla gönderdiği yazıda haritayı müvekkilinden kopyalayan bir başka kişiden kopya ettiğini, ancak kopya ettiği adresi veremeyeceğini belirterek izinsiz kullanma olgusunu kabul ettiğini ve izin isteğinde bulunduğunu, müvekkilinin eserini hazırlama sırasında çok uzun süren titiz bir çalışma içine girdiğini ve büyük bir maddi yük altına girdiğini, durum böyle iken eserden belirtilen şekilde yapılan bir alıntının faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesinitalep ve dava etmiş, karar celsesinde de istediği tazminat BK nun maddesine dayalı bir tazminat değil FSEK dayalı bir manevi zarar olduğu belirtmiştir. SAVUNMA: Davalılar vekili davacı tarafın kendi fikri çalışma ürünü iddia ettiği eserin ülkemizin coğrafi bölgelerini gösteren Türkiye haritasından başkası olmadığını ve özgün niteliği bulunmadığını, haritanın veb sitesinden kopyalandığı iddiasının da yerinde bulunmadığını, internetin binlerce sayfadan oluşan sonsuz nitelikte bilginin herkesin kullanımına açık olduğu bilgisayar ortamındaki kayıtlardan oluştuğunu, bu bilgilerin veb sitesi olarak adlandırılan bölümler halinde kullanıcılara sunulduğunu, herkese açık olan bu sitelerden elektronik ortamda her türlü kopyalamanın imkan dahilinde bulunduğunu, dergide kullanılan resim ile davacının sitesinde yer alan resmin teknik nitelilerinin birbirinden farklı olduğunu, davacı sitesindeki haritanın 72 dpi çözünürlüğe sahip olduğunu, dergide kullanılan görsel malzemenin ise 250 dpi çözünürlüğe sahip olmak zorunda olduğunu, şayet resim davacı veb sitesinden alınmış olsaydı görsel açıdan aynı kaliteyi sağlayabilmek için 1/3 oranında küçültülmesi gerekeceğini, boyutta küçültme olmamasının iddiayı çürüttüğünü, davacı yan tarafından anonim nitelikteki bir ortamda herkesin kullanımına açık şekilde bir resmin dergide yayınlanmış olması nedeni ile istenen tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. GEREKÇE: Dava, FSEK kaynaklanmaktadır. Mahkememizce tarafların delilleri toplanmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere davacının talebi BK. nun 49 ncu maddesine dayalı bir tazminat talebi olmayıp eserin izinsiz olarak alınması ve çoğaltılmasına dayalı bir manevi zarar davasıdır. Davanın halli ise haritanın ilmi eser niteliğinde olu, olmadığı ve olmuşsa manevi zarar talebinin yerindeliği ve tazminatın miktarı noktalarında toplanmaktadır. Ayrık görüş belirtilen hukukçu bilirkişinin raporunda açıklandığı üzereörnekleri dosya içerisinde bulunan harita FSEK nun 2/3 maddesine göre ilmi eser niteliğindedir. Davalı Murat’ın içeriğini ikrar ettiği dava dilekçesine ekli fax içeriğinden anlaşılacağı üzere izinsiz kullanım sabittir. FSEK nun 35. maddesindeki iktisap kurallarına da riayet edilmediğine göre davacının manevi zarar talebi yerindedir. Davalı taraf izinsiz olarak elde ettiğieseri tekrar çoğalttığına göre davacının mali ve manevi haklarını ihlal etmiştir. (FSEK 12,15.22,23) Esasen bu hususların tesbiti hukuki mahiyette bulunduğuna yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması cihetine gidilmemiş ve çoğunluk bilirkişi görüşüne itibar edilmeyerek taktiren (300.000.000,-)TL.lık tazminatın davalılardan tahsiline ilişkin aşağıdaki hükmün tesisi cihetine gidilmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davanın kısmen kabulü ile (300.000.000,-)TL.lık manevi zararın dava tarihi olan 11.9.1998 tarihinden 31.12.1999 tarihine kadar %50, 1.1.2000 tarihinden itibaren ise 4489 sayılı yasaile değişik 3095 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca %60 nisbetindeki faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazla istemin reddine, faiz oranlarında ileride değişiklik olduğunda icraca nazara alınmasına, 2-(4.500.000,-)TL.lık peşin harcın mahsubu ile Harçlar Yasası Uyarınca tahsili gereken bakiye (9.000.000,-)TL.lık harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irad kaydına, 3-Dava tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Hükümleri uyarınca taktiren (28.000.000,-)TL.lık nisbi ücreti vekalet ile (44.500.000,-)TL.lık peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, red edilen miktar üzerinden taktiren (22.250.000,-)TL.lık nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 4-Davacı tarafça başvuru harcı bilirkişi ücreti ve tebligat giderleri karşılığı yapılan toplam (23.497.700,-)TL.lık yargılama giderinin taktiren (14.098.000,-)TL.nın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyenin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Dair oybirliği ve temyizi kabil olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13.4.2000 MAKALELER BİLİŞİM SUÇLARI İLE İLETİŞİM FAALİYETLERİ YÖNÜNDEN TÜRK CEZA KANUNU TASARISI I-BİLİŞİM SUÇLARI Bilişim kelimesi muhtelif sözlüklerde;”İnsanların teknik,ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin,özellikle elektronik makinalar aracılığıyla düzenli ve akılcı biçimde işlenmesi,bilginin elektronik cihazlarda toplanması ve işlenmesi bilimi,informatik” olarak açıklanmaktadır. Bu alanda yapılan ve suç olarak tanımlanan ihlaller; a-Bilgisayar suçu, b-Bilgisayarla ilgili suç, c-Bilgisayar suçluluğu, d-Elektronik