Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-01-2007, 11:10   #25
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

"Bunduçuyu bu konuda aydınlatmak için somut bir örnek ele alalım. St. Petersburg kentinde, 18 Ocak 1911'de, okul sayımı, Ulusal "Eğitim" Bakanlığına bağlı ilkokullarda 48.016 öğrenci bulunduğunu ve bunların 396'sının, yani %1'den azının Yahudi olduğunu göstermiştir. Ayrıca iki Romanyalı, bir Gürcü, üç Ermeni vb. vardır. Bu ilişkiler ve koşullar çeşitliliğini kucaklayan 'kesin' bir ulusal program yapma olanağı var mıdır? (Kuşkusuz, Petersburg, Rusya'nın ulusal bakımdan en 'karışık' kenti değildir: ) Öyle sanılır ki, bundçular gibi ulusal 'inceliklerin' uzmanları bile, böyle bir programı yapmayı göze alamazlar.
"Devletin anayasasında azınlık haklarını ihlal eden her türlü önlemleri geçersiz ilan eden bir temel yasa olsaydı, her yurttaş, devlet hesabına, örneğin, Yahudi dili, Yahudi tarihi vb. okutacak özel öğretmenlerin görevlendirilmesini, ya da Yahudi, Ermeni, Romanyalı çocuklar için, hatta tek bir gürcü çocuğu için resmi bir lokal ayrılmasını yasaklayan yasa ve kararnamelerin yürürlükten kaldırılmasını isteyebilirdi. Her durumda, hak eşitliği temeli üzerinde, ulusal azınlıkların akla-yakın ve gerçekleştirilebilir isteklerini karşılamak hiç de olanaksız değildir ve bu eşitliği savunmanın zararlı olduğunu kimse söyleyemez. Tersine, örneğin Petersburg'un Yahudi çocuklarına ayrılmış bir Yahudi okulu isteyerek, okulun uluslara bölünmesini savunmak, elbette ki, zararlı olur; 1, 2 ya da 3 çocuktan ibaret de olsa 'bütün ulusal azınlıklar için ulusal okulların kurulması ise, yalnızca olanaksızdır.
"Üstelik ülke çapındaki hiç bir genel yasa, bir ulusal azınlığın, kendi özel okuluna ya da tamamlayıcı derslerde vb. özel öğretmenlere hak kazanabilmesinin, ne ölçüde olacağını saptayamaz.
"Buna karşılık, hak eşitliği üzerine ülke çapındaki genel yasa, özel genelgelerle, bölge diyetlerinin, kentlerin, zemztvoların, toplulukların vb. kararnameleriyle pekala ayrıntılarına kadar saptanabilir ve geliştirilebilir." (s. 43-44-45)
"Kültürel Özerklik" fiilen okulların ayrılması olduğundan, bu vesileyle, bu sloganın taraftarlarına şunu sormak gerekiyor: Bu gün Almanya'da, diyelim Hamburg'daki ve her biri şehrin ayrı bir yerinde oturan küçük Güney Afrikalı azınlık için de okulların ayrılmasını talep ediyor musunuz? Eğer ediyorsanız, bunu pratikte nasıl gerçekleştireceksiniz? Eğer diyelim ki, 10 Güney Afrikalı çocuk için Hamburg'da. bir tek okul açacaksanız, bu çocuklar o okula nasıl gidecek? Eğer her birkaç çocuğa bir okul açacaksanız, bu zenginliklerin gürül gürül akmadığı bir toplumda gerçekleştirilemez. "Kültürel Özerklik" taraftarları, "Ama biz, belli bir oranın üstündeki azınlıklar için bunu istiyoruz" diyebilirler. O zaman da şu sorular ortaya çıkar: Bu “belli bir oran” nedir ve kim saptayacak? Belli bir oranın altındakiler baskı altına alınmış olmayacak mı? Almanlar da aynı mantıkla bu belli oranı Türkler gibi büyük azınlıkları dışarıda bırakacak şekilde saptayabilirler. Açık ki ortada geriye tepen bir talep vardır. Bütün bunların yanı sıra, belli bir oranın üstündeki bazı azınlıklara. imtiyaz tanımak mücadeleyi böler.
Ama Lenin'in önerdiği gibi "dillerin ve milliyetlerin" eşitliği sloganından hareketle, herhangi bir azınlıktan bir tek çocuk için bile, ona dilini ve geldiği ülkenin tarihini öğretecek, masrafı devlet tarafından karşılanan bir öğretmen temin edilebilir. Görülmektedir ki, Lenin, ulusal ve kültürel baskılar karşısında, "Kültürel Özerklik" planını savunanlardan çok daha hassas ve çok daha adildir... Ama sadece bu kadar da değil. O demokratik düzende, dağınık azınlıkların örgütlenme özgürlüğü dahi garanti altındadır. Şöyle yazıyor Lenin:
  Alıntı ile Cevapla