Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25-01-2007, 16:42   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bilim ve tekniğin önemli etkisini, ekonomik sistemlerin yapılarında da bulabiliriz. Uygulama alanında her iki sistemin ortak noktalarını belirlemek mümkünse de, teorik planda iki büyük sistemin ortak nokta olarak bağdaştırılmasına, yalnız bir istisna dışında, olanak yoktur. İleri bir teknik ve makineleşmeyi kullanmak, her iki sistemin benimsediği ve teorik planda kendini gösteren tek ortak noktadır.
Bütün bu anımsatmalar, bilim ve tekniğin ülke kalkınmasındaki belirleyici rolünü ortaya koyarken, aynı zamanda evrensel niteliğini de açıklar.


Atatürk'te temel kural ve amaç, çağdaş olmaktır. Bunun da yolu bilim ve teknikten geçer: "Dünyada herşey için, uygarlık için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, tekniktir."
Üçbuçuk yıl süren bağımsızlık savaşından sonra, artık hep bu alanlarda çalışmayı, kafaları hep bunlara yormayı önerir: "Üçbuçuk yıl süren bu mücadeleden sonra bilim bakımından, eğitim bakımından mücadelelerimize devam edeceğiz. Fabrikacı olacağız, sanatçı olacağız. Bundan sonra anlayışımızı hep buna bütünüyle verelim." (1922)


"Ulusumuzun siyasal, sosyal hayatında, ulusumuzun düşünce eğitiminde yol göstericimiz bilim ve teknik olacaktır. Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız. Bilim ve teknik nerede ise oradan alacağız ve herkesin kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için kayıt ve şart yoktur." (1922)


Celal Bayar, kurduğu ilk hükümet programında Atatürk'ün "ekonomik işlerde parolasının en ileri teknikle ve en verimli şekilde çalışma" olduğunu özenle belirtir. Bu konuda kesin kararlıdır: "Ulus, bugünkü uygar ulusların yaşam düzeyi ve araçlarını, içerik ve biçim açısından, olduğu gibi kabul etmeye kesin olarak karar vermiştir." (1925)


Hangi uluslar uygardır?. Doğu mu?, Batı mı?


"Doğunun uygarlık anlayışı, maddi, manevi dünya olaylarını din görüşüyle değerlendiriyordu. Bu uygarlık kavramı yaşadıkça, kalkınma ve refah sağlanamazdı."


Uluslar ayrı olmasına karşın, uygarlık dünyası birdir. Bu dünyaya katılmak, bu uygarlık alanında yaşamak gerekir. Öyleyse: "Uygarlığa girmeyi arzulayıp Batı'ya yönelmemiş bir ulus gösterilemez."


Bütün bu sözlerde, iki büyük özelliği saptamak olanaklıdır: Birincisi, çağdaş olmak, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktır. Devrin uygarlık dünyası batıdır. Ancak, burada bir noktanın aydınlanması gerekir. Atatürk, batıcı değildi. Amaçladığı çağdaş uygarlıktı. Batıyı uygar dünya olarak benimsemesi nedeniyle kimi kişilerin kendisini batıcı olarak yorumlası, bu önemli özelliğin gözden kaçmasının bir sonucudur.

  Alıntı ile Cevapla