suç, e-Bilgisayar vasıtası ile işlenen suçlar, f-Bilişim suçları ya da suçluluğu, g-Bilişim ihlali, gibi değişik terimlerle ifade edilmeye çalışılmaktadır. Günlük hayatta çoğunlukla bilişim ile bilgisayar kelimeleri eş anlam ifade ediyormuş gibi kullanılıyor ise de bu bir yanılgıdan ibarettir.Zira sözlüklerde bilgisayarın tanımı;”Çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran,bilgileri depolayan elektronik araç,elektronik beyin,kompütür” olarak verilmekte olup yukarıdaki iki tanımın birbirleri ile örtüşmediği açık olarak görülmektedir.Bilişim kelimesi,bilgisayardan faydalanılarak bilgilerin depolanması,işlenerek başkalarının istifadesine sunulur hale getirilmesi ve iletilmesi faaliyetini,bilgisayar ise bu faaliyetin gerçekleştirilmesinde en önemli etken olan cihazı ifade etmektedir. Bilgisayar suçları ya da bilişim suçları konusunda herkesin ittifak ettiği bir tarif yoksa da en geniş kabul gören tarif Avrupa Ekonomik Topluluğu Uzmanlar Komisyonu’nun Mayıs 1983 tarihinde Paris Toplantısı’nda yaptığı tanımlamadır.Bu tanımlamaya göre bilişim suçları;”Bilgileri otomatik işleme tabi tutan veya verilerin nakline yarayan bir sistemde gayri kanuni,gayri ahlaki veya yetki dışı gerçekleştirilen her türlü davranış”tır. Tarifinde olduğu gibi bilişim suçlarının tasnifinde de bir birlik yoktur.Konu ile ilgilenen kimi uzmanlar bu kapsama girmesi muhtemel fiilleri saymakla yetinmekte ve gruplara ayırarak tasnife gerek görmemekte,bazı uzmanlar ise bu suçları iki,üç ya da dört ana başlık altında incelemektedir. Üyesi bulunduğumuz Avrupa Ekonomik Topluluğu ise bir tavsiye kararında bu suçları beşe ayırmıştır.Bunlar sırası ile; 1-Bilgisayarda mevcut olan kaynağa veya herhangi bir değere gayrimeşru şekilde ulaşarak transferini sağlamak için kasten bilgisayar verilerine girmek,bunları bozmak,silmek,yok etmek, 2-Bir sahtekarlık yapmak için kasten bilgisayar verilerine veya programlarına girmek,bozmak,silmek,yok etmek, 3-Bilgisayar sistemlerinin çalışmasını engellemek için kasten bilgisayar verilerine veya programlarına girmek,bozmak,silmek,yok etmek, 4-Ticari manada yararlanmak amacı ile bir bilgisayar programının yasal sahibinin haklarını zarara uğratmak, 5-Bilgisayar sistemi sorumlusunun izni olmaksızın,konulmuş olan emniyet tedbirlerini aşmak sureti ile sisteme kasten girerek müdahalede bulunmaktır. Bilişim suçu kavramı Türk Ceza Hukukuna ilk defa 1991 yılında 3756 sayılı Kanunla girmiş olup Bilişim Alanında Suçlar başlığı altında Türk Ceza Kanunu’nun 525 inci maddesinin (a-b-c-d) bentlerindeki düzenlemeleri yapan Yasakoyucumuzun bilişim alanı ihlallerini bilişim suçu olarak isimlendirmeyi tercih ettiği görülmektedir. 525 inci maddenin (d) bendi,bilişim suçu işleyenler hakkında verilmesi gereken (kamu hizmetinden veya meslek veya sanat veya ticaretten muayyen bir süre yasaklanma) şeklindeki fer’i ceza ile ilgili olup (a),(b) ve (c) bentlerinde tarifi yapılıp müeyyideleri gösterilen beş ayrı suç tipinden bahsetmek mümkündür.Bunlar sırası ile; 1-Sistemde yer alan ve sır teşkil eden bilgiyi hukuka aykırı olarak elde edip öğrenmek,(a-1) 2-Başkasına zarar vermek için sistemde bulunan bilgileri kullanmak,nakletmek,çoğaltmak,(a-2) 3-Başkasına zarar vermek veya kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadı ile sistemi ve unsurlarını tahrip etmek,değiştirmek,silmek,sistemin işlemesine engel olmak,yanlış biçimde işlemesini sağlamak,(b-1) 4-Sistemi kullanarak kendisi veya başkası lehine hukuka aykırı yarar sağlamak,dolandırıcılık,(b-2) 5-Sistemi kullanarak sahtecilik yapmaktır.(c) Türk Ceza Kanunu Tasarısının İkinci Kitabının İkinci Kısmının Dokuzuncu Bölümü “Bilişim Alanında Suçlar” başlığını taşımakta olup bu bölümde 345 inci madde ile başlayıp 351 inci madde ile sona eren yedi ayrı madde mevcuttur.Tasarının 345 inci maddesinin gerekçesinde bilişim alanı;”verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemler” olarak tarif edilmektedir.Halen yürürlükte olan 525 inci maddede yer alan“bilgileri otomatik olarak işleme tabi tutmuş sistem” tabirinden vazgeçilerek aynı anlamı taşımak üzere “bilişim sistemi” sözcüklerinin kullanılmasının uygun görüldüğü de yine gerekçedeki açıklamadan anlaşılmaktadır. 1-345 inci maddenin birinci fıkrası,ne maksatla olursa olsun hukuka aykırı olarak sisteme girilmesini suç olarak kabul ettiğinden sisteme haksız olarak genel kasıtla girilmesi suçun oluşması için kafidir,failin belirli ve özel bir saikle hareket etmesi aranmamaktadır. Maddenin ikinci fıkrası yeni bir suç türü ihdas etmemekle birlikte ilk fıkraya bağlı bir ağırlaştırıcı sebebi düzenlemektedir.Failin hangi nedenle olursa olsun sisteme haksız ve kasıtlı bir şekilde girmesi sonucu sistemde bulunan veriler imha edilir veya değiştirilirse sadece bu neticeden dolayı fail daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaktadır.Burada failin sisteme girmesi ve bu girme sonucunda verilerin imha edilmesi ya da değiştirilmesi kafi olup failin ayrıca bu neticeyi isteyip istememesi önemli değildir. Üçüncü fıkraya göre, sisteme haksız olarak girmeye teşebbüs edilmesi halinde de faile suç tamamlanmış gibi ceza verilmesi söz konusudur.Diğer bir deyişle fail suça teşebbüs halindeki genel indirim maddeleri olan Tasarı’nın 37 veya 38 inci maddelerindeki indirimlerden yararlanamaz. Bilindiği gibi Türk Ceza Kanunu’nun 525 inci maddesi fikri hakları değil,sistem içerisindeki verileri ve dolayısı ile veri sahiplerinin hukuki menfaatlerini korumaktadır,aynı anlayışın yeni değişiklikle de korunduğunu 345 inci maddenin gerekçesinden anlıyoruz.