Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26-01-2007, 11:15   #35
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Lenin'in de savunduğu, İşçi hareketinin bu klasik "Dillerin ve milliyetlerin eşitliği" ilkesi "azınlıklar sorunu"nun çözümü için gerek şartı oluşturur. Ama yeter mi? Tarihsel deney yetmediğini gösteriyor.
Örneğin ABD'nin kuzey eyaletlerinde çok uzun zamandır siyah ve beyaz çocuklar aynı okullara gidiyorlar ama ırkçılık ve siyahların alt konumunda bir değişme olmadı.
Azınlık demek, somut hayatta, bazı istisnalar dışında, daha baştan dil bakımından, kültür bakımından, yoğunlaşılan iş alanı bakımından, ilişkiler bakımından dezavantajlı bir durumda bulunmak demektir. Modern toplum aynı zamanda bu farklılıkları da besler ve bir kastlaşma eğilimini de içinde taşır.
Bunun için azınlıkların daha baştan var olan ve kendini üreten dezavantajlı durumunu dengeleyecek "pozitif diskriminasyon" denilen mekanizmalar da gerekir.
Azınlıklara tüm organlarda, örgütlerde en azından nüfus içindeki ve eğer daha yüksek orandaysa o örgüt içindeki oranları ölçüsünde temsil kotaları verilmelidir.
Örneğin işçi sendikalarında azınlıklar, cinsler, yaş grupları vs. en az nüfus içindeki oranları ya da o örgüt içindeki oranları ölçüsünde temsil edilmelidirler.
Bu da yetmez, ulusal hasıladan o azınlığın nüfus içindeki oranından daha büyük bir bölümü fiili eşitsizliği gidermeye hizmet edebilmek için azınlıklara ayrılmalıdır.
Özetlersek: Herkesin istediği dili ana dil olarak seçme ve ana dilinde kültürünü geliştirme hakkı temel insan haklarından biri olarak kabul edilmelidir. Buna ek olarak fiili eşitsizliği gidermeye yönelik ekonomik (daha büyük pay) ve hukuki (kotalama) ayrıcalıklara gerek vardır.
Bunun için ise şimdiden sendikalar gibi kitle örgütlerinde azınlıkların diskriminasyonunu dengelemek için azınlıklar için kotalar koyulması yönünde mücadele edilmelidir.
Çoğunluk elbette bunu kabul etmeyecek ve bunun örneğin "işçi hareketini bölücülük" oldu-ğunu söyleyecektir.
Bu burjuvazinin "imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz" demesine benzer. Toplumsal mü-cadeleler tarihi herhangi bir baskı biçimine uğrayanların diğer baskı biçimine de otomatikman karşı çıktıklarını göstermiyor. Aksine diğer baskı biçimlerine karşı kör kalıyorlar. İşçi hareketi kadınların, ulusların, azınlıkların ezilmesine hiç bir tepki göstermedi. Beyaz ve Erkek olarak kaldı. Hatta seksizm ve ırkçılık işçiler arasında çok yaygındır da. Kadın Hareketi işçi ve siyah kadınlar karşısında aynı körlükle maluldu. İşçi ve siyah kadınların ayrı girişimlerini bölücülük olarak tanımladı. Siyah hareketi de işçilere ve kadınlara karşı aynı körlükle maluldu.
Bu hareketlerin her birinde diğer baskı biçimlerine uğrayanlar bir özne olarak ortaya çıktıkça ve hareketler mücadele içinde radikalleştikçe diğer baskı biçimlerinin yol açtığı sorunlara da sahip çıkıldı.
  Alıntı ile Cevapla