Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-01-2007, 11:09   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Keza, Lenin'in yazıyı yazdığı sıralarda, Çar'ın bakanlarından biri, Yahudi okullarının "ulusallaştırılması" yani ayrılması yönünde bir yasa tasarısı hazırlamış bulunmaktadır ve Lenin itirazına bir argüman olarak bunu da getirir. Lenin tavrını belirlerken, somut olgulardan hareket ediyor. Soruyor; "okulların uluslara göre ayrılması kime hizmet ediyor ve bunu kim istiyor?" diye. Ve örneklerle cevaplandırıyor: Amerika'nın kölecileri, çarın bakanları. Bu nedenle, bırakın bir sosyalisti, bir burjuva demokratının bile buna karşı çıkması gerektiğini yazıyor.
Aynı gerici, ayırıcı eğilim, ilke olarak değil ama pratik bir uygulama olarak bugünkü Almanya'da da görülmektedir. Yabancıların çocukları sistematik olarak "Sonderschule"lere aktarılmaktadır.
Ancak, buna da itiraz edilebilir. Denilebilir ki, ayrılma var, ayrılma var. Söz konusu örnekler, eşitsiz durumlarda, zorla yapılan ayrılmalardır. Biz eşit olacağımız varsayımından hareketle, gönüllü bir ayrılmadan yanayız. O zaman bu tehlikeler söz konusu olmaz. Azınlıklar böylece kendi kültürlerini özerk olarak geliştirme olanağı bulurlar. İlk bakışta pek mantıki gibi geliyor, ancak meseleyi biraz derinliğine ele almaya çalışalım.
Bir an için, Türk azınlığın bütün haklara sahip olduğunu ve bu azınlığın kendi okulları, müfredat programları, öğretmenleri olduğunu var sayalım. (Programların içeriği bahsine sonra geleceğiz. )
Bir çok çocuk ve genç için bu okullara gitmek, coğrafi nedenlerle olanaksız ya da çok güç olacaktır; bu okullardaki eğitimin kalitesi ister istemez Alman okullarına göre daha düşük olacaktır, daha çok ezbere dayanacaktır, Türkiye'nin ve Türklerin daha kalitesiz öğretmenleri tarafından verilecek, aynı kalitesizlik kitaplara da yansıyacaktır. Eğitim Türkçe olduğundan, ne kadar iyi öğretilirse öğretilsin öğrenciler Almanca'ya daha az egemen olacaklardır vs.. Okulu bitirdikleri andan itibaren, bir azınlık olmaları dolayısıyla fiiliyatta aleyhlerine olacak tercihlerin nötr olacağını varsaysak bile, eğitimin kalitesi nedeniyle daha az iş bulma şansları olacaktır. Ve bir kaç kuşak sonra Almanlarla Türkler arasında bugünkünden çok daha büyük bir kastlaşma, Türklerin de alt kastı oluşturma durumu ortaya çıkacaktır. Bu sürecin ulusal düşmanlıkları ve önyargıları ne kadar körükleyeceği de işin cabasıdır. Kültürel özerkliği öneren arkadaşlar, azınlıklara, fiilen Huxley'in Yeni Dünya'sında gamma kategorisinden bir rol öngörmektedirler. Ve bu, tam da burjuvazinin "İkili Toplum" planlarına denk düşmektedir.
Lenin'in okulların ayrılmasına itirazlarından biri de, bu okulların fiilen papazların elinde olacağıdır. Aynı şey Türkler için de geçerlidir. Ayrı Türk okulları demek, hocaların egemenliğindeki okullar demektir. Ve bu burjuvazi için hiç de kabul edilmeyecek bir şey değildir. Gönlünde yatan aslandır.
Lenin'in, Kültürel Özerkliğe karşı çıkarken ki mantıki itirazı ise Kültür'ün İdeoloji'den ayrılamayacağı noktasında toplanır. Şöyle yazıyor:
  Alıntı ile Cevapla