Çünkü gerekçede açıkça“Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yer alan ve sistem içindeki programlara ilişkin hükümler saklıdır.” denilmek sureti ile Tasarı’daki bilişim suçları ile ilgili maddelerin fikri hakların ihlali hallerinde uygulanamayacağı kabul edilmiş bulunmaktadır.Gerçekten de 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 4630 sayılı Yasa ile değişik “Tanımlar” başlıklı 1/B maddesinin (g),(h),(ı) bentlerinde “Bilgisayar programı”,”Arayüz”,”Araişlerlik” kavramlarının açıklamaları yapılmış,”Fikir ve Sanat Eserlerinin Çeşitleri” başlıklı bölümde yer alan 2 nci maddede bilgisayar programları ve hazırlık tasarımları ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılmıştır.Dolayısı ile bilgisayar programları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun koruması altına alınmıştır. 2-346 ıncı maddenin 1 inci fıkrası, bilişim sistemlerine yönelik olarak işlenen bozma,engelleme gibi ızrar fiillerini özel bir suç haline getirmektedir.Burada koruma altına alınan şey,bilişim sisteminin diğer bir deyişle bilgisayarın fiziki varlığı ve sistemin işlemesini sağlayan bütün diğer unsurlardır. İkinci fıkrada ise bilişim sistemine veri sokulması,verilerin yok edilmesi,değiştirilmesi suç haline getirilmiş olup bu fıkranın uygulanabilmesi için failin bu neticelerin gerçekleşmesine yönelik özel bir kasıtla hareket etmesi gerekmektedir.345 inci maddenin ikinci fıkrasında fail,özel bir kasıtla istemediği ancak sisteme haksız olarak girmesi sebebi ile gerçekleşmesine neden olduğu neticeden dolayı cezalandırılırken burada gerçekleşmesi için özel bir kasıtla hareket ettiği ve gerçekleştirdiği yukarıda sayılan fiillerden dolayı cezalandırılmaktadır. Üçüncü fıkrada ise failin,yukarıdaki iki fıkrada sayılan eylemleri ile başkasının zararına,kendisinin veya başkasının yararına haksız maddi yarar elde etmek için bilişim sistemine girmesi cezalandırılmaktadır. 346 ncı maddenin ilk fıkrasındaki ceza miktarı bir yıldan üç yıla kadar hapis,bir milyar liradan beş milyar liraya kadar ağır para cezası olup,bu fıkradaki eylemin haksız bir çıkar sağlamak amacı ile gerçekleştirilmesi ve dolayısı ile eylemin üçüncü fıkraya uyması durumunda ağırlaştırıcı hal sebebi ile ceza miktarının iki yıldan altı yıla kadar hapis ve iki milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezasına çıkarıldığı görülmektedir. İkinci fıkradaki ceza miktarı ise üç yıldan altı yıla kadar hapis ve üç milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası olmasına rağmen,üçüncü fıkradaki haksız çıkar sağlama eyleminin ikinci fıkradaki hale uygun olarak işlenmesi ve ağırlaştırıcı sebebin gerçekleşmesi durumunda ikinci fıkrada öngörülenden daha az hapis ve ağır para cezasının asgari had olarak tayin edilmesini anlamak mümkün değildir.Yukarıda da ifade edildiği gibi üçüncü fıkradaki hapis cezasının asgari haddi iki yıl,ağır para cezasının asgari haddi ise iki milyar liradır ve bu miktarlar ikinci fıkradaki asgari hadlerin de altındadır. 346 ncı maddedeki suçlara teşebbüs halinde de faile suç tamamlanmış gibi ceza verilecek,fail Tasarının 37 veya 38 inci maddelerindeki indirimlerden istifade edemeyecektir. 3-347 nci maddede iki ayrı suç tipi mevcuttur: Bunlardan birincisi;bilişim sistemi marifeti ile ve özel bir kasıtla hukuk alanında fail tarafından hedeflenen bir neticeye ulaşmak için bilişim sistemine veri yerleştirmek,var olan verileri tahrif etmek sureti ile sahte belge oluşturmaktır.Suçun oluşması için failin belgeyi oluşturması yeterlidir,belgenin oluşturulması ile suç tamamlanır,ayrıca kullanılması gerekmez.Sahte belgeyi gerçekleştiren fail ayrıca bunu kullanmışsa kullanmış olmasından ötürü ikinci bir ceza verilmez. İkinci suç tipi ise,sahte belgeyi oluşturan fail dışındaki bir başka kişinin sahte olduğunu bilerek belgeyi kullanması halidir. Bu maddedeki ceza miktarı bir yıldan üç yıla kadar hapistir.Sahtecilik yapma kasıt ve gayesi olmasa bile benzer fiilleri üç yıldan altı yıla kadar hapis ve üç milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandıran 346 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki cezadan az ceza tertip edildiği görülmektedir.Sahte belge tanzim etme niyeti olmaksızın bilişim sistemine hukuka aykırı olarak veriler sokan,mevcut verileri yok eden,değiştiren kişiye daha ağır ceza,sahte belge tanzim etmek için bu fiilleri işleyen kişiye daha az ceza verilmesi pek mantıklı görülmemektedir.Belki 346 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki düzenleme başkasının bilişim sistemine girilmesi,347 nci maddedeki düzenleme ise kişinin kendi bilişim sistemine girmesi ve sahte belge oluşturması ile ilgilidir ancak madde metinleri ile gerekçelerinden bu neticeye varmak zor gözükmektedir.Kişi,başkasının bilişim sistemine girerek de sahte belge tanzim edebilir,bu ayırımın net bir şekilde yapılmasının daha uygun olacağı şüphesizdir. 