Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23-01-2007, 12:12   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İnsan Haklarının Evrenselliği

İnsan hakları evrenseldir. İnsan haklarına konu olan insan her yerde insandır. İnsanlar arasındaki farklılıklar tabiattan değil, eğitim ve kültürden ileri gelir. Bu nedenle dünyanın her yerinde insanlar benzer duyarlılıklara sahiptir.

Yaşama isteği insanın evrensel bir hakkıdır. Yaşamı anlamlandırma ve güzelleştirme çabaları bu hakkın kullanımı ile gelişmiştir. İnsanın doğal olan bu ihtiyaçları vazgeçilmez ve engellenemez haklardır.

Haklar, insanlar için göreceli, kişiden kişiye farklılık gösteren uygulamalara da konu olamaz. Örneğin ; yaşama, insan için bir hak olarak kabul edilmişse bu, tüm insanlar için aynı değere sahip olmalıdır. Buna göre yaşama hakkını dünyanın belirli bölgelerindeki insanlar için tanıyıp, belirli bazı bölgelerindeki insanlar için tanımamak , insan haklarının temel felsefesine aykırıdır. Hiç kimse "Yugoslavya’daki Sırplar yaşama hakkına sahiptir ama Bosnalı Müslümanlar yaşamasa da olur." diyemez; böyle bir tutuma insan hakları anlayışı içinde mantıklı bir açıklama getirilemez.

Ayrı kişi ya da kültürlere göre de insan hakları değişiklik gösteremez. Bir kişi, "Benim insan haklarından anladığım budur, başka bir anlayış beni ilgilendirmez." şeklinde bir yaklaşımla insan haklarını kişiselleştiremez.

Kültürler ve toplumlar da böyledir. Bir toplum " Bizim insan hakları konusunda alınmış ve pekişmiş bir tavrımız vardır, başka örnekler bizi ilgilendirmez." diyemez. Böylesine kültür bencilliği, insan haklarının temel felsefesiyle uyuşamaz.

Öte yandan insan hakları, düşünce ve felsefesi açısından olduğu kadar gelenek açısından da evrenseldir. Birleşmiş Milletlere üye olan bütün devletler, yine Birleşmiş Milletler bünyesinde insan hakları sorumluluğunu yüklenen İnsan Hakları Komisyonu’nun denetimine, inceleme ve araştırmalarına açıktır. Bu komisyon, ülkelere gönderdiği temsilciler ve araştırmacılar aracılığıyla insan haklarının durumunu inceler, vardığı sonuçları öneriler hâlinde kamuoyuna açıklar.

İnsan haklarının evrenselliğini anlatan en önemli belge ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948’de kabul ettiği ünlü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi metnidir.

İnsan Haklarının Korunmasının Gereği

İnsan hakları insanlık onuru ile ilgili bir kavramdır. İnsan ve insanlık onuru, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir. Haklarına sahip çıkan insan, varlığının bu önemli yeteneğine de sahip çıkmış olur. Diğer bir deyişle, insan hakları ile insanın onurlu yaşama istek ve amacının mücadelesi yapılmaktadır. Haklarından yoksun bırakılan insanların onurlarıyla birlikte birçok değerlerden de yoksun kaldıklarını olaylar ve tarih kanıtlamaktadır. Üstelik bu insanlar, üretkenliklerini de yitirerek kendilerinden daha üretken ve güçlü ulusların egemenliğine girmeye mahkûm olurlar.

İnsan haklarının korunmasının temelinde insanların bağımsız ve hür yaşama düşüncesinin etkisi vardır. Bu haklarını koruyamayan insanların bağımsız bir kişilik ve özgür bir toplum oluşturmaları mümkün değildir.


İnsan Haklarının Kime ve Neye Karşı Korunacağı

Toplum huzuru üzerinde tehdit ve baskı unsuru olan her türlü faktör insan haklarını ihlal eder. Bazı kişi veya kurumlar toplumsal huzuru bozabilirler. Bu nedenle, insan hakları, bütün insanlara, insan olmalarından dolayı tanınması gereken haklar bütünüdür. Bu bütün içinde, en temel insan hakkı, "yaşama hakkı" ya da "var olma hakkı" dır.

İnsan hakları konusunda temel bir belge olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler Şartı’nın 1. maddesi şöyledir : "İnsan haklarının sağlanması, insanların mutluluğu, barış ve güvenliğinin temel şartıdır."

İnsan, yaşama ve var olma hakkıyla mutluluğu aramaktadır. Bunları gerçekleştirdiği ölçüde mutluluk sağlanacak, barışa yol açılmış olacaktır. İşte bu olgu, insan haklarının kime ve neye karşı korunacağı sorusunun da cevabıdır. Bu aşamada denilebilir ki, insanın mutluluğunu, barış ve huzurunu engelleyen her uğraşın özünde insan haklarına yöneltilen bir tehdit vardır. Mutsuz insanlar verimli ve üretken olamazlar. Barışın bozulmasına yönelik faaliyetler, kişiler, kurumlar ve devletler tarafından gerçekleştirilir. Her ne olursa olsun insan haklarının söz konusu tehditlerden korunması gerekir.

İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesinde Eğitimin Rolü

İnsan haklarının ortaya çıkması kadar, korunması ve geliştirilmesi de önem taşımaktadır.

Siyasî ve hukukî önlemlerin koruyucu etkisi yaptırım gücüne bağlı olan etkenlerdir. Ancak insan haklarının konusu mademki insandır, o hâlde bizzat insanın kendi haklarına sahip çıkması beklenir. Bu da tek tek insanların bu konudaki bilinç ve duyarlılıklarıyla gerçekleşir. Söz konusu duyarlılıklardan yoksun olan insanların, insan haklarının korunması ve geliştirilmesine katkısı olamaz.

Kişilerde insan haklarına ilişkin bilinç ve duyarlılıklar eğitim yoluyla kazandırılır. Eğitim, siyaset ve hukuk gibi yaptırım mekanizmalarına gerek kalmaksızın insan haklarının korunma ve geliştirilmesinde en önemli etkendir. Sevgi, saygı ve hoşgörü gibi kavramlar eğitim yolu ile kazanılır. Bu değerler de insan haklarının geliştirilmesine yardımcı olur. Bu durumda eğitimin program ve sistem olarak insan haklarına ilişkin işlev yüklenmesi beklenir. Bu işlev sistemde insan hakları eğitimini zorunlu kılmaktadır.

Eğitim, birey açısından insan haklarını bilme hakkını kapsar. İnsan haklarını bilip tanımanın en etkili yolu da eğitimdir. Bu nedenle insan hakları eğitimi dünya barışının sağlanması ve korunmasında çok önemli bir etkendir.
  Alıntı ile Cevapla