4-Tasarı’nın 348 inci maddesinde, 345 ve 346 ncı maddelerde düzenlenen suçları işleyen kişiler hakkında bu maddelerde yazılı olan hapis ve para cezalarına ek olarak verilmesi gereken,fer’i ceza olarak nitelediğimiz ” kamu hizmetinden veya meslek veya sanat veya ticaretten altı aydan üç yıla kadar yasaklanma”,”suçta kullanılan kurumların iki aydan bir yıla kadar kapatılması”,”fiillerin işlenmesinde kullanılan araçların veya suçtan meydana gelen şeylerin müsaderesi veya mülkiyetinin devlete geçirilmesi” tedbirlerine yer verilmektedir. 347 nci maddede zikredilen sahtecilik suçunun işlenmesi durumunda fer’i ceza uygulamasının bulunmaması,bu uygulamanın 345 ve 346 ncı maddelere hasredilmesi dikkat çekicidir,348 inci maddenin gerekçesinde bu hususta bir açıklama bulunmamaktadır. 5-“Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” başlıklı 349 uncu maddenin kaleme alınmasının amacı,bu maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere;bu kartların haksız,hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasını,bu yolla çıkar sağlanmasını önlemektir. Bilindiği gibi banka kartı,bankanın kurduğu bilişim sistemine hukuka uygun olarak girmeyi,kart sahibince bilinen bir numara marifetiyle banka görevlisinin katkısı olmadan kart sahibinin kendi hesabından para çekmesini sağlamaktadır. Kredi kartı ise,banka ile müşterisi arasında yapılmış bir akit gereğince kişinin bankadan önceden koşulları saptanan kredi olanağını kullanmasını sağlayan bir araçtır. Madde gerekçesine göre aşağıda zikredilen iki hal gerçekleştiğinde birinci fıkradaki suç oluşur: a-Başkasına ait banka ya da kredi kartının,her ne suretle olursa olsun ele geçirilmesinden sonra,sahibinin rızası hilafına kullanılması,başkasına kullandırtılması,bu suretle failin kendisine ya da bir başkasına haksız yarar sağlaması, b-Sahibine verilmesi gereken bir banka ya da kredi kartının bunu elinde bulunduran kimse tarafından kullanılması ya da bir başkasına kullandırtılması. İkinci fıkra ise,ilk fıkrada sayılan eylemlerin esasen mevcut olan banka ya da kredi kartlarının tahrif edilerek kullanılması veya bu kartların sahtecilik sureti ile yapılarak kullanılması hallerini cezalandırmaktadır. Bu maddedeki düzenleme ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.4.2000 tarih,2000/6-62 esas,2000/72 sayılı kararındaki anlayış madde metni haline getirilmiş bulunmaktadır.Bu kararın konusunu teşkil eden olay kısaca şöyledir: Bu olayda sanık müştekiye ait banka kredi kartını haksız olarak eline geçirmiş,şifresini de öğrenerek bir bankanın üç ayrı şubesine ait ATM’lerden muhtelif tarihlerde para çekmiştir,İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesi banka kartını TCK.nun 493/2.maddesinde zikredilen “sair alet” kapsamında mütalaa ederek bu madde uyarınca sanığı cezalandırmış,Yargıtay 6.C.D. mahkeme kararını onamıştır.Bu onama kararına karşı itiraz yoluna başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; banka kartının “sair alet” olarak kabul edilemeyeceğini,olayın TCK.nun 525 inci maddesine uyduğunu ileriye sürerek konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulu önüne gelmesini sağlamıştır.Genel Kurul ise yukarıda tarih ve sayısı verilen kararında;ATM olarak adlandırılan sistemin işlemesi için iki unsura gereksinim bulunduğunu,bunlardan birincisinin kart,diğerinin ise şifre olduğunu,ATM makinalarının bir bilgi işlem sisteminin ünitesi olarak kabul edilmesi gerektiğini,sistemi harekete geçirmede kullanılan kartların geleneksel hırsızlık suçları bakımından söz konusu olan “sair alet”sayılamayacağını,olayın TCK.nun 525/b-2 madde ve fıkrasına uyduğunu gerekçeleri ile ileriye sürerek Başsavcılığın itirazını kabul etmiş ve böylece aynı görüşteki Yargıtay 11.C.D.’nin bir başka olayla ilgili olarak verdiği içtihattaki anlayışı kabul etmiştir.Bu genel kurul kararı oy çokluğu ile verilmiş bir karar olup 349 uncu maddedeki düzenleme bu konudaki tartışmaları tamamen ortadan kaldırıcı mahiyette olmakla isabetli bir tasarruf olarak gözükmektedir. 6-“Suç işlemek için örgütlenme” başlıklı 350 nci madde örgütlü suç cürmünün özel bir halini düzenlemekte olup, Dokuzuncu Bölümde sayılan suçları işlemek üzere ikiden fazla kişinin bir araya gelerek bu suçları işleme gayesi ile bir veya birden çok maddi nitelikte hazırlık yapmalarını ağırlaştırıcı hal olarak kabul edip cezalandırmaktadır. 7-351 inci madde, 345,346,347,349 ve 350 nci maddelerde tarifi yapılan suçların işlenmesi halinde tüzel kişileri de sorumlu tutmaktadır. Tasarı’nın İkinci Kısım İkinci Bölümü “Tüzel Kişiler” başlığını taşımakta olup bu bölümde yer alan 25 ve 26 ncı maddelerdeki düzenlemeye göre;fiili işleyenin sorumluluğu baki kalmak üzere özel hukuk tüzel kişileri,kanunun ayrıca belirttiği hallerde,organ veya temsilcilerinin tüzel kişi yararına işledikleri suçlardan dolayı sorumludurlar.Fiili işleyen kimse hakkında hükmedilmesi gereken para,müsadere veya mülkiyetin Devlete geçirilmesi cezaları tüzel kişi hakkında da uygulanır.Fiili işleyen kişi hakkında hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezalarla,kamu hizmetlerinden yasaklanma,bir meslek veya sanat veya ticaretin icrasının durdurulması cezalarının süresini aşmamak kaydı ile tüzel kişinin çalışmadan yasaklanıp yasaklanmayacağına,yasaklanacaksa bunun süresinin ne olacağına mahkemece karar verilebileceği gibi, tüzel kişinin beş yılı geçmemek üzere atanacak denetçilerin kontrolu veya yöneticilerin eliyle çalışmalarını sürdürmesine de karar verilebilir. Tasarı’nın 2 nci Kitap 1 inci Kısım 8 inci Bölümü “Hayatın Gizli Alanına ve Özel Hayata Karşı Suçlar” başlığını taşımakta olup bu bölümde yer alan 195 ve 196 ncı maddelerdeki düzenlemeler de bilişim suçu kapsamında değerlendirilebilir.Bu iki maddenin “Bilişim Alanında Suçlar” başlıklı bölüm içerisine alınması belki daha uygun olurdu. 8-195 inci maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere,günümüzde kişilerle ilgili kayıtların bilgisayar ortamına geçirilip muhafaza edilmesi uygulamasına hastaneler,sigorta şirketleri,bankalar,kredili alışveriş yapan mağazalar ve benzeri kuruluşlar sıkça başvurmaktadır.Bu özel bilgilerin rıza hilafına ilgisiz kişilerin eline geçmesi ve kullanılması, hem bu bilgileri muhafaza eden kurumu ve hem de haklarındaki bilgiler bilgisayar ortamında muhafaza edilen kişiler yönünden sakıncalar doğurabilir.Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1973 ve 1974 yıllarında özel sektör ve kamu sektöründeki elektronik bilgi bankalarında uygulanacak ilkeleri gösteren iki tavsiye kararı kabul etmiş,Avrupa ülkelerinin bir çoğu 1970’li yılların sonunda bu ilkeler doğrultusunda “verilerin korunması” ile ilgili özel yasaları kabul ederek yürürlüğe koymuşlardır.Özel yasaların kabul edilmesi de yetmemiş,Avrupa Konseyi’nin sürdürdüğü çalışmalar sonucunda “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması”na ilişkin bizim de taraf olduğumuz 108 sayılı Sözleşme 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açılmıştır. 195 inci maddenin 1 numaralı fıkrasının ilk paragrafında,kişinin rızası hilafına veya kanunun öngördüğü şekil ve usullere uyulmaksızın kişisel verilerin bilişim sistemine yerleştirilmesi veya işlenmesi eylemi suç haline getirilmektedir. İkinci paragrafta,verilerin hileli veya kanun dışı yollarla elde edilmesi hali ceza artırım sebebi olarak kabul edilmiştir. 2 numaralı fıkranın birinci paragrafı,kanuna uygun olarak bilişim sistemlerine yerleştirilen veya işlenen kişisel verilerin, muhafazaları için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması sureti ile bu bilgilerin başkalarının eline geçmesine,bozulmasına veya zarar görmesine neden olanları cezalandırmaktadır. Bu fıkranın ikinci paragrafı, fiilin taksirle işlenmesi durumunda failin ağır para cezası ile cezalandırılması gerektiğini hüküm altına almıştır. Maddenin (3) numaralı fıkrası, yasaların öngördüğü haller saklı kalmak üzere,kişilerin ahlaki niteliklerinin,siyasi,felsefi veya dinsel görüşlerinin,ırki kökenlerinin,sendikal bağlantılarının,cinsel yaşamları ve sağlık durumları ile ilgili bilgilerin kişisel veri olarak sisteme yerleştirilip işlenmesini hapis cezası ile tecziye etmektedir. 9-196 ncı maddenin (1) numaralı fıkrası,kişisel verilerin yetkisiz kişilere verilmesini,açıklanmasını,çeşitli özel maksatlarla kullanılmasını ve ele geçirilmesini, (2) numaralı fıkrası ise,kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verilerin sistem içinde muhafaza edilmeye devam edilmesini,yok edilmemesini cezalandırmaktadır. Bilindiği gibi bilişim suçunun işlenebilmesi için ana unsurlardan bir tanesi bilgisayar dediğimiz cihazdır.Bu cihaz internet kullanımı için de gereklidir.Yukarıda bilişim suçu olarak açıklamaya çalıştığımız fiiller internet vasıtası ile de işlenebilir. Tasarı’da bilişim suçları ayrı bir bölüm halinde yer almasına rağmen ya bu bölümde yer alan maddelerde ya da bağımsız bir bölüm olarak internetten hiç bahsedilmemesi dikkat çekici önemli bir eksiklik olarak görülmektedir. II-İLETİŞİM FAALİYETLERİ Diğer taraftan internet, sözlüklerde “Duygu,düşünce veya bilgilerin telefon,telgraf,televizyon,radyo gibi akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması,bildirişim,haberleşme,komünikasyon” olarak tarif edilen iletişim faaliyetinin önemli araçlarından biridir. Tasarı’nın “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinin 11 inci bendinde “Basın ve yayın yolu ile” kavramının anlamı;basın ve yayın yolu ile veya her türlü görsel ve işitsel iletişim araçlarıyla yapılan yayın” olarak tarif edilmesine rağmen bu tanım içerisinde internetin ayrıca zikredilmemesi tatbikatta karışıklıklara ve şüphelere neden olabilecek gibi gözükmektedir.Çünkü Tasarı’nın 170/5-6,178/son,188/3,190/2,357/3,377/2,471/2 nci maddelerinde açık olarak suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edilmişken,291/2 nci madde ile buraya atıf yapan 292 nci maddenin son fıkrasında “her türlü kitle iletişim araçları,ses kayıt bantları,sesli veya sözlü yayın araçları,internet,plak,elle çoğaltılarak yayınlanan veya dağıtılan yazılar,genel yerlerde levha ve ilan asma” faaliyetleri ağırlaştırıcı sebep kabul edilmiş,358/2 nci maddede “basın ve görsel veya işitsel yayın” tabirinin kullanılması tercih edilmiş,426/4 ncı madde ile 430/4 uncu maddelerde ise “basın veya görsel veya işitsel yayın yolu ile veya internet marifetiyle” suçun işlenmesi ağırlaştırıcı sebep olarak madde metni içerisine yerleştirilmiştir.Bu durumda sanki internet,4 üncü maddenin 11 numaralı bendinde tanımı yapılan basın ve yayın araçları dışında bir araçmış gibi bir sonuç ortaya çıkmıştır. Bu sakıncayı gidermek için Tasarı’nın 4/11.bendindeki “Basın ve Yayın Yolu İle” tabiri yerine “İletişim Araçları İle” tabirinin kullanılması,teknolojinin devamlı gelişme gösterdiği,yeni iletişim araçlarının önümüzdeki yıllarda çıkabileceği gerçeğinden hareketle,iletişim faaliyetinin bir ucu açık olacak şekilde ileriye yönelik güzel bir tarifinin yapılması, günümüzde mevcut olan iletişim araçlarının interneti de kapsayacak şekilde sayılması,iletişim araçları ile suçun işlenmesi halinde cezaların ağırlaştırılması düşünülen maddelerde bu araçları tek tek saymak yerine sadece bu tabirin kullanılmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir. “Basın ve Yayın Yolu İle” tanımı içerisinde yer alan “basın” ve “yayın” kelimelerinin birlikte kullanılması da doğru değildir.Zira,Türk Dil Kurumu tarafından neşredilen Türkçe Sözlük’te basın kelimesi;”gazete,dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınların bütünü,matbuat” olarak açıklandığı gibi aynı Sözlük’te yayın kelimesinin anlamı;”basılıp satışa çıkarılan kitap,gazete gibi okunan veya radyo ve televizyon aracılığıyla halka sunulan,duyurulan,iletilen şey,neşriyat” olarak verilmektedir.Görüldüğü gibi “basın” kelimesinin ifade ettiği anlam zaten “yayın” kelimesi içerisinde vardır.İki kelimenin bir arada kullanılması sureti ile lüzumsuz bir tekrar yapıldığı düşünülmektedir. Tasarı’nın “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinde görülen diğer bir eksiklik “Aleniyet” kavramının tarifinin yapılmamasıdır.Bilindiği gibi halen yürürlükte olan TCK.nun 153 üncü maddesinde aleniyet hali aşağıdaki hallerde kabul edilmiştir: Fiil: 1-Matbuat vasıtasıyla veya herhangi bir propaganda vasıtasıyla, 2-Umumi veya umuma açık bir mahalde ve birden ziyade kimseler huzurunda, 3-Toplanılan mahal veya içtimaa iştirak edenlerin adedi veya toplantının mevzuu ve gayesi itibari ile hususi mahiyeti haiz olmayan bir içtimada işlenmiş olursa Ceza Kanununun tatbikinde aleni olarak işlenmiş sayılır. Tasarı’nın;178/son,290,291/ilk,292/ilk,323/ilk,378/2,427/1,428/1,430/son, 454/2,455 ve 473 üncü maddelerinde tarifi yapılan suçların ya unsuru ya da ağırlaştırıcı sebebi olarak zikredilen aleniyet kavramının TCK.nun 153 üncü maddesinde olduğu gibi kapsamlı bir tarifinin yapılması tatbikatçıyı rahatlatacaktır. Tasarı’nın bazı maddelerinde yayın faaliyeti bizatihi suç sayılmış,bazı maddelerinde ise bu faaliyet suçun unsuru değil ağırlaştırıcı sebebi olarak gösterilmiştir.Diğer bir çok maddede ise yayın faaliyetinin bu maddelerde tarifi yapılan suçların ağırlaştırıcı sebebi sayılması mümkün ve gerekli iken yapılmamış,Türk Ceza Kanunu’ndaki uygulama aynen devam ettirilmiştir.Diğer bir deyişle yayın yoluyla suç işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edildiği TCK.nun 127,155,158,175,268,311,312,480,482 nci maddelerinin muadili olan Tasarı’daki maddelerde de suçun iletişim yoluyla işlenmesi ağırlaştırıcı sebep olarak gösterilmiştir.Bu arada TCK.da benzeri bulunmayan iki suç tipinin Tasarı’ya alındığı,bu iki suçun da iletişim yoluyla işlenmesi halinde cezanın artırılması gerektiği kabul edilmiştir.Bunlar;“Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması” başlıklı 188/3 nci madde ile “Resim çekici veya kaydedici bir aletle özel hayatın ihlali” başlıklı 190/2 ıncı maddelerdir. A-Yayın faaliyetinin bizatihi suç sayıldığı maddeler: Madde: Madde başlığı: 187 Mektup veya telgrafın yayınlanması 191 Montaj 320/1 Müstehcenlik 371 Halkı tahrik 452 Kararı etkileme 484 Göreve ilişkin sırrın açıklanması Yukarıda başlıkları da verilen 191 ile 452 nci maddelerle yeni suç tipleri ihdas edilmektedir. 452 nci maddedeki düzenleme ile kesin bir yargı kararı verilmeden önce,hüküm ve kararları veya tanık beyanlarını veya bilirkişi mütalaalarını etkilemek amacına yönelik yayınlarda bulunanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülmekte olup bu hüküm bir ölçüde 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrası ile örtüşür gibi görünmesine rağmen arada önemli farklar bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır.Bu farklardan birincisi;452 nci madde kapsamına basın da dahil her türlü yayın girmesine rağmen,5680 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi sadece kısaca matbuat diyebileceğimiz basılı eserlere uygulanabilir.Diğer önemli bir fark;452 nci maddedeki suçun en önemli unsuru yayının “etkileme amacı ile” yapılmasıdır.30 uncu madde ise her ne maksatla olursa olsun hakim ve mahkemenin kesinleşmemiş kararları ile ilgili mütalaa yayınlanmasını yasaklamaktadır.Bu mütalaa kesinleşmemiş karar lehine dahi olsa suç oluşur. TCK.daki 426 ve 428 inci maddelerin muadili olan “Müstehcenlik” başlıklı 320 nci maddenin 1 inci,3 ve 4 üncü bentlerinde sayılan hallerde faillere ağır para cezalarının yanısıra hapis cezalarının da verilmesinin öngörülmesi sureti ile sadece para cezası içeren eski düzenlemeden vazgeçildiği anlaşılmaktadır.Keza bu suçun mevkuteler vasıtası ile işlenmesi halinde mevkute sahiplerine ve sorumlu müdürlerine tiraja bağlı olarak para cezası verilmesini öngören TCK.nun 426 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme de yeni hükümle terkedilmiştir. 320 nci maddede müstehcenliğin sergilenmesinde kullanılan vasıtalar sayılırken ve radyolarla televizyonlar özellikle zikredilirken internetten açık bir şekilde bahsedilmemesi dikkat çekici bir eksiklik olarak görülmektedir.Bu maddede sayılan vasıtaların genel niteliklerinden hareket edilerek suçun internet yoluyla cezalandırılmasının da hedeflendiği söylenebilir ise de internetin çok yaygın bir iletişim vasıtası olduğu gözönünde tutularak açıkça zikredilmesinin daha faydalı olacağı düşünülmektedir. B-Yayın faaliyetinin cezanın ağırlaştırıcı sebebi sayıldığı maddeler: Madde: Madde başlığı: 170/5-6 Din ve vicdan hürriyetinin ihlali 178/son Hakaret 188/3 Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması 190/2 Resim çekici veya kaydedici bir aletle özel hayatın ihlali 291/2 Suç işlemeye tahrik 292 Cürmü övme,kanunlara uymamaya tahrik 357 Devlete karşı savaşa tahrik 358/2 Temel milli yararlara karşı hareket 377/2 Halkı askerlikten soğutma 426/4 Cumhurbaşkanına hakaret 430/4 Resmi kurullara ve yargı görevi yapanlara hakaret 471/2 Soruşturmanın gizliliğini ihlal 471 inci maddenin ilk fıkrasında,Ceza Usulüne ilişkin yasalarda gizli olduğu belirtilen işlemlere ve soruşturmalara katılan görevlilerin,gizlilik hali devam ederken soruşturmaların içerik ve neticelerini açıklamaları hali cezalandırılmakta olup benzer bir yasaklamayı basına getiren 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 30 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında düzenlenen durumdan farklılık arzetmektedir. 471 inci maddede suçun faili,soruşturmaya sıfatı ve vazifesi icabı katılan görevli,30 uncu maddede suçun faili,yayını gerçekleştiren mevkute sorumlu müdürü,mevkute dışındaki basılı eserlerde ise yayınlatandır.Diğer bir farklılık 30 uncu maddedeki suçun teşekkülü için ceza kovuşturmalarına ait iddianame,diğer her türlü vesika ve evrakın iddianame aleni duruşmada okunmadan önce veya olay takipsizlik kararı ile sonuçlandırılmışsa bu kararın kesinleşmesinden evvel yayınlanmasıdır.471 inci maddedeki suçun oluşması için ise evrak veya belge yayınlanması şart olmayıp görevli kişi tarafından yapılacak herhangi bir açıklama ile gizliliğin ihlal edilmesi yeterlidir. Yukarıda başlıkları da verilen 188,190 ve 471 inci maddelerdeki düzenlemeler TCK.da bulunmayan yeni suç tipleridir. C-Yayın yoluyla da işlenmesi mümkün olmasına rağmen yayının ağırlaştırıcı sebep sayılmadığı maddeler: Madde: Madde başlığı: 154 Tehdit 155 Cebir veya koşullu tehdit 156 Şantaj 165/5 İş ve çalışma hürriyetinin ihlali 166 Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasını engelleme 177 Siyasal hakların kullanılmasını engelleme 196/1 Verileri yetkili olmayanlara verme,imha etmeme 289 Halk gruplarını öldürmeye tahrik 290 Halk arasında korku ve panik yaratma 323/1-4 Fuhşa davet ve müsamaha,fuhuştan yararlanma 336/1 Fiyatları etkileme 340/1 Meslek veya sanata ilişkin sırrın açıklanması 355/3 Devletin ülkesine karşı cürüm 366 Devlet kuvvetlerine karşı silahlı isyan 378 Askerleri itaatsizliğe teşvik 382 Savaşta yalan haber yayma 388 Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama 389 Gizli kalması gereken bilgileri açıklama 396 Yasaklanan bilgileri açıklama 397 Yasaklanan bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklama 422 Kolluk kuvvetlerini itaatsizliğe teşvik 427 Bayrağa ve Devletin egemenlik alametlerine hakaret 428 Manevi varlığa hakaret 429 Memura görevden dolayı hakaret 440 Yargı görevi yapanı etkileme 454 Yargı görevi yapanların saygınlıklarını ihlal 455 Yargısal kararları aşağılama 473 Yabancı Devlet bayrağına karşı hakaret Tasarı’nın 166,196,323,454 ve 455 inci maddeleri,TCK.da bulunmayan yeni suç tipleri getirmektedir. “Yargısal kararları aşağılama” başlıklı 455 inci madde,5680 sayılı Basın Kanunu’nun 30 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından farklı olarak kesinleşmiş olsun olmasın yargı makamları tarafından verilmiş kararların tahkir edilmesini,aşağılanmasını cezalandırmaktadır.30 uncu madde ise, tahkir ya da aşağılama kastı olmadan kesinleşmemiş mahkeme kararları lehinde veya aleyhinde mütalaa yayınlanmasını yasaklamaktadır.Diğer taraftan 30 uncu madde yalnız basılı eserlerle ilgili bir suç türü olup 455 inci madde basın dahil olmak üzere diğer yayın türlerini de kapsamaktadır. Yukarıda madde numaraları ve başlıkları verilen maddelerde çok ağır neticeler doğurabilecek suç tipleri düzenlenmekte olup suç teşkil eden bu faaliyetlerin iletişim araçları ile çok geniş kitlelere ulaştırılmaları durumunda sonuçların daha da ağırlaşacağı muhakkaktır.Ağırlaşan netice ile orantılı olarak bu suçların yayın yoluyla işlenmeleri durumunda cezaların da artırılması gereği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu maddelerin muadili olan ve TCK.da halen mevcut olan maddelerde de yayın faaliyetinin ağırlaştırıcı sebep sayılmaması bir gerekçe olarak ileriye sürülmeden,hepsinde olmasa bile önem arzeden büyük bir bölümünde yayın faaliyetinin cezanın ağırlaştırıcı sebebi olması konusu ciddi şekilde gündeme getirilerek tartışılmalıdır. İletişimle ilgileri bakımından Tasarı’nın 199/2,218/7,293 ve 312 nci maddelerinden bahsetmek gerekir. “Basit hırsızlık” başlıklı 199 uncu maddenin 2 nci fıkrasında telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanma cezalandırılmıştır ki bu düzenleme maddenin muadili olan TCK.nun 491 inci maddesinde bulunmamaktadır,bu tür olayların gittikçe artış göstermesi sebebi ile isabetli olmuştur. “Nitelikli dolandırıcılık” başlıklı 218 inci maddenin 7 nci bendine (bilişim sistemi)’nin de ilave edilmesi ile bu sistemler aracı kılınarak işlenen ve giderek artış gösteren suçların takibinde önemli faydalar sağlanacaktır. TCK.nun 162 nci maddesinin muadili olarak getirilen “Kanunun cürüm saydığı yayının nakli” başlıklı 293 üncü maddedeki düzenleme,Alman Teleservisler Yasası’nın “Sorumluluk” başlıklı 5 inci maddesinin 2 nci bendindeki düzenleme ile paralellik arzetmektedir.Şöyle ki;293 üncü maddenin ilk fıkrasına göre “Kanunun cürüm saydığı bir yayını,herhangi bir iletişim aracı ile nakleden,asıl yayını yapan gibi cezalandırılır.”5 inci maddenin 2 numaralı bendine göre ise “Servis sağlayıcılar,kullanıma hazır tuttukları yabancı içeriklerden dolayı,ancak bu içeriğin bilgisine sahip oldukları ve bu içeriklerin kullanımının önlenmesi teknik olarak mümkün ve kendilerinden beklenebilir olduğu durumda sorumludurlar.”Her iki halde de nakledilen yayının içeriğine katılıp katılmamak önemli olmadığı gibi,yayında ileriye sürülen fikirlere iştirak edilmediğine dair kayıt ilave edilse bile sorumluluk mevcuttur.Burada önemli olan içeriğine vakıf olarak bir yayını nakletmektir. “Kamu haberleşmesini bozma” başlıklı 312 nci madde,TCK.nun 391 inci maddesinde zikredilen telgraf,telefon ve telsiz gibi muhabere araçlarını tek tek saymak yerine “telli veya telsiz her türlü kamu haberleşme araçları” tabirini kullanmıştır ki ileride keşfedilmesi mümkün yeni haberleşme araçlarını da içine alacak bir düzenleme olması itibariyle doğru bir tercihtir. İnternetle işlenen suçlarda yetkili mahkemeyi tayin bakımından da önem arzeden “Yer bakımından uygulama” başlıklı 6 ncı maddenin ilk fıkrasının 2 nci cümlesinden bir nebze bahsetmek gerekir.Bu cümleye göre “Eylemin kısmen veya tamamen Türkiye’de yapılması veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç,Türkiye’de işlenmiş sayılır.” Bu düzenlemeye göre aşağıdaki üç halde de suç Türkiye’de işlenmiş sayılacaktır: a-İnternete girişin ve neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi, b-İnternete girişin Türkiye’de olması,neticenin yabancı bir ülkede gerçekleşmesi, c-İnternete girişin yabancı bir ülkeden olması,neticenin Türkiye’de tahakkuku. İlk halde fiil ve netice Türkiye’de gerçekleştiği,dolayısı ile fail ve mağdur Türkiye’de oldukları için yetki bakımından herhangi bir sorun çıkması düşünülemez.İkinci halde fail Türkiye’de,mağdur yabancı ülkede,üçüncü halde ise fail yabancı ülkede,mağdur ise Türkiye’de bulunduğu için yetki ihtilaflarının çıkması kaçınılmazdır.Dolayısı ile son iki hal için bu alanda mutlaka uluslar arası sözleşmeler yapılması gerekir. Bu cümle,Türkiye’nin yetki alanını ülke çapında düzenler gibi görünmekte ise de,Türkiye’de milli sınırlar içerisinde internet suçları bakımından hangi adli merciin yetkili olacağı konusunu halletmekten uzaktır.Yasal bir düzenleme yapılıncaya kadar ceza mevzuatında genel olarak (Yetki) konusunu düzenleyen CMUK.nun 8 inci maddesindeki düzenlemeden de istifade edilerek tatbikatta şu şekilde hareket edilmesi uygun görülmektedir: a-Failin ve internete giriş yerinin belli olduğu,servis sağlayıcı şirket çalışanlarının herhangi bir şekilde suç faili olmadığı durumlarda internete giriş yeri adli mercii, b-Servis sağlayıcı şirket çalışanlarının suç faili olduğu durumlarda şirket merkezinin bulunduğu yer adli mercii, c-Takibi şikayete bağlı hakaret ve sövme cürümlerinin internet vasıtasıyla işlenmesi durumunda suç mağdurunun ihtiyarına göre; aa)Mağdurun ikamet ettiği ya da sakin olduğu yer adli mercii (istisnai yetki), bb)Olayın özelliğine göre yukarıda iki şık halinde yazılı olan yerlerdeki adli mercilerden herhangi biri. Son olarak; Cumhurbaşkanına hakaret ile Anayasal kuruluşları tahkir suçlarının takibi için Adalet Bakanlığı’ndan izin alma zorunluluğu ile ilgili TCK.nun 160 ıncı maddesinin 2 nci fıkrasındaki düzenlemenin, 426 ve 428 inci maddelerinin son fıkralarında devam ettirilmesinin,bu suçları takiple görevli Cumhuriyet Savcılarının bilgi,birikim,tecrübe ve yeteneklerine yeteri kadar güvenilmediği izlenimi doğurması bakımından yerinde bir tasarruf olmadığı düşünülmektedir |